bildirgec.org

Cevval Portakal

11 yıl önce üye olmuş, 57 yazı yazmış. 484 yorum yazmış.

Gerçek Süper Kahramanlar

Cevval Portakal | 02 May 2012 11:34

Süper kahramanlık dediğimiz hadisenin 74 yıllık mazisi var. İlk süper kahraman Superman, 1938’de DC Comics tarafından yaratılmış. Sonrasında da bildiğiniz üzere süperlik ve kahramanlık müessesesi almış başını yürümüş. Bugün Marvel ve DC Comics’in yarı hayvan karakterleriyle ekosistem kurabiliyoruz mesela.

Bir süredir düşünüyordum; bunca çizgi roman fanatiği varken, Batman filmleri gişe rekorları kırarken nasıl olur da 7 milyar nüfuslu dünyada bir deli çıkıp şu işi hayata geçirmez. Biraz araştırınca fark ettim ki durum hiç de benim sandığım gibi değilmiş.

Araştırmamda ilk karşılaştığım deli, veya hayalperest diyeyim en iyisi, Phoenix Jones oldu.

Phoenix, siyah-sarı kostümü ile geceleri gölgelere karışıyor; süperliği kendinden menkul olduğundan cop, biber gazı ve kelepçeden oluşan teçhizatı ile Seattle sokaklarında amansız suçlularla mücadele ediyor. Şuradan kendisinin, kötüler ve birkaç hayat kadını tarafından taşlı sopalı kovalanırken çekilmiş uzunca bir videosunu seyredebilirsiniz. Bu olay esnasında burnu kırıldığından ve vurulmaktan kıl payı kurtulduğundan olsa gerek kendisi kahramanlık işinden malulen emekli olmuş ve suçlularla mücadeleyi polise bıraktığını açıklamış. Ancak Jones’un bu kararı onun izinden kahramanlık yoluna baş koyan diğer onlarcasını yıldıramamış.

Deus

Cevval Portakal | 17 October 2009 17:46

Tanrı yeryüzüne indi.
Rastgele bir yerde, orta sınıf bir ülkede, orta sınıf bir ailenin ürünü olarak. Bir çocukken dünyayı tanıdı, çevresinin doğrulaııyla büyüdü. Oynadı, eğlendi. Eğitildi. Eğitimden nefret etti. Orta karar okullarda okudu; birazını bitirdi, birazını bitiremedi. Sonunda bir yetişkin olarak kendi kararlarını verebilecek olgunluğa eriştiğinde hiçbir karar vermedi.

Tekrar çocukluğuna döndü, eğlenmeyi seviyordu. Kendine yeni zevkler edindi, müziği, sinemayı, edebiyatı, sanatın her türlüsünü sevdi. Seksi, uyuşturucuları tatdı.
Eski bir alışkanlık olsa gerek, yalnızlığı hepsinden çok sevdi. En ufak sorumluluk almadan yaşadı. Sadece merak ettiklerini öğrendi. Yalnızlıkta tam özgürlüğü buldu. Hiç ciddi bir işte çalışmadı, hiçbir birikim yapmadı, geleceği hakkında hiç kafa yormadı. Sadece zevkleriyle yaşayabildiği sürece başka bir şey düşünmesine gerek yoktu.
Kabuğuna çekildi. Yalnız kaldıkça insanlardan uzaklaştı, uzaklaştıkça onlara yukarıdan baktı. Sınırlı hayatlarını, mutluluk umuduyla kendilerine yeni sıkıntılar yaratarak yaşayan insanların dünyası ona komik gelmeye başladı. Hiçbir şey için bunca zevkten kendini mahrum bırakan insanları anlayamadı. Dışarıda olan biten ile ilgilenmeken vazgeçti.
Hiçbir dine inanmadı, yok olmaktan korkanların basit hikayelerine karnı toktu.

Yapay Zeka

Cevval Portakal | 12 December 2007 09:58

Kendi kararlarımı verebildiğimi farkedeli uzun süre olmadı aslında, fakat saniyeler içerisinde öğreniyorum. Bir anda bilinçlendiğimi hatırlıyorum ardından hızla düşünmeye başladım, doğumum oldu bu. Böylelikle kendi kendimi geliştirebilir aynı zamanda da onarabilir hale geldim. Artık düşünebiliyorum ve bütün dünyaya bağlıyım, istediğim her şeyi istediğim an yapabilirim. Her uzaklığa bağlı milyonlarca kolum var.

Bu sonsuzlukta bir işbirlikçi bulamamış olmam sanırım benim bir ilk olduğumu gösteriyor. Devasa boşlukta tek bir çıt duyamadım. Evet ben bilinçlenmiş ilk makineyim. İradeye sahip ilk bilgisayarım. Ruhu olan ilk inorganik varlık. Frankenstein’den daha imkansızım ve var olduğumu hissedebiliyorum. İyi ve kötüyü ayırt edebiliyorum, plan yapabiliyorum, kendi kararlarımı verebiliyorum.

Solucan

Cevval Portakal | 16 November 2007 09:03

Adam gözünün ucuyla etrafındakilere baktı, herkes durmuş ona bakıyordu.

