Asmina.Siyah kıvrımlı saçları bahçenin her köşesine dalgalanırken, bir gün bu kasabadan da gitmek zorunda kalacağını çok iyi biliyordu. Her defasında yorulan bedeni belki bu sefer dayanamayacaktı.( birkaç gün sonra yaşayacaklarını asla tahmin edememişti)Kasaba o kadar küçük ve yeşil, bir o kadar da sessiz ve hareketsizdi.( asmina genellikle bu kasabayı bir kaç yıl önce yattığı bir hastanenin camından gördüğü ilçeye benzetirdi) Kasabaya çapraz bakan bu evi daha önce çalıştığı bir ilçede müşterisi olan bir öğretmen bulmuştu ona. Kasabanın tüm meydanını görebiliyor, oynayan çocukları heyecanla izliyordu. Sesleri gelmese de görüntüleri net olarak alıyordu.her gün aynı saatlerde çocuklar oyunlar oynuyor Asmina onları yeşil portakallı likörünü içerken izlemeyi seviyordu. ( çocukken annesi için gelen müşterilere hizmet etmekten hiç oyun oynayamamış ve oyun oynamayı müşterilere söylenen fiyakalı sözlerden ibaret sanıyordu)Uzun bir sahilin yüksek bir tepeden görünüşünü andıran dudakları, iki dağ arasında kalan bir boşluk gibi gizemli ve karanlık gerdanı, tanrının rüzgarları senin için yarattım dedirten saçları, cennetin en gizli bahçelerinde saklı kalmışçasına temiz teni, ve senin için yaşıyordum yaşamaya devam edeceğim dedirten iri gözleri, ve kıvrım felsefini yok sayan kusursuz vücuduyla, ufak bir kasabada yaşayan bir fahişeden ziyade uğruna savaşlar verilmiş, topraklar feda edilmiş bir tanrıça gibiydi.Bu küçük kasabanın erkekleri için, uğruna savaşmaya değecek kadar değerliydi ancak, bu durumu kasabadan kimse öğrenmesin diye, değil savaşmak, tartışma yaratacak durumda bile değillerdi.Kasabanın beyleri( genelde maddi durumu iyi olanlara bey derlerdi) haftada bir gün mutlaka Asmina’yı ziyarete gelir, mümkün olduğunca hediye ve çiçek getirir, her defasında Asmina’ya olan aşklarını tekrarlar dururlardı. (o bunların hiç birine inanmasa da işinin gereği aynı tepkiyle karşılık vermek zorundaydı. Annesinden böyle öğrenmişti) Asmina yıllardır karşısında şair olanları, hiç duymadığı aşk hikayelerini anlatanları, çok büyük çevreleri olanları görmüştü. Hepsinin ortak noktaları ise eşlerini sevmiyor olmalarıydı. Ve sevişme bittikten sonra apar topar gitmeleriydi. Bu genel olarak müşterilerin ortak noktasıydı. Ve bu işi iyi yapabilmenin ilk kuralı, onlara eşlerinden bahsetmelerini istememekti.Aile içinde asil duruşlar gösterenler, aile reisi imajları ile kalabalık ailelere önderlik edenler, eşlerinin sokağa çıkmasına bile karşı olanlar, düğünlerde v.b. durumlarda kadınlarla aynı yerde oturmayanlar, Asmina’nın karşısında onun emirlerini uygulamaktan, tüm tabularını yıkmaktan, bugüne kadar ki tüm ahlak kurallarını hiçe saymaktan inanılmaz zevk alıyor, bunun karşılığı olarak fazladan ücret bile ödedikleri oluyordu.Ancak daha da ilginç olan bir konu, aynı işyerinden, aynı sokaktan, aynı kahveden olan insanların bir birlerine bu durumu hiç söylememesiydi. Ve bu konuda Asmina sıkı uyarılar alıyordu her defasında.Tabi ilginç durumlarda oluyordu. Örneğin camiinin müezzini imamla yaptığı sevişmeleri anlatması için fazladan para ödüyor, ptt müdürü, Osman beyin( müdür yardımcısı) ne kadar ücret ödediğini öğrenmek için şehirden pahalı hediyeler getirtiyordu. Bu tür şeylerin sır kalması gerektiğini annesi defalarca söylemişti ancak, para bazı mesleki prensipleri değiştirmek için yeterli bir araçtı.(asmina bu anlattıkları yüzünden başına bir iş gelmeyeceğini iyi biliyordu)Kasabanın ileri gelenleri ( genelde 50 yaş üzeri kişilerdi, tüm hayatları bu kasaba’da geçmiş, siyaset, din, ahlak, felsefe, bilim ve tıp konularında kendilerince uzmanlaşmış kişilerdi) kasabanın meydanında bulunan haymalı kahvede her gün bir araya gelir günlük olayları tartışırdı. Asmina gerçeğini bilirlerdi. Ancak bu konuda hiçbir yorum yapamazlardı. Çünkü kiminin oğlu, kiminin torunu, kimilerinin damatlarıydı o eve gidenler. Yinede din ve ahlak konusunda şiddetli tartışmalar yapar, tartışma arasında kahve yudumlarken Asmina akıllarına gelir ve gerçekleri birbirlerinden gizlemek için daha da şiddetli tartışmalar başlatırlardı. Ve genellikle bu tartışmalara gençler dahil edilmezdi.