Beklediğinden çok daha ağır gelmişti 18 yaşın getirdikleri. Kendisini hafiflemiş ve özgür hissedeceği yerde tam tersine baskı altında ve sorumluluk sahibi biri olarak görüyordu. Gözleri önünde kıpraşan kızıl-kahverengi yakamozlar kaydı. Ehliyet alabilecekti mesela. Artık arabayı ara yollardan tedirgin sürmesine gerek kalmayacaktı. Üniversiteye gidecekti, sevdiği yerlerde içki içebilecekti, bir ev kiralayıp kontratı kendi üzerine yapabilir, kendi banka hesabını açtırabilirdi. Suratına oturan hafif tebessüm, bakışlarını önünde açık duran mektuba kaydırınca birdenbire yok oldu. Tahmin etiğinden çok daha ağır sorumlulukları vardı.“Ruhunu yüce tut. O ruh seni ananın karnından alıp soktuğum ırmağın ruhudur. O ruh, ananın sütünden sana geçen otun, onu yeşerten yağmurun, toprağın ruhudur. Canında, sana canını veren geyiğin, koyunun hakkı vardır. Süt sınavdır. Ananın sütü büyütür, atın sütü düşündürür. İyi düşün. Bunlara layık ol.”
Mektupla beraber gelen iyi kalite scotchdan bir bardak daha doldurdu, okumaya devam etti.“Dağı aşar düşman gelir: vurusun, vurulursun. Evden öte şarap gelir, içersin, kudurursun. Seni aşar kadın gelir; seversin, unutursun. Taktir senin taktirin, ayıp senin ayıbındır, ileride sorulursun.”
5-6 sayfalık mektubu defalarca okudu. Hep en sonunda cevabını bekleyen o soruyu düşündü. Mümkün olduğu kadar çabuk cevap vermesi gerekiyordu.“Yolun uzun, bahtın açık olsun. Seç birini, işini kolay etsin.At iste, hızın olsun; yolunu sen yapacaksın.Avrat iste, dölün olsun; yuvanı sen kuracaksın.Silah iste, sabrın olsun; tetiği sen çekeceksin.”
Ağzıdaki buruk meşe küfü tadı ağırlaştı. Vereceği cevabı bir kez daha düşündüğünde yanaklarının iki yanından acı bir salgı dilinin altına yayıldı. Beyaz kağıdın üzerinde dolmakalem, rutin saygı-selam girizgahından sonra cevabı yazmaya başladı:”Baba benden cevap istersin. Çok düşündüm. Umarım isteğim seni hayal kırıklığına uğratmaz.Köyde DamarKısrak duruyor hala, şimdi 3 yaşına gelmiştir. Sordum, haberlerini aldım. Afiyette imiş. Artık aygıra çekelim diyorlar, bu kış inşallah gidip ona bir demirkır seçeceğim. Onun sevgisi bende vardır. İçtiğim kanı kanıma karışıktır, bana güç verir. Benim bir tutam saçım da onun yelesine örülü durur. Steplerin rüzgarı o koşarken saçlarımı dalgalandırır. Hati (I) ona değer, beni okşar. Biz onunla zaten biriz.
Avrattan yana bir sıkıntım yok çok şükür, ama yuva kuracaksam daha çalışmam gerek. Doğru kadın, doğru zamanda doğru yerde olacaktır. Çağırınca gelen kadının tarlası çopur, ağzı kuru olur. Kendi gelen kadın taşı yeşertir. Onu bekleyeceğim.Eğer layık görürsen, dedemin sana verdiği silahı ver bana. Töreyi de bilirim, yanlış yerde çıkartırsam tetiği kendime çekmeyi de. Sabır kazanacak ömrüm, ömre vefa edecek bilgim olsun dilerim.”Adjar, mektubunu postaladıktan kısa süre sonra cevabı aldı. Babasından gelen yeni bir mektup, kararına saygı duyulduğunu ve istediğini alması için Batum’a gitmesi gerektiğini söylüyordu. “Gönül ister ki sana silahını ellerimle teslim edeyim, ama icazetini almadan bunu yapmam mümkün değil. Sen ailenin en büyük erkek torunusun. Oraya git, kendini ıspatla, bana gel, silahını vereyim.” diyordu, açık ve net bir şekilde. Bunun böyle olması gerektiğini zaten biliyordu, o yüzden pek şaşırmadı. O silahı almak için değil Batuma, dünyanın öbür ucuna bile gidebilirdi. O silah ki Şeyh Şamil’İn yanında kullanılmış. Yaşlı çakaralmaz halen de çalışırmış. Hatta durduğu yerde kendi kendine namlusunu evin kapısına çevirdiği söylenir. Babası bu konudan hiç bahsetmemişti ama dedesi anlatmıştı bir keresinde, hatırlıyordu. Hemen yol planı yapmaya koyuldu. Amasyada amcasıyla buluşacak, beraber Artvin’den geçerek Tbilisi’ye (Tiflis), oradan da Batum’a geçecekler, en uygun yol buydu. Batumdan sonrasının biraz zor olduğunu söyledi amcası; yaklaşık 2000 metre kadar tırmanmaları gerekecekti, ama bi de müjde verdi; Aşağı Batum’da kendisini DamarKısrak’ın anası karşılayacaktı. Adjar, hazırlıklarını hızlandırdı.Yaklaşık 1 hafta sonra Amasyadaydı. 93 Harbi’nde savaşacak erkeklerin kadınlarını ve çocuklarını gönderdikleri, ve sonra da sağ kalanların gelip ailelerini buldukları, yerleştikleri yerlerden biri. Çveneburi (II)’nin en büyük ili. Buraya gelenler arasında gürcü naiplerinin (III) çocukları da vardı. Adjar’ın ataları da 35 sene süren bu savaştan sağ çıkmayı başaranlardandı.Amasyada kuzenleri tarafından karşılandı. Şehrin dışındaki köylerine gitmek için yola koyuldular. Aslında ailesinin yanyana 3 köyleri vardı. Bu 3 köy, son derece ataerkil bir düzende, tamamen bilinenden farklı bir hukuk ve anlayışla yönetilirdi. Bunu bilmesi önemliydi, çünkü tavırlarda dışa vurulacak en ufak bir yanlış, çok önemli aksiliklere sebep olabilirdi. O üç köyde yaşayanların hepsi, sadece bir kişiye “baba” diyordu. Tek bir aile, ve tek bir baba. O “baba” da Adjar’ın 98 yaşındaki büyük dedesi…Bunları düşünürken çatılan kaşları, Arabayı kullanan büyük kuzeninin söyledikleriyle eski haline döner; “Şanslısın Adjar ağabey. Bu gece çerkez düğünü var, tam da denk geldin vallaha. Gelmişken sana da bir kız alalım onlardan ne dersin?”Ah Adıgeler (Adiğeler, Çerkezler)… Tanrı’nın en güzel lütuflarından olan kadınları dillere destandır. Gürcülerin 300 yıllık himayeleri ve silah arkadaşları. Kadınlarının güzelliğinden olsa gerek, erkekleri fazla korumacı, asabi ve sabırsızlardır. Kafkasyanın büyük savaşlar görmüş, yokluklar atlatıp hayatta kalmış önemli halklarındandır. Gürcülere göre biraz daha politiktirler, daha az savaşırlar, ama sonuçta MÖ 2. yy. da Sarmatlar‘ın anavatanları olan Kuzey Kafkasya’yı ele geçirmelerinden, Alanlar, Gotlarve Hunlar‘ın MS. 4. ve 5. yy.lardaki saldırıları sonucu neredeyse bütün deniz ticaret yollarını kaybetmelerine rağmen Ukrayna ve Kırım’a kadar yayılmayı başarmışlardır. Buradakiler, 1862-1897 arası Osmanlı Hükümeti tarafından sürgün ve yerleşim giderleri ödenerek getirilmişler (IV).Bu, herkesin hatırladığı yakın tarih. Bunun bir de öncesi var. Şu anda bile Kafkasya’da Çerkezler, Çeçenler, Gürcüler ve hatta Kazaklar ve Türkmenler tarafından değişik lehçelerde bile aynı şekilde kullanılan kelimeler vardır ve bunları etimolojiyle açıklamak mümkün değildir. Kafkas halkları’nın ortak paylaştığı Nart Destanları, bunlara bir nebze olsun ışık tutar. Nartlar’ın başlangıcı belli değildir. Mytkos ile başladığı sanılmaktadır. Kafkasya’da artık kullanılmayan antik bir dile ait lehçeleri, günümüze çok az farklarla taşımışlardır. (V)Seteney Guaşe işaret eder ki çerkez kadını şu anda bile onun temsil ettiği değerleri binlerce yıldır korumaktadır. Belki de Setenay’ın ölümüyle ilişkili hiç destan olmaması bunun yüzündendir. Sanki ölümsüz olduğu, halkının her daim değerlerini koruyacağı umulurcasına Nart Destanları’nda tanrıları kıskandıracak kadar güzel, zarif, kurultaylardaki açmazları bile tek lafıyla çözecek kadar bilge olan Setenay, öldürülmemiştir. Hephaestus Aphrodit’i almadan öncesinde demirci Tlepş ile evlidir. Artemis, Anadolu’da Kumbaba, Kybele ismiyle taçlandırılmadan çok önce Sosrıkua (Şoşrike, Shoshriuka)’yı doğurmuştur. “Kılıç veren” anlamındaki ismiyle (VI) Avrupalı derebeylerinden, hatta Cengiz Han’dan çok daha önceleri halkını onurlandırmıştır. Beyaz gülleri kırmızı yapan onun kanıdır (VII). Halen de halkı, kızlarına “kırmızı gül” anlamına gelen ismini koyarak kendisini onurlandırır.
