Abraham Harold Maslow
* Abraham Harold Maslow.
* 1908 yılında Rus göçmeni olan Yahudi bir ailenin 7. çocuğu olarak Brooklyn, New York’da dünyaya geldi.
* Eğitimsiz bir ailenin çocuğu olan Maslow, ailesinin ısrarı ile New York Şehir Kolejinde Hukuk eğitimine başladı.* Daha sonra bu eğitimi bırakarak Cornell Üniversitesi‘nde felsefe ve psikoloji okumaya başladı. Psikoloji hocası Edward Titchener’dan hoşlanmadığı için, bir sömestre sonra New York Şehir koleji’ne geri döndü. Bu dönemde henüz 20 yaşında iken Kuzeni Bertha ile evlendi.
* Ardından Winconsin Üniversitesine girerek psikoloji ve felsefe alanında yüksek lisans eğitimini tamamladı. Burada primatlar, dominans, davranış ve cinsiyet konularında araştırmalar yaptı.
* 1937 – 1951 yılları arasında Maslow, Brooklyn Kolejine döndü. Burada iki önemli mentörü ile tanıştı: Önemli Geştalt psikologlarından Max Wertheimer ve Amerikan antropolojisinin önemli temsilcilerinden olan aynı zamanda Franz Boas’ın talebesi Ruth Benedict. Benedict, bu dönemde kültürel antropolojinin alt dalı olan kültürel psikoloji üzerine çalışıyordu. Maslow bazı alan araştırmalarında Benedict’e eşlik etti.* Bunun dışında Erich Fromm, Karen Horney, Kurt Golstein ve Alfred Adler gibi önemli bilim adamları ile çalışma imkânı buldu.
Maslow’un psikoloji ve davranış bilimleri açısından önem kazanmasına neden olan teorisi ise ‘Maslow Teorisi’ olarak da anılan meşhur ‘İhtiyaçlar hiyerarşisi teorisi’dir. Buna göre bireyin davranışlarında iki ana çıkış noktası vardır: Birincisi, her davranış belli bir ihtiyacı karşılamaya yöneliktir. İkincisi ise bu ihtiyaçların bir hiyerarşisi vardır. Bu hiyerarşideki kademeler ise şöyledir:# Fizyolojik-Psikolojik gereksinimler: Temel içgüdüsel ihtiyaçlardır. Yemek, içmek, uyumak, solumak, seks gibi,
# Güvenlik gereksinimi: Can ve mal varlıklarının korunması ihtiyacı,
# Sevgi, sevecenlik gereksinimi: Sevme, sevilme, bir gruba mensup olma, yardımseverlik, şefkat gibi,
# Saygınlık gereksinimi: Sevmek, sevilmek dışında bireylerin kendilerine saygı duyulması ihtiyacı. Tanınma, sosyal statü sahibi olma, başarı elde etme, takdir edilme gibi.
# Kendini gerçekleştirme gereksinimi: Alt kategorilerdeki ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra kendini geliştirmek, zorlu hedefleri başarmak ve kapasiteyi artırmak gibi idealleri ve yetenekleri gerçekleştirme ihtiyaçları duyulur.
(Maslow’un ölümünden önce altıncı basamak olarak ‘Topluma Katkı gereksinimi’ni de eklediği söylenmektedir.)
İhtiyaçlar Hiyerarşisi
Teoriye göre bireylerin bu aşamaları gerçekleştirme oranları kişiden kişiye farklılık gösterir ve üst basamağa çıktıkça bunun gerçekleştirilme oranları azalma gösterir. Hatta bazı bireyler üst basamaklara hiç çıkamazlar.Aslında Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Teorisi’ni ‘tüketim’, ‘marka’, ‘popüler kültür’ gibi farklı konular bağlamında ele almak gibi niyetim vardı fakat üşengeçlik ve zamansızlık nedeniyle hep erteliyordum. Ancak okuduğum bu haber bu konuda bir türlü yazamama tembelliğimi dinamitleyen sebep oldu.
Sercan Sodruk
Bir dilim ekmeğe muhtaç öldü
Geçtiğimiz hafta İzmir Buca’da trafik kazası geçiren genç kız, organları ile 6 kişiye hayat verdi ancak geride toplum için hazin bir iz bıraktı.Buca Atatürk İlköğretim Okulu’nda öğrenci olan 14 yaşındaki Sercan Sodruk, geçen hafta okul çıkışı karşıdan karşıya geçerken yoldan hızla geçmekte olan bir minibüsün altında kaldı. Ağır yaralanan genç kız 6 gün ölüm kalım mücadele verdikten sonra hayatını yitirince, genç kızın organları ailesi tarafından bağışlandı. Ancak genç kızın geride hazin bir öykü bıraktığı anlaşıldı. İnşaat işçisi olan Baba Himmet Sodruk’un düzenli işi olmaması nedeniyle evlerine çoğu zaman yiyecek girmiyordu. Anne Durdu Sodruk olay günü öncesini şu şekilde anlattı: “Akşam evde kalan son unla bir ekmek yapmıştım. Kızım akşam yemeği olarak, üzerine margarin sürdüğü 1 dilim ekmek ve bir domates yemişti. Sabah bir dilim ekmeğimiz dahi kalmamıştı. Sabahçı olan kızımı, akşam geldiğinde yine ‘margarinli ekmek hazırlama sözü’ vererek, aç aç okula gönderdim. Kızım da yoldan karşıya geçerken, açlığın neden olduğu dalgınlıkla minibüsün altında kalmış olabilir.”Sercan’ın defterine yazdığı şu sözler ise her şeyi özetliyor: “Yanlışlıkla gelmişim bu dünyaya, yaşamaya mecburum.”
