antidepresan facts/antidepresan gerçekleri adındaki bu siteyi tesadüfen bir haberin linkinde gördüm. beni çok şaşıtan ve daha önce duymadığım ilginç ve dehşet verici makalelere, araştırmalara rastladım.fda‘nın ekim 2004 tarihli uyarısı, giriş cümlesinde geçen “çocuk ve ergenlerde antidepresan kullanımının intihar düşünce ve eğilimini artırdığı” söyleniyor. bunun için önlem olarak black box warning/kara kutu uyarısı yapılması söyleniyor. bu da yan etkiler arasında ölüm riski olduğu anlamına geliyor.burada yine fda’nın ilaçların yan etkileri arasına intihar eğilimini artırdığının yazılmasıyla ilgili uyarısı var.ssrilerle ilgili fda uyarılarının bilimsel artalanı olup olmadığını tartışan bir haber var. fda bilimsel verilere dayandığını iddia ediyor.hukuk sorunları ile ilgili olarak özellikle paxil adlı ilacı kullananların şiddet eğiliminin iki kat arttığını yazmışlar.burada da klinik ve suç dosyalarından yola çıkan çok detaylı bir araştırma var. deney sonuçları hemen her durumda şiddet ve saldırganlık eğiliminin arttığını gösteriyor. makalenin sonucunda şiddet ve saldırganlık eğiliminin artışının uluslarası araştırılması gerektiği ve psikiyatristlerin ilaçlarla ilgili araştırma yapmasının zorunlu olduğunu belirtiyor. örneklem seçerken çeşitliliğe özen göstermişler, 18 yaşında gece klubünde saldırganlık yapmışiskoçya’da yaşayan bir kız çocuğu, 33 yaşında 2 çocuklu cinayet işlemiş bir kadın, 60 yaş üstü cinayet işlemiş adamlar vb.yan etki olarak intihar angle reich adından 16 yaşında bir kızın korkunç öyküsü.umarım kimse kullanmak zorunda kalmaz.
yorumlar
Bir iddiaya göre (nerede okudum hatırlamıyorum) antidepresanların intihar eğilimini arttırmasının sebebi, insanın duygularını bastırıp aşırı mantıklı düşünmelerini sağlamaları. Adamın işi berbet, borcu var, karısı terketmiş vs vs antideprasana dayanınca “yahu böyle hayat mı olur” diyip intihara yöneliyor. İşin içinde duygu olmayınca, sevmediğiniz işten/birinden ayrılmak ile hayattan ayrılmak aynı geliyor “muş”.Sonuçta zaten depresyon artık herşeye takılan bir yafta oldu, bunda Amerikalıların aman herşey güzel olsun lay lay lom bakışının etkisi büyük. Yahu kız arkadaşından ayrılıyorsun, üzgünsün, arkadaşın diyorki depresyondasın. Ruhsuz olup üzülmeyelim mi yahu?
Depresyonda olanların intihara eğilimli olduklarını biliyorum. Antideprasanlarında intihara sebep olması ilginç.
walter kirn un yazdığı romandan yaralanılarak beyaz perdeye aktarılmış bir film var; başparmak (thumbsucker) ilginç sürükleyici bir film seyretmenizi tavsiye ederim
anti-depresanları yıllarca kullanmış kaşarlı bir nevrotik, iflah olmaz bir mutsuzluk bağımlısı olarak şunu söylemeliyim ki, anti-depresanların, siz sorunlar havuzunda yüzerken, sizi ıslanmaktan koruyan, ancak verdiği plastik rahatlıkla o havuzdan çıkmanızı da bir anlamda imkansız hale getiren ve bilimsele yakın bir ifadeyle söylersek, sadece beyninizdeki sosyal ilişkilerle ilgili hormonların oranını arttıran, bunun yanında sıkı bir psikoterapiyle desteklenmedikçe, uzun vadede pek de işe yaramayan ilaç gurubu olduğunu söyleyebilirim. ben paxil, seroxat ( ki milliyette geçen yıl sanırım, ingiltere’deki bir kaç intihar vakkasında bu intiharlardan sorumlu ilaç olarak gösterilmişti) citol ve adlarını anımsayamadığım bir kaç ilacı daha hayatımın belli dönemlerinde kulllandım. sorunlar, geçici buhranlarla bağlantılı değilse bu ilaçlar pek çok kişiye yardım edebilir. ancak “asıl” sorun bilinç altına yıllarca yavaş yavaş zerkedilmiş durumdaysa, ilacı bıraktıktan ortalama bir yıl sonra, tüm kaos daha da şiddetlenmiş haliyle kaldığı yerden devam eder. intihar, camus’a göre bir tür “aydınlanma”nın ardından geliyorsa, bu aydınlanma ilacın etkisi geçince daha bir rahat ve daha da kendiliğinden oluyor anlaşılan.o nedenle bir tür buhrandaysanız ve çözüm için devlet hastanesinde bir psikyatr’a gidecekseniz. karşınızdaki doktor sürekli “neden?” ve “hı hı” diyip duruyorsa. bilin ki birazdan reçeteye bir anti-depresan, randevu defterine ise bir ay sonra bir gün yazılacaktır. gerçekten depresyonu yenmek istiyorsanız ise paraya kıyıp özel kliniklere gitmek zorunda kalacaksınız. bu naçizane benim gözlemimdir.