Adjar, birkaç sene önce çeşme önünde dikili süs biberlerini yedi diye nasıl kızılca kıyamet koptuğunu hatırlayıp gülümsedi. Evlilik çağına gelmiş kızlar (16-17 yaş), son derece acı biber fideleri dikerler. Birisiyle evlenmek isteyen erkek, talibi olduğu kızın biberini yiyip acıya katlanmak zorundadır. Adjar çok sevdiği biberleri görüp hepsinden birer ikişer atıştırınca, karşıda oturmuş gülüşen kızlar bir anda canavarlaşıp kendisini kovalamaya başlamışlardı. DamarKısrak olmayaydı, akıbeti nice olurdu tanrı bilir. Acaba onlar da olayı hatırlayıp düğünde üstüne saldırırlar mıydı?Şehirden oldukça uzaklaşmış, iki yanda uçsuz bucaksız uzanan bozkırın ortasında küçük bir şose yoldan gitmektedirler. Altlarındaki pikap böbrek taşı düşürten cinsten. O kadar fazla zıplıyordu ki, Adjar ilerideki çukurlukta köyleri görebilmişti.- Geldik değil mi? yanlış hatırlamıyorum?- Geldik ağabey. Önce eve mi gidelim atını mı alalım?- Aaah! Damar’ı alalım tabii. Halit Amcada mı hala?- Evet ağabey, Halitde durur. Yaşlandı artık Halit Emmi, oğlu bakar çiftliğe. Damar’a da çok iyi baktı. Görünce çok şaşıracaksın.Adjar sevinçle arka taraftan yanında getirdiği bir torbaya uzandı, çizmelerini çıkartıp giymeye koyuldu.1. Bölümün sonu…
(I) “Hati eski gürcücede “tasvir” anlamına gelir. Aynı zamanda, İskandinav mitolojisinde geceleyin ayı kovalayan kurttur (gündüz de Sköll güneşi kovalar). Norse dilinde anlamı “Hatred” (Nefret) ya da “Hatefull” (nefret dolu) dur (*). Adjarian ile Arian (Acarlarla Aryanlar) arasındaki bağa etimolojik işaretlerden biridir. Hati, her ne kadar acarların pagan olduğu zamanlar tapınılan bir put olsa da, gürcüler hristiyanlık ya da (ağırlıkla) müslümanlığı kabul ettikten sonra halen “doğanın ruhu” olarak kadim inançlardaki yerini korumuştur. Kendisine kurbanlar adanır, saygı görür ve korkulur. O olmazsa bereket olmaz. Kafkas halklarının druidik kültlerinin bir numaralı temsilcisidir. Aslında doğanın kendisidir denebilir. Doğanın ahengini, dengesini temsil eder. Hati’yi kızdırmamak, küstürmemek için doğaya sonsuz saygı duyulur ve korunur. Kanımca gürcülerin müslümanlığı kabul etmelerindeki önemli etmenlerden biri de, “Yaratılanı severim, Yaradandan ötürü” vecizesinde aktarıldığı gibi, doğa’nın Tengri’nin sureti olduğu kavramının yabancı gelmemesindendir. Hristiyan gürcülerde, bu inanç biraz daha değişiktir. Her köye ya da bölgeye ait, belli sınırlardan sorumlu birden fazla ruh vardır, hepsi Hati diye anılır.National Geographic, Eylül 2002 sayısında Erla Zwingle, Hati’yi şu şekilde aktarır:
…Son Tunç Çağı ve klasik Kolhis uzmanı olan Guram, “Hati eski Gürcüce’de tasvir anlamına gelir” diye açıkladı. “Ancak Hati bir putperest tanrısıdır ve onunla ilgili ibadetlerin hepsi de putperest kökenlidir. Köyün papazı sıradan bir adamdır, papazlık seçimle belirlenen ya da babadan oğula geçen bir görev değildir. Kimin papaz olacağına Hati karar verir, seçimi köyün bilicisine vahyeder.”Her köyde kilise yerine Hati’nin belirlediği kutsal bölgede yer alan taş bir ev vardır. Ayinlerde kullanılacak bira ve ekmek burada yapılır; şenlikler sırasında koyunlar burada kurban edilir. Ancak Hati yıl boyunca her yerdedir ve asla şakaya gelmez.Giorgi batıdaki dağlarda oturan, kolayca öfkelenen halkını kastederek, “Hevsurlu Hati’nin de bazen öfkelendiği olur” dedi. Alacakaranlıkta sis çökerken Hviça’nın bize ikram edeceği koyunu doğrarken çıkan sesleri duyduk. Hevsurlu erkeklerin bir çoğu gibi Giorgi de çocukluktan erkekliğe geçiş töreninde alnına yeni kurban edilmiş bir boğanın kanı ile haç çizilerek Tanrı’ya “kul” olarak adanmış. Artık hayatı boyunca Hati’nin ona buyurduğu her şeyi yerine getirmek zorundaydı.”Hatırlıyorum da, bir adam evini Hati’nin arazisine yapınca oğlu sağ elini kaybetmişti” diye anlatrtı Giorgi. “Oğlanın elini koparanın Hati olduğundan kimsenin kuşkusu yok. Bir seferinde de adamın biri bir kaynak buldu ve suyu Hati’nin arazisine getirmek için boru döşedi, adamın ailesinde birçok kişi hastalandı. Adam biliciye gitti, bilici Hati’nin öfkelendiğini söyledi ve eğer Hati suyun gelmesini isteseydi, bunu kendi yapardı dedi. Bu yüzden hem onun soyundan gelenler daha fazla kurban kesmek zorunda kaldı. Eğer birisi Hati’nin topraklarında ağaç keser ya da silah atarsa aynı şey olur. Affedilmez.”Her köyün Hati’sine bir aziz ismi verilmesine, törenlerde Esi ve Yeni Ahit’ten bölümler okunmasına bakılırsa, Hati kültünün putperest ve Hristiyan ögelerinin garip bir karışımı olduğu anlaşılıyor. Kafkas halkları böylesi karşıtlıkları bağdaştırmakta hiç güçlük çekmemiş. Guram şöyle dedi: “Bir Hevsur’a putperest olduğunu söylersen seni vurur. Çünkü Hristiyan olduğuna samimi bir şekilde inanır.”
