Kendisi de çok iyi bir yazılımcı olan bir arkadaşımdan bugün geldi bu yazı. Kaynağını bilmiyorum yanlız.
Çoğunlukla doğru yerlere dokunmuş yazan -artık kimse-. Bana da çok fena dokundu tabi.
Parlak CV’ler, yüksek maaşlar, havalı işyerleri. En kaliteli okulların en önemli bölümlerinden mezun olan öğrenciler son yıllarda giderek daha da popülerleşen meslekleri icra ediyor. Üniversite sınavlarına hazırlanan ya da okuyan herkes onlara özeniyor. Ancak herkesin özendiği bilgisayar mühendisleri beklentinin aksine durumlarından memnun değiller ve en iyi ihtimalle 5. yıllarında istifa ediyorlar.
Dünyanın bilgi çağında ışık hızıyla ilerliyor olması, bilgisayar ve iletişim sektörünün daha da popüler olmasına neden oldu. Artık üniversite sınav tercihleri yapılırken ya da meslekler hakkında kafa yorulurken ‘Çağ bilgisayar ve internet çağı, en iyi tercih yazılımcı olmak’ diye düşünülüyor. Bütün üniversitelerin ilgili bölümlerine talep patlaması oldu ve bilgisayar sektöründe yer almak için adeta bir yarış var. Ancak olayı ters açıdan değerlendirip bilgisayar dünyasında çalışanlara baktığınız zaman ortaya farklı bir tablo çıkıyor.
Herkes onlara özeniyor, onlar da kendilerine özenenlere özeniyor. Mesleğinin zirvesindeyken ya da çok iyi paralar kazanıyor, milyon dolarlık projelere imza atıyorken kariyerini bırakıp lokantacı, fotoğrafçı ya da çiftçi olan isimlere son yıllarda sıklıkla rastlanıyor.
Daha geçen hafta kariyerlerinin zirvesindeyken istifa edip restoran açan iki başarılı üst düzey yöneticinin, Tarık Bayazıt ve Savaş Ertunç’un başarıları gündeme gelmişti. Her iki isim de uluslararası firmaların Türkiye’de üst düzey yöneticiliğini yapıyorlardı. Bir gün ‘bilgisayar başında sıkışıp kalmaktan, hayattan bezmekten’ dolayı işlerinden istifa edip lokanta açmışlardı ve bugün hayatlarından son derece memnunlar. Şu anda bilişim sektörünün cazibesi, yan etkilerinin görülmesine engel oluyor; ancak kısa süre sonra mesleki kariyerlerini, dolgun maaşlarını bırakıp köye dönen mühendislerin örnekleri çoğalacak.
“Bir gün köye dönüp domates yetiştireceğim” Modern dünyada, şehirli insanın bütün yaşamını bilgisayara bağlaması ve ofislere sıkışması büyük bir handikap. Ancak bir kesim var ki onlar için sorun handikap sınırlarını çoktan aştı. Son yılların en popüler ve en rağbet gören mesleği olan bilgisayar mühendisliği alanında çalışanlar, en basit tabirle bilgisayar mağdurlarının başında geliyorlar. Yazılım yapmanın tüm hayatlarını işgal etmesi sebebiyle kendilerini ‘zombi’lere benzeten bu sektör çalışanları çoğunlukla bitkisel hayatta olduklarını dile getiriyorlar.
Daha okul döneminde iken büyük bir stresin içerisinde olduklarını anlatan yazılım mühendisi İnci Avcı, hiç aralıksız 10 saat bilgisayar başından kalkmadan çalışmak zorunda kaldığını söylüyor. Avcı’ya göre programın büyüklüğü ya da küçüklüğü fark etmiyor ve her program için beyninizi maksimum kullanıyorsunuz. Yazılım dünyasının önceden de zor olduğunu anlatan İnci Avcı “İş zaten stresliydi, şimdi saniyelerin bile çok önemli olduğu internet dünyasında çalışıyoruz ki stres maksimum seviyeye çıktı. An geliyor binlerce insan siteye hücum ediyor ve site çöküyor. Müdürleriniz başınızda, sizden 10 saniye içerisinde sorunu bulup çözmenizi istiyorlar. Üstelik en basit hatanızın maddi karşılığı da çok büyük. Bu tarif edilemez bir stres kaynağı” diyor.
