Üzgün Türkçe
(“Yapıcamlı”-“Edicemli” yeni nesile öğütler…)Esnetildikçe esneyen, ne tarafa çekersen o tarafa giden, kullanımı çok rahat olmasına rağmen kullanım kılavuzu bile yanlış kullanılan bir dil Türkçe…Diğer dillerin olduğu gibi bizim dilimizin de bazı kuralları var. Bu kuralları hiçe sayıp nedense kelimeleri yutmaya, cümleleri devirmeye çalışıyoruz. (Devrik cümleye değil; devirdiği cümleleriyle kendini şair sananlara karşıyım). Mesela “gideceğim” yerine “gitcem” yazıyoruz. İster misiniz 50 yıl sonra torunlarımız Türkçeyi örneklerdeki gibi yazıyor olsun? Ben istemem.Onlar da bizim gibi cümleye büyük harfle başlasın isterim. Özel isimlerin baş harfini büyük yazsın. Ek olan –de ve -ki ile bağlaç olan “de” ve “ki”yi ayırt edebilsin. Soru(n)larını düşüncelerinden ayrı tutup –mı/mi ekini ayrı yazabilsin. Kısa cümleler kursun.Türkçe öğrenmeden “İngilizceyi öğrenecem” demesin. Sevgilisine mektup yazarken kırmızı kalem kullanmayıp düzgün Türkçeyi de mektubun bir köşesine iliştirsin.Kelime cambazlığı yaparken ipten düşmesin. “Seni seviyorum” yerine “I Love You” demesin.Anlatım bozukluğu yapmasın. Cebinde kelimeler biriktirsin. Bu kelimelerle dili daha zengin olsun. Okuduğunu anlamış mı cevap verebilsin.Yüklemine sahip çıksın. Öznesi ile yüklemi arasında uyum olsun. Özellikle çocuklar ağızlarını eğerek konuşmasın. Ne kadar ağızlarını eğerek konuşurlarsa konuşsunlar Türkçe onlar kadar yavşamayacak.Belki gün gelecek herkesin başucunda bir tane Türkçe Sözlük bir tane Türkçe İmla Kılavuzu olacak. “Müsvedde”nin nasıl yazıldığını oradan bulup öğreneceğiz.Lütfen aldığımız bu değeri bizden sonraki kuşağa aldığımızdan daha temiz bırakalım.Evet; okumak iptiladır. Ama yazmak da iptiladır. Daha düzgün Türkçe ile yazarsak çok daha düzgün Türkçe ile okuyabiliriz.Müptelalara selam olsun…
yorumlar
dediğiniz birçok şeye katılmakla birlikte bir konuda yanıldığınızı belirtmek isterim. “gideceğim” gibi -ecek -acak eki almış fiiller türkçede “gidicem” diye okunur. hemen karşı çıkmaya hazırlandığınızı hissediyorum ancak bunu ben değil, türkiyenin en saygın spiker ve seslendirme sanatçılarının içinde bulunduğu MEB onaylı diksiyon kursları söylüyor. “yapacağım” da “yapıcam” diye okunur. vs. lütfen güvenilir spikerlerin konuşmalarını dikkatle dinleyin. bu konuda çok yanlış yapan iki örnek vermek istiyorum. birincisi eski başbakanımız tansu çiller “şunları yapacağıııızzzz bunları edeceğiiiiizzzzz”. ikincisi de “lüt-fen” reklamı. “kurallarına göre oynayacağız”.. ne kadar kulağı tırmaladığına dikkat edin.başkent diksiyon kursuna gittiğimde rüştü asyalının ilk söylediği şeylerden biri “sanılanın aksine türkçe yazıldığı gibi okunan bir dil değildir”di. mesela bu cümledeki “değildir” bile düzgün bir diksiyona sahip bir insan tarafından “diildir” diye okunur.ha bu konuda bu insanların dediği mi olur? hayır ama bu insanlar bu konunun uzmanları. birileri referans alınacaksa onlar alınmalıdır bence.
postexitus söylediklerinde elbetteki haklısın.Yazım başka okuma dili başka.Türkçe sanıldığı gibi yazıldığı gibi okunan bir dil değil. Ancak bunun için sadece okumak yetmez, seninde bahsettiğin gibi diksiyon ve artikülasyonu düzgün insanları bol bol dinlemekte gerekli. Ağabey yazıldığı halde bu şekilde konuşana rastladınız mı? ama asıl sorun bunlardan ziyade Türkçe’ye fena halde girmiş olan yabancı sözcükler. Çevremdekilerin çoğu ex aşklarından, large beden giysilerinden, light koladan falan bahsediyor. Bundan nasıl korunabileceği ise tam bir muamma. Örneğin “inisiyatif, zarafet, mütevazı…” gibi sözcükleri kullandığımda bir çok insan beni yanlışlarıyla düzeltmeye çalışıyor. Bu inanın yorucu. Hala “bazen” diye bir sözcük olmadığında ısrar etmeme rağmen pekte güçlü bir savaşçı olamadığımı itiraf etmek zorundayım. (“Bazı an” zamanla birleşerek “bazan” olmuştur….) Edilecek çok laf var ama havada kalacak gibi görünüyor. Birde şu kaldırılan şapkalara değinmeden edemeyceğim. “Hala” yazarken hep gülesim gelir.