beş senedir düzenli bır şekılde efexör isimli bır depresanı kullanıyorum. ilaca başlandıktan sonra kı süreçte düzenlı kontrollerle ve elisia nın da dediği gibi psikoterapi ile ılacın etkısını görebılırsınız dıye düşünüyorum. fakat uzun sürelı ılaç kullanımlarına karşıyım. psikoterapi gunumuzde sadece buyuk şehırlerde gelişmiş bır uygulama.diğer illerde rahatsızlığı olan kışı dr yanında en fazla 20 dklık (devlet hast ve sıgorta hast)bır seansta senın derdıne guya uygun bır ılaç reçetesi ile 10 gun sonra kı kontrole çağrılıyorsunuz.unıv hast lerınde durum daha vahım belkıde doktorla görüşüp ne var ne yok anlatıyorsunuz. karşınızdakı özel muayne istemez isenız yenı başlamış bır asistan oluyor.belkı ılaçla belkıde tekrar bır randevu ıle ordan çıkıyorsunuz bır süre sonra yenıden muayneye gıttığınızde o güvenıp çocukluğunuzdakı en ücra olayları anlattığınız kişinin yerınde başka bır çömez oturuyor oluyor.ve herşeye yenıden başlıyorsunuz .yenıden yenıden derken hasta bır süre sonra benım gıbı yorulup ılacının dozunu kendısı belırleyecek kadar uzmanlaşabılıyor .keşke aynı uzmanlığı sorunlarımızla başa çıkmaktada gösterebılsek dıyorum.çok ıyı bır freud cu olmama rağmen bazen psıklojı denılen şeyin sadece gunumuze göre uyarlanan bır bılım dalı olduğunu düşünmekten kendımı alamıyorum. bılmem anlatabıldım mı?ama depresanların ruhsuzlaştırdığı da bır gerçek. şu an her şeye bır bahane uydurmuş durumdayım bunu da ballı böreklı yatmadan önce düzenlı almam gereken almadığımda yada unuttuğum da ertesi günümü siliveren ölümlerden ölüm beğenip intihar mı etsem dedirten:)) efexör sr 75 ıme borçluyum…bunu bır yazı olarak yazmış olsaydım etıkete şunu yazardımuzak durulması gereken şeyler….
Kapitalist dünyanın kendi modern kölelerini yaratmak için kullandığı mavi hap
Radikal Kitap ekinin bu haftaki sayısında yer alan “Satılık Hastalıklar” kitabının tanıtım yazısında ilginç bir bölüm var:
Yazının devamını okumak içinHayy Kitap‘tan çıkan Satılık Hastalıklar’ın linki
malesef çoğu doktor antidepresanları ölesiye savunuyor. iki yıl antidepresan kullanmış biri olarak o kadar da savunulacak bir nane olmadığını söyleyebilirim. ilk başta hafızanın kayıt özelliği ortadan kaldırıyor. bir süre sonra bellek kısmi formata uğruyor. ondan daha uzun bir süre sonra da entellektüel fonksiyonlar ve sosyal yetenekler uzunca bir süre kayboluyor. hareketlerde koordinasyon güçlüğü başgösteriyor. sadece alışveriş yapan, tv bağımlısı olan, sırf başkaları da aldı diye aynı şeyleri satın alan, beyin tembelliğinden muzdarip mutlu bir koyun oluyorsunuz. ve antidepresanlar beyin hücrelerinizi öldürdüğü için bunları hissedemiyor ve göremiyorsunuz. eski halinize dönmeye çalıştıkça da daha derine batıyorsunuz..