Günün yarısını 25 cm.lik ekran karşısında geçirmek, sürekli stres altında olmanın verdiği dalgınlık, unutkanlık ve gerginlik onların yaşamlarının bir parçası olmuş artık. Hatta bu yüzden dünyanın pek çok yerinde tanıklıkları bile kabul edilmiyor. Mesleğe başladıktan sonra sosyal hayatının tamamen bittiğini söylüyor Avcı; “Rüyamda bile program yazdığım çok oldu. Bütün hayatınız bir bilgisayar ekranı. Ne sosyal hayatınız kalıyor ne aileniz. Yoğunluktan anne olmayı bile düşünemiyorum. İş dışında konuştuğum kişi sayısı haftada 4’ü geçmez. Bir gün istifa edip köye döneceğim ve tarlada domates yetiştireceğim.” Bilgisayar ve yazılım dünyasında çalışan herkesin temel şikayeti aşırı stresli olmak. Özellikle internet yazılımı konusunda çalışan yazılımcılar mesleklerine ortalama 5 yıllık bir ömür biçiyorlar. İnternet yazılımı konusunda çalışan Hilmi Eldem yazılım mühendisliğinin doğası gereği çok zor olduğunu; ancak internetin de işin içine girmesiyle içinden çıkılmaz hale geldiğini söylüyor: “Günde 8 10 saat ekrana bakıp programlar yazmak yeterince yıpratıcı; bir de bir milyon kişinin aynı anda bağlı olduğu bir sistemde hata olması ihtimali sizi sürekli istim üzerinde tutuyor. Kafanızda sürekli kodlar dolaşıyor. Hayata 1 ve 0 olarak bakıyorsunuz dersem abartmış olmam. Bu sebeple en fazla 6-7 yıl bu işi yapabilirsiniz. 30 yaşında bu işi mutlaka bırakırsınız. Hiç kimse bu stresi ve tempoyu çekemez.” “Konuşma yeteneğimi kaybettiğim bile oldu”
Yazılım dünyasında çalışan mühendislerin tamamı zaman zaman günde 20 saati bulan yoğunluktan şikayetçi. Ancak bu yoğunluğu kabullenip tempoya ayak uydurmaya çalışıyorlar. Öyle ki çoğunlukla yemekler de ekranın karşısında yeniyor. Yazılım mühendisi Bülent Avcı mesleği ile ilgili bizimle konuşurken bir taraftan da üzerinde çalıştığı programla ilgili notları karıştırıyor. Bazı programları yetiştirmek için üç gün uyumadan çalıştığı günler olduğunu anlatıyor Bülent Avcı; “Özellikle internet yazılımcılığında stres çok büyük. Hayatta hata yapma şansınız var ancak yazılım dünyasında hata yapamazsınız. Aslına bakarsanız yazılımcıların insan ilişkilerinde başarısız olmasının nedeni de bu. Hayatı da sıfır hatalı düşündüğünüz için kimseyle geçinemezsiniz. Zihniniz sürekli programlarla meşgul. Beyniniz o kadar yoğun çalışıyor ki bazen konuşma yeteneğimi bile kaybediyorum. Davranışlarım tuhaflaşıyor” diyor.
Avcı’ya göre uygulama?geliştirme bölümünde çalışan her yazılımcı kabuslar görür ve kesinlikle uyku düzensizliği sorunu yaşar. Sürekli programlarla uğraşan meslektaşlarının ikili ilişkilerinde başarısız olduğunu söylüyor Bülent Avcı ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Bilgisayar dünyası farklı bir dünya. Bütün hayatınız bir monitör. Aslında hoşunuza bile gitmeye başlıyor. İnsan ilişkileri fedakarlık ister, karşılıklı tavizler ister. Ama bilgisayar dünyasında öyle bir şey yok. Bilgisayar size itaatsizlik etmiyor. Bir süre sonra bu şekilde yaşamak hoşunuza gidiyor ve kendi dünyanızda yaşıyorsunuz. Bütün hayatınız bir bilgisayar ekranıyla çevriliyor. Toplumdan tamamen kopuyorsunuz.”