Düzgün Türkçe konusundaki yazıyı yazan arkadaşa aynen katılıyorum, ne yazıkki, Türkçemiz, öz benliğini yitiriyor, her hangi bir şehirde sokaklara çıkarak firma isimlerine bir baksanız ne demek istedimi anlarsınız.Hep gençleri suçluyoruz ama onlara öğretmiyorsak nasıl eleştirebiliriz.Elbette yapcam, etcem derler, yazdıkları da konuştuklarından farksız zaten.Üzgünüm.(Sümerlerin eğitim felsefesi:Madem ki biliyorsun öyle ise niçin öğretmiyorsun).Evet önce kendi çevremizden başlamak üzere biliyorsak öğretmeliyiz.
Bir alıntı göndererek desteğimi belirtmek isterim. Bu konuda duyarlı olan herkese selam.”Şu fani dünya saâdetleri içinde hiçbir şey, aziz Türk çocuklarına Türk dilini öğretmek kadar güzel hizmet değildir.Vatan çocuklarına bir milletin yarattığı ve yaşattığı dili, bütün güzellikleri, incelikleri, yücelikleri ve güzel sesleriyle öğretmek…Onları, böyle bir dilin sihirli ifadelerine yükselterek; her an, daha çok duyan, düşünen, anlayan ve yaratan insanlar olarak yetiştirmek…Dilin, böylesine tılsımlı vasıta olduğunu bilmek ve bütün bunları, bilerek, severek yapmak…Burada cesaretle söyleyebilirim ki yeryüzünde nice insan, böyle büyük bir sanatın, böyle şerefli bir hizmetin vazifelisi olduğunu düşünmemiştir. Çünkü bilindiği ve zannedildiği gibi, bu güzel hizmet, yalnız dil ve edebiyat hocalarının vazifesi değildir. Muallimler, hangi dersin hocası olurlarsa olsunlar, Türk çocuklarına her şeyden çok Türkçe’yi öğretecek, onlara, anadillerinin ses ve söz güzelliklerinden, ifade ve mana zenginliklerinden güfteler ve besteler vereceklerdir. Öğretmen değil de anne ve baba iseniz, abla ve ağabey iseniz, bu sizin daha sevgili vazifenizdir. Yavrularınıza, sözlerini halk dehasının yarattığı ve bestesi yine halk sanatından yükselen ninniler söylemekten başlayarak, öğreteceğiniz en güzel şey, Türkçe’dir.”Nihat Sami BANARLI
Özenli yazılsın, düzgün okunsun, yazım kurallarına uyulsun, bu kurallar boşverilmesin istiyorum. Herkes aynı derecede takıntılı olacak demiyorum (bazen istemeden dil faşistliği yapıyorum; ayrılması gereken ekleri ayırmadan yazanlarla ahbaplık etmeyesim geliyor örneğin) ama çok basit kurallara uyulsa sanki kalite kendiliğinden artacak gibi geliyor. Bazısının hiç umurunda değil, bir de doğru okuyup yazdığını iddia edip de en bariz yanlışları yapanlar oluyor ki onlara diyecek şey bulamıyorum.
İletişim yeteneği olmayan bir millet olduğumuz için olacak, dil meselesine de çok uzağız. Sözlü olsun yazılı olsun, o kadar çok hata yapılıyor ki, eğer bu konulara karşı bir parça hassasiyetiniz varsa bir süre sonra insanları dinlemek veya sokakta tabela okumak işkenceye dönüyor. İngilizce konusunda ise yine umutsuzum, çünkü kendi diline bile dikkat edemeyen insanların yabancı bir dili iyi konuşması mümkün değil, dolayısıyla boşuna uğraşıyorlar.
Ben de “yapıcam’lı edicem’li” cümlelerin kullanılmasının pek hoş olmadığını düşünsem de sanki bana öyle konuşmak daha samimi, daha doğalmış gibi geliyor.Bunun dışında, örneğin pek de resmi olmayan ortamlarda özellike bu yazım tarzını kullanmanın gençlik olarak bizim kendi kendimize üretmiş olduğumuz kültürel bir birikim olduğunu düşünüyorum. Özellikle birebir iletişmde duygularımızı ifade ederken çok da faydalı oluyor. Türkçe’yi istediğimiz gibi kullanmak bize bu açıdan faydalı olmakla birlikte ben şahsen kendimi daha özgür hissediyorum. Çok da iyi oluyor.Tıpkı argo nasıl bizim için önemliyse bu da önemli olmalı bence.Burada dikkat edilmesi gereken şudur: “Türkçe’yi gerektiğinde gerçekten imla kurallarına uyarak kullanabiliyor muyuz?” İşte bunu sormak gerekiyor. Yazı yazarken ya da konuşurken bunu başarabiliyorsak ve doğru olanın bu olduğunu biliyorsak ve dilimize bu bilinçle yaklaşıyorsak arada ufak kaçamakların hiç de öyle sanıldığı gibi kötü bir yanının olmadığı rahatlıkla görebiliriz.Aksi takdirde durum gerçekten vahim. İşte bu nedenle bu konu önemli.
shane’e katılıyorum ekler konusunda. Özelliklle isimin -de hali ile de bağlacınının yazımını karıştıranlara çok sinirleniyorum. Dalgın olduğumda bu duruma sinirlenen ben bile hata yapıyorum.