—(II)Çveneburi (Chveneburi, Chvenabura) Gürcüce “bizim olan, bize ait olan, bizden, bize özgü” manasına gelir. Muhacir Gürcüler Osmanlı-Rus Savaşları sonucu 19. Yüzyılın sonlarında Anadolu’nun çeşitli şehirlerine göç etmişlerdir. Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Sinop, Samsun, Ordu, Giresun, Amasya,Tokat, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, göç edilen şehirler arasındadır, ve Çveneburiye dahillerdir. Müslüman olan Acarların çoğu, tarihi olarak dini bir anlam içermesi sebebiyle (hristiyan konotasyonlu oldukları gerekçesiyle) “Gürcü” ve özellikle “Kartvel” kavramını kullanmayıp, “Acari” veya “Çveneburi” tanımlamasını tercih etmektedirler.kaynak——(III) Şeyh Şamil, idare sistemini yeniden düzenlerken, ülkeyi naiplik ve vilayetlere ayırarak bunların başına hem askeri hem de sivil yetkilerle donatılmış naipleri getirdi. Üç veya dört naiplik bir vilayet idi. Vilayetlerin başındaki naibin rütbesi daha yüksekti.Ayrıca, her biri birer savaş kahramanı olan bu yüksek rütbeli naiplerden Ahverdil Muhammed, Kabet Muhammed, Şuayıb Molla, Taşof Hacı, Danyal Sultan, Nur Muhammed, Hitinav Musa, Sadullah, Duba Hacı, Hacı Murat ve Şamil’in büyük oğlu Muhammed Gazi, gazavat’ın adı anılması gereken başlıca kahramanları oldular.—–(IV) 1862’de harekete geçen Ruslar, Çerkes köylerini basıp yakmaya, geri dönüşü olanaksızlaştırmak için de tarlaları tahrip ederek,dahası meyve ağaçlarını bile keserek halkı Karadeniz kıyısına doğru sürmeye başladılar.Bu durum karşısısında önce Abadzehler savaştan çekildiler. Şapsığlar da ardından ateşkes imzladılar (Ekim 1863). Bölgelerini boşaltmaları için, Şapsığlara 6 Mart 1864’e kadar süre tanındı. Şubat ve Mart 1864’te Ruslar, ateşkesin yürürlükte olduğu Şapsığ topraklarına girip ilerlemey e başladılar; Şapsığ gözlemcilerin eşliğinde,önce Tuapse’yi,ardından henüz ateşkes imzalamamış olan Vıbıhların merkezi konumundaki Soçi limanını (25 Mart 1864) çarpışmasız ele geçirdiler. 21 Mayıs 1864’te Ruslar Kafkas Savaşı’nın sona erdiğini Mzımta Irmağı yukarısındaki Kbaada Yaylasında (şimdiki Krasnaya Polyana) bir dini ayin ve askeri tören düzenleyerek ilan ettiler. Çerkesya bu tarihten başlanarak Çerkes nüfusundan arındırıldı ve Ruslarca ele geçirilen bu yeni topraklar Kuban Ordusu yönetim bölgesine eklendi. Yalnızca Kuban ve Laba ırmaklarının orta sol ovalarında küçük bir Çerkes nüfusu (bugünkü Adıgeler), iç sürgün (relocation) yoluyla bırakıldı. Bırakılanların 80 bin olan sayısı, deportasyon politikasının daha sonraları da,zaman zaman sürdürülmesi nedeniyle 1897’de 30 bine düştü.Asıl Çerkes nüfusu ise deniz yoluyla Osmanlı topraklarına deporte (sürgün) edildi. Gemilere bindirilen Çerkesler, Karadeniz’in Anadolu kıyılarındaki limanlara (Batum, Trabzon, Ordu, Samsun, Sinop ve şimdiki Akçakoca) çıkarıldı. Bir bölümü de Burgaz, Varna ve Köstence’ye götürülerek Balkanlar’a yerleştirildi. Göç sırasında açlık ve salgın hastalıklar yüzünden çok sayıda Çerkes öldü.Balkanlar’a yerleştirilen Çerkesler de, 1878 Berlin Antlaşması gereğince,yeniden Osmanlı Asyası ve Afrikası topraklarına göç ettirildiler.Bunlar Anadolu, Kıbrıs, Suriye, Ürdün, İsrail ve Mısır gibi boş yer bulunan hemen her yere dağıtılarak yerleştirildiler. Anadolu’ya göç ettirilenler, yoğun olarak Orta ve Batı Karadeniz, Kuzeybatı, Batı, İç Batı, İç Doğu, Orta Anadolu ve Doğu Akdeniz’e, Bingöl ve Bitlis’e yerleştirildiler. Sürgün ve yerleştirme giderleri Osmanlı Hükümeti’nce karşılandı.bu dipnot ve ismi geçen yerler için kaynak——–(V) Hulusi Üstün‘ün kaleminden:
…” Kafkasya’da konuşulan birbirinden farklı öbek ve ailelere mensup tüm dillerde yerleşmiş olan ve etimolojisini asla aydınlatamayacağımız bir takım sözcükler vardır ki bu sözcüklere hem Abhazca’da, hem Adiğece’de, hem Çeçence’de rastlamak mümkündür. Bu sözcükler Kafkasya dışında konuşulan dillerden gelmediğine göre, İndo-germen, Sami veya Turani olmadığına göre, Kafkas dilleri dışında bu kelimelere rastlanmadığına göre bir vakitler tüm Kuzey Kafkasya’da konuşulan arkaik bir dilin kalıntısıdır ve bu dil destanlar çağına yani Nartlar’a ait bir dildir. Bu nedenledir Kuzey Kafkasya’daki bu farklı halkların her birinin hafızasında Nart Destanları küçük nüanslarla aynen yer almakta ve anlatılmaktadır. “
makalenin tamamı—(VI) Adiğe şive grubunda “SE” sözcüğü bıçak, kılınç anlamında kullanılmaktadır. “TIN” veya “TEN” sözcüğü vermek veya lutufta bulunmak anlamındadır. “SETIN” bıçak vermek sözcüğü, belki de kahramanımızın isminin kökü olmuştur. Çoğu araştırmacılar bu açıklamada birleşmektedirler. Orta ve yeni çağlarda silahşör ve şövalyelerin ödüllendirilişi, onlara soylu ünvanlar verilişi, kılınçla (hükümdarca, özelliklede kadın hükümdarlarca) kutsanmalarından sonra olurdu. Batıda olduğu kadar Türk-İslam geleneklerinde de bu özellikler son yıllara kadar yaşamıştır (Kılıç kuşanma törenleri gibi). Bu uluslararası gelenekle Seteney’in güçlü kişiliği birleştiğinde sözcüğün kökenine, doğuşuna yaklaşabiliriz. Bu topluma düşünce ve davranışları ile yön verebilen, Nart kahramanlarına önderlik eden kadın kahramanın onlara silah vermesi, toplum için yöneticilik ve ünvanlar dağıtması olağandır. Böyle bir araştırma ile gerçeğe yaklaşmakta birçok bilim adamı birleşmektedir.kaynak—(VII) “Seteney bir gün evinin bahçesinde oturmuş sırma işlerken, uzakta dağ yamacında, oğlu genç sosrıkua’nın devlerle kavgaya tutuştuğunu, devlerin onu öldürmek için, dizlerinden yaralamaya çalıştıklarını, bunun içinde dağdan Sosrıkua’nın üzerine demir tekerler yuvarladıklarını görür. Oğlunun ölüm ile karşı karşıya olduğunu anlar, gergefindeki sırma işlemesini bir tarafa fırlatarak oğlunu kurtarmaya koşar. Bahçe çitinden atlarken ayağına beyaz güllerin dikeni batar, ayağından damlayan kanlarla bir anda bütün beyaz güller kırmızıya dönüşür. O günden bu yana Kuzey Kafkasyalılar kırmızı gül anlamına gelen Seteney ismini kız çocuklarına ad olarak seçerler.”(bu arada David and Goliath mitine de dikkatinizi çekerim)kaynak
yorumlar
bu yazı ciddi bir emek ve bilgi içeriyor.bu arada gürcülerin giresun’a da gelip yerleştiklerini öğrenmek benim için ilginç oldu.giresunluyuz biz.setenay da nasıl sevdiğim bir isimdir..euqoncum, ben yine bir sürü şey öğrendim sayende:)ellerine sağlık.
bir de “ben bir adjar istiyorum!” !!!er kişi böyle olmalı işte..ah be euqon, beni böyle hayallere sürükledin şimdi, napıcam ben???
katılıyorum…
daha devamı da var yazının (3 bölüm olacak bitirince). çok fazla byte oldu diye bölmeye karar verdim. bu da nephilim muhabbetine benzemezse (inşallah benzemez) devam edeceğim inşallah. beğendiğinize sevindim, teşekkür ederim
Tesekkurler Euqon! Gercekten cok guzel bir yazi olmus, devamini bekleriz.Musaadenle bir kac link de ben ekleyebilir miyim?
gayet tabii clicia, ekle tabii. zaten bu konuda yazmam için beni aydığından dolayı teşekkür borçluyum 🙂
Ates cocuk Sosriqua’nin dogusu ve atesi calan canavardan alip yeniden halkina verisi su muhtesem cizgi filmle anlatilmis.Setenay’in Sosriqua’i demirci Tleps’e goturusu ile basliyor.Sosriqua’nin Prometheus’a ilham oldugu soylenir, ama nedense, nette (herhalde Hellenic cikarlar yuzunden) bu konuda makale bulunmaz. Tarihci arkadaslar yok mu aramizda?Konusulan dil Adige dili, muhtemelen Sapsugh. (Adige arkadaslar? Dilbilimciler?)
Clicia x:
Şunu anlamadım, bu helenicler, internete girilen yazıları mı siliyorlar? Böyle bir kaynak biri yazmış da helenicler mi silmiş?
o soru işartlerini anlamadım? yukarıda yazdım; “adıge” ya da “adığe” çerkezlerdir. Nart destanlarına göre en eski kavimdir. aslında bilinmeyen bir zamanda, kafkas halklarının tek bir kavimden ayrıldığı söylenir. Kuzey kafkastada kalmış olan adıgeler, kendi destanları olarak nartları olduğu gibi kullandıkları için (ki yanlış değildir), bu en eski bölünmemiş kavim, kendilerine refere edilir.Sosrike, yunandaki prometedir. hatta yunanlılar, daha önce isim vermedikleri, prometeyi bağlayıp bir kartalın her gün ciğerini yemesi için esir aldıkları dağın adını, Kolkhis’i ararken (MAVİ YOLCULUK yazımı okuyunuz üşenmezseniz) şoşrike’yi duyduktan ve (muhtemelen) gördükleri Kazbeklerden (resmi olan dağlar) sonra Kafkasyaya bağlamışlardır hemen.clicia, yazı daha uzun. o konulara etraflıca değineceğim diğer bölümlerde. daha amasya’dan çıkmadık yahu, bunun lazurisi var, kolkhis’i var 😉
Numb; silmiyorlar tabii ama helenistik kültür ayrı bir dialekt olarak incelendiği için kafa karıştırmamak adına tek başına ele alınır. bağlantılar etimoloji, antropoloji alanlarında incelenir. Günümüzdeki popüler bilgiler klasik arkeolojinin ele aldıklarıdır. diğerleri maalesef pek bilinmez. umarım şimdilik açıklayıcı olmuştur. bunların hepsine değineceğim.Edit: yukarıda da bahsettim; Tlepş; Setenay’ın kocasıdır ve demircidir. Artemis’in kocası hephaestos’un olduğu gibi. yani aldıkları sadece şoşrike değil, daha bir çok bağlantı var.
