Bir yanda, televizyonlarda hemen hemen her gün para dağıtan yarışmalar, bir yanda yıllarca emek verip üç kuruşa emekli olan insanlar. Birbirinden ne kadar uzak gibi görünse de, göründüğü gibi değildir her şey. Tek bir yarışmada binlerce yeni paraya bir anda sahip olma kolaylığı!!! getiren sistem, yıllar boyunca emeğini çalıştığı işe vakfeden insanlara o kadar anlayışlı davranmaz. Bir parmak bal çalınan ağızlar, bu yarışmalar ve daha pek çok enstrüman, zaten yoksulluğun pençesine bırakılmış topluma bir ur gibi yerleşir, hazırcılık denen kötülüğün yeşermesi için var gücüyle katkısını yapar. İnsan güdüsünün kolaya zayıflığını besleyen bu ruh durumu bir yana, çalışanın haklarından yapılan kısıtlamalar, hak arama çabalarına getirilen baskılar, kayırmacı iş bulma sistemi gibi gerçeklerde yeni sistemi pek güzel beslerler. Artık iş, sms ile dahil olunan yarışmalara, şark kurnazlıklarına kafa yormaya, çalışmak, yemek, uyku arasında kalan o azıcık vakti televizyon önlerinde ufacık umutlarla heba etmeye kalmıştır. Sonuç; umudu umutsuzluğa mağlup, mutsuz, oku(ya)mayan, eleştir(e)meyen, kendine vakit ayırmak ihtiyacı bile duymayan topluluklardır. Elbette yarışmak güzeldir, ama emek ve emek vermeyi özendirmek daha güzeldir. Bunu anlayabilmek, anlatabilmek ise yalnız bizim değil, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği olacaktır. Ulu önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün çokça değindiği gibi, bağımsızlık her şeydir, ama onu elde etmenin bedeli atalet’ten ve hazırcılıktan çok uzak ve uyanık olmaktır.