Bir diğer yazılım mühendisi Refik Sarıtepe ise mesleğe başladıktan sonra ülser olduğunu söylüyor. Sürekli stres altında çalıştıklarını anlatan Sarıtepe “Programları önce kafanızda yazar sonra kodlara aktarırsınız. Beyniniz sürekli rakamlarla, kodlarla meşguldür. O yüzden sık sık dalarsınız. Etrafınızdakileri duymaz, dünyada neler oluyor hissetmezsiniz. Tatilde, uykuda, her yerde kafanızda kodlar uçuşur. Bir keresinde çok uğraştığım ve çözemediğim bir problemi rüyamda çözmüşüm. Gece not aldım rüyamda gördüklerimi” diyor.
Bilgisayar dünyasında yaklaşık 20 yıl çalışan ve yazılım piyasasının tecrübeli isimlerinden olan İbrahim Sayın ise yazılım dünyasında çalışanların da, o sistemleri kullanan bilgisayar kullanıcılarının da bindiği dalı kestiğine inanıyor. Çılgınca ve biraz da gereksizce hayatımızı bilgisayara teslim ettiğimize inandığını söyleyen Sayın; “Yazılımcı sanal bir dünyada yaşar. Herşeyi orada düşünür, uygular ve bitirir. İşin içine internet yazılımı da girdiği için tamamen bambaşka dünyalarda yaşamaya başladık ve bilgisayar ekranlarının esiri olduk. Yazılımcılık doğası gereği zordur, zihniniz çok yorulur ve çoğunlukla da 30 ‘unu geçtikten sonra bu mesleği sürdüremezsiniz. Ruh sağlığınız için işi bırakmanız gerekir” diyor. Bilgisayar mühendisleri şimdilerde herkesin özendiği bir mesleği yapıyorlar ancak olaya mühendisler cephesinden bakarsanız ortaya pek de parlak bir tablo çıkmıyor. Toplumdan kopmuş, ikili ilişkilerinde başarılı olamayan, bir süre sonra kilo ve göz bozuklukları dahil birtakım sağlık sorunları ile karşılaşan, zihni dağınık insanlar çıkıyor.
yorumlar
…ben bu yazının özenen insan pozisyonunda görüyorum kendimi.. Çevremde iki-üç tane bilgisayar programcısı ve bir o kadar da mühendisi var.. Aynı zamanda sayısını tam olarak bilmediğim internet sitesi tasarlayan insan var, kimi profesyonel, kimi amatör.. Gelecekte kendimi internet tasarımcısı olarak hayal ediyorum. Ve bir de şu var, zamanında bilgisayar programcısı olmayı çok hedeflerdim. Hala da aklımın bir kıyısında durur o istek.. Tabi gerçekleşir mi onu bilmiyorum. Tek bildiğim, benim özendiğim, bilgisayar programcısı olmak değil, kafamda sürekli kodların dolaşması, gece yatağa yattığım zaman, beynimin hala bilgisayar masasında olmasıdır..
Aksiyon dergisinde yayınlanmış bu yazı kaynak orası yani. Pek tutuldu yazı, listelerde falan pek dolaşır oldu.
bende çok geceler sabahlara kadar problemle uğraştım durdum programlarla ilgili… , geceleri kabuslar görüp ağlamalar , sabaha kadar müdürlerle uğraşmalar. insan bir süre sonra kendini kaybediyor ve hayatından kopuyor. örneğin telefon çalıyor telefonu açmadan alo aloo diye bagırıyorsunuz , yada çayınızı karıştıracaksınız çay kaşığınızı havada dolaştırıp duruyorsunuz ? ¿ Ben çözümü buldum , yazılımı tamamiyle bırakıyorum , yalnızca amatör olarak devam edicem. Şimdi network/donanıma başlayacağım. En azından 25 yaşında kafamda sahip oldugum son kalan bir kaç tel saç’a sahip çıkacağım
Profesyonel olarak kod yazmaya başladığımda, 10 yıl sonra emekli olacağım demiştim. Yaklaşık 9 yıl oldu, ama önümde hala bir on yıl görüyorum. Sanırım 30 yaş tespiti çok doğru. Çünkü ben bir 10 yıl daha dayanabileceğimi sanmıyorum.
