bildirgec.org

çocukluk hakkında tüm yazılar

Pupa Yelken

mavilikler | 24 August 2011 16:25

Suçluydu yine. Kaşlar kalkmıştı havaya, çocukluğundaki gibi çaresiz bırakmıştı onu yine. O iki çizgiye karşı duramaz mıydı bu kez? Birkaç saniye önce annesinin yüzünde her zamanki konumlarındayken, kendisi yine aynı insandı. Ne hoş akisler bırakıyordu sesi odanın her yerinde. Mutlu bir ses çoğalmak istiyordu gitgide, bu yüzden böyle yankılar yapıyor, sanki diğer odalara da duyurmak istiyordu kendini.

Başka bir şehirde, başka sokaklardan geçip oralarda bir yerde denizin olduğunu bilerek sabahları ekmek almaya gideceği, gemileri, uzakları, martı çığlıklarını düşünerek her şeyi bir kıyıdan bakar gibi bir parça uzaktan izleyerek keyifle çayını yudumlayabileceği bir yaşamdan söz ediyordu az önce.

Geçmişe Olan Özlem

admin | 18 March 2011 20:55

Ah Küçük Dünyam
Ah Küçük Dünyam

Geçen gün eski dolabımı karıştırırken bende önemli hatırası olan eski, kırmızı ve birazda çatlamış topacımı gördüm. O an cocukluğum bir holywood filmi gbi gözümün önünden geçti. Komşularımızın top oynarken kırdığımız camlarının parçları, ev sahibinin bahırışları, annemin kulağımı yerinden çıkarmak istermişcesine çekişini, saklambaç oynadığımız tenha ve bi o kadarda karanlık asfaltsız sokaklar ve daha neler neler… 12 yaşımdan beri gözyaşıyla sulanmayan gözlerim bir anda dere yatağına döndü. Aslında insan ne istediğini bilmeyen aciz bir yaratıktan başka bir şey değildir. Kışken Yazı, Yazken Kışı İsteriz. Çocukluk da böyle birşey. Hani her bayramda söylediğimiz bir söz vardır ” Nerde o eski bayramlar”diye. Oysa Değişen Bayramlar değil benliğimizin ta kendisidir. Şu varki çocukluk insanların yaşamlarında ki en büyük özlemlerden biridir. Ama ne yazık ki çaresi olmayan tek şeyde bu özlemin giderilmesidir. Ve keşkelerle geçer ömrümüz keşke deriz keşke hiç büyümeseydik hep çocuk kalsaydık annemz tarafından çekilen kulaklarımız kopsaydıda hep çocuk kalsaydık. Oynarken düşüp kanattığımız dizlerimiz hep kanasaydıda hep çocuk kalsaydık…

Geçmiş zaman olur ki

haytahayat | 27 November 2010 17:59

Yıllar sonra sevmediğim o kadar çok şeyi sevmeye başlamışım ki nasıl oldu neden oldu anlamadım. Yemelerden birçoğunu sevmez iken şimdi bir pırasa yemeğini severek yiyebiliyorum, sebzelerden rokayı ağzıma süremezken şimdi sofrada yokluğu can sıkıcı olabiliyor. Dere otu kokusuna bile tahammül edemezken şimdi ayrı bir keyif oldu. Tarkan’ı dinlemek rahatsız verici iken şimdi keyfin tarifi yok, Cem Yılmaz’ın gösterileri karın ağrısı yaparken sinirden şimdi ise gülmekten karın ağrısına sebep oluyor. Bu listeyi daha uzatıp giderim…
Yapacak bir işimin de olmayışından kaynaklı bu konu üzerinde araştırmaya başladım, araştırmalarım sonucunda birkaç sebep ortaya çıktı bunlardan bazıları şunlardır.
Yemeklerle ilgili olan açıklama vücudumun ihtiyaç duymamasından olabilirmiş, ben den büyük ve idol olarak aldığım birlerinin sevmediğim yemekleri sevmeyişi olabilirmiş, büyükle arasında ki konuşmalarda benim çocuk cinsin tekidir şunu sevmez bunu sevmez gibisinden konuşmalarla bunun bir halt olduğunu zannedip sevmemem olabilirmiş.
Popüler kişileri sevmeyişimin nedeni kıskançlık olabilirmiş, onlar yapabiliyor ben niye yapamıyorum, Halbuki ben onlardan daha uzunum gibi sebeplerden dolayı. Anlaşılan tek sebepte bu sanırım.