Katılıyorum @Neo Eroica. Yalnız bunun sınırını iyi koymak, bilincinde olmak gerek. Söylediğin şekilde yakınlarınla bu tarz yazışmalar yaparken bir de bakıyorsun alışmış, resmi olman gereken yazışmalarda bir yerine bi, gideceğim yerine gidecem yazar olmuşsun. Bu o hale geliyor ki artık kontrol edemiyorsun. Bitirdiğin uzun metinleri baştan sona tekrar okumaya, düzeltmeye gerek duyuyorsun. Bu başıma gelmeye başladığında farkına vardım durumun ve utandım. Bu sefer de doğru yazma alışkanlığını kazanmak için arkadaşlarımla yazışırken düzgün Türkçe kullanmaya çalıştım. Şimdi çok göze batmadıkça yakınlarımla yazışırken de kelimeleri doğru yazılışlarıyla kullanmaya çalışıyorum.Bir de unutulan bir şey var. Geleceğim yazdığımızda beynimiz onu bir şekilde gelicem diye okuyor. Okunduğu gibi yazma, o kelimenin doğru yazıldığında bize batmasından çok, arkadaşlığın getirdiği rahatlıkla yapılan kısaltma ve kolaylaştırma isteği gibi geliyor bana. Yukarıda yazdığım dezavantajını görebildikten sonra da çok tehlikeli değil diye düşünüyorum.
Türkçe’nin güzel kullanılması temennilerinize yürekten katılmakla birlikte bilişim çağının ışık hızındaki iletişim ve üretkenlik ortamında yabancı kelimelere Türkçe karşılıklar bulmanın ne kadar zor olacağını da göz önünde tutmanız gerektiğine inanıyorum. Eğer uygun bir karşılık bulunamıyorsa yabancı kelimelerin dilimize yerleşmesinde sakınca görmüyorum. Mesela televizyon kelimesi oturmuştur; yani ne anlam ifade ettiği açıktır. Dolayısıyla bu kelimenin Türkçe içinde yer almasında hiçbir sakınca görmüyorum. Ama chat yapmak kelimesi rahatsızlık veriyor. Çünkü bunun için Türkçe’de uygun bir karşılığın zaten var olduğunu düşünüyorum.
Dahi anlamındaki de ayrı yazılır
sevgili rialto kardeşimiz,ne sebeptendir yaparsınız bilinmez, ama hallenip ortaya öğütler yağdırırken kendi türkçenize de biraz dikkat etseniz. yazınız adeta bir “ifade bozukluğu” cenneti. ve tabii başka tuhaflıklarla da süslemişsiniz.şöyle demişsiniz:“Esnetildikçe esneyen, ne tarafa çekersen o tarafa giden, kullanımı çok rahat olmasına rağmen kullanım kılavuzu bile yanlış kullanılan bir dil Türkçe… cümlenizin iki öznesi var, “türkçe” ve “kullanım kılavuzu”, ki o da “yazım kılavuzu” olacak! aşağıda verdiğiniz “devrik cümle” örneğini kafadan uygulamışsınız. öznelerden birini sona yerleştirip cümleyi iyice karıştırmışsınız. esneyen ya da kullanımı çok rahat olan “türkçe” mi yoksa “klavuz” mu? tabii klavuz ise türkçe kullanım kılavuzu ne demek? nerede satılır, dilimiz bi mikro dalga fırın mı ki türkçe kullanım kılavuzu olsun? Diğer dillerin olduğu gibi bizim dilimizin de bazı kuralları var. Bu kuralları hiçe sayıp nedense kelimeleri yutmaya, cümleleri devirmeye çalışıyoruz.” harfleri, heceleri mi yutmaktan bahsediyorsunuz, yoksa kelimeleri mi? kelime yutma dilsel bi deformasyon değil ancak bir şizofreni belirtisi olabilir. bi de tabii şu var, “kuralları hiçe sayıp cümle devirmeğe çalışmak” ne demek? bi kere “cümle devirmek” ne demek? devrik cümle kurmak mı? kurallara göre bu yasak mı? neden? “(Devrik cümleye değil; devirdiği cümleleriyle kendini şair sananlara karşıyım).“bu ne şimdi? bi tuhaf. neden parantez içine ve noktalı virgüllü? devrik cümle kur ama devrik cümle kurduğun için kendini şair sanma mı demek? “Mesela “gideceğim” yerine “gitcem” yazıyoruz. İster misiniz 50 yıl sonra torunlarımız Türkçeyi örneklerdeki gibi yazıyor olsun? Ben istemem.“peki!”Onlar da bizim gibi cümleye büyük harfle başlasın isterim. Özel isimlerin baş harfini büyük yazsın. Ek olan –de ve -ki ile bağlaç olan “de” ve “ki”yi ayırt edebilsin. Soru(n)larını düşüncelerinden ayrı tutup –mı/mi ekini ayrı yazabilsin. Kısa cümleler kursun.“ekleri ayrı yazmak tamam da, hemen arkasından gelen “kısa cümleler kurmak” kuralı ne? neden? 50 yıl sonra torunlarımız kelli felli kişiler olacaklar. neden uzun cümleler kurmasınlar. bırakın kursunlar. genelde ilköğretimde bu tavsiye edilir ki cümleler anlaşılır olsun. uzun cümle kurabildikten sonra ne zararı var? torunlarımızın dillerini korkak alıştırmayın lütfen.”Türkçe öğrenmeden “İngilizceyi öğrenecem” demesin.