ama günümün neredeyse tamamını bilgisayar başında geçiriyorum. ama bir karar aldım. yemeklerimi kesinlikle bilgisayar başında yemiyorum. bu biraz olsun olayı yumuşatıyor. sanırım çalışma sistemini belli bir disipline oturtabilirsem …
yemekleri bilgisayar basinda yemek en buyuk zevklerimden biri, ogle arasinda bi seyler atistirirken girdigim ilk site hafif oldugundan olay degisik bi hal aldi, artik hafife her girdigimde karnimin aciktigi hissine kapiliyorum, hafif agzimi sulandirir oldu, o derece yani, pavlovun kopeklerine mi benzedik ne,…
yazilimla ilgili, bir bucuk yildir profesyonelce yapiyorum bu isi, daha yolun basinda olmama ragmen birakmanin yollarini ariyorum.
Ben de bi aralar her sabah bi gitar sitesine girer, yanında da karbonatlı çay ve biskrem tüketirdim. Artık giremiyorum o siteye, direk midem bulanıyo (literal olarak) logoyu falan görünce.
yaş 17,5 yolun yarısı 35’de olay tamamdır yazılımcıysan 🙂
Aynı sorunlardan bende mağdurum. Bazen kelimeler ağzıma takılıyo, cümle kuramadığım bile oluyo (ki çok gevezeyimdir, bana çok ters bu). Of of daha C# a el atıcam, gelde kurtul işin içinden… 🙁
sevgilimle konuşurken cümlemi bitirmemişim. halbuki kafamda bitmişti o cümle. “Eeee” dedi “ne” dedim gayet normal. o sırada bi bug’la uğraşıyordu beynim. sabah işe gelip makinemi açtığımda ve koda giriştiğimde aklıma cidden cümleyi bitirmediğim geldi. ne ayıp bişi ya!.. düşünsene “seni seviyorum” diyo mesela karşında ki, sende ses yok. beyin şöyle çalışıyor:
select * from beyin where cumle like ‘%seni seviyorum%’ order by sevgililer desc”
bi de birine not yazarken html kodu kullandım geçen, baya bi gülüştük. yazılımcıları sonunu ben böyle görüyorum zaten. ha unutmadan demin gene annem geldi. bi lafı vardır onun : “yat artık, tık tık tık tavuk kümesi gibi bu ne bea!”. klavye sesine gıcık oluyo kadın!
Anlamıyorum ki bu bezginlik neden? Sanki abiler oturup excel’i yazmışlar bana…
İlgili dergide (artık hangi yayın organıysa) böyle bir yazı yayınlanmasının mantığını anlayabilmiş değilim açıkçası. Her işin zorlukları vardır, değişik iş gruplarından insanlar işlerinin stresinden, yoğunluğundan şikayet ederler. herkes aynı şeylerden yakınır ve herkes birgün domates yetiştirip beynini boşaltacağını umar. Ne yani muhasebecilik ya da dolmuş şoförlüğü daha mı az stresli? Ya da bir edebiyat öğretmeni hiç kırlara gitme ihtiyacı duymaz mı?
Metropollerde yaşam insanları asosyal varlıklara dönüştürüyor, çevresinden soğutuyor. Akşama kadar soğuk cama bakıp program kodları giren insan da sokakları süpüren belediye görevlisi de çevresine yabancılaşıyor. Çok katlı binalarda, etrafı duvarlarla çevrili sitelerde yaşıyoruz, sapığın biri yan komşuyu (komşu kelimesi yanlış aslında) tavuk gibi boğazlasa ruhumuz duymaz (duyanlar da umursamaz). Asansörde karşılaşan insanlar sanki Amerikan filmi çeviriyorlar; birbirlerinin yüzüne bile bakmıyorlar. Sokakta, otobüste, alışveriş merkezlerinde insanlar artık birbirini görmezden geliyor. Bunun nedeni herkesin bilgisayar programı yazmaya başlaması mı? Elbette değil; başka şeyler.
Mesleki sorunları tartışabiliriz. Ama mesleki sorun mesleği kötüleyerek tartışılmaz ki. İşveren ve müşteri kaynaklı problemler genel sorunlar değil mi zaten? İşverenimizden, amirimizden daha anlayışlı olmasını bekleyebilir, heba ettiğimiz geceleri telafi etmek için fazladan izinler isteyebiliriz.
