Ben küçükken çok akıllı ve sağlıklı bir çocuktum. Maalesef hayat ağlarını örmüş ve beni yaşamım boyunca garip kılacak bir dizi olayı hazırlamıştı. Bugün bunlardan biri hakkında konuşup belki de hiç duymadığınız bir meslekten bahsedeceğim sizlere.Tükürükçülük.Yurdumuzun Mersin’lerinde yetişmiş bir çocuk olarak sıkça rastlanan bir deri hastalığından muzdariptim. Hala latincesini bilmediğim ancak buralarda terme denilen bir hastalık. Bu terme dediğimiz gudubet hadise genelde ağız çevresinde derinin pul pul olmasıyla karakterize olup gerginleştikçe acı vermesine neden olmaktaydı. Ben çok rahatsız değildim ancak annem bu sorunun çözülmesini hem de ivedilikle çözülmesini misyon edinmişti. Efendim malumunuz halk arasında çok şahane koca karılarımız vardır. Bunlar gerek kurbağa ciğeri olsun gerek yılan kuyruğu olsun çeşitli nesnelerle çorba kaynatır, efendim ottan boktan reçetelerle insanı tedavi ederlerdi. Annem zaferle adi ve aşağılık komşular yardımı ile terme olayına kesin çözüm öneren bir tükürükçü bulduğunu deklare ettiğinde mesleğin isminin mecazi olmadığı konusunda hiçbir fikri olmayan masum bir yavruydum. Birkaç kaçma çabasından sonra randevu alındı ve annem beni de peşine takıp tükürükçü insanının mağarasına ( yok artık daha neler) doğru yola çıktı.Eve girdiğimizde her şeyin gayet sıradan olduğunu görüp psikiyatride doktora gitmeden önce üç buçuk atmak olarak tanımlanan o meşum hastalıktan bir anda sıyrılmıştım. Sonra kahraman insan, şifa dağıtıcı kadın geldi. Gayet normal görünüyordu. Ayağında fazlasıyla desenli bir şalvar başında yağlık vardı. Hastamız bu mu bakışı ile beni inceleyip anneme geri durması için bir işaret verdi. Bana da gel karşıma otur manasında bir takım hareketler yaptı. Ne yalan söyleyeyim vücut dilini harika kullanıyordu. Bir an hayranlık mı duysam lan diye aklımdan geçirmedim değil. Ancak hemen toparlandım ve kendi kendimi lanlı manlı konuşma edebinle otur diyerek uyardım.Operasyon başladığında biraz korku ve heyecan duyuyordum. Kadın bir takım dualar mırıldanıyordu. Önceki yaz camiye gidip kur-an okumayı söktüğümde babamın aldığı fındıklı lokumları arkadaşlarıma dağıttığım günün hayali gözlerimin önünden geçerken kendimden utandım. Resmen lokumlar heba olmuştu işte! Kadın kur-an’dan bir takım dualar okuyordu ve ben neler olup bittiğini anlamıyordum. O an kesif bir kokuyla kendime geldim. Kadın ciddi anlamda sarımsak kokuyordu. Evet evet yanılmıyordum bu sarımsaktı. Bunları düşünürken bir anda kadının suratımın ortasına şiddetle tükürmesi ile kendime geldi. Ne oluyoruz be derken okkalı bir tükürük daha geldi. Olabilecek en salak bakışla anneme döndüm. Annem keyiften ağzı kulaklarına varmış bir şekilde – tahmin ettiğim kadarıyla içinden ne kadınım be bu işi de layığıyla hallettim diyordu o an- gülümsüyordu. Hatta annem olmasa direk sırıtıyor derdim ama annem bir taneydi benim, canımın içiydi. Suratımdaki tükürüğü elimin tersiyle silip öğürürken kadın kalkmış bu muhteşem bilimsel aktivite sonunda tabii ki hakkı olan parayı annemden istiyordu.Eve dönüp uzun bir süre bu olayı düşündüm. Sarsıldım. Yıprandım. Kıvrandım.O gün bugün toparlanamadım.Hikaye tamamen gerçek ayrıca bu meslek grubu hala ölmedi.