Saçıma Göz Kaçtı

bir ben eksiktim | 19 November 2010 11:25

elim kolum sağım solum sobe. bir hababam sınıfı edasında “neler oluyor hayatta?” diye sorgusu sualsiz koştur koştur dinlendirmek istiyorum anılarımı. ne zamandı, hangi ana tekabül ediyordu bilmem ama benim en sevdiğim çiçek bahçeden çaldığım eriklerdi. off onu tuza basıp katır kutur keyifle yemesi yok mu, değmeyin keyfime.

bir gün yolda bulduğum para ile 15 tane eti puf alıp miğdeye indirmeme ne demeli? Üstelik hepsini kakaolu şekerleme kaplamalısından almıştım.

ANADAN,BABADAN,YARDAN AYRI

pillihafif | 09 September 2010 12:09

Yarın bayram. Sadece yatacağız ve kalkacağız. Bitti işte bu kadar. Arefe günü öğlen saatlerinde başlardık banyo yapmaya. İlk önce en küçük kardeş yıkanırdı. Saçlar büyük bir özenle taranır,kremler sürünürdü ellere pamuk gibi olsunlar diye. Banyo faslı bittikten sonra annem yaprak sarması yapmaya koyulur,bizde etrafında çember oluştururduk. Akşam olunca babam ellerinde poşetlerle gelir,ellerine koşardık hem yardım hem içinde ne olduğunu öğrenme maksatlı,merak ağır basardı…
Akşam yemeği bittikten sonra saatler hiç geçmezdi. Offf hemen bayram gelseydi…Annem tatlı şerbetiyle uğraşırken,erkenden yatağa girerdik,erkenden sabah olsun diye. Öncesinde bayramlıklar başucuna konurdu ama ütüsü bozulmayacak şekilde,yanıbaşında gıcır gıcır ayakkabılar…
Bayram sabahı günün ilk ışığıyla uyanırdık bizde. İlkin annem uyanırdı,babamı bayram namazı için uyandırırdı. Babam gelince kahvaltı çoktan hazırdı,bizde öyle… El öpmeler ve tabiki bayramın en cezbedici yanı harçlıklar. Sonra dökülürdük köy yollarına uzun kuyruklar şeklinde. Köyde bayram bambaşkaydı. Son güne kadar gezer eğlenirdi çocuklar. Ev gezmeleri büyüklerle birlikte,tatlılar,muhabbetler ve pekiştirilen dostluklar….Zaman acı geçti. O köyler çoktan boşaltıldı. Bizler büyüdük. Köy muhtarımız yok ki artık şekeri ilk o dağıtsın. Bakkal Rüstem efendi ağır bir hastalıktan yıllar önce hayatını kaybetti. Büyük şehirlerde bayramı karşılar olduk. Anadan,babadan,yardan ayrı…

SİNEK İLACI ARABALARI VE AKŞAM ÜZERİLERİMİZ

il mare | 19 July 2010 11:10

Akşam üzerilerimiz.Bulutlarla randevulaştığımız vakitlerimiz.

Kulaklarımızın tek bir sese odaklandığı,sanki koca bir mahalleyi süpürebilecek koca bir elektrik süpürgesinin çıkardığı uğultulu sesi beklediğimiz vakitlerdi. Vuuuvvvvv,vuuuuvvvvvv.

Bu sesin birkaç çift kulağa çalınmasıyla, ‘geliyorrrr,geliyorrr’ çığlıklarımızın, mahallenin yaşlı amca ve teyzelerini,ders çalışan ablalarını,ağabeylerini, ama en çok da zehirleneceğimizden korkan ebeveynlerimizi sövdürdüğümüz zamanlardı.