“anadil gibi diğer diller de küçük yaşta öğrenilebilir, eş zamanlı başlayabilir. diller yaşar, birbirlerinden beslenirler. bi de bu “türkçeyi öğrendim noktası” hangi noktadır. var mıdır gerçekten böyle bi “t noktası” ?” Sevgilisine mektup yazarken kırmızı kalem kullanmayıp düzgün Türkçeyi de mektubun bir köşesine iliştirsin.” torunum sevgilisine mektup yazarken neden kırmızı kalem kullanmasın, diğer renkler için de geçerli mi bu yasak? mesela yeşil kullanabilir mi? resmi yazışma mı bu? dil kurallarından görgüye mi giriyoruz? bırakın torunlarımız istediği renk kalemi kullansın.”düzgün türkçeyi mektubun kenarına” iliştirmek de ne demek? mektupta başka bişey de var bi de türkçe mi iliştiriyor? alt metinde meteforik bi anlam mı gizli?”Kelime cambazlığı yaparken ipten düşmesin. “Seni seviyorum” yerine “I Love You” demesin.“yine bilgi görgü! neden demesin ki? herkes istediği dilde konuşsun. siz kendinize “rialto” şeklinde latin kökenli bi nick alıyorsunuz ama elli yıl sonra toronunuzun “i love you” demesine mi bozuluyorsunuz? nasıl ki alacağınız nick’e kimse karışamazsa, siz de kimin hangi dilde konuşacağına karışamazsınız.”Anlatım bozukluğu yapmasın.“anlatım bozukluğu yapmak” gibi bir fiilimiz yok! anlatım bozukluğu yapılmaz, hata yapılır, ortaya “anlatım bozukluğu” çıkar. “Cebinde kelimeler biriktirsin. Bu kelimelerle dili daha zengin olsun. Okuduğunu anlamış mı cevap verebilsin.“torunlarımıza embesil muamelesi yapmayın lütfen! “Yüklemine sahip çıksın. Öznesi ile yüklemi arasında uyum olsun. Özellikle kız çocukları ağızlarını eğerek konuşmasın. Ne kadar ağızlarını eğerek konuşurlarsa konuşsunlar Türkçe onlar kadar yavşamayacak.“ağzını eğerek konuşmak ne demek, tarif kendini pek ifade edemiyor. iki özlem bi yüklem arasında kız çocuklarına “yavşak” dediğinizin farkında mısınız? “Belki gün gelecek herkesin başucunda bir tane Türkçe Sözlük bir tane Türkçe İmla Kılavuzu olacak. “Müsvedde”nin nasıl yazıldığını oradan bulup öğreneceğiz.“başucu kitaplarının muhteviyatı farklıdır, sözlükler “el altında” olur.”Lütfen aldığımız bu değeri bizden sonraki kuşağa aldığımızdan daha temiz bırakalım. Evet; okumak iptiladır. Ama yazmak da iptiladır.“bak şimdi. “iptila” torunlarımıza biraz arapça kaçmıyor mu? tutku de, düşkünlük de, tiryakilik de! yazıyı kapatırken türkçeyi zaten yedim bitirdim ayakları atmayın lütfen, bize lolo yapmayın lütfen!”Daha düzgün Türkçe ile yazarsak çok daha düzgün Türkçe ile okuyabiliriz.Müptelalara selam olsun…müptelanızım! *bu “-ki” leri “-de” leri ayirmak gerekiyor, buna katılıyorum! ama yavşaklığı ben de sevmem!
Leke kardeş,Cümleye küçük harflerle ve hatta bağlaçla başlayan birinin, böyle “öğreten adam” rolüne soyunması beni biraz rahatsız etti. Herkes önce kendi kapısının önünü temizleyerek başlamalı. “Yavşaklık” konusunda da söyleyecek bir sözüm var: geri dönüp, yazdıklarınızı tekrar okumanızı salık veririm. “Yavşak” sıfatının anlamı eminim kafanızda daha da netleşecektir.
Kendi yazıma yorum yapmak istemezdim.Sadece yazıyla ilgili yorum yapmadan, ahkâm kesmeden önce yeşil üzerine yazılmış “eğik” Türkçe yazısına dikkat edilmesini istiyorum.”D’üzgün Türkçe” konulu yazıda eğik bir Türkçe özellikle kullanılmıştır.Bilgilerinize…Not: Yavşamak
isterim ki kimilerimiz varsın “müsvedde” kelimesini “müsvette” diye yazsın ama bir konuda ahkam keseyim derken hakarete varmasın söyledikleri, ukalalığa varmasın takındığı tavır. varsın cümle devirip, şair oldum sansın; ne çıkar? “seni seviyorum” yazmak yerine “seni seviyom lan” yazsın, bir de üç adet ünlem eklesin peşine. isterim ki yazdığı kalemin renginden çok, o kalem ile yazmakta olduğu harflerin oluşturduğu bütünün, duygularını ifade etmede ne kadar başarılı olduğunu düşünsün öncelikle. de’yi ki’yi bitişik yazsa da olur. kelime cambazlığı yapayım derken, ipten düşse de olur! kimse beğenmese de olur. olur gider vallahi. bence… fikrini kendince ifade etsin yeter ki.!!!??? :::) ahan da ipten düştüm.moderasyona not: bu yazı neden anasayfada anlamadım. blog değil, bi’ şey değil.
Uzun zamandan beri bu kadar dikkate değer bir yazı okumamıştım. rialto,hepimizin yaptığı (aslında yapmamamız gereken) yazım yanlışları ve konuşma hatalarına değinmiş. Konuşma tarzı değişse de geleceğe yazılı belgelerden başka ne bırakabiliriz ki? Yazı yazarken lütfen biraz daha dikkat edelim!LeKe kardeşim,sanırım yorum yazarken kafanda canını sıkan başka şeyler vardı.Eleştirirken biraz daha yapıcı olunsa daha hoş olmaz mı?
Chat Turkchesine hich grmylm tmm mi?
