Ben küçükken çok akıllı ve sağlıklı bir çocuktum. Maalesef hayat ağlarını örmüş ve beni yaşamım boyunca garip kılacak bir dizi olayı hazırlamıştı. Bugün bunlardan biri hakkında konuşup belki de hiç duymadığınız bir meslekten bahsedeceğim sizlere.

Tükürükçülük.

Yurdumuzun Mersin’lerinde yetişmiş bir çocuk olarak sıkça rastlanan bir deri hastalığından muzdariptim. Hala latincesini bilmediğim ancak buralarda terme denilen bir hastalık. Bu terme dediğimiz gudubet hadise genelde ağız çevresinde derinin pul pul olmasıyla karakterize olup gerginleştikçe acı vermesine neden olmaktaydı. Ben çok rahatsız değildim ancak annem bu sorunun çözülmesini hem de ivedilikle çözülmesini misyon edinmişti. Efendim malumunuz halk arasında çok şahane koca karılarımız vardır. Bunlar gerek kurbağa ciğeri olsun gerek yılan kuyruğu olsun çeşitli nesnelerle çorba kaynatır, efendim ottan boktan reçetelerle insanı tedavi ederlerdi. Annem zaferle adi ve aşağılık komşular yardımı ile terme olayına kesin çözüm öneren bir tükürükçü bulduğunu deklare ettiğinde mesleğin isminin mecazi olmadığı konusunda hiçbir fikri olmayan masum bir yavruydum. Birkaç kaçma çabasından sonra randevu alındı ve annem beni de peşine takıp tükürükçü insanının mağarasına ( yok artık daha neler) doğru yola çıktı.