Boş sofraya oturduklarında ise babasına şöyle diyordu: “Bizim ne zaman ekmeğimiz, suyumuz, yemeğimiz ve salatamız bir arada olacak?”
Açıkçası bu haberi okuduğumda hissettiğim utanç ve payıma düşen 72 milyonda bir ağırlığın bana düşen hissesi dahi beni fena halde ezdi. Bu konudaki sorumluluğum ve sorumsuzluğum beni vicdanen bir hayli yaraladığı için de, ‘İhtiyaçlar hiyerarşisi Teorisi’ni bu bağlamda ele almak istedim.
Zaman zaman toplumdaki yardım duygularını ve çalışmalarını bazı insanlar ‘sadaka kültürü’ diyerek küçümsemektedirler ama bu önemli görevin aksatılması, bu gibi ‘toplumsal cinayetlerin’ de merhametsizce gerçekleştirilmesine neden oluyor. Evet, balık vermektense balık tutmayı öğretmek daha değerli bir hediyedir ancak bireyler bu öğrenimi ve kendilerini gerçekleştirme aşamalarının en alt tabakalarını dahi elde edememişlerse, bu insanların kendi balıklarını tutmasını öğrenmelerini beklemek, doğa belgesellerindeki vahşi yaşamı izlemek kadar vahşet dolu bir sahneye dönüşüyor. Özellikle toplumda henüz bu hiyerarşinin birinci basamağını dahi yeterli düzeyde gerçekleştiremeyen bireyler ve aileler varsa, o toplum her türlü hırsızlık, gasp, tecavüz ve kapkaç gibi adi suçları yaşamaya mahkum bir toplum olur.
Dolayısıyla, ‘sadaka kültürü’ diye aksatılan bu önemli toplumsal görevi yerine getirmemenin ne gibi ağır toplumsal vahşetlere ve farkında olmadığımız cinayetlere neden olduğunu, 14 yaşında, balık tutmayı ‘henüz’ öğrenmekte olan insanların gencecik hayatlarını nasıl söndürdüğümüzü bu vesile ile tekrar vurgulamak istedim. Üst basamakları gerçekleştirebilen her bireyin, alt basamakları gerçekleştiremeyenler üzerinde görevi vardır.
Aslında bunun felsefi, psikolojik ve sosyolojik açıklaması olduğu kadar, kültürümüzün kökeninde yatan dini alt yapısı da mevcut:Basamak 1: “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.”
Basamak 2: “Kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına da yapma.”
Basamak 3: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de gerçek manada iman etmiş olamazsınız.”
Basamak 4: “O kapıda (Erenler Dergâhında) Yunus, en aşağı mertebedeki önemsiz bir kuldur. Zaten ezelden ebede kadar sadece tek bir izzet, şeref vardır, o da Hakk’a Ermektir. Bu yolda kişilerin, rehberlerin isminden, namından çok erişilecek şerefli makam önemlidir.”
Basamak 5: “Kendisine aklını yerinde kullanma becerisi verilen kimse, kurtuluşa ermiştir.”
Ve son söz: İnsanların en hayırlısı, ahlakı en güzel olandır.
yorumlar
Bir SMS ile bağışta bulunabileceğimiz bazı kurumlar:* Kızılay:2868’e tüm operatörlerden boş bir mesaj atarak 5 YTL yardımda bulunabilirsiniz.* Mehmetçik Vakfı:TURKCELL faturalı hatlı mobil telefonlar üzerinden 2582’ye boş mesaj gönderilmesi halinde Mehmetçik Vakfına 10,00 YTL nakit bağış yapılmış olacaktır.* Deniz Feneri:Tüm operatörlerin faturalı hatlarından adınızı soyadınızı yazıp 5560’a göndererek 5 YTL bağışlayabilirsiniz.* Kimse Yok mu?:5777’ye SMS atarak sizde bu iyilik zincirine katılabilirsiniz.1 SMS ile yoksul bir ailenin sofrasına 1 kilo peynir ile misafir olabilirsiniz.4 SMS ile fakir bir öğrencinin ayağına ayakkabı giydirebilirsiniz.10 SMS ile bütün mutfak alışverişlerini yaparak bir anneyi güldürebilirsiniz.50 SMS ile bir evin kirası verilebilirsiniz.* Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı:Geleceğimiz için cep telefonunuzdan 3353’e “EGITIM” yazıp mesaj yollayarak bağış yapabilirsiniz.3353’e Faturalı hattınızdan HEDIYE (boşluk) ARKADASINIZIN CEP TELEFONU (boşluk) ADINIZI yazıp göndererek, hem çocuklara hem arkadaşınıza en anlamlı hediyeyi verebilirsiniz.Eğitim Gönüllüleri’ne ait 3353 hattından yapılacak bağış miktarı 10 YTL olup, Avea, Telsim ve Turkcell faturalı hat aboneleri yararlanabilir.
