Eskiden her şeyin bir değeri vardı ve bu değerleri ölçen alet ve aletler henüz icat edilmemişti. İşte aşk dediğimiz duygu da bu değerlerin en başındaydı o zamanlar. Ve o zamanlar ince hastalık derlerdi aşka. Çaresi bulunmayan bir hastalık olarak dolanırdı toplumda.
Kim âşık olsa herkes ona ölümcül hasta gözüyle bakardı, çünkü aşk kutsaldı sevilene değil sevene değer verirdi insanlar. Aşk ne paradan anlardı nede puldan. Âşık ya divane olur yollara düşerdi yâda kendini viraneye döndürüp sadece sevdiğini düşünüp içerdi. Ona günah yazılmazdı. O dünyanın cehennemin de yanacağı kadar yanardı, çünkü eskiden âşık olmanın da bir anlamı vardı. Aşk erdemlikti, aşk adamlıktı. Herkes âşık olamazdı. Yürek isterdi, cesaret isterdi.
Şimdiyse her şeyde olduğu gibi aşkta yozlaştı çoluk çocuğun oyuncağı oldu. Daha kendini ifade etmesini öğrenmeden insanlar aşkım demeye başladı. Gündelik zevk peşinde olanlar aşkında içine etti üç kuruşluk zevk uğruna. Aşk değerini yitirdi, parayla satıldı aşklar, cepteki tomarlara bakılarak ilah-i aşk ilan edildi. Karakaşlar karagözler öldü, sarışınlar esmerler kızıllar moda oldu. Güzellere layık görüldü aşk, sevenlere değil. Aşkın ne değeri kaldı ne de tadı.
Şimdi kim aşktan bahsetse ciğerime bir kurşun saplıyor ya kendime ihanet edip ona “kes len” diyemiyorum, ya da içimi yiyorum hiç bir şey belli etmiyorum. Ağlamaklı bir hele bulunup gülüyorum. Telefonla, çetle metle aşk mı olur ey ahali? Hadi oldun varsayalım aşığın hali böyle mi olur? Hadi sahte âşıklar kendinizi kandırıyorsunuz, yandık bittik eridik diye nara atıyorsunuz. Bütün bunlara lafım yok bu bir oyun zaten. Çok sevilen Türk filmlerin en mazlum sahnesini oynuyorsunuz bütün bunlara kendinizi inandırmışsınız. Tabii aşk sizin aşkınız ama lütfen benim gibi ortaçağ kafasıyla yaşayan insanları son model aşklara gebe kalmaya muhtaç etmeyin.
Çünkü biz ne çöl bulabiliriz kendimizi avutacak ne dağ bulabiliriz delip dağıtacak. Biz son model aşklardan uğruna ölünce anlarız ancak..