‘’Asıl adını çoktan unutmuştu. Bir zamanlar boş kaldığı vakitler de kendini adını tekrarlar, bir gün ona gerçek adıyla seslenecek birini bulacağını hayal ederdi. ( annesi bir defasında, seni bu dünya da gerçek olarak sevecek kişiyi asla bulamazsın. Bulduğun da ona üzüldüğün için sen terk edersin demişti) Ancak bu hayal ile sarhoş olmak bile yetiyordu ona. Sarhoş olup balkona çıkıp Gonca ismini tekrarlamaktan mutlu oluyordu.’’Kasabanın en önde gelen ailelerinin oğulları yamaçta bulunan bir meyhanede toplanır şarkılar söyleyerek eğlenirdi. Ve bu mekanı kendileri için yaptırmışlardı. Bu nedenle fazla kimse gelmez, genelde sayısı 7 ile 10 kişi arasında değişirdi. Sadece hafta sonları bir araya gelmek için böyle bir yer yaptırmaları zaten kasabadakiler için görgüsüzlük olarak dilden dile dolaşıyordu.Saat ilerlemişti. Alkol tüm etkisini sessizliği bozarak gösteriyordu.- Asmina benim olacaksın !Birden her şey sustu. Herkes o an Asmina’yı hiç tanımıyormuş gibi arka masaya döndü.Aynı cümle yine tekrarlandı. Yüzler gerilmeye, içki kadehleri bir yudumda bitirilmeye başlandı.( bugüne kadar bu meyhanede hiçbir şekilde Asmina adı geçmemişti)- Hayır benim olacak !Ve Asmina için dinmek bilmeyen bir fırtına kendini göstermeye başlamıştı.‘’ birisi; bana daha dün senden başka sevgilim yok dedi diyor, bir diğeri; gerçek aşkı benimle bulduğunu söyledi diyor, bir diğeri; benimle evlenmek istediğini söyledi diyordu’’Durum oldukça karışıktı. Asmina aynı anda bütün erkekleri aldatmış, ve aldatılan erkekler Asminan’ın bir fahişe olduğunu bir anda unutmuşlardı. Kendilerini en ağır ihanete uğramaktan, kandırılmaktan dolayı inanılmaz rahatsız hissediyor ve feci bir intikamın temellerini atıyorlardı.Buna rağmen evlerinde bu konudan hiç bahsedilmeyecek, kendi aralarında halledeceklerdi.‘’ ancak beklenen olmadı. İçlerinden birisi bu aldatmanın ezikliğinin içinde yaratığı nefrete yenik düştü ve evde naralar atmaya başladı. Ve bu kadar erkekle aldatılmış biri olduğunu defalarca tekrarladı’’Sabahları kasaba çok sessiz olurdu. En azından bugüne kadar böyleydi.Köyün orta yerinde kadınlı erkekli bir kalabalık. Kadınların yüzünde binlerce yıldır birikmiş bir kin, erkeklerin yüzünde solgunluk, pişmanlık , tedirginlik. Kasabaya çapraz bakan tepeye doğru yürüyen bu insanlar bir intikama soyunmuş savaşçılar gibi hızlı adımlarla yürüyorlardı. (biraz sonra intikamlarını alacak, onlara sadık olan kocalarını yeniden kazanacak ve hiç bir şey olmamış gibi hayatlarına devam edeceklerdi)Kasabaya bakan balkonun önüne geldiklerinde Asmina halen uyuyordu. (uyurken , hiç bir şairin dizelerine konu olmayan bu güzellik karşısında tüm hayatımı verebilirim demişti bir müşterisi)Cama atılan bir taş bütün sessizliği bozmuştu. Kıvrımlı bedeni birden yataktan fırladı. ( bazen uykusunda böyle sesler duyar aniden uyanır ve rüya olduğu için mutlu olurdu)Bütün büyünün bozulduğunu, bu anın bir felaket olduğunu anladığında içinden bir ses onu sakinliğe itiyor, ancak kalp atışları hızlanıyor, başı dönüyor ve kusmak istiyordu.Perdenin arasından baktı, kalabalığı görünce nefesi kesilmişti. ( Asmina, her türlü duruma karşı hazırlıklıydı. Jandarma baskınlarına, kıskanan erkek baskınlarına, kocasını kıskanan kadın baskınlarına karşı kendini sürekli geliştirmişti. Kullanılacak cümleler bile hazırdı. Ancak böyle bir kalabalık için hiçbir hazırlık yapmamıştı) dudakları kurumuştu. Biraz su içmek istedi. Kusmak istiyordu.Dışarıdan küfürler, hakaretler geliyor ve balkona çıkması gerçeğini hissettikçe gözleri daha da irileşiyordu.Kalabalık birden sustu.Dize kadar olan kırmızı eteği ile Asmina her sabah kasabayı izlediği balkonda görüldü. Heyecanlıydı. Aşağıda toplanan insanlara bakıyor gibi yapıyor, aslında hiç birini görmüyordu.‘’Annesinin yüzünü hatırlamaya çalışıyor, çocukluğunda en sevdiği oyuncağın neden şu an elinde olmadığını düşünüyordu. Görüntüler bulanıklaşıyor, hafif esen rüzgar teninden geçerken ona bir şeyler fısıldıyor gibiydi. Şu an tek istediği kusmaktı. Korkan gözleri nedense eskisi kadar güzel görünmüyor ve sıklıkla kapanıyordu. Ve onu bekleyen sonun şu an aşağıda olduğunu biliyordu.’’