Örneğin ben, “bi” yerine “bi’” derim ve dediğim gibi de yazarım. Yazdığım gibi de okurum.Ne yapalım? yerine N’palım?Ne olsun? yerine N’olsun?Ne haber? yerine N’aber?gibi.Bence Türkçe’yi Resmi Türkçe ve Konuşma Türkçesi diye ikiye ayıralım. Böylelikle dilimiz de daha zengin bir yapıya kavuşacaktır. Resmi dilin zeten belli kuralları var. Konuşma dilimizi de biz zenginleştirelim.Bunu da kurallı ve sistemli bi’ şekilde yaparsak çok hoş olacak.Bunun dışında kitap, dergi, gazete ve benzeri yayınları sesli okuma alışkanlığı kazandığımızda ve onları belli bi’ süre bu şekilde okuduğumuzda sorun çözülecektir; çünkü, bunu yaptığımızda dilimizi daha rahat ve akıcı bi’ şekilde kullanabileceğiz. Bi’ süre sonra aradığımız sıcaklığa da kavuşacağımıza inanıyorum. Aynı zamanda konuşmaktan daha da çok zevk alır hale geleceğiz. Bence denemelisiniz. Çünkü ancak o zaman ne demek istediğimi anlayabilirsiniz. En azından ben bu şekilde anlayabileceğinize inanıyorum.Bununla birlikte birçok psikolojik sorunumuzun da çözüleceğini biliyorum. Böyle düşünmemin nedeni beynin çalışma yapısıyla ilgili. Beynimiz bilgileri belirli aralıklarla, örneğin biz gece uyurken, düzenleme yoluna gider ve çözülmesi gereken sorunları biz farketmeden kendi kendine çözer, yaşadığımız olayları yorumlar. Bu bi’ anlamda bilinçaltının harekete geçmesi demek. Dilimizi iyi kullanırsak; herhangi bi’ ses duyduğumuz anda beynimizde oluşan görüntüler/tasarımlar daha da anlamlı olacaktır. Aksi takdirde düzensiz bir yapılanma içine gireriz ki bu da kaosun hakim olduğu bir yaşayış biçimine dönüşür.Şimdi bana biri çıkıp da kuantum fiziğinden söz edecek kadar modern fizik teorisi biliyorum derse çok sevineceğim. Konuyla ilgili olarak merak ettiğim çok şey var da! Bi’ de bu gözle bakmak istiyorum Türkçe’nin kullanımı ile ilgili bu konuya.İstemeden de olsa konuya kısaca teğet geçtim.Bakalım başlangıç noktamızdan ne kadar uzaklaşacağız?Devam etmek istiyor musunuz? (E/H)
Her zaman,yazarken ve konuşurken dikkat etmeye çalışırım.Hatta hata gördüğümde başkalarını da uyarırım.Her ne kadar insanlar bazan bunu ukalalık olarak alsalar da samimi bir ikazdan öte gitmez aslında.Yalnız ne kadar dikkat edilirse edilsin herkesin mutlaka yanlış yazdığı ya da okuduğu kelimeler(ve türkçeye ait yapılar) olabilir..Mesela Türkçe’nin yanlış kullanımlarıyla ilgili kitaplar okuduğum ve dili iyi kullandığımı sandığım halde bazı arkadaşların burada yazdıklarından bile yeni şeyler öğrendim..Uyarmak işe yarar,kimse bunu ukalalık olarak almasın.Uyarıyla daha kolay öğrenilir her şey.Hata yapmak iyidir..Ama lütfen yukarıdaki yazılarda, birkaç arkadaşın yaptığı gibi küçük hatalar yüzünden birbirimize düşman kesilmeyelim..Bırakın da birlikte öğrenelim..
Türkçemiz konusunda değinilen konular birer sorun yada yanlış olarak ele alınmış.Bütün bunlar Türkçenin ne kadar zengin, ne kadar araştırmaya acık bir dil olduğunu gösterir . Türkçe dünya dilleri arasında önemli bir yeri olan köklü bir dildir. Zamanla başka dillerden beslenmiştir ki, bu bütün dillerde vardır. Fakat son yıllarda üzülerek söylüyorum ki, Dİlimize karşı bilinçli yada bilinçsin saldırılar görüyorum. Bunun etkisini bu yazılarda da hissettim. Her şeyden önce dilimizin inceliklerini bilmemiz gerekir. Ondan sonra bu eleştirileri yapmalığız.Birbirimize karşıda saygı kuralları içinde cevap verelim .Sanırım en büyük yanlış bilelim ya da bilmeyelim biraz cesaretli yada amiyane bir tabır ile ağzı laf yapan her konuda ahkam kesiyor. Bu da bizi zaman zaman yanlışa götürür. Doğru araştırılarak bulunur. Elbette dildeki sorunlarımız için ya bir sözlüğe yada yazım kurallarına baş vurmalığız en doğru olan da budur. Hepimizin evinde mutlaka bir Türkçe sözlük ve yazım kılavuzu olması gerekir. Türkçe yazıldığı gibi okunan bir dildir .Bahsettiğiniz hece düşmeleri Türkçenin özelliklerindendir. Bu bir kusur değildir,ama kabul ettiğimiz kurallar vardır. Ağız farklıklarını ortadan kaldırmak içindir.Sonuç olarak dilimizi sevelim ve onula ilgili biraz çalışma ve araştırma yaparak doğruları bulalım.
afazi yaktın bizi !
ben “türkçemiz”i geçtim “güzel türkçemiz”e taktım. bir de çirkini mi var bunun?