hafifte uzun zamandır okuduğum en manidar yazı. umarım son paragrafından ötürü yine bir akp, islamcı karambolu oluşmaz. zira bir olaya hem toplumsal ahlak, hem insan doğası, hem din açısından bu kadar objektif bir şekilde ışık tutulması çok doyurucu. yazı güzel mantık güzel ancak maalesef belki de uygulama kolay olmadığından kelime biraz abartılıysa affedile ama ütopik. anlatılanları başarabileceğimiz bir sabaha uyanmak umuduyla.
“sahip oldugunuz tek sey cekic ise herseyi civi olarak görursunuz”maslow
Bu sözü de çok harika Manson. Sağol eklediğin için..Diğer dediğin; olayı belli bir noktadan ve takıntı ile algılama olup olmaması durumu için de diyeceğim birşey yok. Bu, toplumsal, kültürel bir olaysa, bunun çeşitli yönleri de var demektir. Ben de çeşitli açılardan (sayfa elverdiği ölçüde) ele almaya çalıştım. Herkes olayı kendi tutumuna göre değerlendirsin artık. İnanıyorsa, inancı açısından baksın; inanmıyor, ama bilimsel bakıyorsa sosyal-psikolojik yönü ile bakar; ama ne inancım var ne de bilimsel bakarım diyen varsa o da artık kelimelere takılıp vurgulamak istediğim olaydan uzaklaşır. Onlar için yapabileecğim birşey yok.
yazı çok güzel olmuş, tebrik ediyorum. yalnız canımı acıttın, daha önceki mimi verende acıtmıştı lakin bu yazı çok pis koydu. allahtan olay burda geçmedide kalpten gitmedim.bide sabit banka hesaplarını verseydin iyi olurdu, kızılayınkine baktım, bulamadım. hesap 20 doları geçmişti, verelim birisine gitsin.
nefis bir konu, yaklaşım ve anlatım, çok güzel birleştirmişsin anthro. kendimce tebrik ediyorum, çok beğendim.. umarım ulaşmakta olduğun yere herkes en azından ulaşmak için çaba sarfeder. tekrar tebrikler..
ellerine sağlık..bir alt basamağı bir nebze doyuramayan kimseler, bir sonraki basamağa asla geçemezler.
@anthro yazını okuyunca nihat genç‘in bir yazısını hatırladım, “bu topluma neler oluyor” diye başlayan bir yazıydı ve “açlıktan kimse ölmez” sözüne sahip türkiye’nin artık geçmişte kaldığını, bu ülkede açlıktan ölenlerin haberlerini duymaya başladığımızı anlatan öfke dolu bir yazıydı.
Gaykedi, bugün i.ne yaptıktan sonra bu kez de Nihat Genç mi yaptın beni? Ben sana napıyorum bu aralar, neden bana böyle agresifsin? Ne gıcığın var, açık ol! :)Şaka bir yana samimi olmak gerekirse yazımı benzetmen konusunda pek hoşnut olacağım bir insan değildir Nihat abim ama itiraf ediyorum olaya bilimsel olmanın ötesinde duygusal da yaklaşmışım ama bundan rahatsız da değilim. Bazen duygusal olmak da gerekiyor.Oğuzkağan, Puella, Absence, hoş sözleriniz için çok sağolun. Sadece başta kendim için olmak üzere, bu akşam yemeği için birinin yiyeceği öğüne katkımız olabilir mi diye yazayım istedim.
geçen aylarda dünya basınına düşen “açlıktan ölen japon” haberini duymuş muydunuz arkadaşlar?
Açlıktan Ölen Japon
5.kademeye gelen biri artık kendi ihtiyaçları için başkalarını yemeye başlamıştır.
anthro,çok dokundu bana bu yazdıkların, tespitlerin…en nihai anda neler olacak? dünya nereye gidiyor?gibi şeyleri düşenmeme sevk ettiğin için teşekkürler:((manson, ben de umarım ki, son paragraftaki tespitler kimse tarafından polemik konusu edilmez. Zirâ gayet yapıcı, huzur verici emirler, insanlığın devamını sağlamaya yönelik mucizeler bence…
ooo mak, amma abarttın ha!!
neden? hangi konuda?(bu arada yapılan tüm yorumlar koyu çıkıyor:(( )
huu! komşu, birşey sorduk!
çok güzel bir yazı… diğer yazılar da gecikmez umarım… Teşekkürler.
burada çok can yakıcı bir olay var. bu kızın annesi sabah evde ekmek yoktu kızı aç yolladım okula diyor. aç çocuğunun cesedi geliyor eve. o pişmanlık hissini düşünemiyorum. allah kimseyi yoklukla terbiye etmesin. neden yok sorusunun yanıtı çok çok fazla olabilir. eleştirilecek, kızılacak bir sürü insan da olabilir ortada. ama sonuçta elde kalan şey o annenin babanın yüreğinde yanan ateştir.