Herkes yemeğe çıkarken bilgisayar başında olmak gerekebilir, ya da herkesin çay molası verdiği saatte dalıp gitmişsindir projeye. Fabrika işçisi değilsin ki; yoğunluğu yakalamışsan, işe konsantre olmuşsan kalk git deseler de gitmezsin.
İşin bitince veya mola verince de ister bilgisayarın başında, istersen başka bir yerde içersin çayını.
Sanılmasın ki ben hayatımdan memnunum. Sürekli olarak, yaptığım işin karşılığını alamadığımdan şikayetçiyim; kendime ait bir evim yok ve 10 yaşında bir arabaya biniyorum.
Ayrıca hiç kimse yaptığım iş karşılığında bana ‘aferin eline sağlık’ demiyor. Ama bunlar farklı meseleler; mesleğimin beni limon gibi sıkmasından, beynimi sonuna kadar kullanıp yıpratmasından kaynaklanmıyor.
Bilgisayar programcılığını, ya da bilgisayarla ilgili herhangi bir işi yapmayı düşünen arkadaşlar, kimsenin gözünüzü korkutmasına izin vermeyin. Biraz zor; sizi hiçbir zaman çok zengin yapmayacak ama popülaritesi sürekli artan, zevkli bir işiniz olacak. Eğer gerçekten bu işi seviyorsanız, uykusuz geceler, rüyada çözülen problemler, yediğiniz kurşunkalemler ve tırnaklar size müthiş keyif verecek.
Hindistan gibi bir ülke bile bu işin eğitimine büyük kaynaklar ayırıyor. Bunun sonucunda da ABD’nin bilgiişlem yükünü ciddi ölçüde taşıyanlar Hintliler. Biz daha başlamadan yorulduk, sıkıldık; hatta gençlere, bırakın bu işleri gidin kuruyemişçi dükkanı açın demeye bile başladık.
İlgili yazıda, ilginç birşey vardı; bir arkadaş sürekli 1 ve 0’larla uğraştığını söylüyor. Mikroişlemci programlamayacaksanız yok böyle birşey. Günümüzde programcılık eskisine göre çok farklı.
Kendinize çalışma saatleri düzenli, daha hafif tempoda bir iş bulabilirsiniz ama bu stressiz bir yaşam süreceğiniz anlamına gelmez. Domates yetiştirme hayali hep olacak yani.
bilmiyorum bende yaklaşık senedir programcıyım artık yavaş yavaş network/veritabanı’na kaymaya başladım, hala web tasarımı/programlama ile uğraşıyorum fakat bana artık eskisi kadar zevk vermiyor, beynimi tüketmek istemiyorum galiba artık, 21’imdeyim ama daha bi 3 sene bile çekebileceğimi zannetmiyorum bu işi, sanırım bunun en büyük nedenlerinden biri de erken yaşta bu işlere başlamak, hobi olarak başlıyorsunuz sonra bir bakıyorsunuz 15 yaşında ticari yazılımları kodlamaya başlamışsınız, daha 30’una gelmeden bu işlerden bıkmakta gayet doğaldır bu durumda. şu vakte kadar amele gibi nette dolaşıp bundan sonra programcılığa başlasaydım çok daha iyi olurdu kanımca.
….yaklaşık 7 senedir…
belliki yazılımcı değilsin. dışardan herşey tozpembe, içerden değil!
tüm yazılımcıların sorunu aynı. başımda patron / amir yok, evden çalışıyorum, ama yukarıdaki tüm belirtiler mevcut. daha fazla kanıta gerek varmı?
Bilgisayar mühendisliğinde 4. sınıfta okuyan çok yakın bir arkadaşım var ve bir sınavda program yazmaları istenmiş.Tüm sınıf çözememiş olayı.22 saat makine başından kalkmamış.1 haftadır kafayı yiyor.Bu tek değil tabii ki bunun gibi çok örnek var onda.zor gerçekten zor.Bu işi sadece sevenler yapabilir bence.
Eski bir tapınak yazıtında denildiği gibi : Ömrün boyunca çalışmak istemiyorsan sevdiğin işi yap!
