bildirgec.org

rialto

11 yıl önce üye olmuş, 2 yazı yazmış. 2 yorum yazmış.

Tümer Metin Fenerbahçe’de…

rialto | 31 May 2006 14:34

Daha az önce Beşiktaş taraftarlarının tribünlere çağırdığı Tümer’in görüntülerini izledim. Tüm Beşiktaş taraftarıyla Fenerbahçe’ye “Burası Beşiktaş” tezahüratı ile küfür ediyor.
Tümer transfer olamaz mı? Elbette olur. Fenerbahçe’ye transfer olamaz mı? Onu da yapar. Yaptı da. Yalnız ortada başka bir sorun var. “Türkiye’den askerlik problemim nedeniyle ayrılabilirim. Türkiye’de kalırsam da Beşiktaş dışında başka bir takımda oynamam” diyen Tümer Salı günü sabah tüm futbolseverleri şaşırtan bir imza ile Fenerbahçe’ye transfer oldu. Hayırlı, uğurlu olsun. Beşiktaş’ın kasıtlı olarak Tümer’i bıraktığını sanmıyorum. Dün yönetimin yaptığı açıklamadan bu gayet iyi şekilde anlaşılıyordu. “Beşiktaş kaptanı Fenerbahçe ile görüşüyorsa bizim o futbolcuya söyleyecek sözümüz kalmamıştır açıklaması” geldi yönetimden. Fenerbahçe’nin 100. yıla çok iddialı gireceği çok belli. Ama bu transfer anlayışı kendilerine nasıl dönecek bilemiyorum. Sadece transfer yaparak, alt yapıya önem vermeyerek bir takım kurmak o takımın ruhunu dışardan satın almaya neden olur. Futbolcu gelip geçicidir. Kulüp kalıcıdır. Evet, kulüp kalacaktır. Ama kimse yıllar sonra Tümer’den bahsetmeyecektir. Çünkü Tümer Beşiktaş’la anılacaktır (iyi ya da kötü). Kimse yanlış anlamasın Tümer’in futbolculuğunu ya da neden Fenerbahçe’ye transfer olduğu değil Fenerbahçe’nin kadro anlayışını eleştiriyorum.
Bir zamanlar Beşiktaş’ın muhteşem bir üçlüsü vardı. Metin-Ali ve Feyyaz. Geçtiğimiz aydı sanırım. TRT eskilerden bir Fenerbahçe maçını veriyor. Bir de baktım Feyyaz Fenerbahçe forması altında. Şaşırdım. Çünkü ben Feyyaz’ın Fenerbahçe’ye transfer olduğunu hatırlamıyordum. Tanju’nun da Fenerbahçe’ye transfer olduğunu hatırlayamıyorum. Tanju denilince Galatasaray’da kazandığı altın ayakkabı, Feyyaz denilince Beşiktaş’ta attığı goller geliyor. Görün bakın yıllar sonra Tümer denilince aklınıza Beşiktaş’tayken attığı serbest vuruşlar gelecek. Milli Takımda attığı gollerle hatırlanacak.
Bir söylenti de Trabzonsporlu Fatih Tekke’nin Fenerbahçe’ye transfer olacağı yönünde. İşin ilginç yanı Fenerbahçe ağır hasarlı bölgelere transfer yapmak yerine orta saha ya da hücuma yönelik transfer yapma peşinde. Fenerbahçe’nin 4’lü savunma bloğu inanılmaz derece hatalar yaparken neden o bölgeye transfer yapılmıyor anlayamıyorum. Mesela Ümit Özat. Sizce Ümit Özat sol bekte ne kadar başarılı? Ya da sağ bek Serkan Balcı? Savunmanın göbeği zaten evlere şenlik. Luciano desen adam kaçırıyor, Servet desen (son milli maçta gördünüz mü? ofsaydı bozmak için elinden geleni yaptı) sadece kafa toplarında etkili.
Aziz Yıldırım’ın ise tekrar Fenerbahçe başkanlığına döneceği konuşuluyor. Dönmeye dönsün de böyle bir gidiyorum bir kalıyorum demesi, taraftarları sokağa dökmesi çokta hoş olmuyor.
Aslına bakarsanız bu yazıyı yazmak için bilgisayarı açtığımda aklımda olan Dünya Kupası hakkında bir yazı yazmaktı. “Aman efendim Brezilya ne şahane futbol oynuyor, bu sene Hırvatlara dikkat edin; İngilizler sürpriz yapabilirdi ama Rooney’in sakatlığı onları zor durumda bırakacak gibi duruyor” tarzında bir yazı şekli vardı. Ama yazamadım. Tümer’in Fenerbahçe’ye gidişi yazıyı bile etkiledi.
İnsan bazen çekip gitmek istiyor. Geri(ye) de dönmek istemiyor. Ama arkada iyi hatıralar bırakmak gerekiyor.
Fatih Tekke Fenerbahçe’ye transfer olsa sanmıyorum ki Trabzonspor taraftarı çok büyük tepki göstersin. Çünkü Fatih Tekke Trabzonspor yönetimi izin verirse Fenerbahçe’ye transfer olabilirim diyor. Ne güzel de söylüyor. Şimdi düşünsenize Hakan Şükür’ün Fenerbahçe’ye transfer olduğunu… Ben düşünemiyorum sarı-lacivert forma altında O’nu. Ya da Tuncay’ın Galatasaray’a geldiğini… O’nu da düşünemiyorum.
Gitmek bir şey değil işte. Geriye kalan önemli.
Sözleri Mehmet Teoman’a ait, Vedat Sakman bestesi, Zuhal Olcay’ın seslendirdiği şarkıyı Tümer’e armağan ediyorum…
Bırak her şeyi

“…
bırak her şeyi
her şeyi bırak
şu sessiz ağaç
olabiliyor musun
şu yaprak
şu düşen yağmur
şu bulut
şu toz
olabiliyor musun
görebiliyor musun şu kenti
irili ufaklı pencerelerini
geniş caddelerini evlerini
görebiliyor musun
görebiliyor musun insanları
kapı eşiğindeki çocuğun gözlerini
şu sokak dilencisinin
çığlık çığlığa sessizliğini
duyabiliyor musun
bırak her şeyi
her şeyi bırak
şu denizde kabaran dalga
şu patlayan fırtına
ve şu yanardağın lavları olup
akabiliyor musun
bırak her şeyi
her şeyi bırak
sevebiliyor musun
…”

D’üzgün Türkçe

rialto | 24 April 2006 15:22

Üzgün Türkçe
Üzgün Türkçe

(“Yapıcamlı”-“Edicemli” yeni nesile öğütler…)

Esnetildikçe esneyen, ne tarafa çekersen o tarafa giden, kullanımı çok rahat olmasına rağmen kullanım kılavuzu bile yanlış kullanılan bir dil Türkçe…

Diğer dillerin olduğu gibi bizim dilimizin de bazı kuralları var. Bu kuralları hiçe sayıp nedense kelimeleri yutmaya, cümleleri devirmeye çalışıyoruz. (Devrik cümleye değil; devirdiği cümleleriyle kendini şair sananlara karşıyım). Mesela “gideceğim” yerine “gitcem” yazıyoruz. İster misiniz 50 yıl sonra torunlarımız Türkçeyi örneklerdeki gibi yazıyor olsun? Ben istemem.