yokluğun çok bayat
daima boynumda heyhat
geceler uzadıkça gündüzün dümdüzüm
nefesine dokunmadım ah hayat
yokluğun çok acı bana
dibi görülmeyen geceler ne yana
güpegündüz girme rüyama
sadece bana baksana
sa-de-ce dokunsana dna’ma hah ha!
yokluğun çok bayat
daima boynumda heyhat
geceler uzadıkça gündüzün dümdüzüm
nefesine dokunmadım ah hayat
yokluğun çok acı bana
dibi görülmeyen geceler ne yana
güpegündüz girme rüyama
sadece bana baksana
sa-de-ce dokunsana dna’ma hah ha!
büyük bir darı be bizimki
sudan çıkmış balığım
belli ki çok alığım
büyük bir şaka be
kem taht el suhulet
bir şehrin sinameki obasında
kaşarlanmış bir kalenin cinayetiyim
en büyük yeti, başka büyük yok
bir büyük rakıdan başka
kalbime mil çekme
adamım ben, adamo değil!
titiz sülalendir!
fitim aşka ve allaha!
neyim var neyim yoksa…
bir yalnızım terhis oldum gözlerinden
bir yalnızım kazı beni kalbinden
bir yalnızım esrarım etimden
sen
neden
bir yalnız en çok yağmur duası eder cidden
cidde ve en
ölüm bir yalnıza lüküs tür
rokee filigran sürdür
aaa orta tak kalp pimi mi
neme gerek böyle heyheylenmeler
bu derin sarsıntıda
çan tantana bir bak, aynana, rujuna, ruhuna
ölüm ensiz olunca çok pelür
tut kalbimi bak dizim çekiliyor
bak ruhum otz beş milimetro
salya sümük dizeler dize mi geliyor
bak rakı şişesi bu akşam anka’da
ankamall’da utanıyor, kızarıyor
ne yani, çocukça, eli kanlı bir sevda
çok mu yahni yani
bırakma beni yalnız buraya
ufakufak olurum
vapurun havadar kısmındaydım.
nasıl bağıra çağıra konuşuyor ama!
sanki biri evden çıkmadan tembihlemiş:
vapurun açık kısmında cep telefonun çaldığında iyice bağır ki, kaptan köşkündekiler de sesini
iyice duyabilsin…
– hee, evet, sürdüm ama daha da azdı…
– yok yok, pebantel sürdüydüm…
– sabah akşam mı sürücem he mi?
– ama çok şişti muhterem!
– oolum mayasıl olmayak?…
– bir de ucu çok kırmızı oldu!
bir okuyucu: yuuuh, bu mu esprin oolum!
ne edek, kapasüte bu babo!
sütten çıktım. katranım.
idare ediver. eddie vedder hatrına!
bulutlardan kime ne
göğsümdeki gönyeden size ne
yatağında akan bir nehir
kristal bir jilet ağu
istanbul bir labirent de
size ne
istanbul’da kaşarlanmış bir melek mi
ellerime sürtünürek önce
istanbul bir kahpe
bir aşk için çok geç, ikile!
ihanetin rütbesini söker gibi öptüm dudaklarını
bedenimi savurdum haylaz bir çocuğun kedisine
kaypak bir suçtu sevişmek
sürç-ü insan ettiysem
delik deşik manolya
özledim seni
özledim seni gözlerime obje etmeyi
yalnızlık çocuk oyuncağı mı
kalbimi dut ve kal fa re mi
aldığımız haz ne didaktik şiirde
ahkâm kestirme bana baki
baba bana donanma al
donyağı suratlı gecelerde
dandini bana dandini yabay
hayatta inanmam
aaaa!
yok artık baba!
e- nümayişin belini büktük efenim.
HOŞmerim sevmezük diyen bir örgüt de çökertildi,
çökertmeden çıkmaya çalışan patrona halil’in gıyabında efenim.
sırada kanundışı örgütlerin anayasaya göre yapılandırılması kaldı efenim
c- bağa mı didin murat cafer’im?
e- murat didin efenim, men tu men sever
kendisi de…
c- men ederim seni cafer!
e- geçmiş olsun sayın efenim, yengeye ne oldu sayın efenim?
c- simir testi yaptıtçez…
smiçer…
liverpul’da mıydı len bu deniyo?
e- haa, anladım sayın efe… nim… min…
çok transfer etmiş olun efe… nim…