- Ben..Birkaç kez aynı şeyi tekrarladı. Ancak başka cümle bulamıyordu. Sanki bildiği her şeyi unutmuştu. O an müşterileri için hazırladığı cümlelerden bir kaçını aklına getirmek istedi. Onları da unutmuştu.Elindeki bardağı camın kenarına bıraktı ve kollarını balkonun demirlerine koydu(tv’de konuşanlar genelde kollarını bu şekilde yapıyordu). Ve kendinden emin bir şekilde aşağıya seslendi.- Eşleriniz( birkaç gün önce ona aşk şiirleri okuyan eşler ona bakamıyordu) benimle hiçbir zaman birlikte olmadı. Onlar hep sizinleydi. Ben(yutkunarak) sizin hayatlarınızda hiç olmamış biriyim. Tabi ki eşlerinizin de. Sizi aldattığını sandığınız bu adamlar(tekrar su bardağını eline alarak) sizi hiçbir zaman aldatmadı. Bana sadece sizlere olan güvenlerinden ve sevgilerinden bahsetmek için geldiler(ve bardağı yeniden yerine koyup aşağıda döndü. Ona tuhaf gözlerle bakanların aslında hiç ikna olmadıklarını biliyordu) bu nedenle buradan gitmenizi istiyorum. Aksi halde jandarmaya haber vermek zorunda kalacağım.‘’Aşağıda ona bakan kadınlar hiç ikna olmamıştı. Tam tersine Asmina’nın güzelliğini görünce daha da nefretle dolmuşlardı. Ve onu bir anca öldürmek istiyorlardı. Aldatılmak onların ilk kez yaşadığı bir şey değildi. Ancak ilk kez bunu öğrenmiş ve karşı karşıya gelmişlerdi. Bir an kendilerinden iğrenmelerini sağlayan bu bakımlı ve güzel kadına hayranlıkla bakar gibi oldular.Erkekler kendilerini aldatan kadına bakarken, birkaç gün önce şu an balkonda görünen güzel bacakları öpüyor olduklarını, aslında şu an bile bunu istediklerini düşünüyorlardı Asmina konuşmasını yaparken.Rüzgar eteğini dalgalandırdıkça ortaya çıkan bacakları onları daha heyecanlandırıyor, haz alıyorlardı.Ve böylesine bir güzellikten mahrum kalacakları için aslında üzgünlerdi. ‘’Asmina konuşmasını bitirdiğinde bir taş daha geldi. Alnından akan kan yüzünü bir anda kırmızıya boyadı. Gözleri dolmuştu. Ağlamayı hiç beklemiyordu ancak, başka tepki veremiyordu.(Hayatının kötü ve ucuz yerlerde sonlanacağını hayal ediyordu her zaman. Böyle bir son onun istediği bir şey değildi)Alnını avucuyla sildi. Ve uzaktan gelen sesi duyduğun da kendinden geçmişti. Kollarını balkonun demirlerine doğru atmaya çalıştı ancak başaramadı. Kendini usulca yere bıraktı. Midesi bulanmıyordu. Rüzgar durmuştu. Ve demirler arasından oynayan çocuklar görünmüyordu……..
yorumlar
Cümlelerin kuruluşuna hayran kaldım, hep burada kal Thing..
( annesi bir defasında, seni bu dünya da gerçek olarak sevecek kişiyi asla bulamazsın. Bulduğun da ona üzüldüğün için sen terk edersin demişti)———–ruha dokundun thing, teşekkürler…
Güzel işlenmiş klasik bir konu, elinize sağlık.
şimdiye kadar okuduğum en güzel yazıydı..eskiden okuduğum romanların tadı var bu hikayede…gerçek bir edebiyat eseri bence ..tebrik ediyorum ve alkışlıyorum thing…bu tarz yazılarını daha sık okumak isterim
bu yazılar yıldızdan tutulmuyormu…ikinci denemem ama olmuyor..
oluyor eylül ama sen sadece tıkla sora git yemeğini ye gez toz soradan beliriyor resmin bana cok oluor ordan sey ettirdimThing cok uzun yazı akşam okucam galiba ama 3-4 övgü daha gelirse dayanamam heralde 🙂
Öykü yazarlarına bir yenisinin daha eklenmesi umut verici.Thing teşekkürlerSon paragraf badem- sen ağlama klibinde eşini kaybettiği için ağlayarak duvarın dibinde yere çömelen kızı hatırlattı
öykü yazmayı özledim…
Klip..
seni arıyorum her yerde deja, neredesin bakayım
Buradayım makOraya da gelirim tabii çağırıyorsan:)
thing; yazacak birşeylerim var ama henüz vedalaşamadım hikaye ile. Malum; bir cümleyi bile yazıp umumimiyete döktüğünde artık o senden çıkmıştır, herkesindir…Bunun için kendimi hazır hissetmediğim bir hikayem var…
thing; yazacak birşeylerim var ama henüz vedalaşamadım hikaye ile. Malum; bir cümleyi bile yazıp umumimiyete döktüğünde artık o senden çıkmıştır, herkesindir…Bunun için kendimi hazır hissetmediğim bir hikayem var…
Thing bu tarzda şarkılara sadece eşlik eder ama etkilenmem. Bu şarkı güçlü..