ben sadece “internette bu konuda makale helenic çıkarlar yüzünden bulunmaz” kısmına takıldım… birileri yazmamış demek ki, helenic çıkarlar sildiriyor olamaz değil mi?mantığım böyle diyor ama mantığın öğretisini de kuran helenic platon, belki o da sırf bizi yanıltmak için böyle bir mantık öğretisi kurmuştur…
Asil ben tesekkur ederim.Su link Kafkas dillerinin atlasini vermis (yavas yukluyor). Surada Kafkas dilleri ailelerinin semasi mevcut. Su link de 1864’den bu yana Turkiye’ye yerlesen Kafkas diasporasinin dil dagilimi.
o konu tartışılır tabii, ne kadar çıkar peşinde koşulduğu, ama şöyle de bir gerçek var ki; kafkasların taa prose eddalara uzanan bir geçmişi vardır. açıklanamayan, bilinmeyen bir çok şey var. Kafkas kültüründen günümüze ulaşmış pek az yazılı belge var. çoğunluğu sözlü kaynaktır. yani bilim adına bir güvenilirlik teşkil etmezler. buna rağmen antropolojik ve etimolojik yapılar ele alındığında hakikaten çok “acaba” dedirten benzerlik, referans vardır. gürcü, sanskrit ve iskandinav alfabelerine bir bakmanızı tavsiye ederim. bir de çok kafa karıştırmadan size şunu göstereyim“şşşt lan! bi dakka abi” diyor mu görsel hafızanız? 🙂
NuMB, simdi Euqon’un yazisi tartisilsin, bu konuyu seninle tartisariz sonra, ok?Euqon, soru isaretleri, oldugu gibiydi yani “Varsa Adige arkadaslar, dil bilimciler aydinlatabilir mi bizi?” anlamindaydi.:-)
clicia; bu linkler çok enteresan. araştırmanın tamamını okumak isterim. ancak şöyle bişi var; bizim ailenin konuştuğu acarcadır mesela (ya da öyle derler). bizim konuştuğumuz lehçeyi tiflisteki anlamaz, ama bir çeçen anlar (hakikaten enteresandır). dağlara yayılmış pek çok köy var, klan düzeninde yaşarlar, ve herhalde ulaşımsızlıktan olsa gerek, 5 km ötedeki (tabii 5km kuşbakışı. dağ yoluna vurunca bayağı bir zaman alır) köyde konuşulan farklı bir lehçedir ve tamamen yabancıdır. Bu kadar küçük gruplaşma ben ne gördüm, ne duydum.
ankarada çocukluk arkadaşım yaşar kendısı çerkezdir ve bıze buna benzer hıkayeler anlatırdı nınesı çocukken.en çokta aile içi ilşkilerine saygılarına ve ınsanlıklarına dostluklarına hayran kalmıştım. geleneklerinide arkadaşımdan dınledım en çok düğünlerdekı eğlenceler hoşuma gıtmıştı.kızların erkekleri seçip dansa falan kaldırması bana şey dedirtmişti vay bea olaya bak ne kadar ileri görüşlüler …o zamandan kalma bı sempatim vardır yazıylada ıyıce emın oldum bazı şeylere ellerine sağlık equon.
sağol miyazaki (ve yorum yapan, yapacak olan herkese şimdiden teşekkürler).belki hemşehrilerim töreyi açık ettiğim için kızacaklar bana ama bence bu kültürün hala yaşadığının, insanların böyle değerlerle büyüyebileceğinin mümkün olduğunun bilinmesi iyi olur diye düşündüm.umarım doğru mesajları verebilmişimdir, verebilirim…
Euqon, bir dil bilimcinin Kafkasyada’ki diller ve milletler gokyuzundeki yildizlar kadar cesitlidir dedigini duymustum.Biraz konumuz olan Gurculerden sapacagiz ama (izninle Euqon) Kafkasya’daki Turkic diller, Dilbilimcilerin kafasini karistiran bi problemdir. Karacayca, Ahiska ve Balkarca gibi… Derler ki bu Kafkas irklari nasil oluyor da Altaic familyasindan Turki diller konusuyor. Derler ki, dil yayilmasi gen yayilmasiyla bir degildir. (ne yazik ki makaleyi bulamadim)
“türki diller” bir dil grubu olarak kategorize edilmez. sorun bundan ibarettir. ama tabii ki dediğim gibi, bilim için somut kaynaklar, ıspatlar gerekir. sadece sözlü edebiyatı bir mihenk olarak alamazlardı.
Iste alakali makale: Prometheus among the CircassiansThis tale has numerous, striking parallels with the Prometheus myth of Ancient Greece. Prometheus was a Titan, a race antedating that of the Hellenic Olympian gods, who sided with the Olympians in an epic battle against his own kinsmen. He created mankind. He stole fire from Zeus and gave it to his creation after Zeus had taken it away from mankind for their failure to make adequate sacrifices to him. As punishment, Zeus chained Prometheus to “Mount Caucasus” where by day an eagle would devour his liver and by night he would suffer frost and cold while his liver regenerated. Eventually Prometheus was freed by the hero Herakles (the Roman “Hercules”).The battle between Paqua and the Narts recalls the confrontation between the Titans and the rival Olympian pantheon. Paqua himself seems to be an old, discredited god at the head of a pantheon of demons. Paqua has taken fire from the Narts because they failed to honor him with sacrifices. Nasren is a mortal rather than a Titan or god, but his sufferings at the hands of Paqua offer a striking parallel with those of Prometheus at the hands of Zeus. Nasren, however, fails to bring back fire, this being accomplished by the herculean Pataraz. Nevertheless, Nasren is freed by Pataraz as Prometheus was freed by Herakles.One can imagine Ancient Greek traders in their posts on the Black Sea coast adopting this tale from the native Circassians, but the parallels do not stop here. blah blah…
asıl Numb’ın sorusuna cevap teşkil eden kısmı şurada (artık ingilizce yardırdık, idare edin):
benim dediğime cevap değil bu; artık benim anlatamadığıma kanaat getirmek üzereyim… bir daha söyleyeyim bak;kafkasyalı, gürcü, helen, türk filan kimin kimden hangi efsaneleri aldığı ya da türettiği konusu değil bahsettiğim…herhangi bir kültürün internette diğer kültürlerin efsane kaynaklarını engelliyor olması saçma değil mi?
bir kac sise Gurcu sarabi esliginde bir Maykop kulturu uzmanina danismak zorunda kalabiliriz Euqon…
Numb,A. internette bir yazinin bulunmayisi ileB. internette olan bir yazinin silinmesiarasinda cok buyuk bir fark var.Senin sorun, hangisi? (A mi B mi?)
demişsin…makale yazmak isteyen-yazan birileri var da helenistic çıkarları olanlar mı engelliyor, onu soruyorum?engelliyorlarsa nasıl engelliyorlar?
haaa; öyle bir engelleme olduğunu sanmam. ama belki kendi mitlerinin orijinal olduğunu savunmak adına bazı girişimleri/yorumları vardır yunan yazarların. tabii bunun kime ne gibi bir çıkar şağlayacağı konusu diyalektiğe girer. dediğim gibi bunun esgeçilmesinin asıl sebebinin popüler kültürü arkeolojik bulguların oluşturmasına bağlıyorum. insanlara ayrıntı kısmı okumak için çok sıkıcı geliyor olabilir. ayrıca çok ilgi çeken yunan mitlerinin tersine kafkas mitlerinde neredeyse hiç cinsellik yoktur. bu da popüler olmaması (ya da tercih edilmemesi) için bir sebep olabilir. malum; seks her zaman satar.
gerçekten çok çalışma içermiş detalı harika bir yazı…Ben de bir çerkes eşi olarak gurur duydum, teşekkürler…
wayyyyyyyyyyyyyyyy meydanlarus gibisin Euqoncim firsatim olunca sakin kafa okuyacagim söyle sindire sindire sonra sorularimi sorarim efem…ellerinize saglik…cok bilgilendirici bir yazi kesin.
