Bana tarif edin, hiç olmazsa biraz. Mesela mutluluktan bahsedin. Nasıl bir şey sizin için? Bir çocuk gibi masum ve saf mı? Aşkı da tarif edin bu arada. Ama şu son model aşkları değil. Hani şu her önüne gelene “Seni Seviyorum” diyen sahte âşıklardan da değil; Gerçek olarak içinizden geldiğince inanarak ve karşılık beklemeyen çıkarsız aşklara örnek verebilir misiniz? Var mı çevrenizde hiç?Bari dostluğu tarif edin. Hani şu unuttuğumuz var ya? Hani şu her zaman yanınızda olan, omzunda rahatlıkla ağlayabildiğiniz arkadaşınızı diyorum. Var mı sizin? Onun yanında güvendesinizdir de? Güveni anlatın o zaman. Hani gözünüz kapalı olarak güvenebileceğiniz kişileri, var mı etrafta?Ne oldu? Sustunuz. O zaman bana yalnızlığın tarifini verin; hani kalabalıktır ya herkes vardır etrafta, ama kimseyi bulamazsınız ya bu kalabalıkta. Üzüntüyü de katın tarifinize, şu içiniz yanarak ölmek istediğiniz zamanlardaki üzüntüyü. Hani şu yaşamla ölüm arasında bocalarsınızda birinin elinizden tutmasını beklerseniz de kimse koşmaz ya imdadınıza. İşte onu.Yine mi olmadı? Yine mi yok cevabınız?Boş verin, boş verin sıkmayın canınızı, ben size bir çay söyleyeyim.