Allah kimseyi yoklukla /açlıkla terbiye etmesin, en sık ettiğim duadır…
bence etsinkoç ve siyolarını 1 hafta aç bıraksın mesela ve öyle aç aç girsinler çalışanlara ücret artış toplantısına,milletvekillerine bakanları aç bıraksın mesela 1 ay öyle girsin onlar asgari ücret tartışmalarına,patronlar, servet sahipleri, siyasetçiler 3 gün aç bırakılsın mesela, safdece 1 dilim margarinli ekmek verilsin klendilerine beki o zaman terbiye edilirler,arada bir bu taktiği uygulayıp unutturmasın tanrı…
ayrıyetten, altlarından arabaları, odalarından sekreterleri, götlerinden donları da alınsın, işe halk otobüsüyle 2 saatte gitsinler, evlerinde odun kömür yaksınlar, gökçekin daattığı yardım paketleriyle hayatı idame etsinler, çöpten alsınlar, pazardan toplasınlar
evlerine icra gelsin, memurlar eşyaları kaldırsın, işten atılsınlar, tazminat almasınlar, ameliyat parasını ödeyemeyip hastanede rehin kalsınlar, bakkal borçları kabarsın, sonra onlara melih amcaları gıda yardımı yapsın
sofra şarabı içsinler, sakal tıraşı olamasınlar, kirli kıyafetler ile dolaşsınlar, dışarda insanlar onlara kötü bakıp ay ne pis adam desinler
dırnaklarının içlerini kirler kaplasın, kulak kirleri aksın, sümüklerini ceket kollarına silsinler,
sefalet ve açlığın kol gezdiği bu eve yaptığım ziyaret sonrası günlerce içim acıdı…bu evde yaşamayı başarabilirler mi acaba !!!!
onların içi acımaz kelebek
Onlar diye birşey yok adamım. “Biz” varız. “Ben” varım. Banane elin Koç’undan danasından.
hangi birine anthro..elimiz nereye kadar uzanabilir ki…
en azından cep telefonuna kebelekcim.
onu yapsınlar, ama bunu da düşünsünler lütfen..kop hadi öncü sen ol..
Zaten verdiğim yorum linki de bu gibi derneklerin telefonla (sms) bağış hattı. Herhangi birine bir mesac at, 5 yada 10 ytl ile birilerinin karnı doysun.
“gönüllü ol ” linki benim verdiğimde anthrocum.
fakir fukaraya gene bizim gibi fakir fukara yardım eder, yemeğini paylaşır, nafakasını paylaşırsermaye sahibi de geviş getirmeye devam eder
maslow un pramiti diye dersim vardı 🙂 evet insan ihtiyaçları için piramitin içini doldurmaya çalışabilir,ama ben insanlar üzgünken geceleri rahat uyuyamıyorum.yani aslında önemli olan o nadir yaşanan mutlulukları paylaşabilmek, çünkü hüzünler sizi hep bulacaktır 🙁
cuk oturdu bu yazı, ben giymediğim kıyafetlerimi verdim bi kuruma… eline sağlık!
heyoo iyilik yapalım, iyilik bulalım. üstüne birde sevelim sevişelim daha ne olsun tarzındaki yazınızı hiç tutmadım, anthro beyfendiciğim. hele üstüne yardım yapabileceğimiz dernekleri ve sms numaralarını yazmak ayrıca bir ironi olmuş.maslow’un hayatını anlatıp bu kadar kısır bırakmak, türkiye’deki durumu sadece sefalete indirgemek ise nasıl bir mantıktır, hâlâ çözemedim. aslında ekmek bulamıyorsan pasta ye sözünün geçerli olduğu yurdum insanının, üşenmeden piramidin en altında yazan kendini gerçekleştirme şıkkını açsaydın pek bi güzel olurdu. mesela ne demektir kendini gerçekleştirme? yurdum insanı neden bunu sınıfsal algılar? neden bu sorgulama sadece sınıfsal olarak döner. tek başına bu piramid yeterli midir? daha ben de soru çok da, seni yormayayım. parası olmayan, karnı doymayan insanın mesela hırsızlık yapması meşru mudur? karnı doyuyor ama ya daha çok yemek istiyorsa, o zaman neden suçlu oluyor. hep bir açlık ve doyurulma sorunu karşımıza çıkıyor. en önce neden en iyi cep tlf. sahip olmak istiyoruz, mesela?insan maslow denildi mi biraz daha açılım bekliyor. yoksa hepimiz vicdanı rahatlatmak için gönderiyoruz bir sms. sonra mahallemizdeki yaşlı komşunun açlıktan ölmesini izliyoruz. eee nasılsa ben geçen ay yolladım sms’yi. vicdanım rahat, sırtım pek. hele hakkında bir sürü spekülatif laf dolaşan deniz fenerinin linkini vermen de ……yazacak kelime bulamadım.daha çemkireceğim de, çok sevimlisin anthro. hadi ordan kurtardın.
