Yorgun olur insan bazen. Tükenmişlikle sonlanacağını bildiği o yolda hırsla yürürken yorulduğunu anlar. Halbuki sonunun kötü olduğunu bile bile yapar bunu. Yolun sonu hiç te hayırlı değildir. Bir parıltı bile yoktur ki ona umut versin. Ama öldürmeyen şey güçlendirirmiş ya, heralde bu yüzden daha bir bağlanır, tutunur hedefine. Elimde tutayım derken avuçlarından kayıp gidiveren aşkını görünce anlar insan sona yaklaştığını. Gözyaşları nafile. Verilen tüm emekler nafile. Fedakarlıklar nafile. Duyulan acı sözler kulakların kiri olmuş artık. Ve bilinir ki, aşk, karşı tarafa çok ta değer vermediğin zaman güzel. Kendini yiyip bitirip tüketmedikçe, ona aslında ne(?..)olduğunu ima ettiğin sürece güzel…
yorumlar
“beni öldürmeyen, beni güçlendirir”- Nietzsche
saçma bi lâf
gayet mantıklı
timsah bana saldırıp kolumu koparırsa öldürmez dimi peki bu beni nasıl güçlendirir izah et bakem…
bi daha timsahlı nehirlerde yüzmemeni sağlar
kıvırma
“güçlenmek” kavramlarımız farklı senle kop
Evet kopanisti senin aklına güç deyince sadece kas kuvveti geliyor sanırım:)
kardeşim kolu timsah yedi, moraller sıfır, hangi güçten bahsediyonuz, üstelik sağ kol gitti,
Ölüler diyarında tek kollu canlı adam kraldır:)
birazdan darj gelecek ve hepimizi kovacak burdan, o zaman göreceksin kim güçlü kim güçsüz
darj mı, o da ne?
ben…yıkamadan sonra çekmiş halim:darj.kovmam sizi.hele bu kadar mutsuzken bir de size gidin diyemem..
aa yazıyı yazan kişi geldi
zekâna hayranım loser,
severek izliyoruz yazılarınızı sayın darj
teşekkür ederim @bestloser@kop bu arada beni öldürmeyen şey güçlendiriyordu ya, artık güçlendirmiyor be kardeşim. tükendik desem?
ben sana demiştim demeyeceğim darj…………
darj, ben de öyle diyorum işte, ama ünlü düşünür bestloser okuduğunu anlayamadığı için niçeden saçma sapan bi söz yazmış buraya, ona anlatmakla uğraşıyom burada, umarım anlar artık, sana da tükenmek yakışmaz ayrıca…
“ama öldürmeyen şey güçlendirirmiş ya,…”ben buna açıklama yaptım okuduğunu anlamayan sensin
Dün bir dizide felsefik laflar ediyordu baş aktörlerden biri, dibi buldum bu sefer diyordu, daha kötüsü yok… Tamam işte diyordu diğer adamda dibi bulduysan bir hareketinle yüzeye çıkabilirsin…Niye yazdıysam bunu yazdım işte…
loser, o lafın yazıyla alakası varmı kardeşim? var diyosan sen anlamamışın okuduğunuyok diyosan, neden yazdın o zaman.
yazıyla alakası yoksa niye yazının içinde?
hangi yazının içinde ?
oo oy oy diloy diloy can
kopp çok fena oldu bu çokk fena:)
Alıntı yapamıyom alet bozuldu:) şu an yorum yaptığımız “Aşkın yorgunluğu” adlı yazının içinde “ama öldürmeyen şey güçlendirirmiş ya..” diye başlayan bire cümle var mı yok mu? Bence var. Evet abi işte tam o cümleye yaptım ben açıklamayı.
ne açıklamasından bahsediyon loser anlamadım
açıklama: “beni öldürmeyen şey güçlendirir” 🙂
iyi istemiyosan açıklamam
yazıma yorumlarınızla renk kattığınız için teşekkür ederim..
Her şey bitmiş…Kaybolan zaman kendi içinde yok olmuş dışında ise biz…
Umut insan sıcağında olur, büyür, çoğalırİnsanların kendi dışlarında umut araması ne hazin..Güzel yazı darj
Kendini arar insan karşısındakin de… Sonrada onu kendine benzetmeye çalışıyor ama sorun karşı tarafında aynı denklemde olduğunu anlamamaktır…
Birbirimize yaşayamadığımız, dışa vuramadığımız yanlarımızı yansıtırız.İki bilinmeyenli denklemde bilinmeyenlerle bilineni bulmak..esas önemli olan bu. Çözümse insan ilişkilerinde,anladığını sanma gafletinden sıyrılıp gerçekten anlamaya çalışmak ve anlamaktır ne kadar başarılabilinirse..
