Asmina.Siyah kıvrımlı saçları bahçenin her köşesine dalgalanırken, bir gün bu kasabadan da gitmek zorunda kalacağını çok iyi biliyordu. Her defasında yorulan bedeni belki bu sefer dayanamayacaktı.( birkaç gün sonra yaşayacaklarını asla tahmin edememişti)Kasaba o kadar küçük ve yeşil, bir o kadar da sessiz ve hareketsizdi.( asmina genellikle bu kasabayı bir kaç yıl önce yattığı bir hastanenin camından gördüğü ilçeye benzetirdi) Kasabaya çapraz bakan bu evi daha önce çalıştığı bir ilçede müşterisi olan bir öğretmen bulmuştu ona. Kasabanın tüm meydanını görebiliyor, oynayan çocukları heyecanla izliyordu. Sesleri gelmese de görüntüleri net olarak alıyordu.her gün aynı saatlerde çocuklar oyunlar oynuyor Asmina onları yeşil portakallı likörünü içerken izlemeyi seviyordu. ( çocukken annesi için gelen müşterilere hizmet etmekten hiç oyun oynayamamış ve oyun oynamayı müşterilere söylenen fiyakalı sözlerden ibaret sanıyordu)Uzun bir sahilin yüksek bir tepeden görünüşünü andıran dudakları, iki dağ arasında kalan bir boşluk gibi gizemli ve karanlık gerdanı, tanrının rüzgarları senin için yarattım dedirten saçları, cennetin en gizli bahçelerinde saklı kalmışçasına temiz teni, ve senin için yaşıyordum yaşamaya devam edeceğim dedirten iri gözleri, ve kıvrım felsefini yok sayan kusursuz vücuduyla, ufak bir kasabada yaşayan bir fahişeden ziyade uğruna savaşlar verilmiş, topraklar feda edilmiş bir tanrıça gibiydi.Bu küçük kasabanın erkekleri için, uğruna savaşmaya değecek kadar değerliydi ancak, bu durumu kasabadan kimse öğrenmesin diye, değil savaşmak, tartışma yaratacak durumda bile değillerdi.Kasabanın beyleri( genelde maddi durumu iyi olanlara bey derlerdi) haftada bir gün mutlaka Asmina’yı ziyarete gelir, mümkün olduğunca hediye ve çiçek getirir, her defasında Asmina’ya olan aşklarını tekrarlar dururlardı. (o bunların hiç birine inanmasa da işinin gereği aynı tepkiyle karşılık vermek zorundaydı. Annesinden böyle öğrenmişti) Asmina yıllardır karşısında şair olanları, hiç duymadığı aşk hikayelerini anlatanları, çok büyük çevreleri olanları görmüştü. Hepsinin ortak noktaları ise eşlerini sevmiyor olmalarıydı. Ve sevişme bittikten sonra apar topar gitmeleriydi. Bu genel olarak müşterilerin ortak noktasıydı. Ve bu işi iyi yapabilmenin ilk kuralı, onlara eşlerinden bahsetmelerini istememekti.Aile içinde asil duruşlar gösterenler, aile reisi imajları ile kalabalık ailelere önderlik edenler, eşlerinin sokağa çıkmasına bile karşı olanlar, düğünlerde v.b. durumlarda kadınlarla aynı yerde oturmayanlar, Asmina’nın karşısında onun emirlerini uygulamaktan, tüm tabularını yıkmaktan, bugüne kadar ki tüm ahlak kurallarını hiçe saymaktan inanılmaz zevk alıyor, bunun karşılığı olarak fazladan ücret bile ödedikleri oluyordu.Ancak daha da ilginç olan bir konu, aynı işyerinden, aynı sokaktan, aynı kahveden olan insanların bir birlerine bu durumu hiç söylememesiydi. Ve bu konuda Asmina sıkı uyarılar alıyordu her defasında.Tabi ilginç durumlarda oluyordu. Örneğin camiinin müezzini imamla yaptığı sevişmeleri anlatması için fazladan para ödüyor, ptt müdürü, Osman beyin( müdür yardımcısı) ne kadar ücret ödediğini öğrenmek için şehirden pahalı hediyeler getirtiyordu. Bu tür şeylerin sır kalması gerektiğini annesi defalarca söylemişti ancak, para bazı mesleki prensipleri değiştirmek için yeterli bir araçtı.