EUQON klavyene parmağına aklın sağlık. Amasya, gürcü deyince hemen bizimkiler geldi aklıma. Amasyalı anne tarafım… dayımın eşi yani yengemiz gürcü. uzun boylu zarif bir kızmış zamanında. ayrıca çerkez güzeli bir arkadaşım vardı. vardı diyorum kaybettik birbirimizi… çok hoş bir çerkez kızıydı. kültürlerini o biraz anlatmıştı bana… adının anlamınıda gül yaprağı üzerindeki çiğ damlası olduğunu söylemişti. ben bilmem vallahi o demişti… ne güzel bir isim değil mi?.. SE-TE-NAY.. sahibine de düşünemeyeceğiniz kadar çok yakışıyordu bu isim. EUQON teşekkürler…
Hafifte dedelerim hakkında yazı çıkmış, vallahi mutlu oldum. Ben bir acara gürcüsüyüm. Gürcüler çok eski bir millet, hiç göstermezler ama kültürlerine çok bağlıdırlar. sovyetlerbirliği dağılınca kendi ülkelerini kurarken bocalamayan tek devlet oldular direk tabelayı değiştirdiler ve 62 harflik alfabelerine direk gectiler. Abhazyalılar da bagımsızlık istedi ama gürcü hükümeti vermedi onlara bağımsızlık. kısa bir savaş sürdü, sonra bitti. Nasıl çeçen-rus savaşına doksanlı yıllarda yüzlerce mücahit savaşmaya gittiyse (çoğu kafkas kökenli bu gidenlerin) gürcü abhazya savaşına da bir cok abhazyalı Türk savasmaya gitti. Türkiyede gürcüler gürcüler için savaşmaya gitmez, çünkü biz acara gürcüleri müslümanız, zaten diğer gürcüler topraklarında kalırken bizim sürülmemizin sebebi müslüman olmamızdı. Osmanlının asimile ettiği toplumlar olarak görüldük biz ve sanırım atalarımız osmanlı sayesinde müslüman oldu, osmanlı topraklarına sürülmeye başlayınca bizim dedeler anadolunun dağlarına gitmişler, dağlarda yaşamaya alışmış insanlarmışız. Hala dağ köylerinde yaşarlar, ondan sonraki gelen nesil her ne kadar ovaya insede her gürcü dayanamaz çıkar dağdaki dedesinin evine, kurtulus savaşı sürecinde kafkas toplulukları sonuna kadar savaştı bu ülke için, her birimiz bu topraklar da bu ülkeyi savuna savuna Türk olduk. Dedelerden dinledik hep ermeni rum çeteleri Türk köylerini basınca sizi ilgilendirmez siz karışmayın dermiş rumlar, Türk köylerinin yardımına koşan dağlarda çeteler kurup rumları ermenileri yok eden onlarla sonuna kadar savaşan kafkaslarmışız.Kurtulus savaşı sürecinde kafkas topluluklarından sonuna kadar yararlandı Mustafa Kemal, hatta en yakın silahşörleri çerkesdi, çerkeslerde silah ekmek ve su gibidir cok severler silahı. Benim dedem (dedemin babası) Mustafa Kemal öldüğünde cenazeyi taşıyan askerlerden biriymiş hep bununla övünürdü rahmetli. Köylerde hala gürcüce konuşulur şimdi uydu çıktı bakıyorum ananeye gürcülerin rustavi kanalını seyrediyor:) . Bu ülkenin lazları çerkesleri gürcüleri abhazyalıları ahıska Türkleri nedense çok milliyetçi oluyor:) gürcüce konuşan Türk milliyetçileri, milliyetçiliği her ne kadar sevmesem de kabul ettiğim bir lafları vardır bu toprağın ekmeğini yiyen herkes evinde ne konuşursa konuşsun Türktür ve asla vatana ihanet olmaz.
hay agzına diline sağlık ser-hus.
babaannem hala anlatır damda nasıl ellerinde mavzer (alman mouser) ermeni çetesi beklediklerini.
bu konuda bir şeyler demek isterim;o nasıl bir mantıktır ki, fanatiği olduğun, benimsediğin şeyi (ideoloji, futbol takımı, kavram, ne olursa olsun) hatalarını görmeden kabullenirsin? kul yapısı olan herşeyde vardır hata. “oculuk”, buculuk”, “şeyistlik” diye isimler koyup uğruna silah sıkarsın da, düzeltmeye, iyileştirmeye çalışmazsın. “Vatanını sevmek” izm lerle, cilik lerle olmaz. pratik farklı, teori farklıdır.
olay budur. bu olmalıdır.
@Euqon eline, diline saglik devamini dort gozle bekliyorum. lafi kafkaslardan acmisken cerkez ethem’den bahsetmeden olmaz surada cerkez ethem’in mezarinin Turkiye’ ye getirilmesi icin bir imza kampanyasi var. ayrica burada da sevdigim yazarlardan engin ardic’ in ethem hakkinda bir yazisi var.rivayet edilir ki duzenli ordu kurulmadan once ismet pasa cerkez’e ” cerkez tamam anadoluda mucadeleye katilmayanlari, hainleri, isbirlikcileri yakalayip mahkeme edip asiyorsun da, hic degilse astigin adamalar icin birer tutanak duzenle de resmi kayitlara gecsin Ankara hukumeti ile isbirligi icinde oldugun belli olsun” demis bunun uzerine cerkez biz burada vatani kurtariyoruz tutanak mutanak bizi ugrastirma mealinde bir laf etmis. isallah mezarini ziyaret etmek nasip olur.
ordoabchao; sağolasın. şimdi bu yazıda asıl hedeflediğim etnik kültür olarak kafkasları anlatmak. ne yerler, ne içerler, nasıl yaşarlar, dünya görüşleri falan filan gibi. yakın tarihe kişiler bazında pek girmeyeceğim, ancak amasya’dan çıkıp lazeline (lazaburi), oradan artvine 8. yy. da (muhacirlerden önce) göç etmiş gürcülere, Kolkhis diyarına (şu argonotların aradığı altın post) gagaoğuzlara (hristiyan tek türk boyudur), rus sınırından kafkaslara kadar götürmeyi, göstermeyi planlıyorum. eminim bir çok enteresan şey bulacaksınız. ancak şu sıralar ne yazık ki pek az vaktim var; o yüzden önümüzdeki haftaya sarkacak sanırım 2. bölüm. yazının beğeni toplaması açıkçası beni hem çok mutlu etti, hem de şevk verdi. herkese teşekkürler ederim.
amasyalı bir cerkes olarak dikkatle okuduğum özenle hazırlanmış bir yazı teşekkürler
bu kadarmı güzel anlatılabılınırdı.ellerine sağlık euQon süperrrrrr
@euqon,eline sağlık yazını beğendim.nephilim konusunda benim takıldığım kutsal ırk vurgusunun alakasız bir yama gibi görünmesiydi.herneyse iletişim her vatandaşın uzman olması gereken bir konu!.
Gurculerde de, Adige Xabze’si gibi bir sosyal sistem var mi acaba?