Kaçmak istersin bazen sokak sokak kendinden… İnsanlar gölgene basıp esir alırlar seni ve sensizliği…Bilinen nedir? Ya da bilinmeyen. Kimin seni anlamasına ihtiyacın varki? Önce kendini anlamalı ve dinlemeli insan…
bazen sorun saygı eksikliği ve bazen karşıya yüklenen değerin fazlalığıdır..
Kişi kendisini anlarsa ki o zaman başkalarını da anlayabilir, yalnızlığıyla baş başa kalır içindeki kalabalıkla. Anlamaya çalıştıkça tüm insancıl nitelikleri sorgular olur benliğinde ve kalabalığıyla baş başa kalır dayanılmaz yalnızlığıyla.İhtiyacımız olan muhtaç olduklarımız.Muhtacız sevmelere, içimizde tutuk kalan “seviyorum” ları söylemeye, koşulsuz, pişmanlıksız, yalansız dolansız… Başımız ne kadar dikse o kadar kırdık çıtaları
O kadar çok ki görmediğimiz kamburluklarımız. Yere bakarken gökyüzünü seyrettiğimizi zannediyoruz. Sıkışmış kimliklerimizle. O kadar çok seviyoruz ki biriktirmeyi aslında kendimize biriktirirkken ‘seviyorum’ları başkalarını eksilttiğimizi düşünmüyoruz. Belki de suçlu olduğumuzu kabul etmek yerine karşımızdakini suçlamayı kolay görüyoruz. At gözlüğüyle çıta atlamakta kırmakta kolay…
Mırıldanmalarımız sessiz.. Keşke mırıldandıklarımızı korkusuzca, bedelden söz etmeksizin kendimizle ve kendimizce hayata geçirebilsek.. Esas at gözlükleri bazılarının iç dünyasındaki labirentlerde gezerken taktığı gözlüklerdir ki çıkılamayası gezintiler bu gözlükler yüzündendir…..
Ne tuhaftır ki herkes içinde ki boşluktan bahseder durur. Aslada dolmaz orası yeri ise hemen labirentin başlangıcında.Herkes bir diğerinin ayna’sı ise görünen suretlere takılı olan gözlük kendimiz değil miyizdir? Birbirimizi yamarken kendimizi söküp… Mırıldanmalarda çıkmaz sokaklarda gezerken insan ilerlemeyi düşünür oysa sonu olmayan bir yerde geri atılan kaç adım seni ileriye götürür ki?
Başkası için geriye atılan bir adım olarak görülen her adım aslında her insan için ileri atılan bir adımdır, belki geri adımmış gibi görünse de..ki bunu zaman içinde farkederiz yaşadıkça.
Hayat insanların avuçlarından kayıp giderken. Zamana bırakılan mesafelerde, yaşamak fiilinin eylemini gerçekleştirmek için tanrıyla anlaşmam yok ki…Sanki bir ‘Tango’ düzeneği kurulu sana doğru atılan bir adımda sen geriye doğru atıyorsun ama neticede birlikte hareket etmekten bahsediyorsun. Yüzünü yüzüme döndüğün sürece birbirimize doğru kaç adım atarsak birlikte ilerleriz ki? Bulunduğumuz noktanın başka bir yerine.Şeytan senfonisinde mırıldanan meleklere; kaygan zeminde yürüme dersi verirken, uçmasınlar diye kanatlarını bağlarlarmış oysaki gözlerini bağlasalardı…
Meleklerin tomurcuklarından, şeytanın çelmelerinden Tanrı değil insan sorumludur yaşadığın uçsuz bucaksız bahçede. Seçim hakkın ektiğin çiçeği büyütmeye yetmez kiYüzümü yüzüne döndüğümün içinden geçip dağınık bıraktığı cümlelerin matemini ruhundan çekip çıkartmak, sonrada kalbimde en ücra yere saplamak isterken kendi bileğinden tutar ruhu şahanelerinin, mırıldandığım yolsuzluğuyken hiss-i batın . Belkide ayaklarımız eşlik edemiyordur kıpırtılarına gürültülü sessizliğimizin, payına düşenin son yolculuğuna uğurlanmış armağanı iken yabancılaşmanın..
İçimize kardelen ekerken, yeşertmek için kaç soğuk düş gerekli…Tanrının geri dönüşümsel izdüşümü araken, bakireliği bozulmamış cümlelerin derinliğinde. Kanatsada bu rüzgar sessiz gürültülerimizi, gözlerimizden akıp kendimizi görürken… Sahibi tarafından her yeri parsellenmiş bir bahçede, umutsuzluk ekerek onu umutla beklemekdeğil midir tüm sancılarımız? Düşüncesizliğim doğru bir o kadar da eğri, sozsuz noktadan geçen tüm eğriliklerimde iki bilinmeyeli bir denklemin soru işareti yerine; eşittiri alması değil mi? Bunca hezeyanımız… Hangi melek bir şeytan için ağlar ki? Tanrısına isyan ederek…
Hezeyanlar yakınmaların hipnozunda gözleri boğmuş, tüm karanlık düşünceler “sen” olmuş bilinmezlerin yokluğunda yıkanmış ve ruhuna dar gelmiş kuru sıkı hikayeler hayata dair. Tanrı’ yı içine sindirememenin kaybettirdiği insancıllığın sancısı değil mi gölgenizde saklanan?