Nevdalist. İnan abartmıyorum, yazı yayına girdikten sonra senin bu yazıya yapacağın yorumun temel içeriğinin bu olacağını tahmin etmiştim. Şimdi Nevdalist kesin bu yazıyla alakalı “Naber Nihat Genç” şeklinde takılacaktır dedim. Ama dedim yazıda da, aslında benim bu konuyu ele alışım esasında farklı tarzda olacaktı. Klasik sol tavırla mazlum edebiyatı yapmak babından ele almak gibi bir düşüncem yoktu. Aksine popüler kültürden yola çıkarak senin de belirttiğin gibi 5. basamağa angaje olmakla alakalı ve farklı toplumlarla karşılaştırmalı kültür örnekleri verecek bir yazı yazmayı arzu ediyordum. Ama bu haber üzerine yazıyı bu şekilde ele aldım. (Fakat şuna eminim ki; Nevdalist o yaklaşıma da eleştiri getirecekti. Bunu negatif anlamda demiyorum. Ben de her şeye eleştirel açıdan yaklaşıyorum ve fikrimin açıklarının, noksanlarının söylenmesinden de rahatsız değilim. Senin değişik yazılardaki her yorumunda muhakkak eleştirel bir yön bulmandan da hoşlanıyorum ve benim farkedemediğim ne yönü farketmiş diye yorumlarını merakla okuyorum derhal. Fakat bu kez beni sükut-u hayale uğratıp düşük performans gösterdin ve tahmin ettiğim noktadan yaklaştın. Bir daha ki sefere daha orjinal bir performans bekliyorum senden (: )Ayrıyeten yazıyı çok kırpmak zorunda kaldım ve temel konuyu değiştirdim. Amacım Antropoloji ve kültürel psikoloji konusundan hareket etmekti. Burdan hareketle kitle psikolojisi açısından ihtiyaçlar hiyerarşisini ele alayım istedim ama çok uzun yazılar pek okunası olmuyor diye mümkün olduğunca kısa tuttum. Ama bu konularla alakalı ek yazılar yazılabilir.Sonuçta o gün Nihat Genç’liğim tuttu ve bundan da rahatsız değilim. Fazla üzerime gelirsen yoksul edebiyatını çok feci abartıp uzatabilirim. Beni kızdırmamanı salık veririm. Ama gerçekten de, gerek bu sınıflandırmadaki 5. basamakla 1. basamak arasında, gerekse diğer sosyal-ekonomik sınıflandırmaların en alt ve en üst basamakları arasında çok önemli bir bağ var. Bu dengesizliğin ve kopukluğun büyümesi o toplum için büyük sorun oluyor. En alt sınıfın problemleri halledilmeden de üst sınıflar daha da yükselme gerçekleştiremiyor. Sonuçta ait olduğun toplumun totali sana da etki ediyor.Haliyle ben ‘toplum’dan hareketle yaklaşmayı yeğledim. Şayet senin vurguladığın şekilde ‘birey’den hareketle yazacak olsaydım, konuyu elbetteki farklı ele alırdım.Bilmem bu söylediklerim şimdilik yeterli mi Nevdalist’cim. Beni dürtükleyip konuşturttuğun için sağol.
Bu çocuk beni deli edecek, nasıl beceriyor nabza göre şerbet vermeyi..:))
:)) İnsanlar kavga patırtıyı iyice içselleştirmiş yahu.Benim en büyük keyfimdir tartışmak PBK. Bu en büyük keyfimi kavga şeklinde yapacak olsam ben de ne ruh sağlığı kalır, ne akıl sağlığı. Ne kendimi ne de karşımdakini incitmeden, tadınca bişiler yazıp paylaşmaya çalışıyorum. Hele ki muhatap tartışmaya mizah katıyorsa ne âlâ. Kötü mü ediyorum bea?
”Kötü mü ediyorum be?”Yok be canım be, sadece karşındakini kırmadan istediğini söyleyebilme gücünü seviyorum..Madem bu konuya girdim..Rahmetli bir hocam çok bahsederdi Maslow basamaklarından, bir de derdi ki, bu basamakları çıkarken, bir bireyin en üst basamağa çıkması yetmez, her bir hareketinizle, ses tonunuzla, düşünceli ve duyarlı olmanızla yansıtacaksınız kendinizi çevrenize.. o geldi aklıma ..Toprağı bol olsun..Duyarlı olmana sevindim..