@igusanladığım kadarıyla üyeliğiniz hemen yazdığım yorum sonrasında başlamış. hoşgeldiniz aramıza.şöyle ki!öğreten adam ben değilim, sadece var olan öğretiyi yorumladım.cümlelere ise istediğim büyüklükte harfle başlarım. ister önce kendi kapımın önünü temizlerim, ister komşumunkinin. “yavşaklık” kavramını ortaya atan da ben hiç değilim. ayağınızın tozuyla yavşamayın!@rialto“Sadece yazıyla ilgili yorum yapmadan, ahkâm kesmeden önce yeşil üzerine yazılmış “eğik” Türkçe yazısına dikkat edilmesini istiyorum. “D’üzgün Türkçe” konulu yazıda eğik bir Türkçe özellikle kullanılmıştır. “ demişsiniz!bunu da anlamadım. biraz açar mısınız? üstte düzgün bi d’üzgün derken, altta eğri bir türkçe. bu yarattığınız sanatsal tezat bi şey mi demek istiyor acep?size “mansiyon” verelim mi?bi de bana yaptığınız hataları baştan beri bildiğinize dair bi mesaj atmışsınız.bu demek peki?ikiliye hamiş: kişilik bölünmelerine dikkat edelim lütfen! her cevap yeni bi nick doğurursa yanarız.@insanityeleştirimin yıkıcı olduğunu düşünmüyorum. çünkü öğreti uslubunu ukala buldum. tabii ki riaolto kardeşin bu yazıyı yazarken kötü bir niyeti yoktu. ama uslup denilen bi şey var, di mi ama?@neoneo, ben de sık sık “bi” diye yazarım. “r” harfini ekleyerek “bir” diye yazdığım yerler kelimenin rakkamsal “1” anlamını taşıdığı yerlerdir. mesela:”bi kere bu yazı olmamış”.”bana bir tane ekmek verir misin, bitte?”tabii hayatı çok ciddiye alan arkadaşlar hemen atlamasın, bu tamamen kişisel bi kural.haa neo kardeş, bi de E.
@göz yangını”güzel türkçemiz” komik bi şey. “şirin beldemiz” gibi.buradaki güzel kelimesinden çok -miz eki beni kıllandırıyor. altında bi kompleks yatıyo gibi. sahip olduğu arabaya “arabam”, demek gibi. misal: “arabamla dolaşalım mı?”. etik olarak doğrusu “arabayla dolaşalım mı?”
basına çirkin saldırı vardır bir de güzeli de olur saldırının çünkü.
bir aklıma şu geldi. bize anaokulunda ingilzice öğretmeye başladılar. ilkokulda bir duraklama devri yaşasak da bir sene hazırlığın ardından ortaokuldaki, lisedeki derslerin çoğunu ingilizce gördük. o kadr ki spor olsun diye toefl yarışlarına sokulduk. okulun haylazı olsak da ingilizce departmanının gözbebeği olduğumuz için bişey olmadı. liseden mezun olduğumda bazı ortamlarda sudan çıknış balığa döndüm. kafada inglizce düşünüp türkçeye çevirip konuştuğumu farkettim. türkçe öğrenmeye uğraştım 18 yaşımda. yazılarımı ingilizce yazıp sonradan çevirdiğim oldu. araya istemeden hiç farkında olmadan ingilizce kelimeler sokuşturduğumu başkaları söyleyince farkettim.bu konuda da ahkamları bekliyorum. türkçeyi düzeltmeden evvel öğrenmek lazım.
@LeKe: Özel Mesaj…Kimsenin yazma-okuma özgürlüğünü kısıtlayacak bir yazı yazdığımı düşünmüyorum.Kimseye de yazdığım yazının içeriği ile ilgili bir açıklama yapmak zorunda değilim.Anlatmak istediğimi (resim-yazı ilişkisini) anlayanlara da selam olsun…
Peki ya nickname (takma isim,lakap) olarak yabancı kelimelerin özellikle İngilizce kavramların kullanılması çok tuhaf değil mi? Bence bir Amerikalının Türkçe lakap kullanması kadar tuhaf. Bilinçaltımıza yerleşmiş olan bir eziklik, bir kompleks değil mi? Var mı bunun başka bir izahı?
nicklerin ingilizce yada başka bi dilden seçilmesi olaya gizem katar ve merak uyandirir ve hatta ilgi çeker.. bu ufacik yorumumda bi hata ettiysem affola malumunuz hassas bi konu bu hatta okuduğum onca yorumdan sonra bana dramatik geldi..
Bence dil bilgisi kuralları değişmedikten sonra bir sorun yok.”Gideceğim” yerine “Gitçem” olmasının zararı nedir? Diller değişemez mi? Aramızda anlaşabildiğimiz sürece Türkçe’de bir sorun yok bence.
Gideceğim yerine ‘gitçem’ yazarsa biri, bir başkası da ‘gitcem’, ‘gidicem’ gibi türevlerini uydurur. Dil mutlaka değişecektir ancak dilin değişmesi konuşma diliyle olur, belli bir sistematiği olan ana diller imla bakımından değişmez. Değişir ise karmaşa çıkar.Son zamanlarda Türkçe’nin doğru yazımı konusunda büyük bir dikkatsizlik var. Üniversite öğrencileri dahi çalakalem yazıyorlar. Geçen günlerde okuduğum bir romanda bile ‘gitcem, gelcem’ gibi sözcükler gördüğümde içim acıdı.