Benim için okuması ilginç bir yazı oldu. Ne yazılımcıyım, ne programcı, bahsedilen kod ve programların sadece adını duymuşluğum var. Bir de biraz ne işe yararlar onu biliyorum.
Bu işi yapan yakınlarım olduğundan, geceleri klavyeye tıklamanın, düzensiz uyumaların “kişiye özel” olduğunu düşünürken, şu an “mesleğe özel” olduğunu kavramış oldum.
Bir de işin içinde bu kadar yoğun stress olduğunun farkında değilmişim.
Dışarıdan gözlemlediğim kadarıyla, bu iş kişinin yapısıyla doğrudan alakalı. Mesela şu an gayet başarılı programlar yazan, ve yukarıda anlatılan sıkıntıları da arkadaşım, birkaç sene evvel , daha normal:) işlerle uğraşıyordu ama şu an çok daha mutlu, çok daha verimli.
Normal işin içinde göstermiş olduğu iyi performans, onu farklı bir kişi yapmazken, şu an göstereceği normal bir perfomans dahi yapılan işlerde olağandışı sonuçlar üretebiliyor.
Diğer klasik iş alanları, artık iyice oturmuş olduğundan, yazılım işe yeni başlayanlar kişiler, şirlketler, hatta ülkeler için bile çok daha fazla “yukarı mobilite” sağlayabiliyor.
Başka hengi sektörde 18-20 yaşlarında bir kişi bu kadar dikkatle dinlenebilir, veya dedikleri bu ölçüde yapılabilir? (Futbolcu ve-ya manken falan değilseniz?)
Bütün bunlarla birlikte, işler bittiğinde somut olarak ortaya koyulabilecek bir ürünün olması bu da önemli bir motivasyon.
Belki yaşanan sıkıntıların bir çoğu da bu işlerin henüz çok yeni olmasından kaynaklanıyor. Ortadaki oyuncuların( müşteri, işveren, yazılımcı…..) çoğusu yeni yeni ne olduğunu kavramaya başlıyor, o nedenle henüz herkesi rahatlatacak bir yapı, bir çalışma düzeni oluşmamış olabilir.
Ne dersek diyelim, sıkıntılar, içeriyi bilmeden dışarıdan duyulan özlem, şu ana kadar yaşananlar değişmeyecek.
Yaşanacaklar mı?
Onu da hep beraber göreceğiz.:)
ben drake e katılmak istiyorum. oha lan oha. bu kadar şikayet etmek de ne oluyor ya, herkesin ne büyük yarası varmış. o kadar kötüyse bırak git kasiyer ol kardeşim, git domateslere koş niye gitmiyon yaa? bak hala duruyo. domates de soğan bilmemne, layn! kışt! kışt! yürü git çapalamaya..
anlamıyorum ki kardeşim, sizi bu işte tutan nedir. hayır yani burası ağlama duvarı değil ki. söyleyin o tarafından bahsedin bi de.
nebleyim parası iyi mi parası? ha?
kolaysa gel sen bırak. sanki bırakmak kolayda, biz bırakmıyoruz. Bilmediğin konular hakkında biliyormuş gibi yorum yapma.
Bu işin parası iyi, ama ben paraya para demem, harcayamadıktan sonra!
ya ilerde sanirim ben de boyle $eyler soyliycem ama loser edebiyati bunlar.. olur boyle insanlar, hep vardir. gec basmi$ insanlar da denir.. coder’lik oldurmez ama mallik oldurur.. kafana gore bi sayfa yap, kod yaz.. eglen ya.. hafif ve aftermath napiyo? detay, ssg, disq? bunlar neden intahara meyilli degil? sorarim…
heheh, ben codersam siz de hepiniz en az brooke shield’siniz.
coderdan codera fark vardır. hobi için yapılan kodlama adam öldürmez, bu işin streside yoktur aksine zevklidir. bu yazıda kimseye “sakın html öğrenme, sakın programlama öğrenme…” denmiyor zaten. bu işe özenenlere uyarıda bulunuyor. yarım insan olarak yaşamak isteyen buyursun gelsin aramıza.
biliyomuş gibi yaptığımı nerden çıkardın anlamadım.