(asmina bu anlattıkları yüzünden başına bir iş gelmeyeceğini iyi biliyordu)Kasabanın ileri gelenleri ( genelde 50 yaş üzeri kişilerdi, tüm hayatları bu kasaba’da geçmiş, siyaset, din, ahlak, felsefe, bilim ve tıp konularında kendilerince uzmanlaşmış kişilerdi) kasabanın meydanında bulunan haymalı kahvede her gün bir araya gelir günlük olayları tartışırdı. Asmina gerçeğini bilirlerdi. Ancak bu konuda hiçbir yorum yapamazlardı. Çünkü kiminin oğlu, kiminin torunu, kimilerinin damatlarıydı o eve gidenler. Yinede din ve ahlak konusunda şiddetli tartışmalar yapar, tartışma arasında kahve yudumlarken Asmina akıllarına gelir ve gerçekleri birbirlerinden gizlemek için daha da şiddetli tartışmalar başlatırlardı. Ve genellikle bu tartışmalara gençler dahil edilmezdi.‘’Asıl adını çoktan unutmuştu. Bir zamanlar boş kaldığı vakitler de kendini adını tekrarlar, bir gün ona gerçek adıyla seslenecek birini bulacağını hayal ederdi. ( annesi bir defasında, seni bu dünya da gerçek olarak sevecek kişiyi asla bulamazsın. Bulduğun da ona üzüldüğün için sen terk edersin demişti) Ancak bu hayal ile sarhoş olmak bile yetiyordu ona. Sarhoş olup balkona çıkıp Gonca ismini tekrarlamaktan mutlu oluyordu.’’Kasabanın en önde gelen ailelerinin oğulları yamaçta bulunan bir meyhanede toplanır şarkılar söyleyerek eğlenirdi. Ve bu mekanı kendileri için yaptırmışlardı. Bu nedenle fazla kimse gelmez, genelde sayısı 7 ile 10 kişi arasında değişirdi. Sadece hafta sonları bir araya gelmek için böyle bir yer yaptırmaları zaten kasabadakiler için görgüsüzlük olarak dilden dile dolaşıyordu.Saat ilerlemişti. Alkol tüm etkisini sessizliği bozarak gösteriyordu.- Asmina benim olacaksın !Birden her şey sustu. Herkes o an Asmina’yı hiç tanımıyormuş gibi arka masaya döndü.Aynı cümle yine tekrarlandı. Yüzler gerilmeye, içki kadehleri bir yudumda bitirilmeye başlandı.( bugüne kadar bu meyhanede hiçbir şekilde Asmina adı geçmemişti)- Hayır benim olacak !Ve Asmina için dinmek bilmeyen bir fırtına kendini göstermeye başlamıştı.‘’ birisi; bana daha dün senden başka sevgilim yok dedi diyor, bir diğeri; gerçek aşkı benimle bulduğunu söyledi diyor, bir diğeri; benimle evlenmek istediğini söyledi diyordu’’Durum oldukça karışıktı. Asmina aynı anda bütün erkekleri aldatmış, ve aldatılan erkekler Asminan’ın bir fahişe olduğunu bir anda unutmuşlardı. Kendilerini en ağır ihanete uğramaktan, kandırılmaktan dolayı inanılmaz rahatsız hissediyor ve feci bir intikamın temellerini atıyorlardı.Buna rağmen evlerinde bu konudan hiç bahsedilmeyecek, kendi aralarında halledeceklerdi.‘’ ancak beklenen olmadı. İçlerinden birisi bu aldatmanın ezikliğinin içinde yaratığı nefrete yenik düştü ve evde naralar atmaya başladı. Ve bu kadar erkekle aldatılmış biri olduğunu defalarca tekrarladı’’Sabahları kasaba çok sessiz olurdu. En azından bugüne kadar böyleydi.Köyün orta yerinde kadınlı erkekli bir kalabalık. Kadınların yüzünde binlerce yıldır birikmiş bir kin, erkeklerin yüzünde solgunluk, pişmanlık , tedirginlik. Kasabaya çapraz bakan tepeye doğru yürüyen bu insanlar bir intikama soyunmuş savaşçılar gibi hızlı adımlarla yürüyorlardı. (biraz sonra intikamlarını alacak, onlara sadık olan kocalarını yeniden kazanacak ve hiç bir şey olmamış gibi hayatlarına devam edeceklerdi)Kasabaya bakan balkonun önüne geldiklerinde Asmina halen uyuyordu. (uyurken , hiç bir şairin dizelerine konu olmayan bu güzellik karşısında tüm hayatımı verebilirim demişti bir müşterisi)Cama atılan bir taş bütün sessizliği bozmuştu. Kıvrımlı bedeni birden yataktan fırladı. ( bazen uykusunda böyle sesler duyar aniden uyanır ve rüya olduğu için mutlu olurdu)Bütün büyünün bozulduğunu, bu anın bir felaket olduğunu anladığında içinden