öncelikle leke yorumunun için teşekkürler,keyifle okudum.dil hakkında söylenecek çok şey var tabi,beni en çok kelimelerin her geçen gün daha azalmaları ve anlamlarını yitirmeleri,üzüyor.sürekli konuşuyormuşuz ama yinede pek bişi anlatmıyormuşuz hissine kapılıyorum.’falan oluyoruz’mesela,ne çok şey oluyoruz falan olurken,şaşıyoruz belki,belki üzülüyoruz,kızıyoruz yada.falan olmak diyoruz herbirine.leke ‘birde arabayla dolaşalım’ın-‘arbamla dolaşalım’ dan daha doğru olduğuna değinmişsin.bu yirminci yuzyıl insanının mülkiyet kaygısıyla ilgili bir durum,nesnelere,olaylara,ve hatta düşüncelere dahi,sahip olmak eğilimiyle yaklaşıyoruz ve dilde bu yönde gelişiyor.eric fromm sahip olmak ve olmak adlı kitabında bunu çok güzel açıklamış.düşünüyorum demek yerine,bir fikrim var diyoruz,dişçiye gidiyorum demek yerinede dişçime gidiyorum demek daha hoşumuza gidiyor.ingilizcede sahip olmak fiilinin (have) sıklıkla yardımcı fiil olarak kullanılmasıda bunun bir göstergesi.ı have headache-başım ağırıyor yerine baş ağrısına sahibim gibi,ı think yerine ı have an idea gibi.
kan gövdeyi götürmüş.yazık olmuş. Türkçem elden gitmiş seneler önce; tasası bugün tutmuş. noktadan sonra küçük harfle başlayınca anlamı mı bozulmuş?—neyseki egeliler ve hatta trakyalılar kitap yazmıyorlar da caanım Türkçem daha da bozulmuyor. düşünsenize bir de, insan konuştuğu gibi yazıyormuş! olur mu canım hiç öyle, hangi memlekette görülmüş yazıldığı gibi okuyup, konuştuğu gibi yazmak?!.
zamanında faulkner noktalama işareti kullanmadı diye britanya ahalisinden iyi sopa yemiştir. türkçemiz kıymetlimisss
Güzel Türkçemiz’deki güzele takan dostlar, Çirkinin olduğu yerde elbette güzel de vardır.Çirkinler olmasa güzellerin kıymeti mi bilinir?
ee ne olacak sizin gibi güzel cümleler kuran türkçeye,dilbigisine hakim yazı yazanlar mı hükmedecek bu dünyaya çoğunlukmusunuz? hade beeeeeee…….
Dil “iletişim aracı olarak” neyin doğru olduğuna bilinirliği nezdinde karar verilen ve uygulanan bir enstrüman sadece!Bunu atlayarak şöle böle olmalı demek havanda su aygırı ağlatmak olabilerrr!
türkçeyi iyi bilmek iyi kullanmak önemli ancak günlük dildin kullanımında takıntı haline getirmek anlamsız.bizim bahsettiğimiz dil istanbul türkçesi diye tanımlanan dil. ancak istanbulun dışına çıkılır çıkılmaz hemen değişir bu kurallar. yöresel diller konuşulmuyor mu bu memlekette. doğuda hiç akrabanız falan yok mu acaba.dilin bu şekilde eleştirilmesi dilin elitize eddilmesi gibi geliyor bana.ayrıca kızları yavşamaya örnek göstermek de büyük gaf.
Ben bu ülkede türkçe konuşamayan ve yazamayan insanların geldikleri mevkiye de tepkiliyim. Üzerinde konuştuklarımız, zaten herhangi bir ilkokul mezununun biliyor olması gereken kurallar. Daha kendi dilini kullanmayı bilmeyenlerin, ikinci bir dilin kelimelerini konuşma haznesine katıp her iki (üç, dört) dili de kirlettiğini düşünüyorum.
Çok da kurallarına göre konuşamadığımız doğru.Kimse birbirine ders vermeye çalışmasın.Tek tek “işte senin yanlışların şunlar hatta bunlar” tarzı bi çalışmaya girildiğinde -ki üstteki yorumlarda örneği mevcut- burası savaş alanına döner ki zaten son zamanlarda bildirgeçte ve hafif’te böyle bi eğilim söz konusu. Konu alıyor başıı gidiyor çok alakasız yerlere.Peki sebep ne? Konunun çok çarpıcı oluşu mu? değil.. O ona laf atıyor,biri diğerini soluksuz eleştiriyor vs vs..Eleştiri tabi ki olucak ama doz kaçıyo çoğu zaman.
Ben genelde burası dahil çoğu yere yazı yazarken önce aklıma ne geliyorsa konuştuğum gibi hızlı hızlı yazarım sonra kendi yazdıklarımı okuyarak soru eki olan ‘mi’ leri ayırırım ‘bi’ lerime ‘r’ eklerim cümle sonuna nokta koyarım unuttuğum virgülleri yerleştiririm ama bence bu sorun türkçeyi kötü kullandığımızdan değil zamanını bilgisayar başında geçiren insanlar olarak sürekli msn vb programlar üzerinden:-naaber-nossun olm işte tıkındım oturdum pc başına-olm akşam negsel takılıoduk la nie gittin ööle erkendenşeklinde yazışma yaptığımız içindirNot:Yukarıdaki konuşma msn kayıtlarımdan alıntıdır bide bu sefer yerleştirmedim noktasını virgülünü öyle ilk yazdığım gibi gönderiyorum
İnsanlar hata yapabilir, “de” leri “da” ları unutabilir, grameri kötü olabilir ama bunca insanın okuduğu yazılarımızı iki kere kontrol etmek o kadar zor değil bence.
Bu bizim kanayan kültürel bir yaramız. Ve bu yaranın tedavi edilmesi gerekli. Yeni devir insanları dilimizi kendilerine göre uyarladılar ve mutasyona uğrattılar. Tabi bir de işe gerçek gözle bakmak gerekirse; “Bir adet kek alacağım bakkal amca” demeyip “Bi kek alcam bakkal amca” deniyor. Türkçeyi doğru konuşmak komik bulunuyor maalesef toplumumuzca.