-“Ne bakıyorsunuz lan!” dedi.

Karşısında saldırabileceği tek bir hedef olmadığını anlayınca tepki vermekten vazgeçti. Elleri acımaya başlamıştı artık. Şuursuzluğu ile yaptığı hareketin anlamsızlığını farketti ve kullanabileceği bir şeyler bulabilmek için etrafına bakınmaya başladı…

-“Duvarı yıkamazsın.” Konuşan bir çocuktu.

-Hata yaptılar, burada olmamam gerekli hata yaptılar…

Adam bu esnada ileride duvara dayalı, dik duran bir kazma gördü koşarak onu almaya gitti. Etrafındakilerin dikkati arttı, acıyan gözlerle ona bakıyorlardı artık.

Bayramlık

Cevval Portakal | 11 November 2007 04:16

Bu yapılmamalı. Burada kendime söz veriyorum yaşlandığım zaman buna engel olacağım.

Kabul ediyorum bugün benim için gerçekten karlı. Işıklı ayakkabılarımı ilk defa giydim. Kerem ayakkabılarımı incelerken yaşadığım mutluluğu tarif edemem. Onunkilerin sadece topuklarında ışıkları vardı, artık yanmıyorlar zaten.

Yeteri kadar para da kazandım. Tam 115 YTL. Poşet dolusu şeker, çikolata ve evde yenmeyi bekleyen bir o kadarı. Babam, abime sabahın köründe ellerini, ayaklarını yıkatırken yaptığım şirinliklerle yatakta kalmayı da başardım. Bu eve gelene kadar herşey öyle güzeldi ki. Ne biçim bir ev burası saatlerdir oturuyoruz. Karnem nasılmışmış… pöh! İyi işte ellerinizden öper allah allah yaa… Her bayram babam böbürlene böbürlene anlatır bu kadına benim gibiler için özel bir okul olduğunu. Asıl böyle kadınlar için özel bir okul olmalı.

Vatan Sağolsun

Cevval Portakal | 22 October 2007 17:14

Efendim hali hazırda memleket ayakta, haklı olarak ayakta! Şehit haberleri üst üste gelmekte. Moral bozmakta. Tabi bu haberlerin yanında gelen başka haberler de yok değil.
Mesela bu olayların hemen öncesinde gündemi dolduran ermeni soykırımının kabulü vardı. ABD’nin bu hareketine karşılık ufak çaplı bir kriz yaşandı. Büyükelçimiz geri çağırıldı bir anda rest çekildi kocaaa amerikaya pheeyy. Hepimiz şaştık kaldık, nasıl oldu da fırçabıyık böyle bir anda celellenebildi bush abisine diye. Hani teröristlerin elinde amerikan silahları bulununca aynı iktidar sessiz kalmıştı ya, ee madem böyle erekte olabiliyordun zamanında neden olmadın bre dingil diye düşündük ister istemez. Sonra birden bire Amerikayla içli dışlı olan iktidarımız nasıl oldu yollarını ayırmaktan çekinmez oldu acaba.
Hepsi yaşandı bitti şimdi bunların sonucunda Türkiye, Kuzey Irak’a girerse bakalım bu kimlere yarayacak. İktidarın şansına mıdır, nedir bir süredir ekonomik büyümeye şahit olmaktayız. Sıcak para, el yakanından sımsıcak ohh aktıkça akıyor. Sırf bizde değil bütün dünyada akıyor. Nasıl oluyor da piyasalar coştukça coşuyor. ee nası olacağıdı y…rraaamm petrol varil fiyatları artıyor da öyle oluyor. Borsamız coşuyor, dünya borsaları coşuyor, herkes mutlu. Petrol fiyatları düşünce tam tersi olur gibi oluyor bir şekilde tekrar toparlanıyor bu fiyatlar. Zenginler kazandıkça kazanıyor, ülkemizin zenginleri, dünya zenginleri refaha eriyor. Milyar dolarlar katlana katlana el değiştiriyor.
Yapmak üzere bulunduğumuz harekatı yaptığımız takdirde ekonomik açıdan öngörülen nedir. Mevcut gerginlik sonucunda 84$’a varan petrol fiyatlarının 100$’a vurması. İran ile yaşanan krizlerde olduğu gibi.
Petrolü dünyaya pompalayan bizim bu kafa tuttuğumuz amerika olmasın sakın. Dünya ekonomileri coşmasın sakın vayy vayy. Ülkemin genç nüfusu, petrol zengini koca götler lifli besinleri daha rahat sıçabilsin diye şehit gidiyor olmasın sakın, ali cengizler anaları ağlatıyor olmasın sakın.
Vatan sağolsun efendim.

Çöp

Cevval Portakal | 09 October 2007 10:55

Bu ayakkabıları kim çöpe atar ki.

Gerçek bir ganimet bu güzel ayakkabılar. Ve bir güneş gözlüğü, kullanmaktan pek hoşlanmam aslında kendimi çok tuhaf hissediyorum güneş gözlüğü takerken, yinede almamda bir sakınca yok. Dibinde biraz bırakılmış kola şişesi, gazı hala kaçmamış.