XANAX havayollarına hoş geldiniz!
izlemelikokumalık
ya allah aşkına siz amerikayı yenidenmi keşfediyosunuz!!! Bunu yapan anfetamin!!!
Bende antidepresan konusunda ( nick ten de anlaşıldığı üzere ) tecrübeliyim bayağı bir. Yıllarca her gittiğim doktor ( buna bir dişçide dahil ) antidepresanı reçeteye iliştirivermiştir. En şaşırdığım, mutluluk hapı diye bilinen prozac ın beni boğaya çevirmesiydi. Kendisiyle izdivacımızda diğerleri gibi hüsranla sonuçlandı. Çok uzun zamandır yakınından bile geçmiyorum bu ilaçların ve kullanmayı kesinlikle reddediyorum. İşin başka bir boyutunu ise annemde yaşadık. Onun durumu biraz daha vahimdi ve 5 yıla yakın bir süre yeşil reçeteli kullandı. Kullanıma ara verdiği dönemlerde ise 2 kere intihar etti. Hemde tedavi olmak üzere içtiği ilaçları aşırı dozda alarak. Hala ambulans sesi duyunca tüylerim diken diken olur.ilk seferinde, ölüyor bu dedikleri için almadılar ve 3,5 saat gezmediğimiz hastane kalmadı. Doktorların açıklaması ise ilaç kullanımını aniden kesmek oldu. İlacı bir anda bıraktığın zaman beyinde, 120km ile giden bir arabanın duvara çarpması gibi bir etki yaratıyormuş.İçse bir dert,içmese bir dert oldu. Ama o da terapiyle iyileşti ve artık kullanmıyor. Şiddetle uzak durun derim..
Arkadaşlar deli misiniz divane misiniz?Aranızda tıpla ilgilenenler varsa ayrıca da dövüşürüm.Off allahım of nedendir hep zorda sana gelişim.Major depresyon ve bipolar ruhsal bozukluklar enerji,uyku,iştah,libido ve kişinin günlük aktivitelerini etkileyen hastalıklardır.Antidepresanlar beyin hücrelerini öldürerek filan vay anam vay….Klinikte kullanılan tüm antidepresanlar doğrudan ya da dolaylı olarak dopamin,norepinefrin,ve/veya serotoninin beyindeki etkilerini arttırarak etki gösterirler.Şimdi halk arasında antidepresan genel adıyla bilinen bu ilaçlar çok geniş bir yelpazenin dilimleri.Bunun antipsikotiği var,hipnotiği var,bağımlılık yapma potansiyeli olan var olmayanlar var.Arkadaşım sen manik durumdaki hastaya ilaç vermezsen aklına gelmeyecek şeyler yapabilir.Günlerce uyumayan,yemeyen,koşup oynayan,rasgele sex yapma potansiyeline sahip olan bir sürü hasta var.Olmadı major depresyonun doruğunda kendini yerin dibine batmış hisseden hasta var…Vallahi şoktayım yazamıyorum.tavsiyesiyle ve psikoterapi eşliğinde ilaç kullanımının sakıncaları yan etkiyle sınırlıdır.(Bir çok vakada)İntahar eğilimi zaten mevcut insanlardan bahsediyoruz burada.Zaten ilaçların uyarılarındandir ilk haftalarda kontrollü olunması.Amaç zaten ruh halini değiştirmek.Terapotik etkinliği kanıtlanmış şeylerden bahsediyoruz burada arkadaşlar.O veriler bilimsel anlam kazanırsa amenna ki bahsi geçenler tek tek ilaçlardır.Genelleme yapmayalım.Burada golden shotten olmadı kafayı 1500 yapıp sekiz çizerken dur bir de kendimi öldüreyim diyen kişilerden ve onlara bunu yaptıran canavarlardan bahsetmiyoruz.Nerden başlasam nasıl anlatsam yani….
Mansonilized , ben bir işe yaramıyor, beyin hücrelerini öldürüyor demiyorum yada manik durumdaki hastalarda uzak dursun demiyorum , sadece doktorların yerli yersiz antidepresan yazmalarından bahsediyorum ( dişçi örneğinde belirttiğim gibi ) Bu kadar kolay yazdıklarına göre ( yeterince üzerinde durmadan )gerçekten de birileri bu işten çok karlı çıkıyor diye düşünüyor insan ister istemez. Ayrıca benim bahsettiğim diğer şey , ağır vakalarda verilen ilaçlar sonrasında bence hastaya ilacın etkileri yada yan etkileri gerektiği gibi anlatılmıyor. Mesela bize en azından bu tarz ilaçların öyle zart diye bırakılmaması gerektiği başında söylense böyle şeyler yaşamazdık.Yada prozac ın bendeki gibi bir etkiside olabileceği söylenseydi. Sonra güvenini de kaybediyorsun
bu konuda ben daha önce yazmıştım.psikiyatristlerin ilaç yazması konusundaki kriterlerinin yanlışlığı üzerine.eleştirel bir yazı değildir yazdıklarım sadece konu hakkındaki az çok bilgime istinaden uyarmak istedim.yanlış yönlendirme olmaması bakımından.