khun; nephilim konusunda çok insan senin gibi ona takılmıştı; benim anlatmak istediğim şey ya da vermek istediğim mesaj asla “kutsal ırk” denen şeyi savunmak ya da yermek değildi. sadece kutsal kitaplarda geçen bir takım fenomenleri günümüzde ya da daha önce bilinen tarihte yaşanan bir takım olaylarla “acaba”landırmaya çalışmıştım. aslında devam etseydi o yazının gideceği yer de somut bilim aracılığıyla elde edilen bir takım bulguları inceleyerek hominid evrimini, ya da evrim mi yoksa ergime mi irdelemekti. anladım ki, ben o yazıyı yazarken insanların inançları doğrultusunda bir takım hassasiyetleri olabileceğini göz ardı etmişim. biraz ağır kaçtı. bu tip konuları, hedef kitlenin biraz daha konuya yönelik profesyonel (bilgi sahibi) olduğu akademik ortamlara bırakmak gerekirmiş; anladım. bir kere daha belirteyim ki; o yazıdaki amaç asla herhangi bir değere yönelik olumlu ya da olumsuz eleştiri yapmak değildi; sadece bu tip (din kitaplarından aktarılan) bilgileri de “done” sayarak belli bir hedefe yönelmekti. Hata ise bu tip bilginin her çevre tarafından objektif değerlendirilemeyebileceği ihtimalini göz önünde bulundurmamamdı. O yazıyı tamamen bir hata olarak nitelendirebilirsiniz.Clicia; Xabze, yanlız adiğelerin standardı değildir. daha önce de dediğim gibi; şu anda bile bölünmemiş en büyük kafkas topluluğu olduklarından, bir çok fenomen, standart, ya da kavram çerkezlere maledilmiştir.-, onların adıyla anılır; ki bu da yanlış değildir.hep beraber tek bir kavimden ayrılmış olduğumuz fiziksel (bir yerlerde yazılmış, çizilmiş bir şekilde) ya da somut (elle tutulur nitelikte herhangi bir bulguya haiz) olarak ıspatlanmış olmasa da, biz bunu bu şekilde kabul ederiz. Hatta genelde birisi “menşein neresi?” diye sorduğunda önce “kafkasım”, “kafkasyalıyım” denip daha sonra “gürcüyüm” ya da “çerkezim” denir (yani en son bıraktığımda öyleydi, umarım hala öyledir).Xabze; bütün kafkas halkları için geçerli erdemdir. destanlardaki kahramanlarımız, diğer milletlerin mitlerinde devleri parçalayan, gölleri içerek kurutan, şekilden şekile değişip oğlanlar dahil her önüne gelenle halvet olan tanrı ya da yarıtanrılar değil; doğayı koruyan, kuraklıkta su bulan, kötülerin elinden buğdayı, darıyı geri alan kahramanlardır. tabii ki bizde de olağanüstü güçleri olan karakterler vardır, ancak bunların da öne çıkan özellikleri acı kuvvetleri değil akıl ve iyi ahlaklarıdır.Xabze; aynı zamanda kural ve kanunlar demektir (mesela yazıda en başta Adjar’ın babasının mektubunda söyledikleri kafkas töresinin gövdesidir denebilir), ya da onları temsil eder diyelim. Sosyal rejimlerinden öte, kafkas toplulukları halen son derece karışık hiyerarşik düzenlerle idare edilirler. Bu hiyerarşinin en başında insan faktörü gelir. Her şey, insanı iyi vasıflara sahip kılabilmek içindir. çünkü ancak iyi vasıflara sahip olursa içinde yaşadığı güzelliklere (doğa) layık hale gelir. Xabze çoğu yerde inanılmaz toleranslı olsa da, yeri gelirse son derece acımasız da olabilir. ama hiçbir zaman muhattabını savunmasız, çaresiz bırakmaz. her zaman yaptığı yanlış şeyi savunması ya da düzeltmesi için şans verilir. tabii bu kadar geniş toleranslara sahip bir yasanın suistimal edilmesi düşünülemez (yani bir kere hata yaparsan bir şansın var, ama ikinci kere aynını yaparsan “bu olmamış, baştan alalım” diyerek geldiğin yere gönderilirsin)Kafkaslarda “ayıp” kavramı, batı dünyasında bilinenden oldukça farklıdır. çıplaklık ayıp değildir mesela. “utanacağın bir eksiğin varsa göstermezsin”. Buna rağmen, gölde yıkanan genç bir kıza “aaa ne ayıp” denilmez, sadece birisi ordan geçecekse “gölde falanca yıkanıyor, aklında olsun” denilir. Oradan gizli saklı geçersen bu ayıptır mesela, yanlış düşünülebilir, normali geçerken kıza bir “merhaba” demektir. Tanımadığın biriyse de oradan geçtiğini belli edersin, gizlenmezsin.Kadına, çocuğa, acize, sarhoşa el kaldıran adamı meclise almayız. biri böyle bir şey yaparsa, azığı eline verilir, köyden atılır. O adam kafkas ilinde bir daha evlenemez. kadınına ve çocuklarına da bütün köy bir ömür boyu bakar. kadın isterse evlenebilir, ama kendisi seçmek koşuluyla. dul bir kadın birine “sende gönlüm var” demeden evine istemeye gidilmez.bu verdiklerim şu zamana göre çok uç örnekler gibi görünebilir, ancak kafkas halkları bugüne kadar bunlarla gelmiştir. tabii ki istisnalar vardır (onlara naşeboba, nakleboba deriz, bizden değildir deriz :)), ama kuzeyin bütünlüğüne ve insanlarının kadirşinaslığına bakarsanız yararlılıkları ortadadır.
fakat arkadaş bööle dedin mi gene yanlış oluyo ama yani aaa! yapma böle lütfen.
??? ne dedim gene? hangi dediğime alındın?
@euqon,Bir solukta okudum,devamını da sabırsızlıkla bekliyorum.Anlaşılmayan hiçbir nokta yok,herşeyi gayet güzel yazmışsın.Eline sağlık.
@euqon, yaz arkadaşm yaz lakin1-geri dönüp yeniden okudum yazını bütün olumsuz eleştirilerin silinmiş olması ilginç!2-yazının değiştiği de görülüyor,3-bir külliyatı ortaya döküp yorumlamak başka, çıkarım yapmak başka, lastik gibi sündürüp şekil etmek başka,4-ve sündürme işi fazla agresif, yorumlar da,5-ayrıca herkes de külliyen cahil değil!6-sen yaz, biz anlarız rahat ol!7-ayrıca çok meraklı konular bunlar, şahsen devamını bekliyorum.
khun; 1- silinen olumsız eleştiriler clicia’ya aitti. kendisi ani bir kararla bulabildiği tüm polemiklerini sildi. sadece o yazıdaki değil, bir çok yorumu silindi. dolayısıyla yazıda kendisiyle girdiğimiz ağır tartışma havada kaldı. Bazı arkadaşlar da kendi yorumlarını aynı sebepten slilince, yazıdaki yorumlar kelaynak gibi kalmış oldu.2- yazı değişmedi hayır.3- evet. o külliyattan alıntı yaparak (daha önce dediğim gibi) “done” olarak kullanmak, dediğin şekilde yorumlanabilir, ancak “şekil etmek” gibi bir niyetim yoktu. o külliyat kimsenin şekil edemeyeceği kadar eski. gönderme yapmış olmam öyle anlaşılmış olabilir. hata ettim dediğim o kısmı zaten.4- keşke clicia yorumlarını silmeseydi. aresif olduğumu kabul ederim, ancak boşa değildi.5- estağfurullah. öyle bir düşüncem asla yok, olsaydı zaten buraya yazmazdım. sadece bazı konuları genel ortamlarda (değil eleştirmek,) alışılagelmişten farklı değerlendirmemek lazım diyelim.6- elbette. yazıyorum zaten. sadece eleştiri kıstaslarımı biraz modifiye ettim.7- inşallah gelecek devamı, beğendiğin(iz)e sevindim.
Bu yazi Euqon’un en yerinde ve kiymetli yazisi oldu. Konu cok genis ve derin; ulkemizi son derece guzel ve ilginc yapan insanlarimiz en buyuk hazinemiz. Balkanlar, Kafkasya ve Kibris’in kulturunu tanimak kendimizi tanimak demektir. Euqon, Xabze hakkinda aydinlattigin icin tesekkurler.
Karadenizi cevreleyen Turk ve Turki milletler kulturu de bir baska derin ve engin konu, keske birileri de o konuda yazi yazsa!!
teşekkür ederim EUQON… ellerine saglık.. Dedem Batum dan gelmiş, yakın sayılabilecek bir tarihte.. yazını bir çırpıda okudum.. tekrar ellerine saglık…ayrıca ŞU da hoş bir video.. izlemenizi öneririm..(Georgian Legend)
o link bendeniz tarafindan Euqon’u bu yaziyi yazmaya ikna etmek icin verilmisti iceberg, yine verdigin iyi oldu. 😉
🙂 evet hakkaten de bayağı gaz vermişti 🙂
Dogru mesajlari verememissin Euqon Bey. Gazla yazilan yazi bu kadar olur. Olmamis. Turquie 2 points. Evladim bi kere yazinin yuzde 80’i transfer dosyalarindan olusuyor. Haricinde kalan kisimdaki cocugun hikayesinin ne b.. oldugu anlasilmiyor. Tarihi bir tefrika yazmaya niyetlenmissin ama, Adjar’la ilgili herhangi bir koordinat vermemissin. Mektuplar yaziliyor, 1 haftada Amasya’ya gidiliyor, olay nerede ne zaman geciyor? Sonra Artvin’den Batum’a gitmek icin neden once Tiflis’e gidiliyor? En uygun yol buymus! Sen hakikaten o tarafli misin, yoksa haritasiz sallamakta misin? Komsu ulan Batum Artvin’le!Bazi kardeslerimiz de ciddi bir emek urunu falan demisler. Katiliyorum; kaliteli bir kopyala-yapistir ornegi. Ama bazi kisimlari Euqon’un kendisinin yazdigi asikar. Adjar’i oldur, hakkini ver. Mesela aci biberli ve azgin kadinli sahne ve Adjar’in “acaba bunlar yine beni duzmeye calisir mi” dedigi kismi gayet yaratici ve euqonien buldumNeyse. Bu arada fotograf da “Yuzuklerin Efendisi”nden cikarsa hic sasirmam.Yazinin altinda da Wiki Wiki “bilimsel ve tarihi” tartismalar yapilmis, Numb bey bu kez de “Helenik bir hassasiyet” gostermis. Acikli kardeslerim, cok acikli.
insafsiz adam! Sirius’lu yesil adamlardan ve tepegoz irklardan kurtulduk, akli basinda bi konu acildi diye seviniyoruz. wiki wiki, why-so-picky, birak linkle yada baska turlu nasil ifade edecekse etsin, kirma hevesini. Senariste destek, Sarkozm’un yeri degil simdi.