üstelik, normal gidişimin aksine en ufak bir ukalalık belirtisi göstermedim bah.
herneyse, bence yine de bu kadar ağlamayın. neden o kadar kolay olmadığını bir daha sorarsam belki cevap alırım bu sefer.
ben harcadığım ya da harcamadığım paraya da para demiyorum. parayı harcayamayacak hale mi geldin gerçekten? hadi ordan bah! teknolojiyle yakından alakalı insanların her zaman harcayacak biryerleri vardır zaten. 6 aydır bilişim dünyasında bir ürünün ömrü.
artı: bir adam tanıyorum kanadada, bu donanım işlerine bakıyor. çipleri felan programlıyor. herneyse, siz daha iyi bilirsiniz. adam yıl boyunca en fazla 150 gün çalışıyor. montreal’de bir evi var. hayatını hobilerle doldurmuş. piyano dersi, resim kursu, her fırsatta kayak gezisi… höttörölöttet. şimdi sörfe mi ne başlamış, kaliforniyada da bir ev almış…
neyse böyle bişey işte, neden bu adama hiç özenmiyorum acaba? istediği zaman hepsini çöpe atamayacağı için olabilir. bunlar bööyle sırtında yük gibi olmuş sanki. ammaan neyse yaw, birileri bana cevap versin artık. sizi, bırakmaktan alıkoyan nedir?
eğe seviyorum diyosanız şikayet etmeyin bence artık…
Bilgisayarını bırakamayan bir insan, dolayısıyla toplum içine çıkmaz, ve kazandığı parayı harcayamaz hale gelir. Şu an kullandığım bilg. de 64 ram var, param var ama gidip bir ram alamıyorum (laptop için, normal ram olsa sipariş edicem online)
Bizi bu işi bırakmaktan alıkoyan şeylerden birisi alışkanlık. O kadar alışıyorsun ki yapısal programlamaya ve yapısal yaşamaya, bırakamıyorsun. Buzdolabı kapağını açarken, buzdolabi_open();
komutunu yolluyor interpreterimiz, kapatirkende buzdolabi_close();
Yeterince açıkmı?
Hem profesyonel hem de hobisel programcıyım; evet, bu günlük hayatımı önemli bir ölçüde etkiliyor! Beyin glikoz yakıyor hissedilir miktarda 🙂 Fatura ödemesi, arkadaşa hediye, akrabaya telefon, sahilde koşu vs. hayati işlevleri yerine getirecek enerji ve zaman bulamıyor insan. Sürekli bir tatil arayışı içindeyim. Ama biliyorum ki, tatil yapsam da tatil boyunca oturup hobisel programcılığa devam edicem…
Hiç bir ahkam okumadım ama şunu söyleyebilirim ki başaramamış olsam da hayatımın sonuna dek yapmak istediğim tek şey bir düğmeye basıldığında klozet olabilen bir koltuk. seyyar bir duş. Ve son radde de bir makina ve güzel manzaralı bir tepe. Bunlar sağlandığı sürece hiç kımıldamadan yıllarca aynı yerde oturup o makinanın başında iş yapabilirim(eee bunu bizde yaparız dediğinizi duydum). Deneyin bıkacaksınız. Ama ben sanırım yapabilirim. yani düşünsenize 1 hafta sadece tuvalete kalktım makinemin başından(zati yukarda ki extra özellikli koltuk bu yüzden). İsteyince oluyormuş mu?