İsmini hatırlamadığım bir usta şair koca şiirinde tek bir mısrayı boş bırakıp 20 seneye yakın bir süre oraya yakışacak kelimelerin ilhamını beklemiş..
ben beklenilebilecek öyküler yazarım:)
bellemekbeklemekhangisi?
Bende beklenenleri öykü yaparım..
italyanca aşk başkadır dediğine yakındı
sıkboğaz etme thingO zaman beklenen öykü çıkmazmak zamanını bilir.Eski öykülerini oku dilersen
🙂 okudun mu?çok sevindim…içinde bekleyenler de olacak merak etme
“işte bu yüzden sırf bu yüzden, yeni bir isim verdim sana…asmiiiiina!” guzel anlatım. elinize saglık..badem’in ilk kaseti/cdsi superdi. cok dinledim. cok tat aldım. cok soyledim. ikincisini dinlemedim henuz ama o da tahmin ediyorum iyidir.
kalpsiz
arrogante denize mektup yazmak yazısında seni kopun yatına çağırdık insan “he” der be hocam
okumadım. du bakiyim..
he
akdeniz’ i bekleyiniz efendim:)
sevdim bu akdeniz ismini!
sorumluluk yüklüyor insana
insana sorumluluk yüklüyor…
yorumum çıkmış, olsun diğer versiyonu da geldi:)
en zor yük bence duygusal olanlar…40 kiloyu taşıyabildiğin an gelir belki ama belli bir duyguyu taşıyamayabilir insan…
o da bir yük, artık o yazı ile bağın kan bağı gibi oluyor, ara ara ziyeret edip kolaçanlarla görmek istediğin bir akraban gibi…Ziyarete üşenen yok da, ziyaret anında yazılanların hangi şartlarda yazıldığını anımsamak, depreştirmek herşeyi…
bedenen başardığını duygusal olarak başaramıyor ki asmina (bile)…
güzel bir anlatım, tebrikler..asmina…bir anlamı var mı acaba.?
duygularının nasıl örselendiği dik duruşunda gizli bence
bir kadının fahişe olduğu bilinirken bu kadar saygı görmesi biraz abartı olmuş ama genede geceme renk kattı. geçen hikayeden daha iyi olduğunuda belirtip sıvışıyorum burdan
Herşeyin anlamı vardır
gizemmmmmmmm…
asminaJasmineMimozaMimoza ne güzel bir isim. Bir daha öykü yazarsam bu ismi kullanmak istiyorum..
destina
bu bir şarkıydı değil mi makaleci
Thing Avalianch sıvıştı ama bir mesaj bırakmışbeepya malmıyım ben ya hikaye işte ne diye b.k ediyorum ortalığı ssstststbeep
Aranızda saygı duymadığı birine aşık olan varmııııııdiycem uzayacak müsade etde susuyum thing ya 🙁
saygı duymadığın birine aşık değilsindir
Saygı duymazsam tiskinirdim. Neden aşık olayım ki.Ama nefret ettiğine saygı duyabiliyor insan o ayrı.
hmmmmm, bu sanırım doğru, hem de nasıl…
hatırladığım kadarı ile, doğru yani
yanılmışsın thingİnsanların en büyük hatalarından biridir, nefret edilecek insanlara duydukları büyük aşk..Saygı vardır, ama güven asla olmayacaktır.Kavramlar karışmasın rica ediyorum..
zararlı olması bunun “yaşanıyor” olması gerçeğini değiştirir mi sevgili thing?
Aşk içeri girdiğinde herşey dışarı çıkar..
işte beklediğim gerçekçi cevapPbk yine cümleme nokta koymayı unutmuşum değil mi?
Uzamış bayağı ben döktör ötker pudingimi yerkene :)Bence de thing uzatmaya gerek yok cünkü baslıcaksak biri saygı diye yazı yazsın saygının ne olduğunu anlatsın herkes.Gördüğüm kadarıyla senin saygı kavramınla benim saygı kavramım cok farklı çünkü Thing dejanın ve makalecinin de öyle
ama işte pbk’ da aynı şeyi söylüyor, saygı da çıkabilir o kapıdan dejacım
Olgunluk yanlış anlattım demektir, yanlış anladın demek değil sevgili thingBak ben yukarıda ne demişim. Kopyalattırma bakem
Thing pliis kusura bakmayacan artıkın
Mak bu konuda hemfikiriz zaten. Ben bunu bir köşeye ayırıp yaptım hemen altındaki yorumumu
o kimya çok berbat bir şey
thing’in iç sesi-nee kopya haa, hemde benim bloğumda, al o zaman
o kimya insanı yerle bir eden, hasta eden
Benim söylemek istediğim tüm yorumlardan bağımsız ve ilgisiz olarak şu: İnsan nefret ettiği birine aşık olabilir, bu insana haketmediği halde saygı duyar. Duymaz dendiği anda güven ile bu kavram karışmış demektir. Çünkü çevrede bunun örneklerine çok rastlıyoruz.. Onun dışında saygı duyulmayan insana zaaaten aşık olabilecek bir insan tanımadığım için bu hususta çok bilgili değilim ama fikrim böyledir.Tamam mı thing?
saygı duyulmayan değil duymadığı olacaktı
salak eden düşünme mekanizmasını devre dışı bırakan..