2 yıl kadar antidepresan kullandım. üniversite yıllarımda. ancak sonradan benim için çok önemli olan birşey keşfettim: antidepresan sadece geçici bir çözüm…hatta insanı kendi gücünü kullanmak, kendi kendine terapi yapabilmek yetilerinden mahrum ediyor bir süre sonra..tembelleştiriyor ruhu.sonra attım hepsini bir kenara..başka yollar buldum kendime. ruhumu ve beynimi eğittim.antidepresanların yazıda anlatılan etkilerinden habersizdim. şimdi okuyunca kendi kendimi bir kere daha tebrik ettim, kullanmayı reddettiğim için.prozac nesili oldu çıktı yeni nesil.benim gencecik, 18 yaşında öğrencilerimin neredeyse hepsi antidepresan kullanıyor. çok üzücü.bu yazı çok önemli. teşekkürler.
Şimdi ben sırf bir grup kendini bilmez doktor işinin gereğini yerine getirmiyor,etik çalışmıyor diye bir sürü insanın hayatını kurtaran bir ilaç grubunu bu şekilde bilir bilmez ve çok özür dilerim artık bu kelimeyi kullanmam gerek cahilce karalıyorsam rica ederim beni budaklı odunla dövünüz.Major depresyon vakalarında hastada intihar düşüncesi mevcuttur.Fakat uygulama cesaretinden yoksundur.İlaç alımın takibeden ilk üç hafta boyunca hasta ve aile yakını bu konuda uyarılarak,çok ağır vakalarda hasta klinik şartlarda tedavi edilerek bunun önüne geçilir.Ancak söz konusu durum sadece major depresyonda söz konusudur.Şimdi sen aman kusturuyor saç döküyor diye kanser hastasına kemoterapi de uygulatmazsın bu durumda.Kar zarar durumuna hekim karar verir hasta onaylıyorsa tedavi bu yönde yapılır.Gelelim tekrar intahar durumuna.Isotretionin maddesi ihtiva eden bir akne ilacı son derece tehlikeli yan etkilere sahiptir.İsteyen ya da ilgilenenler araştırsın çünkü burada çok kaba taslak olası yan etkilerden bahsediyorum bu sözlerim hiç bir yönlendirmeye neden olmasın.Teratojenik(yani anne karnında cenine zarar veren) etkileri nedeniyle gebede kullanılmaması gerekir hatta tedaviyi izleyen bir ay boyunca bile hamile kalmamak gerekir.Tedavi bitiminden 15 gün sonrasına dek kesinlikle kan bağışı yapılmaması gerekir.Gece görüşünüzü akıl almaz şekilde azaltabilir.Dudaklarınız parça parça olabilir tabiri caizse.Kuruma kanama olur.İşte bu da bomba:BİLDİRİLMİŞ İNTAHAR VAKALARI VARDIR.İlaç hala kullanılmaktadır.Neden çünkü yaşam kaliteniz düştüğü durumda ialçlı tedavi gerekiyorsa size çok seçim şansı kalmaz maalesef.Hastalara bildiri formu verilir okumaları sağlanır.Onay vermişse kullanılır.Sağlık sistemimizin ya da bireysel yanlışlıkların ilaca mal edilmesi anlamsız ve tehlikelidir.Özellikle yorumlarda ilaç isimleri vermişsiniz.Çok rica ediyorum hekimin ve eczacının yani ehliyetli sağlık personelinin bile ısrarla kaçındığı bir şeyi yapıyorsunuz.Lütfen biraz daha duyarlı olalım.
ingilizler de prozac bağımlılığından şikayetçi.