Kırmızı Kurdela…

witamin | 18 July 2010 12:15

Selam söyle o küçük kız için,
Giritli dondurmacı teyzeye
Unutma sakın!
Dondurmalara yalanarak bakan örümceklere de,
Sonra o yoldaki mürver ağaçlarına,böğürtlenlere,
Gelirken göreceksin; sağdaki hayaletli eve,
Tatlı su çeşmesine,
Mutlu günlerine,
Ona selam söylemeseler de
ve
Selamını istemeseler de…
Babasına,annesine,kardeşlerine…
Kırmızı kurdelaya ve gelinliğine…

************************
Dur orada ,o sokağa girme!
Sakın selam söyleme,
7 yaşındayken kadın olduğu eve,
O “abi” ye,
O sokağa,
Ne olduğunu anlamadan oturup ağladığı o tarlaya,
Toprağa düşen göz yaşıyla beslenmiş otlara,
Yaklaşma,
Geç git bunları duymamış,görmemiş sokaklara…
Onun yaptığını yapmaya…
Unutmaya…

Büyük Doğup Küçülenlerin Hikayesi

bilisikbey | 12 July 2010 15:41

Küçüktük tek kaygımız yakalanmaktı.Neyden mi? Ziline basıp kaçtığımız mahallenin bakkalından , meyvalarını aşırdığımız çiftçi amcamızdan, peşimizde koşturan cami hocamızdan ve en çokta adına sevda dediğimiz kızın babasından.Haşare derlerdi bizim gibilere.Haşare neydi ki? Hemen sözlüğe bakıyorum.Hastalık taşıyan zarar verici böcekler.Hadi be!! Bir meyva çaldık, bir şaka yaptık e birde masumca sevdalandık… Bu mudur zararınız ziyanınız?? Ya siz? Bire alır 10 a satarsınız.Birbirinizi kandırmayı kar sayarsınız.Camide söz verir, avlusunda unutursunuz.Ve bütün aşklar sizin için potansiyel sex çağrışımıdır.Helala haram değil.Harama azıcık helal katarsınız ki.Namusunuzu ahlakınızı övebilecek bir kapınız olsun.Nezaman vicdanınız tırı vırı ederse girip o kapıdan kirpiklerinizi ıslar sonra dönersiniz tekrar yaşadığınız bataklığa.Herşeyiniz bedava.İçinizdeki sapık,tefeci,dolandırıcı,acımasız kişilik.Milli bayramlarda Hasan Tahsin’e dini bayramlarda Hz. Ömer’e dönüverir.Dönüverir işte dönme dolap misali.Sen harici herkesin yalan söylemesine,dolandırıcılık yapmasına,adam vurmasına,zina yapmasına,sövmesine karşısındır.Çünkü bunlar kötü şeyler!! e sen neden ayrısın?? Ben yaptıysam kesin bir bildiğim vardır…Büyük amcalar benimde bir bildiğim var.Küçük dediğiniz bizler sizlerden çok büyüğüz.Sizlerden daha mantıklıyız.Haşarelik sandığınız o yaptıklarımız varya işte onlar bu dünyada hala daha masumiyeti , insanlığı , doğruluğu yaşatmaya çalışan davranışlarımızdır.Oysa siz evet siz… Haşeresiniz.Hayatın kanunu diye bahsettiğiniz herşey ahlakımıza , insanlığımıza zarar veriyor.Tüm dünyaya zarar veriyor.Biliyorum güneş işinize gelmeyen okadar gerçeği size gösteriyorki.Görmemek için gözlerinize perde çekiyorsunuz.İşte bu sizsiniz büyük doğuyor, gittikçe küçülüyorsunuz.Sanırım hiç büymüyeceksiniz.Yinede dua ediyorum.Yüreğiniz tekrar masum ve temiz olabilsin diye.Sevgiler…

sıcak ekmek kokusu

lavinya76 | 07 July 2010 10:57

Ne zaman bir ekmek fırının önünden geçsem sıcak ekmek kokusu çocukluğuma alır götürür beni. Gözlerimde eski günlerin anısını taşıyan bir dizi siyah beyaz fotoğraf karesi kalır. Minicik avuçlarımda ısıttığım bozuk paranın karşılığında sımsıcak ekmeğin köşesinden koparıp ısırışımdır o koku…

Ekmek fırının yanı başında bekleyen yoksulluğun kirli elbiseleri düşer usuma. Bir dilencinin yalvarışını yıkar omuzlarıma bir dilim ekmek için.

Küçük botlarımın karda bıraktığı izlerin üşümesine inatla yürürüm aynı yolu. Hala bilirim ki taze ekmek sabaha katılan keyiften öte mutluluğun zihnimdeki imajıdır.
Apartman merdivenlerini tırmanırken yaşlı komşumuzun çoktan kalkıp ocakta kaynatmaya başladığı ayva reçelinin tarçınla buluşma serüvenidir o koku…