Genelde bize değer vermeyen erkeklere aşık oluruz..Sürekli tartışmalarımızla kendimize saygı duyurmaya çalışır, sevgiden de oluruz..Aşk böyle bişeydi önceden..(benim için)
pilli melekyeni bir tanımın varsa söyle de literatüre ekleyelim
bak öğrendiğim iyi oldu biz dedin demi sen 😛
aşk, gebermektir…heyecandan, kıskançlıktan, kalp atışı hızından, beraber olma arzusundan yanıp kavrulmaktan, tüm bunlardan dlayı gebermektir…
Şimdi söz konusu evlilik ise, sadakat, bağlılık, cinsel uyum önemli..Gençliğinizde aşkı yaşayıp, tüketip, acı çekmekten bıkıp sonra evliliğe adım atmanızı, huyunu sevmenizi tavsiye ediyorum..Yapılacak en sakat evlilikler aşk evlilikleri, tek taraflı oluyor genelde, hep yarı yolda kalıyor insanlar..
meraktan da gebermek elbette…sonuç olarak her anının gebererek geçtiği periyot, aşık olduğun anlardır!
Evet, Aval, biz dedim, biz kadınlar, demek istedim..
ben benden akıllı ve bana birşeyler öğretebilen insanlara hayranlık duyarım, peşinsıra saygı..Bu insana aşık olunur belki. Ama bunları hissettirememiş, sahip olamadıklarımın olduklarımın değerini düşürmediğini bile duyumsatamamış bir insana nasıl aşık olabilirim. Bunun aksi çok komik olmaz mı?Hani aşk aklı devredışı bırakan bir mekanizmaya çeviriyor insanı evet, ama önceki evrelerde bu geçişler için vidaların epey gevşemiş olması icap eder.
O değil de aşk sarhoşluktur..
offffffffffffffffffffffffffff
@pbk Avalianchı alırken inşallah biri Aval die kısaltmaz diye niyet etmiştim korktuğum başıma geldi :)Ben hep beni kontrol edebilecek iradeye sahip bir insana aşık olmak istedim oldum edemedi oldum edemedi sonrada olmadım bi daha 🙁
Ben saygı duyulana aşık olunur demedim ki thing. Lütfen sen yapma bunu, şaşırtıyorsun beni.Saygı duyulana aşık olunur söyleminlebenim bu insana aşık olunabilir belki ile demeye çalıştığım aynı şey mi şimdi?
Evet Dej, ben de senin gibiydim akıllı insanları çok severdim..Ama o akıl, sen üstün geldiğinde kabul etmiyor, problem başlıyor..
Biliyorum pbkYalnız yaşlanacağımı hissediyorumDaha 1 saat evvel çok yakın bir dostuma sordum “neden akıllı kızlara aşık oluyor ama korkuyorsunuz” diyecevabı çok ilginçti
Avalianch, şaka yaptım..Ağır kaçtıysa özür.
dı ayrı değil…şu ek ayırmaları ya da ayırmamaları öğren thing lütfen:)
Burada konu sabit değildir thingalışacaksındır sende.Bir önceki yorumda denizlerden bahsederkenbir sonraki konuda çikolatanın zararlarına geçiverirsin.
dej, thig o kadar akıllı ki, konuyu toplar merak etme..
“erkekler mutlaka yalan söyler, akıllı kızlara bunları yutturamazsın, çekici buluruz ama işimize gelmez”dedi borsacı arkadaşım, thing
peki:)
biliyorum pbkbu yüzden tuttum thingi, umarım böyle kalır..
Yok size zorla 3 kere a 1 kere v ,l , n , h tuslarına bastırmak gibi bir hakkım söz konusu değil zaten ama kısaltmak istiyorsak Aval ve avali dısında hersey normal karsılanacaktır.Aval olmak istemiyorum :)bu arada cevap harbiden güzelmiş 🙂
genelde, meslek sahibi, başarılı kadınlar güzel bile olsalar, yalnızdır ülkemizde..
bağa mı didin avalianch (22 harfi de koyaydın ya)pbk üstelik çok da cesur. Beni tanımadan savunuşuna şaşırmıştım, demekki birileri seni anlayabiliyor kelimelerle bile olsa..
Bir kadının salak olduğunun bilincindeysem ona aşık olamam ben. Seni bilemem tabi thingolsa olsa tenimi heycanlandırır az biraz onada ask denmiyor bildiğim kadarıyla
anaa ava erkek miydin sen?
ben sana salakları seviyorsun demedim pek sevgili thing ben sadece seni bilemem dedim bak ikimizde aynı yönde düşünüyormusuz ne güsel efem ne güsel bakam daha ne ortaklıklar cıkacak 🙂
Şimdi çok az eşinin zekasıyla övünen erkek..Düşünsenize, zeki kadın toplulukta konuşabilecek, sen yanlışsın diyebilecek, herkes bilgisinden dolayı hayran kalacak, adam onun hırsıyla eve gidecek, ters davranmaya başlayacak..
noldu deja demekki yorumlarımı tam okumuyorsun yakaladım seni:Phıhı deja öyleyim bana sorarsan
Haklısın pilli bebekBu hususta abimi tek geçerim. Çok çiftle tanıştım, çok sıradışı aileler gördüm ama abim kadar herşeyi ölçülü yaşayan ve çok zeki, kariyeri olan eşine saygı duyan, bir dediğini iki etmeyen ama kendi sözünü de saydırtabilen bir insan.