Hmmm. Bak işte rahmetli de benim dediğimi diyormuş. Toprağı bol olsun. Belki şimdi ikna olur Nevdalist, koskoca prof. da dedikten sonra.Ben her zaman ‘birey’e önem veririm, işe kendimdeki problemleri hallederek başlarım ama etrafımızdaki insanların durumu da bizim için belirleyici olur.Rahmetli olmamakta direnen bir başka çok möhim prof. Lévi Strauss da der ki: “Biz kendi bilincimizden önce, ait olduğumuz kültürün, toplumun sonucu olan yaratıklarız.” Yani bilincimizi de büyük ölçüde sosyal aidiyetlerimiz belirliyor. (Allah ömür verirse kasım ayında 100 yaşını devirip dalya yapacak muhterem hoca. Onunla alakalı bir yazı yazmayı da düşünüyorum ama onu anlatacak bir yazı yazacak kadar delikanlılığa ve güce ulaşmam lazım önce. Sonra nevdalist’e yeni açıklar bırakmamam lazım.)
son günlerde hep bir vur kaç taktiği izliyorum. kısaca cevap vermiyorum. ancak sendeki egoyu görünce birkaç cümle eklemek boynumuzun borcu oldu.iyi güzel cevap vermişsin, sevimliliğinde devam ediyor; ancak sorulara ya da konuya dair değişen bir durum yok. üstelik ben bireyden bahsetmedim, toplumsaldan bahsettim. nerden bireye çektin yahu? hırsızlığın, toplumsal şiddetin bu derece artması; açsa hırsızlık yapması kabul müdür sorularım bireyle değil; toplumla alakalı. toplumu da bireyler oluşturur zaten diyerek ikinci bir ukalalık yapmayacağım- hadi yaptım.sen eleştiri gelince geri adım atıp, telaş oluyorsun. sana dair benim gözlemim de bu.eee, cevapları görelim ki konuyu tartışalım değil mi?Dip Not: ego savaşına çevirme. can yakarım, kan çıkarırım. o derece pis egom vardır 🙂
Ben geri atmadım, sadece nezaket ettim. Alttan alta çok sevimsiz ve kabayımdır ama bunu açıktan etmiyorum. Onu egom benim yerime yapıyo. :)Ben şunu vurguladım Nevdalist, şayet bir toplumda en temel ihtiyaçlarını karşılayamayan insanlar var ise, bu insanların hırsızlık yada kapkaç yapması doğru olmasa bile olasıdır. (Sadece bu teorideki toplumsal kategorizasyon bağlamında söylemiyorum. Her türlü sosyo-ekonomik sınıflandırmalar içinde geçerli bu.) Tabi hırsızlık yada diğer suçlar alt tabakaya özgü değildir. En çok, varlığını idame ettirmek zorunda kalan alt tabaka kadar, güce tapınan üst tabakada da görülür. Uçurum arttıkça da bu iki uç kesim toplumun dengesini bozar. Haliyle alt tabakadaki kapkaççının da, üst tabakadaki hortumcunun da problemleri benim problemimdir.Mesela sen şu an benim zihinsel yaratıcılığımı geliştirmem için fikir paylaşımında bulunmuyor musun? Sana ne benden. Neden fikirlerini burda paylaşma gereği duyuyorsun?Elbette fikir, ideal ve yaratıcılık konusundaki edinimlerini başkaları ile paylaşım yapmak için.Benim vurguladığım da en hayati paylaşım. Fikirsiz, edebiyatsız, sanatsız yaşayabilirim ama ekmeksiz yaşayamam. Bir de hürriyetsiz.Dip not: Egosu büyük bir insan değilim. Haliyle ne canın ne de kanın çıkmıycak. Korkma! 🙂
sosyo-kulturel bi degerlendirme yapayim gecenin koru.(kisa ve oz ossun ltf uzatmayin).–acsa kirkizlik yapmasi ne derece dogru beyfendi??–derecesi merecesi yok hemserim, acsa yapabilir,yaparda.
hocam güzel yazı… teşekkür ediyorum…
Biolojide Çevre kuramcısı Alman Uexkull her bir canlının besin, ortam, düşman ve eş olmak üzere dört fonksiyon çemberi ile kuşatıldığını ve güvenliğin ise bu dört işlevden önce geldiğini söyler.. aş, eş, iş ve ev işe yeteri kadar başa çıkamadığımızda doğrudur. Siyasi açıdan olarak bedenin gereksinimi olan eşitlik ve ekmek ile ruhun gereksinimi olan özgürlük ve kardeşliğin halkı temsil eden marksist ve seçkinlerin sözcüsü masonlar tarafından dava edilmesiyle bu iki tarafımızın küresel dengeye kavuştuğu bir başka gerçek. Elbette İslamin yüksek amaç ve ideallerini gerçekleştirilmesi insanlığında bunlardan başka araçları yok.Fakat ekmek ve güvenlik ile dil ve din özgürlüğün BARIŞ denilen ancak savaşla kurulan bir ORTAM da gerçekleşebildiği bir başka gerçek. Ve daha da önemlisi insanın naksından doğan gereksiminden / ihtiyacından başka kasrında çıkan bir diğer ARAYIŞI da unutulmamalı.. hasılı insan kompleksi, bir kuramın anlam çerçevesine kadar derin bir yumak.. örneğin kendimi, eğer böbürlenmek saymazsanız, vereyim.. yıllardır insanbilim ve yöntembilim için çalışıyorum.. bunlar karnımı doyurmuyor.. dört beş kişiden başak bir hedef kitlede aramıyorum.. öldükten sonra gelen ünle avunacak kadar da salak değilim.. yaptıklarıma karşılık baki ve uhrevi bir karşılık bulacağıma dair “umudum” var.. fakat biliyorsunuz bilimde bu beklenti “nesnel” bir gereksinim değil.. bitmeyen özlem, tükenmeyen beklenti, doymaz arayış ve benzerleri gibi İSTEKLER, karnı dolunca ve torbası boşalınca rahat eden GEREKSİNİM’lerden farklı..Kurama bu noktadan eleştiri getiriyorum: Kuram, “gereksinim”i geniş anlamda kullanıyor ve iç sferlere ve ahirete yönelik açılımları göz ardı ediyor. Evet bazılarının gözü olmaz ve ışığıda bilmet ve ihtiyacıda olmaz. Fakat insan körlerden ibaret değildir. Neyse.. çoğu yahudi gibi bununda gözünü dünya ve para ve hacat bürümüş.. ne diim.. toprak doldursun…Sağlıcakla kalın.OsmanziyaSöz dizim ve anlam bilim yanlışlarım için DÜZ yazıdan özür delirim.