Clicia adli kisinin yukarida “cok guzel bir yazi olmus”, “tesekkurler”, “euqoncum canim” halinde baslayan, hatta “Gurcu sarabi esliginde biraz laflamaya ne dersin eqonum” noktasina gelen ve “kiymetli ve derin bir yazi” saptamalari esliginde, hafif kedisel ve disisel nagmeler arasinda, sanki ciddi ve merakli bir hal icerisindeymiscesine sordugu sorular ve girdigi ahkamlardan sonra; baby700 müdahelesini takiben “kirma hevesini cocugun, nasil soylerse soylesin, bak hic degilse eskisi gibi sersemce seyler degil de, benim bilimsel yonlendirmelerimle biraz duzgunce bir seyler yazmaya calisiyor” noktasindan yayina gecmesi karsisinda tabii ki hayrete dusmedim.Ama bu acik asagilanma karsisinda Euqon’un yaninda oldugumun bilinmesini isterim. Bu bir nevi ‘kanciklik’ olarak da nitelenebilecek davranis karsisinda, Adjar’in tutumunu merak ediyorum. Kendisinden oz Kafkasyali ve Kafkaesk bir tutum bekliyorum.
🙂 baby700; sağolasin, en azindan okumussun. yazdiklarimdan şüphen varsa cümleleri kopyalayıp google a yapıştır, eger biyerden almış isem görürsün. kopyala-yapistir kisimlarini kaynaklariyla yazdim zaten.yer ve zaman ozellikle belirtmedim, “embiygıs” olsun diye. öyle bir deneme mahiyetinde şeyettim, ama tabii ki ben profesyonel bir yazar değilim, beğenmediyseniz sizin taktirinizdir. Yazıyı keşif bölümüne yazmak istedim. sadece yol güncesi ya da “kaptanın seyir defteri” kıvamında olmasın dedim. O yüzden kaynaklar ve anı kısımlarını hem bölüp hem de yazıya nasıl dahil edebilirim diye düşündüm, ancak rapor yazmaya alışmışım, bu kadarı geldi elimden. İnşallah daha iyisini başarırım (bir yol gösteren olursa).
direk de gidilir elbette, ama (yazının sonraki bölümlerinde göreceksiniz) bizim gideceğimiz yere dağ tiflis tarafından daha uygun geçit veriyordu. sen bana taktın tabii şu “hanımefendi” meselesinden, her lafımın altında bir yalan arıyorsun. Yalan söyleyecek olursam destekli sallarım merak etme, yani en azından bu kadar ucuzundan açık vermem, bi harita alır bakarım 😉
Bak bir hikaye anlatayım bunun üzerine:Bir hocamız vardı bizim. TR de oldukça önemli bir mevkiide (bu vesileyle selam ederim). Bu eşinden ayrıldı 60 lı yaşlarında. Biz de her fırsatta takılıyoruz kendisine;”Hocam geçen gün yengeyi falancayla gördük”, “Hocam dün yenge falanca yerde çıtırlarla dağıtıyordu” falan kıvamında. Bir gün hoca durdu durdu, şöyle içten bir sırıttı ve dedi ki:“Evladım; Maraşta sikiş olsa, biz burda seviniriz…”Clicia’ya, beğenen beğenmeyen tüm arkadaşlara karşı tutumum aynen böyledir. “Kafkasyali ve Kafkaesk” tavır beklentilerine cevap olmuştur umarım 🙂
Aman efendim; lütfetmişsiniz. Umarım devamına liyakat edebilirim…
Hic olmadi. Bu yaptigin, kivirtma usulu Cerkes tavugu olmus. Adjar ogrenseydi yikilirdi. Samil’in kemiklerini sizlattin. Iki kurusluk Clicia icin erkek dayanismasini heba ettin. Koylu kizlara da anlatacagim bu durumu. Sen aci biber falan degil, ancak papara yiyebilirsin.
yaa ne diyor bu bebe Clicia? yanlız bıraktın kaçtın bakıyorum?
vay vay kiskanc sey seni! titresimlerin krali nasil da gozlermis buralari golgelerden, bak sen! Osmanli Ahlak Masasi mubarek. ben nerede euqon’a canim dedim bakiim, uydurma!ben o sarabi maykop uzmani tarihciye ikram icin kastetmistim, zaten lokal off-license’da ne arasin Gurcu sarabi… fakultede de kafkas kursusu yok zaten.Keskin gozlemcisin baby, hayat senin icin aci detaylarla ve farkindaliklarla dolu olsa gerek. Umarim lazer gibi kesen algini kendini hos tutan ugrasilarla mesgul ediyorsundur, resmi bu kadar detayli gormek bunalima iter insani.Ne yazik ki bana kufredenlere karsilik vermekte zorlaniyorum, annem agzima biber surmus kucukken. Seni bu zevkten mahsur birakacagim. Ayni anda feline-canine benzetmeleri yapabilen birinn gozleri olsa olsa bukalemun gibidir (farkli algilarla basa cikabilmek icin) . Evet, aklima en agir soz olarak bu geldi.”hevesini kirma… ” uyarisi Equon’u korumak-ovmek icin degil, hakikaten yesil adamlar, devler ve fantastik foton kusagi hikayelerinden gina geldigi icin sarfedilmis sozler idi. Takdir ise tarih ve gelenekleri hikayeyle birlestirip ugrastigi icindi. Lazer algin bunu nasil gormezlikten gelir, kiskanclik gozunu burumus senin.Elbette Setenay’in yoklugunda tek gozlu kendini bilmez Clicia’yi prenses sanirlarmis. Ama birak da surada uc kurusluk liderlik duygularimizi tatmin edelim, niyetimiz kimseyi asagilamak degil.Senin ataerkil tavrini kekime esans olarak katsam tas kesilir herhalde.
aman tanrım??!ben de clicia beni seviyo diyordum. şarap bana değldi demek hağğğ? demek kıllı ayaklı maykopçuyla içecek, bana koklatmayacaktınız ?! Demek onca güzel beyan beni övmek için değil sıkılan gönlünü eylemek içindi?! Demek liderlik duygularını tatmin ediyordun ha?! senin yaptığını maykop değil sayklop yapmaz be clicia; alacağın olsun. hislerimle oydadın!.. Kendimi kullanılmış meğndil (açık ‘e’ ile söylüyorum) gibi hissediyorum…
Elbette ki o sarap paylasim icindi Euqon, ama kiskanc baby’nin iddia ettigi turden degil! uzmani dillendirmek on planda idi. Biz istesek aramizda ufak bi demlenme seansi yapariz (à la Single Malt), eger Osmanli Ahlak Masasi’ni atlatabilirsek. maksat sohbete uzman bilgi katmak idi. ben senden hic nefret etmedim ki, Euqon! Gururlu ve narsist durusunun altindaki saygili durusunu hep takdir ettim. Alas, titresimlerin krali hain dusuncelerini enjekte etti bir kere.Hain bebek! isi Shakespeare ihanetleri boyutuna tasidin!
Awww! yapma Euqon! Gel seni kucaklayayim arkadasim. xxx(Buna da bir etiket bulmayin hemen! biraz insan olun!)
Merhaba. Bir süredir takip etmekte olduğum hafif.org sitesinde güzel yazılar görüyorum. Şimdiye kadar üye olmamıştım ama insan birazda konuşmalara katılmak istiyor ister istemez. Bu yazınızı çok beğendim. Eski karım gürcüdür aslen. gürcüleri bu yüzden iyi tanıdım. Aralarında bir çok Türk gibi mert insan var. Zaten Türklere en sadık biyat eden insanlarda Gürcülerden çıkar. Böyle insanın kötüsü az bulunur. Yazılarınızın devamını önemle takip edeceğim. Teşekkürler.
sanki “Türk” değilmişiz gibi söylemişsin darBeder?şaka bir yana; kimseye biyat etmeyiz. bu topraklar uğruna savaştık, burada doyduk. Zordayken bu topraklar, bu insanlar bizi geri çevirmedi. elimizi kalbimize koyunca “Türküz” diyoruz. Özümüz de, soyumuz da Türktür. Kayı boyu 1071 de buralara girmeden çok önce Acaralar Karadeniz etrafındaydı.Arkaik tarih, Etnik köken, antropoloji, etimoloji, hatta genetik olarak “Türklük” kavramını ayrıca tartışabilmemiz mümkün olsa da, hissiyat olarak bundan öte türk olunmaz.aramıza hoşgeldin.yöneticileeeeeer! pirimimi isterim, bak birini daha kazandırdım 🙂
ne zaman yemeklerden, saraplardan ve de danslardan bahsedecegiz? :-)))
Şimdi burda tartışmak doğru olmayabilir tabi ama Türklük kavramı tartışılmaz zaten. Bir kavramı tartışabilmek için belirsiz olması lazımgelir. Türklük belirli bir kavramdır. Biz Türkler, Ne mutlu Türküm derken Türk olmaktan duyduğumuz mutluluğu anlatmak istemiş, bunu söyleyen insanın da nasıl mutlu olabileceğini görmüş insanlarız. Bu nedenle Gürcü kardeşlerimizinde kendilerini soydaş hissetmesi bizide ayrıca bir mutluluk yaratmaktadır.
yönetiiiiimmmmmmm! geri aldım sözümü! pirimi benden kesin!