@pbk Kıskançlık da esgeçilmemesi gereken bir nokta insanların limitleri var bazıları karısının televizyonda camur güreşi yapmasını doğal karşılıyor. bazıları adını başkasından duyunca küfrü geciriyor toplumun ve yasanılan yerinde büyük etkisi var tabi .Bana öyle bir eş bul bak bakalım nabıyorum ben ona 🙂
thing laf sokmaya calıştıysam dönsün bana girsin topu. kelimeleri farklı kullanıyoruz hocam hemen girmeyelim birbirimize ya
güzel, zeki, başarılı, alttan alan bir tipse kız, okey..Siniyorsa, mükemmel..işte ideal..
thing laf sokmaya calıstıysam dönsün bana girsin topu. kelimeleri kullanışımız farklı hocam girmeyelim hemen birbirimize
evet pbk güzel, zeki, başarılı, alttan alan işini bilen biri.Demekki var böyle cesur erkekler de..
yorumlar bir gidor bir geliyor bir gidiyor bir geliyor çok mağdur oldum bugün ya :)@pbk ne dedin anlamadım bana ideal tipi mi belirliyorsun 😛
hıı anladım beni anlatıyomussun 😛
Erkek gözüyle ideal kadın tanımı yapıyordum..Neyse genç nesilden daha ümitliyim..
yok böylesi robot gibi oldu bence karşı cıkan tartışan ama hiç kırmayan bir tip bence daha idealhatta arada bir öyle bir kırsın böyle catırtdadanak işte bu işte ideal dediğim budur benim
Neyse ben bu blogdaki herkese iyi geceler dilerim..
sanada iyi geceler deja
Ama evlenmeyin ..
Mümkün olmaz pek:))
evet bende onu diycektim evlenmiyeceksek sonsuza kadar aşıkmı kalmamız gerekiyor diğer türlü at başından gitsin oluyor zaten
durdum! kalp saatim infilak etti.ya …lah ya ………sayın thing. size çok gıcık oldum. bunu yazmak zorundayım. sırasıyla açıklamaya çalışiim.1. “Asmina” yazınız çok güçlü. güçlü de ben özellikle belli bi iki yerinde iyice çarpıldım. bir an ağladım. yüzümü kapattım hem de. kısa bi an büyütmeye gerek yok. yazınız çok şey işte. (“yazıyı” kıskandım mı ne! sessiz ol kıskanç köpek –ben ehem, aklıma şu sus işareti işmar eyleyen hemşehri geldi. doğrusu)2. yazıyı iş yerimde iki çalışma bi kaytarma arasında okudum.şimşekler çaktı beynimde beynim de dağıldı aha böyle ha böüle gördün nü şindi. Sabır!3. zor attım öncelik denen fasılalardan sona kendimi bilgisayarın başına. Oh, çok şükür! infilak çarpılma neyim. baktım bi iki yazı tutmuşum.4. yazıyı ikinci ve bazı bölümleri 3üncü defalarca okudum.5. uzun yazı. çok ahkam. anam babam ne yapsam? okudum tabii!6. gıcık oldum. sinir oldum. fıttırdım. tilt oldum. kudurdum. ya bi susun sayın thing. (insanı ya’lı yu’lu konuşturtmayın ya.) ne lüzum var 21:09’da yazdığınız ahkamı yazmaya.de babam ha babam yaz. dağlara taşlara. ne diim ki. aç gözlümüsünüzmü nemisinz ne ki!7. başa sardım. “Asmina olasım geldi yeşil bi kasabada” dediydim kendime ilk okuduğumda (ilkokulda diil ha! bu yazı mevzu baas). bunu ben hep değilse de bazı an yaparım.yazı çizideki “Kahra-man” ( Kah- ra- meen; Türkçe okunuşu) olmayı hayal eder isterim.ne çok şey istiyorum maşallah. şu balkon sahnesi işte… oralarda bi yerlerde alkış sesi çalındıysa kulağınıza yeminnen ürkek alkışım canhıraş alkışladım.8. sizde laf çokmuş! yine gıcık oldum. ne o 21:47’deki ahkamınız. hem yazı yaz. modarosyona tşkr. et uzun yazımı yayınladınız filam. soona da yazcek ahkem yazısı bırakma. brava. bravo ( korkarım siz alkış olmadan da “bis” edersiniz. ha olmaz mı? olur. neyse. iyisimi geçelim. bana mı kaldı tasası.9. insan duyguyu yazı altına dökmeli minvalinde bi ahkam bişi demişiniz işime geldii gibi yanlış anlayıp uzuuun ahkam saydım.10. son sinir harbimde epey bi sakinlikle şunu okudum
da aklıma düşen düşürülen düşsel düşünceyi yazıya saygımdan ahanda buraya bağladım :Asmina bunu bilse bu “erkek” i ona “pezeeveeenk” demez mi acep dedim. bilemedim. Hız kes, hız kes, hız, tikaaayt. ben olsam der miydim? ne biliiim. fazla kelam az şeiy ettim. özür mözür közür körüz… hiç bişi deelse de azından bi deste etse dedim. saygılar. ya-ne.
ohooo oh. ben ahkam yazıp yollayana kadar… neyse tutmayın beni bunu söyleyecem. son ise şairane.