ilaç şirketleri ve doktorlar arasındaki ilişki üzerine bir haber
ülkemizde de farklı değil kendi kullanmakta olduğum bir ilacı denemesi için doktor tıp öğrencisi olan kardeşime aylık dolar üzerinden ücret ödemek istemişti. üstelik o esnada bu ilacı ben ve bir çok insan kullanıyorduk. ülkemizde doktorlar bir klima ya da küçük ekran televizyona canınızı alır hiç gocunmaz.(etik çalışanları kastetmiyorum)
@mansonilized, masanın ilaç tarafını iyi bilen biri olarak o beyaz eşya benzetmesinin gayet yerli yerince edilmiş olduğunu söyleyebilirim…Ayrıca bahsettiğin akne ilacı için bildiğim kadarıyla şu kadar zaman hamile kalmayacağım, yaratacağı yan etkileri biliyor ve kabul ediyorum gibi birşeyler de imzalatılıyor -ki ablam imzaladı, oradan biliyorum-İlaç dediğin mevzunun yan etkisiz olanı yalnızca plasebodur (bilmeyenler için, ilaç etkileri, yan etkileri araştırılırken karşılaştırma yapılmak için kullanılan etkisiz eleman) ki, plaseboda bile yan etki gözlenir.Bünyemi allak bullak etmiş bir doktorun izlerini başka bir doktorla silmeye çalışıyorum…Umalım ki etik değerleri olan doktorlara denk gelelim. Umalım ki onlar da ihtiyacımız kadar ve ihtiyaca göre reçete yazsınlar…Ya, bir de keşke yurt dışındaki gibi adetle alsak ilaçları… Böylece bonibon kıvamında bilip bilmeden yutmaktan kurtulmuş oluruz. Kullanan kullanana tavsiye eder ya, deli oluyorum!
reçete ile yazılan her bir draje ilacı alırken -ülkemizde- doktorların bilgilendirme noktasında ne kadar hevesli olduğunu da göz ardı etmemeliyiz.
ömrüm antidepresan içmekle geçti.intihar meyillisiydim,doktorlar direkt beni uyutacak ilaçları dayıyolardı.özellikle bi tanesi var,çok iyi kafa yapıyodu ve kilo verdiriyodu.bi de her bi doktor farklı bir ilaç yazıyodu.yutmadığım hap kalamdı.baktım kurtuluş yok,ilaçları bıraktım.meditasyon yapmaya başladım.bi de astrolojiye taktım.hap yerine burçlara bağımlı oldum.çok doğru olduğunu gördükçe daha da bağlandım.herkese tavsiye ederim.amatör düzeyde ols abile astrolojiyle ilgilenin.bu sayede diğer insanları tanıyabiliyonuz.
meditasyon tıbbi bir tedavi değildir.ruhsal bozukluk yaşayan ilaç kullanması gereken hastaları iyileştirmez.(zevk için ya da hayat felsefesi olsun diye yapanlara söz söylemek durumunda değilim)
iyileştirir.
iyileştirse bile modern tıp bunun nasıl gerçekleştiğini anlayabilecek araçlara sahip değildir. ayrıca ilaç satılmadan iyileştirdiği için pazarı küçültür. bu da pazarı olabildiğince büyük tutmaya çalışan ilaç satıcıların işine gelmez.
ne meditasyon ne yoga ne tai chi organik bozukluğu tedavi edebilir.örneğin meditasyonla beynine dopamin salgılatabilen biri henüz bilindiği kadarıyla yok.
aşırı derecede sinir bir hastalıkmıdır ?
@sahinden1950de hasta sayılıp tedavi edilen çocuklar bugün normal sayılıyor. “aşırı” net değil. “günlük yaşama engel olacak seviyede” ise hastalık sınırındadır.bunu bir araştırmada okudum ama linkini hatırlamıyorum. arayıp bulmam gerekir.100 yıl önce yaşayan insanlara göre sinir sistemimizi çok aşırı etki altında ve çok yıpranıyor. şimdi bize normal gelen televizyon kimbilir sinir sistemlerimiz üzerinde nasıl bir etki bırakıyor. ayrıca aşırı gürültülü ortamlarda yaşıyoruz, gece uyduğumuzda bile ortam ışıksız ve sessiz değil, yeterince dinlenemiyoruz. bunlar sinir sistemelrimizin aşırı yüklerinin en sıradan örnekleri.
anlayamadıkları için yok sayarlar, ama vardır ve iyi gelir, bazı sinirsel bozuklukları ,iyileştirir
direk anti depresanlarla ilgili olmamakla birlikte haber/nijerya pfizer’a ilaçlarından mağdur olan çocuklar için 7 milyar dolarlık dava açtı.
eğer lustral almıyor olsaydım kasım – aralık 2006 da gitmiştim bu dünyadan. ve bu düşünce o dönem ki yazılarımdan da görülebilir.derim ki, kimi zaman antideprasansız çekilemez bu dünya…ve lazımdır ölmemek için bir an önce. yaşadım. bilirim.