ben de
kendimi bir anlamda sınıfda zannettım.böyle öğretmenlere ve öğrencilere can kurban….
Sercan gibi çocuklara ulaşmak ve eğitim hayatlarına yardımcı olabilmek için adresine bir göz atın..
http://www.kardesinisec.com
@sweetbitter, hatırlatmanız ile şu yazıyı da buraya eklemiş olalım.
Sercan’ın defterine yazdığı şu sözler ise her şeyi özetliyor: “Yanlışlıkla gelmişim bu dünyaya, yaşamaya mecburum.”Boş sofraya oturduklarında ise babasına şöyle diyordu: “Bizim ne zaman ekmeğimiz, suyumuz, yemeğimiz ve salatamız bir arada olacak?”Anthro, konuyu çok güzel işlemişsin ve şu eklediğim sözlerin ezintisi ile yüreğim daraldı.paylaşımın için teşekkür ederim.
parası olmadığından, canı çektiği için baklava hırsızlığı yapıp yıllarca hapiste yatan bir olay hatırlıyorum hafızamın en ezik yerinden…dükkan sahibinin bu tutumunu anlayamadım, yıllar geçti üzerinden anlayabilme ihtimalim kalmadı:(
Gunlerdir bu emek verilen yaziyi ilkler arasinda gormeye alismistim..Simde bosuna tutulan yazilar arasinda gozukmuyor bile..Ne kotu..
çok kardeşli olmak büyürken bir çok sıkıntıyı beraberinde getiriyor ama çocuklar büyüyünce kardeşinin çokluğu ile hem gurur duyuyor hem de “arka” yani güç oluyor.Sercan Borduk için derin üzüntü duydum lakin başka canlara şifa olması hasebi ile, o canlardan alacağı dualar da aklıma geldi.olayın boyutu farklı gözü çıkasıca “fakirlik” bu kızımız başka sebeple ölseydi yine çok üzerdi ama fakirlikten, akşam karnını doyuramayıp, sabah kahvaltı yapmayışı …ben böyle dünyanın … diye isyan edesim geldi.
bu dengesiz maslow sayesinde bir çok dersi son damlama kadar terleyerek geçtim …
çok güzel ve detaylı bir çalışma olmuş, konuyu boyutlandırarak işlemekle de zihinlere kazınacak hale getirmişsiniz, tebrikler.
Bu yazıya son eklenen tebrik yorumlarını ne zamandır okumamıştım. Sanırım tebriklere teşekkür etmeyerek istemeden ayıp etmişim.@Korsan71; nazik yorumun için teşekkür ederim.@Pi’BeK, reca ederim. Senin yeni keyifli hikayelerini okuyabilelim de, bu yazı da eskilere karışsın, önemli değil. Teşekkür ediyorum canım.@Graftoncun; katılıyorum, @Consert; ben teşekkür ederim.@Sweetbitter; link için sağol. @PilliPati, senin de @Nevdalist‘in yazdığı ve gözümden kaçan yazısına atfın için teşekkür ederim. Bu yazıya “sevelim, sevilelim.. laylaylom yazısı” demişti haklı olarak. Aynı yazının tıpkısından Nevdalistin klavyesinden dökülmüşünü görmek içimi ferahlattı.@CPGulen, mutluluklar diliyorum..@Merhaba19; merhaba, ben teşekkür ediyorum.@İllerinHanı; yorumun neye binaendir tam çözemedim ama sanırım yukarıdaki bir yorumla ilgili diyalog kurgusu diye tahmin ettim. Selametle kal..Ve de bir hayli tutan olmuş yazıyı. Tutan arkadaşlara da teşekkür ediyorum. Tuttuğunuz altın olmasın ama keyif versin. (kinaye yapmadım)
Merhaba,Bazı arkadaşlar düzelttiğim delirim’imi yinelemişler…yazımda birkaç maddi yanında birçok manevi vurgu varkenbunu eleştirmek yada katılmak suretiyle yenilemek varkengereksiz ve lüzumsuz tekrarı yapmışlar.Bu vesile ile bir başka maddi yanlışımı düzelteyim:”Evet bazılarının gözü olmaz ve ışığıda bilmet ve ihtiyacıda olmaz.”demişim, “ışığıda bilmet” tümceciği “ışığıda bilmez”olacak.İkincisi ANTHRO’dan tebriklere yanıtla birlikteeleştirilerime kanıtlarını bekliyorum.