Geçen gün gayet düzgün yazılmış ve biraz da eski Türkçe kullanılmış bir blog siteye rastladım. Bir bakmanızı diliyorum.http://jazzetta.wordpress.com/
İnsanların yazdıklarına bakıp da imla kurallarına uyduklarını, düzgün cümleler kurduklarını gördüğümde artık neredeyse şaşırır hale geldiysem bunda bir yanlışlık var sanki. Çoğunluk aksini yapıyor ve bu konunun boşverilmesine alıştık. Haklı haksız aramak yersiz, herkesin fikri kendine ama bence de biraz özenli olmak neden zor geliyor anlamıyorum.
arkadaşlar dile saygı insanın bir yerde kendine duyduğu saygıdır. Bu konu neden böyle saçma sapan noktalara geldi anlayabilmiş değilim. tek yapılacak olan herkezin biraz diline, biraz kendine, biraz da çevreye saygı göstermesi….uygarlığın en belirgin özelliği dilin zenginliğidir. Yok “biz ilkel kalmaktan gayet memnunuz” diyenler varsa; bu durumda kendi çapımızda çabalamaktan öteye zaten geçemeyiz.
bir de şu torunlarımız geçmişten ders almayı öğrenseler şahane olacak.Bu konu hakkında hafif’te bir sürü şey yazıldı çizildi. Artık aynı konunun farklı başlıklar altında aynı argümanlarla tartışılıp bir arpa boyu yol alınamaması içimi daraltmaya başladı. Herkesin Amerika’yı yeniden keşfetmesi, bu güzel, şahane Türkçe ile oluşturulan hiçbir yazının okunmamasından ileri geliyor; haberleri yok.”Taşın üzerine taş koyacaksın ki duvar olsun” aynı mantıkla “kalıpsız beton sütlaça benzer”Not: bu bilinçle 500, 600 sene önce yaşasaydım alim olur, üniversitelerde ders olarak okutulurdum. velhasılı, o okutulanlara da pek güvenmemek lazım.
Bize ayıp.Her zaman Düzgün Türkçe deriz.Ama…
Bu yazıyı yazmadan önce kendi kendime dedim ki : “lan şimdi her yazı yazanın bi yanlışı var hepsini söyleyecem belki o yanlışlar düzelecek ama burda 10 kişinin yanlışını düzeltsen nolur düzeltmesen nolur ?” ayrıca evet şu an bende yanlış yazıyorum bunu farkındayım.Yukardaki bi arkadaşın dediği gibi önce kendi yanlışlarımızı düzeltmemiz lazım. Maşaallah zaten sitedeki takma isimlerin onda dokuzu yabancı.(kreston yabancı değil tamamen kafadan attığım bişey) Üstelik birbirinize yanıt yazarken @bilmemney @şu diye yazmışsınız “@” ne demek anasını satiym ?Düzgün yazma , düzgün konuşma , imla hataları vs. bunların hepsinden önce düzeltilmesi gereken dilimizin yabancı sözcüklerden arınmasıdır bence. Sizin bu yaptığınız eskimiş , çökmekte olan bir evin girişine kırmızı halı sermekten başka bişey değildir !
Daha önce de benzer bir uyarı olmuştu fakat tekrarlanacağını düşünmemiştim. Dolayısıyla açıklama yapma gereğini de hissetmedim. Yaptığım, yani uyarılara ya da eleştirilere cevap vermemek, belki anlayan ya da bilen biri çıkar diye düşünüyor olduğum için süreç için doğruydu. İmdi bu sessizliği bozmak değil niyetim. Sadece şunu söylemek istiyorum.Neo, Eon ve One gibi temelde yabancı bir dile ait olan ama gerçekte evrenselleşmiş sözcüklerin varyantı olan bir sözcüktür. Anlamı sözcüğün kendisinde olan ve başka bir dile çevrilemeyecek derecede yaygınlık kazanmış dolayısıyla tüm dünyaya malolmuş efsanevi ve felsefi değeri büyük olan, bu açıdan yüksek değerlere ait bir simge niteliği kazanmış olan aynı zamanda anahtar niteliğinde olan bir sözcüktür.Eroica için ise konuşmanın pek fazla bir anlamı yok. Bu durumda Beethoven demek bile yeterli olur diye düşünüyorum.İşin aslı bu sözcükler başka bir dile çevrilemeyecek kadar tektirler. Bir araya geldiklerinde ve böyle kullanıldıklarında anlamı başka hiçbir dilde şimdi olduğu gibi olamayacak denli güçlü sözcüklerdir.Kısaca bu sözcüklerin dili yoktur. Bunlar özeldir. Yani ‘Neo Eroica’ özeldir. Hiçbir dilde ve hiçbir koşulda değişmezdir.Tektir ve aynı zamanda sonsuzdur.
selam olsun.
Türkçe sözlüklerini duvara asılmış kutsal kitap gibi değil de çatal kaşık gibi kullananlara, sömürgecilik karşıtlığının ana dilini korumakla başladığının bilincinde olanlara, halkın büyük bir çoğunluğunun rahatlıkla kabullenebildiği yozlaşmaya karşı durabilenlere selam olsun! Bu arada kaş yapayım derken göz çıkaran arkadaşları, dillerine çeki düzen vermeye davet ediyorum. Ne de olsa iyi niyet, haramı helal kılmıyor.