mansolized, dopaminin ne demek olduğuna bakarsan; sonra meditasyon hakkında okursan rahatlama zaten sratonin, dopamin sayesinde olur bir nevi..bu öyle olası ki..artık çok ötesindeyiz bu işin. ilaçlar, maddeler, hormon, spirütalizm, bilgim varsa paylaşırım.sevgiyle
astral dopaminin ne olduğunu tahmin edebileceğinden daha fazla biliyorum.psikoterapi,hobi edinimi,yoga,meditasyonun organik bozukluğu tedavi etmesi söz konusu değildir.tekrar ve ısrarla söylüyorum.tedaviye destek olmadığını asla iddia etmedim.hatta bizzat bu tür uygulamaların destekçisiyim.anlatmaya çalıştığım ilaca gerek yok bunlarla tedavi olunur zihniyetinin yanlışlığıdır.yukarda da belrttim.ilaçla tedavi olması gereken hastayı tek başına iyileştiremez.yani ilaç gerekliyse kullanılacak!onun dışında perende mi atarsın,origami mi yaparsın,çanak çömlek olayına mı girersin,güneşe karşı meditasyon mu yaparsın kısacası hastanın kendi ihtiyacını giderdiğine inandığı şeyi yapması kişisel görüşüm dahilinde yararlıdır.
Tamam, ne demek istediğini anladım. Aynı görüşteyiz. Elbette.
yahu bütün hafif antidepresan kullanirmiş meğer,bu konuda hiçbirşey bilmiyorum allahta bilmemi sağlamasin.ama trend e uyup illaki bir ilaç ismi yazayim diyenler olursa asprin tek geçerim onu bu alemde 🙂
Malum stres çağındayız. Her canı sıkılan depresyonda, her yaramaz hiperaktif, her genç borderline…
stresi artıran çevresel faktörler çok yoğun artmış durumda ve artmaya devam ediyor.örneğin ses, sessizlik nedir bilmiyoruz. gece olması gerektiği kadar sessiz olmadığı için uyku kalitemiz düşüyor ve dinlenemiyoruz.örneğin ışık, saçma sapan korkular yüzünden şehrin her köşesini aydınlattığımız için, evin içi bütün gece hatta sabaha dek aydınlandığı için uyku kalitemiz düşüyor, dinlenemiyoruz.genetiğiyle oynanmamış gıda bulmak neredeyse imkansız doğru düzgün beslenemiyoruz.çocukluktan itibaren kimyasalları dayıyolar, karaciğerlerimiz mahvoluyor. alkol, uyuşturucu kullanımı günden güne artıyor.beden üzerinde bu kadar baskı olunca bunlar doğal sonuçlar.
katlıyorum @asymptot.bu yüzden ben doğaya döndüm.adada yaşıyorum.kışın çok daha güzel oluyor,yazın yazlıkçılar biraz bozuyor.bunun için mutlaka temiz hava,yürüyüş,mutlu bir ilişki ve bir uğraş gerekiyor.hopppp bütün sıkıntılar,dertler bitiyor.kesinlikle antidepresan içmeyin,sizi uyuşturmak dışında bi işe yaramıyor.
Yasal uyarıSize akıl veren insanların akıl durumlarından emin olmadığınız sürece bırakın önerilerine uymayı dinlemeyin bile.
bana mı bu lafın?canı kavga isteyen gelip beni buluyor,hay yarabbim,sayenizde sabah sabah sinirlendim.yaaa ne biçim insanlarsınız sizzz???????????
bayanlar sakin olun rica ederim, yemeyin birbirinizi, herkesin bir hayat hikayesi, söyleyecek bir sözü vardır,
Kimsenin birbirini yediği yok. Israrla insan hayatını hiçe sayar yorumlarda bulunan herkese karşı uyarımı yapmak durumundayım.Bana mı bu lafın denilmiş. Hayır kesinlikle değil. Genel olarak insanların yaşam kalitesini düşürecek ya da yaşamlarını tehlikeye atacak ‘şu ilacı için bu ilacı içmeyin’ şeklinde yorum yapanlara. Ayrıca ne sorunun sahibi ile ne de başkası ile polemiğe girmek istemem. Tartışma sevmem.