Roman yazmalısın. Bu senin için zor değil, sen zaten yazan’sın. Hiç eksiğin yok, senin kitaplarını da raflarda görmeli ve satın almalıyız.sevgilerimle
sayın Thing izin verse de bana müsade etse hani sayın Astral’ın ahkam kelamını benim ahkamdan soona çıktı diye üstüme alınsam iyi olur benim için. olur mu olur:) iyi geceler millet.
adını çoktan unutup takındığı maskenin hakkını vermiş bir Asmina niceleri gibi…güzeldi ilk başta uzunluğu gözümü korkuttu ama başlayınca su gibi gitti.tebrikler.
Yorumlari okuyacak mecalim kalmadi. Cünkü yaziyi okudum bu bana yetti. Bravo THING, Hafif bir öykü yazari daha kazandi. PBK, Deja derken sen de katildin kervana. PBK ve Deja üstad’larinin yazilari da pek datli olur…
Asmina da bekliyor hepimiz gibi, hergün bir mucize olmasını bekleyen insanlar gibi… Sonra herşeyin sıradanlığına şaşırıyor belki..Hem çok gerçek hemde çok uzak bir karakter.. Devamı olur diye umuyorum..
güzel olmuş,tebrik ederim.erkeklerin hazımsızlığı kendilerini tek ve farklı hatta diğer erkeklerden üstün görmesi bunun aksine olan bir davranışta ise yine o erkek üstün onun ötesindeki her insan onun gözünde ondan aşağıdır,bu zihniyet aile içinde düzeltilmesi gereken bir zihniyettir güç annelerde…
aşk hararettir, susuz kalmaktır ama yine de şikayetçi olamamaktır…
şıpsevdi çiğneyeceğim
🙂 Aşk yokturr..
var ama……………………………………..too late
vardır vardır
Aşk oyuncak tahta bir ata binmeye benzer, bir ileri bir geri, bir yere gittiğini sanırsın bir yere gittiğin yoktur.
ama ayaklarını yerden kesmiştir.
sağlam adımlar atmak isterken ayakları yere basmamak
havvanın da yediği
ayvayı yeme durumu desek:)
artık öyle erkekler yok thing:))
Var.Ama artık akıllı oldularve bu yüzden istenmiyorlar
Tanrı’yı suçlamaBöyle olmalıydı ve böyle oldu şaşırtmacasıZeki olarak terkettiysek güzelliği, güzel değil miydi o kadar..
çatı görmemişin thing
Aslında mutluluk insanın kendi içindedir..Ayakkabını bağlayacak kadar bile gücün olmasa mutlu olabilir miydin..Ama bu durumda olup, mutlu olanlar var.
ayakkabısı olmayanlar var bide..
öyküm darmadağın oldu kafamda, toparlıyamıyorum thing, umarım yakında yazarım
öykü yazmak roman yazmaktan daha zor demişti bir edebiyatçı…kesinlikle
herşeyi bir çırpıda anlatabilme derdine düşülüyor, çok net olabilmek gerekiyor, o havamda değilim…
rakının kaçıncı dublesi:)
Bir anlık birşeydir zaten o makBazen hızla yol alan bir otomobilin içerisindeyken bir an bir nesneye gözün takılır ve dilinin ucuna geliverir kelimeler..
umarım deja…kafamda cümleler uçuşuyor ama yakalayamıyorum
Bazen benimde dilimin ucuna geliveriyorlar. Aklımda çoktan sıra sıra cümleleri kurmuş olurken hepsi bir anda çıkmak istiyor ve aynı anda tökezliyorlar. Kalıyor öyle..
thing; cevap? :)dejavu; biz derhal yazmalıyız:))
Zihnimize öyle bir aparat yerleştirme imkanı olsa keşke
kayıt cihazı kafada…oh ne alâ…yazmak lazım yazmak…
söz uçar yazı kalır
yazarken tıkanmak…herkesin başına gelebilir, seninde…
o cümleyi oturtamamak unutmak değil ki, düpedüz o cümleyi bulamamak, tıkanmak…tang içtiğimde yazmam:)
mutluyken yazamam..
şimdi ben diyecektimmmm….ama peki şimdi niye yazamıyorum öyleyse:(((
kafan karışıkBir duygu yumağına sarmalanmışsın ve içinden gerçekten ne hissettiğini çekip çıkartamıyorsunhepsi bu..
dejavu müneccim değilim ben demiştin, kandırdın beni:)
Eğer söylediklerim doğruysa, müneccimliğe sevinmeli mi şimdi mak:)
Gayet iyiydi thang:)
Julia Akdeniz’de mavi tura çıkaceymiş. Mak, ilgilenirsin öyle değil mi?
thing; sen benim mutlulukla ilgili yorumumu anlamamışsın…deja; o kim? akdeniz’ i güzel anlatmak lazım, elimden geleni yaparım:)
thing; sen benim mutlulukla ilgili yorumumu anlamamışsın…deja; o kim? akdeniz’ i güzel anlatmak lazım, elimden geleni yaparım:)
e mak yani ben seni ne yapem şinci??Gidiyorum bu blogdan çok, çok incindim..