İnsan kıskanır hasedinden başkasının kemalini görmemezlikten gelir…insan koparır hırsından başkasının hakkını görmez..hevası ihtiyaçlarını aşar gereksiz bir sürü mal toplar..kibri öylesine gerçeği örter ki kendinden başkasını görmez.Bütün bunları ne ile açıklarız ?Sadece GEREKSİNİM ile mi ?Hayır insan gereksinim skalasından ibaret değil.İnsanın gereksinimden başka bir de ARAYIŞI var kibu bütün olanakların ve anlamların üstünde bir BENtaşıması ve bunu koşulsuz ve kuralsız olarakkendini saltlaştırması ve tanrılaştırmasıdır.Bu yüzden bazıları niçe gibi zırvalar, oysa bir hiçtir.Çünkü içine inme cesareti ve niçine girme cesaseti olmayanbir yetersizlik ve eksiklik taşır.Şehvetin acıkmasını denetleyemez ve şefkatin acımasını kontrol edemez.Bunların gerekçesi, gereksinim gerçeği değildir.Bütün bunların nedeni;yakarı ve yalvarısı unutmasıdır.Yol verenini ve yön gösterenini yitirmesidir.Övgüsü ve ödgüsü ile ödevini ve ödencesiniboşu boşuna harcamasıdır.Yazık…OSMANZİYASentaks / sözdizimsel / BEYANÎ eksikliklerim VEsemantik / anlambilimsel / MAANÎ yetersizliklerimiçin düz yazıdan özür dilerim.NOT:YAHOO GROUPShttp://groups.yahoo.com/group/BAKARA/http://groups.yahoo.com/group/oku-ikra/http://groups.yahoo.com/group/yontem-bilim/http://groups.yahoo.com/group/insanbilim/http://groups.yahoo.com/group/sermest/WEBwww.yontembilim.comwww.insan-bilim.comBLOGhttp://yontembilim.blogspot.com/http://insanbilim.blogspot.com/
hayırlı Ramazanlar dilerim.dünyanın dört bir yanında açlıkla ve şiddetle karşı karşıya kalan insanları daha çok düşünüp, onlar için daha çok çabalayacağınız bir ay geçirmenizi dilerim. başkalarına maddi yardımı yapacak gücünüz yoksa eğer en azından kendi inancınıza göre onlar için dua edin…
Merhaba,Bu ileti için teşekkür ederim, insanın manevi arayışının dahi bulunduğunu ifade etmek, maddi gereksinimin önemini unutmak ya da göz ardı etmek anlamına gelmez. Ancak insanın öyle bir durumu oluyor ki ekmeği varken her şeyin hürriyetten ibaret olduğunu söyleyebiliyor ya da ekmeğini bulamadığında özgürlüğün bir yalan olduğu sanısına kapılabiliyor. Böylece insanın çok yönlü ve yanlılığı gözden kaçırılıyor.Ramazan-ı Şeriften maksat insanı aç bırakmak değil aç insanların halini toklara hatırlatmaktır. Bu maddi sıkıntıda manevi zenginlik çıkarmak ve aynı zamanda normal insanın bedenine açlık şifası ve perhiz uygulaması yapmaktır.Bu rahmet belirtisi ve bu hikmetten gösterisinden Yüce Yaradanın hakikatini ve dinin hakkaniyetini ve İslamın yüceliğini “görmeğe” sadece birkaç adım kalmıştır sanırım.O adımlardan biri insanın kar yağdığını görmeden kışa hazırlanmasını sağlayan “akıl” gözünün görmesi yanında geleceğin kışı ve ölümün soğukluğu ve yokluğun karanlığını “duymak”tır.İşte bunun içinde kalb kulağının “duyu”sunu kullanmak gerekiyor. Yoksa çıkara bağlı aklın gözü bunu görmez hele hazıra meftun baştaki göz hiç görmez.Bilmem anlatabildim mi ?Anlamanın anlatmadan daha kolay olduğuna güveniyorum.Bu vesile ile özgürlüğümüzün ekmeği açlara doyurmada kullanılmasını ve gücümüzün emeksiz yememesini öneririm.Bu maddi gereksinimiyle yazılan aşan manevi ve tanrısal arayıştır.Sağlıcakla kalın.
🙁 —
Maslow, bu günleri görse teorileri en az 12 adt olurdu belki daha fazla..yada neyse……..
Bilgi için teşekkürlerafrican mangoafrika mangosuafrika mangoafrikan mangoafrika mangosu hapı
teşekkürlerelektronik sigaraelektronik sigara fiyatelektronik sigara ego-t
Bilgi için teşekkürlermatbaakatalogkatalog tasarımkartvizitpromosyon ürünleri
Bilgi için teşekkürlererkek çantaspor çantaspor çantalarıçanta markalarıbayan çanta modelleri