ilginç doğrusu,
burada sözü geçen ilaçların nerdeyse tamamı reçeteli satılan ilaçlar. bu nedenle doktor olmayan kişilerin ilaçlarla ilgili yorumları doğrudan uygulamaya yönelik yorumlar olarak algılanmamalı.bununla birlikte bir ilacın adının reçetede yazılı olması, o ilaçla ilgili araştırma yapmaya, o ilacın yaygın beliren yan etkilerini öğrenmeye engel değildir. özellikle ülkemizde drlar hastaları yeteri kadar bilgilendirmiyorlar. bu eksikliği kapatmakta internet iyi bir araçtır.bundan ayrıca ilaç bir sanayi ürünüdür, pazarlanır, satılır. şu segmentte şu markanın şu ilacı pazarın %20sini bu markanın bu ilacı ise pazarın %40ını elinde tutar şeklinde ilaçlar hakkında raporlar yazılır. ilaç şirketleri doktorlara çeşitli gelirler sağlar.sakız, gofret, silah, araba nasıl satılıyorsa ilaç da benzer şekilde satılır. karlılığı vardır pazar payı vardır. üstelik ilaç satıcıları, pazarlayıcıları “bunu içmezsen hastalığın geçmez” derler ve insanlar el-mahkum ilaçları alırlar.sözün özü; ilaç almadan önce iyice araştırmak gerekir. ilacın içindeki etken madde nedir, ilacın yan etkileri nelerdir, son 10, 20 yılda ilacı kullananlar da nasıl etkileri görülmüştür öğrenmekte yarar var.
asymptot; burada sözü geçen ilaçların yeşil ya da kırmızı reçeteli olmayanlarının tümünü elini kolunu sallayarak eczaneden alabilirsin. Reçeteli satış için bir kontrol uygulaması yok ülkemizde.Şu noktada sana bire bir katılıyorum. Doktorun yazmış olduğu her şeyi kullanmadan önce belki ufak bir araştırma yapılıp sıkıntılı nokta tekrar doktora danışılmalıdır.
bi de hekimler hastalarıyla açıklayıcı konuşup yeterli bilgiyi aktarsalar, tam süper olacak, var tabi böyle hekimler ama çok az, tamamına yakını hastayı müşteri görür ve ona ayıracağı en fazla 20 dakikası vardır. ”ödemeyi sekretere yapabilirsiniz, sıradaki gelsin”
haklısın kopanisti, doktorlar yeterli açıklama yapmadığı için “ölen” insanlar tanıyorum. bu nedenle doktorlara pek de güvenmiyorum doğrusu. sonuçları insanların yaşamlarına mal olacak açıklamaları bile yapmayan doktorlar tanıdım ve sayıları malesef hiç de az değil.—mansonalized, bu ilaçlar neden bu kadar rahat satılıyor?bu derece rahat satılmaları engellense ilaç satıcıları nasıl tepkiler verirler? burada bu kadar rahat satılan ilaçlar hangi ülkelerde “riskli oldukları için” piyasadan kalktılar acaba?bu soruların cevapları çoğu kez içaçıcı olmuyor malesef.
Bu ilaçlar neden bu kadar rahat satılıyorun asıl cevabı sağlık politikamızın yanlışlığından geçmekle birlikte büyük oranda eczacının para kazanma güdüsü ve onu destekleyen hekimden kaynaklanıyor tabii ki.Ama asıl ve en korkunç olanı halkımızın her türlü ilaca karşı duyduğu tatmin edilmez açlık. Ben bunu cehaletten ziyade açgözlülüğe bağlıyorum. Zevk için ilaç alıyor insanlar. Ha bu ilacın moral düzeltici olduğunu filan düşünmeleri de ayrı bir konu.Geçenlerde kadının biri bir antipsikotik istedi. Neden kullandığını sorunca iştah kesiyor dedi. Doktor kadına vermiş kadının iştahı kesilmiş kızı şişmanmış hep cips yiyormuş bu yüzden kadın kızına bundan kullandırıyormuş. Bu ilacın iştah kesici olmadığını anlattım. Tehlikeli dedim. Hanım bir sürü komşuya tavsiye ettim herkes memnun dedi. Ben ilacı vermeyince de gidip doktora yazdırdı. Doktor sen bunu neden kullanıyorsun demeden direk ilacı reçetelendirdi. Bunu bir eczacı vermezse diğeri verecek.Her hastaya soru sormuyor eczacı.İşinin gereğini yapıyor.Bu ilacı reçetesiz de alabilirdi.Ben vermedim ama bir başkası verebilirdi.Şimdi bu durumda ilacın kontrolünü sağlamayan devlet,utanılacak hekim,angut yurdum insanı yani kime nasıl kızacaksın?Ha ilacın teminini sağlayan eczacı çok mu sütten çıkma ak kaşık? Konuyla ilgili bir yapımda hasta kılığındaki gazeteci eczanelere girip yeşil reçeteli ilaç istiyor. Eczane personeli ilaç yok deyip yolluyor. Açıklama yapmıyor. Eczacının biri(dikkat eczane çalışanı değil kalfa,çırak değil!) bu kıyağımı unutma bunu sana kimse yapmaz diyerek ilacı veriyor. İlacın fiyatı bir lira yirmi kuruş. Varsayalım bunu on liraya sattın. On kat kar etmiş olmak meslek haysiyetinden ve insan sağlığından önemli. İşin ilginç yanı uyuşturucu kapsamındaki ilaçlar o kadar ucuz ki! Yani kar 10’a bile katlansa komik rakamlarla karşı karşıyayız.