Belki de karanlıkta kalarak gölgemizden kurtulmayı denemeliyiz.Kelimelerin devrikliğinde her ne kadar saklansak da! Sonu mutlu biten hikayelerin hepsinde mutsuz olan kahramanlar olacaktır. En basitinden pamuk prenses çıkmazında aynasına hapsolmuş kraliçe. Bazen meleklerin tanrının gözyaşı olduğunu düşünürüm. Biz ise ıslanmış bir toprak parçasıyız işte… Ruhumuzu duvara asıp her gün başka bir güne uyumak ve uyumak tüm yaşam dediğimiz saçmalık.Gölgemde saklanan inaçsızlığım dediğildir… İnanabileceğim bir gerçek bulamayışımdır…
Aramak ne ölçüde tatmin etti kör düşlerden kırılan aynalarda kaybolan insan suretini? Bulmak neye büründü bilinmeyen alfabesinde hiçliğin? Herşeyde bir anlam aradık durduk, amacı bozmadık mı bu noktada. Unutmadık mı hayat anlam değil akış sorunudur..
Sağırlaşan dilim, ağrıyan gözlerim var her yitik kelimede…Yüz yıkamak değil mi ayna karşısında ağlamak, ruhu temizlemek için?Hiçliğinde kaybolan kelimelerden tatmini geciktiren hangi cümle kurulur ki?Uzayanın gecenin sabaha yakın kısmında, gözyaşı biriktiren serçenin ekmeğe kanat çırpması değilmidir sahip olamadığımız yaşama sevincimiz…Kendimi senle toplasam hangimiz eksiliriz?
Kendini parçalarından toplasan ne kadar tamamlanırım?
yeni bir fazin doğuyor..haydi 100 küsür ahkam..
Her zaman eksik kalan yanlarımız olacaktır. Konuşamayıp susacağız… Tamamlanma mı tanımlanma mı? Paradox içine hapsolurken eksik yanlarımı elime alıp dilimi kanatmalıyım. Duyacağın sözlerle ölürken,ruhuna dokunacaksın ve dokunduğun şeyin bana benzemeyen yanları seni tamamlayacak.
Eğer ruhsallığımı etkin kılamasaydım, kendi dışıma çıkmamış olsaydım eş zamanda dilimi kanatırdım..yeter devil..:))
Kanayan yanlarımı sana versem yok yok Bi biskrem versem:) İyi geceler arkadaşım…
derin insanlar varmış buralarda
Biskrem i de ozlemisim Devilor gondersene biraz buralara..Soyle derinden bir daldirayim cayima..
şimdi, sidik yarışı mı var? diye sorsam , hır çıkacak bayram mübarek gün.. demiyom o yüzden 🙂
Devilor Salvador Dali’yi sever misin?
sidik yarışı varsa ben de katılmak isterim kelebek
olmaz kop, sen erkeksin bu sadece kadınlara özel….
üleemii? peki ben kayıt yaptırmayayım o zaman
kaçalım kop, burası kadınlar matinesiymiş, gelmişken ben bir şey sorayım: evlilik dışı çocuk yapmak isteyen var mı? 🙂
@pbk hoşgeldiniz biskreminin postaya verildi.@ kelebeklerözgürdür. her hangi bir yarış yoktur efendim ölesine hafiften dokunduk.@Bestloser Dali’yi severim efendim.@kop seninle ne haddimize efendim herhangi bir yarış…
budur işte !!!! Devilor Angel seni tek geçiyorum hafifte….
@Devilior Angel, Dali’yi bende çok severim memnun oldum efendim.
Ben hayat yorgunuyum, aşk yorgunlugu da neymiş
yorulmak ya da yorulmamaksevmek ya da sevmemekdurmak ya da durmamak(yoksa duramamak mı)kalmakkalakalmakgiden değil kalan olmakgene de güçlü kalmakyıkılmamışlığı yaşamakyaşadıklarından yıkılmamaksıkıca sarılmak yaşamayaşam ters yüzünü gösterse deöylesine yaşamak değil amaözgürce yaşamak tadını çıkarmak yaşamınistersen serbest ölçüyle şiir yazmakistersen denize saatlerce bakmakistemezsen istemediğin biri olmamak ve nihayet sevme ve saçmalama özgürlüğünü elinde tutmak
Nerde o eski diyologlar…