Seni özlüyorum.İlk karşılaşmamızın ilk dakikaları bile daha dün gibi aklımda… Seni en son, en sevdiğime teslim edip giderken, döneceğime söz verişim de… Ama bu dünyadan geçip gidişine maalesef yetişemedim.Bir yıldız gibi kaydın. Yakamoz gibi pırıl pırıl, bir o kadar dokunulmazdın. Bana onulmaz acılar bıraktın. 1 yıl sandığım sürenin içinde paylaştığımız günleri topladığımda aslında 6 ay bile etmediğinin farkına vardım. Nitekim Tanrı, bu farkına varmadıklarımın hesabını tuttu ve birgün gözden geçirmem için usulca önüme bıraktı. Gördüm. Kavruldum.bu bir pilli patisözüdür!Page copy protected against web site content infringement by Copyscape Sabahları, o güzelim bahar sabahları pencerenin önünde ikimiz de sırtımızı salona döner, yanyana, herkesler uykudayken, dışarıda esen tertemiz sabah rüzgarını koklardık. Sessiz, tertemiz, ikimiz de dinginliğin bu anlarını severdik. Ben hala seviyorum ama aynı pencere, aynı salon, aynı kavaklar yok. O evi sattık, biliyor musun? Anılarıyla sattık. Banyo küvetinin tıpasıyla sattık. Duvarlarına yansıyan gölgelerimizle sattık. İçinde yankılanan kahkahalarımızla, kağıttan toplarımızın köşelerde bıraktığı usul izlerle sattık…Sen yoksun ya, seninle birlikte binlerce yerim yok. (El Yazılarına Vuruyor Güneş – İlhan Berk – sayfa:22)
Ca sunt batran ca iarna, ca tu vei fi murit. (Poezii – Eminescu – sayfa:160)

puf
puf