ne zannettin şeker? ne işimiz var yoksa burada… tebdili mekanda fayda var dedi doktorum burayı önerdi… 🙂
ciddi bir düzenleme yapıldığı anda buna ilk itiraz edecek olanların ilaç üreticileri olduğu kanaatindeyim. çünkü amerika ve avrupa’da piyasadan çekmek zorunda kaldıkları ilaçları türkiye vb ülkelerde piyasalara sürüyorlar. buralarda da satamaz hale gelince ortaasya’da afrika’da piyasalara sürülüyor.afrika’ya yardım edilirken oraya çok miktarda bozuk ya da bozulmaya yakın gıda ve deney amaçlı ilaçlar gönderildiği hepimizin hatırında. ilaç üreticilerinin önceliği şirketlerini olabildiğince karlı hale getirmek ve bu karlılığı sürdürmektir. etik, insan sağlığı vb değerler karlılıktan sonra gelir.sonuçta bence bu sektör insanların hastalıklarından yarar sağlayan bir sektördür bu nedenle de hastalıklı insan sayısının artışı sektörün karlılığını artırır.
@asymptot afrikaya mı bozuk ilaç gönderiliyor?böyle bir şeyi ilk defa duyuyorum,inanırım.hepimizi kobay gibi kullanıyorlar.ben bunu yaşadığım için iyi biliyorum.kahrolsun ilaç endüstrisi,bütün ilaçları atın.doğa size yeter.
burada sözünü ettiğim eski bir olay ama belki şimdi de devam ediyordur. yukarıdaki ahkamlarda linklediğim dava baya ilginç.
Bu ülke de uyuşturucu peynir ekmek gibi kapı önlerin de rahat rahat satılabiliyor ise bu ilaçların nasıl rahat satıldığını öğrenince bu kadar şaşırmamak gerektiğini düşünüyorum.
bence her insan kendisinin psikoloğudur ve kendine en iyi gelecek ilacı teşhis edebilir ki ilaç derken illa ki anti depresan alınmamalı bence bazen bir bardak su bile en kuvvetli ilaçlardan daha iyileştiricidir.yeterki kişi ne istediğini ve neden istediğini bilsin…
Antidepresanlar bireydeki bütün duygu dünyasını tek bir düzleme indirgemeyi hedefler. Ya çok mutlusunuzdur, ya da her şey güllük gülüstanlıktır. Korku, heyecan gibi duyguları da asgari düzeyde yaşarsınız. Bu yüzden de intihar etmeniz/ meyilli olmanız olasılıktır, olabilir. Ancak antidepresan kullanmayalım demek de çok doğru bir yaklaşım değil. Bazı hastalıklar belki terapi ile çözülebilir. Ancak şizofren vb. gibi bazı hastalıklarda mutlaka ilaç takviyesine ihtiyaç vardır diye düşünüyorum. İnanç sistemi, inanılan şey iyileşmeye katkı sunacaktır. Bunları reddetmek bence de çok doğru değil.Bizdeki ve dünyadaki temel problem sağlık sistemini, ilaç endüstrisinin yönlendirmesi ve henüz psikologların hak ettiği değeri görmemesidir. Bu yüzden de mutsuzum diye doktora gidersin, terapi yapmak yerine size ilacı dayayıp gönderir. Çünkü psikiyatristin vakti yoktur, 50 hastaya bakacaktır, falannn filann. Size terapi yapmak yerine ilacı yazmak daha kolay gelir.
loriencim şu durumda benim burada bulunmam manasizmi :)kendimi kıra bayirami vurmaliyim ne dersin.