Gürcü kimliğini milliyetçi bir pozisyon olarak değil, hep bir şıklık olarak düşündüm. İnsanın gözü yeşilse güzel bir adamdır, Gürcü ise daha da güzel bir adamdır. Gürcü”ye sormuşlar, “Gürcü olmasaydın ne olurdun?” diye, “Mahcup olurdum” demiş. Bununla birlikte Gürcülük benim için Kürtlerin ya da başka etnisitelerin mücadelesine benzer bir problem değil. Ben Türkiyeli olmayı seviyorum, bu coğrafyayı seviyorum, senkronik bir zemini seviyorum.Madisvili-R.Magden
Beni hasretinSıcak hüznüGetirir size,Böylesine fevkalade samimiToprağın daveti…demis bir gürcü saaaaaiirrr breaaa ne güzel demis. ben o topraklari görmüs bir hatunum ne dededigini cok iyi anliyorum…..sizinde beni anladiginizi bilerek…anlasilmak ne güzel sey bey ustam euqon..hakketten cok gec zaman bulup okudum yazini eline saglik bir kez daha..meydanlarusum euqonnim…..:-)
darbeder iyi niyetin hos da,”Gürcü kardeşlerimizinde kendilerini soydaş hissetmesi” normal degil cunku soydas degiller. Gurculerle olsa olsa Karacay, Balkar, Cuvas, Ahiska gibi Turki milletler genetik soydaslik tasirlar. Eger sen de bu Turki milletlerden degilsen soydas olamazsin. Gurculerle ancak vatandasligimiz bir araya getiriyor, soyumuz degil. Ama Anadolu insanin cogunun ezelden beri Kafkasyadan gelen atalari oldugu icin, bilemeyiz ne olcude akrabayiz.
Sevgili arkadaşlar hepimiz Türküz. Bu konuda zaten anlaşamadığımız bir nokta yok. Clicia x Bey de iyi niyetimi görmüş ve belirtmiş zaten hepimz akrabayız. Türkiyeli olmak diye bi kavram yoktur arkadaşlar Türk olmak diye bir kavram vardır. Buna hassasiyet göstermemiz lazım. Tamam Gürcü filan bunlar güzel renkler ama renk körü olmayalım. Dünyaya karşı birleşmemiz gereken tek renk vardır o da Türkün rengidir.
sevgili derbeder, ben kadinim, erkek degil :-)))). onemi yok, ulkemizi zengin yapan iste bu zengin DNA yelpazesi, evet. ama Gurcu’ye Turk veya soydas demek birlestirici olsa da, bilimsel olarak dogru degil. Mesela sana ilginc bir ornek vereyim. Bizim Yoruklerin bi kolu olan Karakacanlar Yunanistan’da cok onemli bir gocer etnik topluluk. Simdi onlar Yunanli mi sence? Kokune kadar Turk onlar. ama Yunanistan vatandasilar ve soruldugunda “Yunanliyim” demek zorundalar. Ayni argumanla, degisik etnik kokenli hatta kokenini bilmeyen binlerce vatandasimiz icin en kolayi “Turkum” demektir. Cunki ozde farkli olsa da, TC vatandasidir. Mesela baska bi ornek: Adygeya Cumhuriyetinden bir Shapsugh, ben Rus’um der, cunku hala Rusya’nin bir parcasi Adygeya. oyle iste…
Tencereyle dudugu birbirini bulmus. Biri wiki’den aparttigi malzemeleri kendi uretmis gibi getiriyor, digeri de “tamamen bilimsel” soslara bulayarak pisiriyor; sonra da otuyor. Simdi de etnik kimlik, vesaire ustune tatli servisine gecmisler. Laflar falan da “Yunanliyim” ornegindeki gibi yuksek Turkce!Bu duduk hanimin -yine mukemmel bir Turkce kullanarak- tenceresi hakkindaki duygularini ifade ettigi cumleyi, Hafif ahalisinin dikkatine sunuyorum: “Gururlu ve narsist durusunun altindaki saygili durusunu hep takdir ettim.” Mal budur kardeslerim.Hanim kizim, senin once bir kac sene Turkce hazirlik okuman lazim. Sonrasinda da yine bir kac sene Ingilizce hazirliga gideceksin tabii. “Narsist” mis!Bu yemegi yiyenler de var ustelik. Afiyet olsun.
cok haklisin bebek. benim hakkim kotek!
clicia; kimse sana köpeğin verken bebek yapmaman gerektiğini söylemedi mi? Bebeği 1 seviyorsan köpeği 2 seveceksin; yoksa hasetinden kendini klonlar.o değil de; ben “tencere-kapak olayına takıldım. şimdi “bu düdükse kapak nerde? bu kapaksa düdük nerde?” diyeceğim; ama ortada bir de tencere var (yoksa zaten ayrı problem). ister istemez lafın sahibi 3 köşe teşkille kendini de katmış oluyor olaya.Hadi onu da bıraktım; “Türkçe” hakkında atıp tutmak sana mı kaldı a be sanal feriştahım, krater gölüm? Burada bu kadar konuyu algida etmiş “adam” dururken?ben anlamadım zaten; gökten magnum yağıyor; bize damarlısı düşüyor. bak ateş hazır, tencere hazır, numune bol (gel aynı potada ergiyelim). E hazır biyat da eymişiz daha ne istersin bebeğim? Yemek buldun da tuzlusunu mu ararsın?
ben bebegi tercih ederim, ama yukaridaki iblis ruhlu bebeklerden degil.Turkce’yi iyi bilmedigim ve kullanamadigim dogru. Insanlar pek severler benim gibileri azarlamayi, sanirim ezdiklerini dusunmekten buyuk keyif aliyorlar. Fakat, baby700 Ingilizce’yi bilip bilmedigimi nasil yargilayabiliyor, onu cozemedim dogrusu.bu tartisma son derece gereksiz. simdi geri donelim Kafkasya maceramiza.
Euqon kardes duduklu tencere durumunu anlamamis. Bu teflon neslin espri anlayisi, Algida, Magnum veya killi bamya seviyesinde oldugu icin; buna mukabil bunlar “feristah” gibi eski kelimeleri kullanmaya heves edip beceremedikleri icin (sanal feriştah diye bir sey mumkun mu sersem cocuk) ve dahası kifayetsiz kedilerin kagittan topu olmakta bir beis gormedikleri icin, geri kalmislik potasinda, nebulursanatcorbasi kivaminda fokurdamaktalar.Diger cahil de Ingilizce meselesini anlamamis. O cok sevdigin Wiki’de “narsist” (sic!) veya “narcist” (sic!) kelimesini bir arat bakiym ne cikacak? Sonra da ‘sic’e bi bak; nasilmis diye. Euqon’a da anlatirsin bilahare.
“Gururlu ve narsist durusunun altindaki saygili durusunu hep takdir ettim”cumlede Turkce tercumesi narsist olarak kullanildigini dusundugum icin “narsist” olarak gecti. Yoksa narsisistik mi olacak ti? Kusura bakma TDK sozluge erisimim yok, eger Turkce’ye cevrimi baska bir kelime ise lutfen buraya yaz, minnettar kalirim..Yukaridaki cumledeki asil hata “durus” kelimesinin tekrari idi. Gurur esittir kendine duydugu ozguven , narsisizm ise kendi dis gorunus ve vucuduyla ilgili begenisi ile alakali. Demek istedigim, gururlu ve saplantili derecede kendini begenmis olsan da, karsidaki insana saygilisin. Umarim yeterince acik olmustur baby700.Bu tavrinla Turk dilini yuceltmeyi birak, fena halde sogutuyorsun. ingilizceyi ogrenirken kimse asla yanlislarimdan dolayi ayiplamadi. Azarlayacagina beni yanina cirak alsana…
Değil tabii, ondan sana yakıştırdım. senin gibi birşeyin de mümkün olması enteresan 🙂
Hayata Dair bilgece Öğütler var konu içinde…
ben de bunu tuttum..linet; olur mu acaba ?
olmaz mı:))) süperr olur:)
linet çok hoşsun:)
cveneburi kelimesini ilk defa bir derginin üstünde görüp anlamını orcinal gürcü bir arkadaşa sorduğumda “hemşeri” demişti. arkadaşın neredeyse yüzünü unuttum, bu kelime hala aklımda, bi yere gideceğide yok gibi:)
Bu yazı gerçekten şahane ve anlamlı
ben şaşkın şaşkın cicolininin yorumlarını okuyorum. espri onda, kibarlık onda, alttan alma onda, hararette dozaj onda.cicolini sanki evrim geçirmiş şu haliyle inanamıyorum !
Bir çerkes ailenin gelini olarak yazıyı çok severek okudum. Çerkeslerin ülkelerine bağlı olması doğuştandır ve dibine kadar da Türk’türler. Özlerini kaybetmemiş bir ailedeyim ben hala büyükler çerkesçe konuşur, çerkes yemeklerine gidilir,toplanılır vs. Hala çerkesçeyi ögrenememiş olsamda ne mutlu ki onların yanındayım.
Bilgi için teşekkürlerbasurbasur belirtileribasur nedirbasur kremi
Bilgi için teşekkürlerkarin estetigikarin germekarin ameliyati