bir ses onu sakinliğe itiyor, ancak kalp atışları hızlanıyor, başı dönüyor ve kusmak istiyordu.Perdenin arasından baktı, kalabalığı görünce nefesi kesilmişti. ( Asmina, her türlü duruma karşı hazırlıklıydı. Jandarma baskınlarına, kıskanan erkek baskınlarına, kocasını kıskanan kadın baskınlarına karşı kendini sürekli geliştirmişti. Kullanılacak cümleler bile hazırdı. Ancak böyle bir kalabalık için hiçbir hazırlık yapmamıştı) dudakları kurumuştu. Biraz su içmek istedi. Kusmak istiyordu.Dışarıdan küfürler, hakaretler geliyor ve balkona çıkması gerçeğini hissettikçe gözleri daha da irileşiyordu.Kalabalık birden sustu.Dize kadar olan kırmızı eteği ile Asmina her sabah kasabayı izlediği balkonda görüldü. Heyecanlıydı. Aşağıda toplanan insanlara bakıyor gibi yapıyor, aslında hiç birini görmüyordu.‘’Annesinin yüzünü hatırlamaya çalışıyor, çocukluğunda en sevdiği oyuncağın neden şu an elinde olmadığını düşünüyordu. Görüntüler bulanıklaşıyor, hafif esen rüzgar teninden geçerken ona bir şeyler fısıldıyor gibiydi. Şu an tek istediği kusmaktı. Korkan gözleri nedense eskisi kadar güzel görünmüyor ve sıklıkla kapanıyordu. Ve onu bekleyen sonun şu an aşağıda olduğunu biliyordu.’’- Ben..Birkaç kez aynı şeyi tekrarladı. Ancak başka cümle bulamıyordu. Sanki bildiği her şeyi unutmuştu. O an müşterileri için hazırladığı cümlelerden bir kaçını aklına getirmek istedi. Onları da unutmuştu.Elindeki bardağı camın kenarına bıraktı ve kollarını balkonun demirlerine koydu(tv’de konuşanlar genelde kollarını bu şekilde yapıyordu). Ve kendinden emin bir şekilde aşağıya seslendi.- Eşleriniz( birkaç gün önce ona aşk şiirleri okuyan eşler ona bakamıyordu) benimle hiçbir zaman birlikte olmadı. Onlar hep sizinleydi. Ben(yutkunarak) sizin hayatlarınızda hiç olmamış biriyim. Tabi ki eşlerinizin de. Sizi aldattığını sandığınız bu adamlar(tekrar su bardağını eline alarak) sizi hiçbir zaman aldatmadı. Bana sadece sizlere olan güvenlerinden ve sevgilerinden bahsetmek için geldiler(ve bardağı yeniden yerine koyup aşağıda döndü. Ona tuhaf gözlerle bakanların aslında hiç ikna olmadıklarını biliyordu) bu nedenle buradan gitmenizi istiyorum. Aksi halde jandarmaya haber vermek zorunda kalacağım.‘’Aşağıda ona bakan kadınlar hiç ikna olmamıştı. Tam tersine Asmina’nın güzelliğini görünce daha da nefretle dolmuşlardı. Ve onu bir anca öldürmek istiyorlardı. Aldatılmak onların ilk kez yaşadığı bir şey değildi. Ancak ilk kez bunu öğrenmiş ve karşı karşıya gelmişlerdi. Bir an kendilerinden iğrenmelerini sağlayan bu bakımlı ve güzel kadına hayranlıkla bakar gibi oldular.Erkekler kendilerini aldatan kadına bakarken, birkaç gün önce şu an balkonda görünen güzel bacakları öpüyor olduklarını, aslında şu an bile bunu istediklerini düşünüyorlardı Asmina konuşmasını yaparken.Rüzgar eteğini dalgalandırdıkça ortaya çıkan bacakları onları daha heyecanlandırıyor, haz alıyorlardı.Ve böylesine bir güzellikten mahrum kalacakları için aslında üzgünlerdi. ‘’Asmina konuşmasını bitirdiğinde bir taş daha geldi. Alnından akan kan yüzünü bir anda kırmızıya boyadı. Gözleri dolmuştu. Ağlamayı hiç beklemiyordu ancak, başka tepki veremiyordu.(Hayatının kötü ve ucuz yerlerde sonlanacağını hayal ediyordu her zaman. Böyle bir son onun istediği bir şey değildi)Alnını avucuyla sildi. Ve uzaktan gelen sesi duyduğun da kendinden geçmişti. Kollarını balkonun demirlerine doğru atmaya çalıştı ancak başaramadı. Kendini usulca yere bıraktı. Midesi bulanmıyordu. Rüzgar durmuştu. Ve demirler arasından oynayan çocuklar görünmüyordu……..