Seneler sonra yeniden “yazılımcıyım, mutsuzum” mailleri beni bulduğundan aşağıdaki açıklama yazısını yazma gereği duydum.——-Bu bir dost kazığı hikayesidir…Yazı yaklaşık 4 sene önce bir dergide yayınlandı, yazıyı hazırlayan benim sınıf arkadaşımın eşi idi….Elbette anlatılanlar da bir bakış açısıdır, yazılım dünyası insanı zombileştirecek kadar soyut ve stresli olabilir. Özellikle işler doğru yürümüyorsa, iyi organize edilmemişse. Ama işin kötü yanı bu görüşün bizim üzerimizde cisimleşmesi…Ben bilgisayar mühendisi olmakla gurur duyuyorum, işimi büyük bir ciddiyetle ve mutlulukla yapıyorum, ara sıra hepimiz stres yaşıyoruz, sıkışık deadlinelarımız oluyor, ya da production hatalarımız… İşimizi soyut olmaktan çıkarıp işe biraz heyecan katan kısım da bu stres anları değil mi? Yazıyı okuyup da bilgisayar mühendisi olanlar bütün gün aynı işi yapmakla mutlu olmayacak insanlar olduğunuzu hissedip bilgisayar mühendisi olmadınız mı? Ya da problem çözmenin, bir konu üzerinde kafa patlatıp çözümü bulduğunuz andaki mutluluğun güzelliğini hissetmiş insanlar değil misiniz? Bu yaşta hala her gün öğrenecek şeyler bulmak harika bir şey değil mi? Sürekli aynı hızda ve benzer tarzda kod yazdığınızı düşünsenize asıl o zaman hayat sıkıcı olmaz mıydı?Hala işimi büyük bir heyecanla yapıyorum, hala öğrenecek pek çok şey bulabiliyorum. Şu an bahçeli bir evde oturuyorum, ancak hala domates yetiştirmeye vakit bulamadım, bu bahar ilk denemelerimde bulunmayı düşünüyorum, ancak bahçeciliğin uzaktan göründüğü kadar kolay olmadığını kabul etmeliyim.Yazıda eksik olan şey bu duygular, insanın işini severek yapmasının verdiği doyum hissi.E o zaman yazıdaki İnci Avcı kim diyeceksiniz. O da benim talihsizliğim, yazan kişi kafasındaki seneryoya bizi sadece oturtmuş, söylemek istediklerini bizim söylediklerimizi çarpıtarak söylemiş.İnternet garip bir dünya. Yazının arkasından biz öncelikle arkadaşım ve eşi ile yolları ayırdık, dergi ile kontak kurduk, mahkeme ile uğraşmanın bir anlamı yoktu, çünkü maillerin arkasına tekzip attach edemiyorsunuz, böyle ara ara hortlayan internet efsanesi olup gidiyorsunuz. En kötüsü ise seneler sonra bile açıklama maili yazmak için vakit ve enerji harcamak.Saygılarımla,İnci Avcı
Dunya’daki riski en az mesleklerden birine, riskine gore getirisi en fazla olan mesleklerden birine boyle bir yazi yazilabilinmis ya, insanogluna sasmamak elde degil gercekten.Sayet siz 18 yasina kadar bilg.’e el surmemis, sinav ile hasbelkader IT ile alakali bir bolume yerlesmis ve sirf gelirinden dolayi farkli bir analitik zeka gerektiren yazilim isine bulasmissaniz, dovunmenin ne geregi var? Sorun sektorde ya da bu meslekte midir, yoksa sizin kendinizde mi? Her ne kadar milyonlarin baglandigi sistemi (uc bes site disinda ki, orada isin 90%’ini zatne hazir yazilimlar yapiyor) TR’de nerede bulmuslar bilmesem bile, IT ile alakali her sektor icin bilgi, 10 saatte yapilan isi 10 dakika’da yapmanizi saglayabilir. Bu bahsettigim bilgi de en basta tecrube ile edinilir. Sizin 10 saat basindan kalkmadan (ki bunda da abartilacak ne var anlamiyorum, gunumuzde her muhendis hemen her operator bilgisayarin basinda saatlerce kaliyor) yazdiginiz cogu zaman bug dolu kodu tecrubesi daha iyi olan birisi 1 saat icinde yazabilir.Bir yazilimcinin hatasi her zaman telafi edilir, bunun en bariz ornegini Microsoft senelerdir gosteriyor. Ancak baska muhendisliklerde yapilan hatalar nasil duzeltilecek dusunun bakalim? Hangi ufak yazilim hatasi milyonlarca dolarin kaybina neden olur? Ancak ufak muhendislik hatalari fabrikalarin kapanmasina sebep olacak kadar onemlidir.Gelin gorunki bu risk dengesizligine gore IT ile alakali insanlar hala cok yuksek maas almaktadir, bu da tamamen sektorun cok dinamik olmasina baglanabilir. Bir kac sene java revactayken, simdilerde C# revactadir mesela. Keske ogretim veren kurumlar da bu kadar dinamik olsalardi. Bu insanlar bu kadar aci cekmezdi eminim.