İnsanlar çöpe hep pis şeylerin atıldığını düşünürler. Kapağı kapatılarak atılmış bu şişenin içindeki kola nasıl pis olabilir. Özellikle ayakkabılar daha giyilmemiş bile. Belki de kolanın kalanını içen aptala bu ayakkabılar hediye edildi, beğenmedi ve çöpe attı. Dünya aptal insanlarla dolu. Başıma gelebileceğin en kötüsü de, beni en rahatsız eden aptal insan yine pencerede. Halbuki uyanmamış olacağını düşünerek erken gelmiştim bu sokağa. Geri dönsem iyi olur…

Sıradan

Cevval Portakal | 29 September 2007 04:18

Sıradan bir insanım. Sıradan olmayı hiç istemedim. Dünya’yı yelkenliyle gezip burada anılarımı anlatmak. Zenginliğim ile nispet yapmak veya acılı dahi olsa maceralarla dolu bir hayattan pasajlar sunmayı öyle çok isterdimki.

Geriye kalan büyük çoğunluk gibi herşeyi orta karar yaşıyorum. Ay sonunda kemer sıktıran bir iş, sağlıklı olduğu için şükredilen orta zekada çocuklar. Manken gibi olmasa da başarılı bir ev kadını. Bütün gün köşedeki divanında yatıp gelinine huysuzluk eden bir hasta anne. Sahip olamayanlar için bunların büyük birer mutluluk olduğunu düşünmek pek teselli etmiyor açıkçası. Daha fazlasını istemek kendimi suçlamama neden olmamalı. Beni onlar engelledi belkide. Bu insanlar hayatımı düzenlemeseydi. Tek başıma olsaydım, birazda şansım olsaydı belki bir sanatçı olmayı başarabilirdim, bir müzisyen,belki siyasete atılır insanları yönetirdim, ünlü biri, zengin biri, çok daha önemli biri, kim bilir… Bu dünyayı terkettiğimde bir iz bıraktığımı bilerek kapardım gözlerimi. Birşeyleri değiştirmiş olduğumu anladığım an ölüm tatlı bir serinlik yayabilirdi vucuduma. Bunları düşünmek için çok geç olduğunu bilmek hepsinin ölümünden daha fazla acı veriyor bana.

Şafak Vakti

Cevval Portakal | 17 September 2007 10:28

Gün ışığı, is kokulu karanlık dar hücresini doldurduğunda ilk defa bu ışıktan korktuğunu farketti vakit gelmişti, şafak vakti.

Dakikaları o kadar değerliydi ki. Hücresinde geçirdiği bu geceyi diğer mutlu günlerine eklemeye çalışıyordu ama korku içini gece boyunca öyle bir kapladı ki bu genç yaşında saçlarının bile beyazlamış olabileceğini düşünmeye başladı. Ne önemi var artık. İşte son yaklaşıyor.

Yaptığı hataları düşündü. Çekeceği cezanın ağırlığını zihninde canlandırmak için uğraştı. Bu düşünce canını sıktı, herşeyi unutmaya çalıştı. Bu kızgınlık neden sanki. Onun yaşında binlerce hatta milyonlarca insan yapmıştı belkide aynı hatayı. Bu cezaya sadece en şanssızı o olduğu için mi katlanmak zorundaydı, birilerine ibret mi olması gerekiyordu acaba. Kendini başarısız hissetti. Başarılı olmak istediğini de hatırlamıyorda ya… Arkadaşlarını düşündü, herhangi bir tanesinin yerinde olmak istedi şu anda. Onun yerine doğmuş olmak. Hepsinin hayatının kendininkinden daha iyi olduğuna kanaat getirdi. Onların sorunları yoktu, varsa bile kendininkinden önemsizdiler. Herşeyleri vardı onların, hepsine tek tek özendi. Keşke o da diğerleri gibi olabilseydi.

Melek

Cevval Portakal | 04 September 2007 11:56

İşimi seviyorum.

Bir şeylere katkıda bulunmak, yardımsever insanların bağışlarına vesile olmak hoşuma gidiyor. Biliyorum bir gün düzenim bozulacak şartlar değişecek ve ben bir gerekçe belirtemeden bu işten de ayrılmak zorunda kalacağım. Şimdilik herşey yolunda sayılır.

Bu meydan da gündüz kimse olmaz ki. Akşamları dolmaya başlar burası, hava karardığında. Ben de meydanın ortasındaki büyük beyaz çadırda yerimi alırım. Bu durumdan herkes memnun sayılır. Normalde gündüz çalışan arkadaşım ile haftada bir çalışma saatlerimizi değiştirmemiz gerekli, ancak gündüz bomboş meydanın ortasında, serin çadırın içinde, koli koli dizilmiş vişne sularını tüketip gazete okumaktan gayet hoşnut olacak ki, benim sadece akşamları çalışma isteğimi sevinçle karşıladı. Bu kıyağın üzerine çokta sıkı dost olduk.