kim yahu:) vallahi bilmiyorum
mak şinci sana diyeceklerimi tek tek yapblog sayfasının en aşşağısına in
aaaaaaaaaaa:)) pardon…canım ya…cidden aklıma hiç gelmemişti, bize mi geliyormuş, buyursun, sende buyur:)
“şimdi istanbulda olmak vardı anasını satayım..”ayrıca mak doğru demiş thangmutluyken yazamıyorum demişim, o da peki ben öyle olduğum halde neden yazamıyorum demek istemiş..
thank yerine thang demene inanamıyorum:)mutlulukla ilgili dediklerimi tekrar oku,şu an akdenizde olmak vardı diye bir şarkı anımsamadım, ama akdeniz için her türlü şarkı yazılabilir, esin kaynağıdır akdeniz
1) deja dedi ki; mutluyken yazamam2) dedim ki; bende öyle (normalde) ama peki şu an neden yazamıyorum?bundan ne sonuç çıkıyor,buyrun…
thang bu saatlerde sana birşey oluyor:)boğazım şişti anlatana değinnerede benim emedurum
yorumum uçmuuuş gene
makthang şaka yapıyor açıklama yapmasana:)
yanlışşş, iyi düşün
offfffffffffffffffffffff
mak hemen gaza geliyorsun.ı ıh, bu konunun üzerine yoğunlaşmalıyızYaz bunu thang
ben buyum:((
…
eyvah eyvahmak seni şöyle alalım:)
Thing 23 temmuz 2008 19.51 de yazdığın yoruma katılıyorum.Bir de benim yaptığım msn muhabbetlerine kızıyorsun.tövbe tövbe
bir yazıyı daha seversem sanatsever olacağım. ayılıp bayılmamakla beraber sempati duydum. konu ilgimi çekmedi ama süsten uzak yalın anlatım fena değil.bu da bu türde ikinci kez bir yazıya verdiğim olumlu yaklaşımdır.
“Uzun bir sahilin yüksek bir tepeden görünüşünü andıran dudakları, iki dağ arasında kalan bir boşluk gibi gizemli ve karanlık gerdanı, tanrının rüzgarları senin için yarattım dedirten saçları, cennetin en gizli bahçelerinde saklı kalmışçasına temiz teni, ve senin için yaşıyordum yaşamaya devam edeceğim dedirten iri gözleri,ve kıvrım felsefini yok sayan kusursuz vücuduyla, ufak bir kasabada yaşayan bir fahişeden ziyade uğruna savaşlar verilmiş, topraklar feda edilmiş bir tanrıça gibiydi.”ellerine, aklına sağlık!
tamamını okudum biraz önce.uzunluğu bazı “bioenerji” meraklılaarı ile “şiir” sevenleri zorlamıştır diye düşünmeden edemedim.kızmaca yoktu ama!okurken sabahattin ali’den bir hikâye okuyormuş hissine kapıldım.gayet güzel, ince, zarif tasvirler görmek hoşuma gitti.hafif için oldukça “ağır” bir yazı olduğu nereden mi belli?bu epey emek harcanmış derli toplu yazıyıtopu topu 14 rumuz tutmuş…nerede o çılgın “tutucular”?bu yazının gayet kaliteli, nitelikli olduğunu göstergesi ne acı ki!ben de tutuyorum…tut(a)mayanların da bu içli hikâyeyi sonuna kadar okumalarını öneriyorum.tutulacaklardır.
Hatırlattığın için teşekkür ederim.
hayırdır thing, kayboldun?
yorumlar okunmuyor:(
şimdi göründü son 2 yorum…hayırdır, thing yoksun? anlamında…başka anlamı yok zaten:)
akşam yorumları okuyabilmek çok daha kolay oluyor teknik anlamda, haklısın…gündüz çok kilitleniyor site…sayfa yenile bile yapamıyor insan…
Asmina tersten okunduğunda “anımsa” çıkıyor. İsmin kökeni de Afrika’ya Sudan’a dayanıyormuş.öyküdeki Asmina’nın daha önce yattığı hastahaneyi ve sebebini merak etmeden duramadım ve sormak istedim. belki bir cevap gelir, yahut önemsiz bir imgelem detayı idiyse de öyle kabul eyleriz, ne yapalım.her ne kadar bazı imlalara gözüm takıldı idiyse de, tadında – tuzunda, yeterli ölçülerde ve kıvamında bir öykü olmuş. betimlemeleri çok beğendim. nedense erkek yazarların bir kadın bedenini tanımlarken nasıl da hassas ifadelere yaslandıklarını oysa ki; kadının arzulanası bir gerçeklikte varolduğunda bu betimlemelerin nasıl da vahşi ve hatta şehvet karışımlı ifadelere dönüşebildiğini de hayretle görüyoruz. bu neden böyle oluyor? bilmiyorum. belki yazarın bu konularda da bir fikri vardır.ayrıca aşk cüretkar bi duygu iken asla saygı ile başını eğmez, ortam terketmez. habire tetiklemek ister, ele geçirmek için kafasına koyduğunu… evet saygı aşk’la kolkola yürümez! şımarıktır, kaprislidir daha ziyade…ve yeni farkettim de kafama takıldı: vahşi ve şehvet kelimeleri de aynı kökten mi geliyor acep? bilgisi olan bi aydınlatsa keşke!
Ah Asmina! adından aldıkları kudretle mi attılar o taşı sana?