ölüyor muyum bu defa?inanmadığım bir tanrıya nasıl dualar ediyorum böyle, sadece biraz daha sürsün dayanım ömrüm diye.’Hala yazıyorsan ölmezsin sakin ol’, diye fısıldıyor tanrı..Ya bunu sen yaparsan diye yakarışım…kendini öldür tanrı, kendini ifna et..beni bırak, beslemediğim karıncalar var bugün..senin de insanların aç, unuttun mu onları?Biraz daha tadına varmak istiyorum öğütülmüş buğdayın, içime çekmek aromasını nergislerin, gizleri açığa çıkarmak istiyorum bir bir, ipek böceğinin tiz ayak seslerine eşlik eden şarkılar söylerken , ve feyzalmak istiyorum uçuşundan kelebeğin.Bir adım sonra ayağa kalmak istiyorum, bir adım sonra koşmak..Şiirler okumak istiyorum can babadan:Sırtımda çıplakIslak nefesinBi gidip bi geliyorBiz senlen yatmıyoruz kiYaşamıyoruz daHep yarışıyoruzSen mi ben miÖnce kimÖlümü öldürecek diye.Mutlu olmak istiyorum..bok kokusunu üzerimden atmak, kan kokusunu yer yüzünden alıp götürecek bir rüzgar, kendi etrafında dönmeyen bir dünyada..Birazcık iyi niyet diliyorum.müşfik davranmıyoruz birbirimize.sert ve katı kuralları var artık buraların..kural koyanları var..eleme parmak sokan eller var..Daha kaç leşimiz olacak kardeşim.daha kaç insan ölecek..’Hepinizden fazlasına yetecek kadar sundum size’ dedi tanrı.Elma yerdim ben hep, dut kardeşi olurdum ipek böceklerinin, gölgesinde uyurdum..siz neden yetinmeyi bilmediniz, dinazorların etini çiğnerken, daha kaç insanın kanını içeceksiniz.Biraz nefes almak istiyorum ben, bedenimi sevgiliye giriftlemek..sevgilim ayağımı gıdıklasın istiyorum..ben de onun sırtını kaşıyacağım…Savaştan kandan katliamdan ve kedilerden söz edecek bana.60 000 insan öldü diyorlar ırakta..ve kaç çocuk öldü daha temin..Afrikada aç çocuklar..şiir okuyamayacak kadar açlar..Neden?
yorumlar
Bu sorunun cevabını bilsek bu durumda olmazdık zaten. Neden?
neden mi?arabalarına binip aksın diye trafik.silahlar satsın diye.kasaplar eşek satsın diye.eşşek siksin diye bir diğeri..gök delenler artsın diye..göt delenler de beraberinde.para kazansın diye birileri,ve ötekisi hiç kazanması diye.eskiden makineler ek organlarımızdı..şimdi makinelere organel olalım diye.zengine varlığını hatırlatsın diye açlığı kedilerin..eğlence var eğlensin diye, çıldırmış orospu çoçukları..biraz daha kimyasalı yüklensin damarlarındabiraz daha alkolü emsin zihninin süngeri diyeparfüm koksun diye hanım elleri.hanımelinin kokusunu unutsun diye arılar..insan ölsün diye..silahın insandan değeri artsın diye.merakı yatışsın diye insanların.bumerang olsun bu sözlerim.yarsın kafalarınızı diye.insan tanrıyla avunsun diye.şehitlik mertebe sanılsın diye.kitaplar ve şiirler hiç sevilmesin diye..best seller-lar prim yapsın diye..reklamlar zihnimizde çaksın diye..levis giymezsen kadınlar vermez diye.paraya tapsın diyeolsun köle kul.insan sen öledur..ama -öyle – durma artık.hareketlen biraz.unutma gerçeğini kendinin..sen azılı bir geçmişin mirasısın.hızlan.birazcık hız ulan.
püff
@result, yazıya em es en smileylerinden fazla bir katkınız dokunmaz mı sizin hiç?
katkıya değecek yazılara dokunur tabi, neden eleştiriye açık değilsiniz ki, püfff…
eleştiriye son derece açığım, ama ortada eleştiri göremiyorum.
insanlar yorum yaparken yazıları okuduktan sonra zihinlerinde oluşan duyguları yazmıyorlar mı, ben de “püfff” diyorum o an , onu yazıyorum. yeterince açık yani… anlayana tabi.
tamam efendim, benim de birşey dediğim yok zaten.sadece bu işi yapan smileylere benzettim sizi…neden püfflediğinizi eklerseniz benim için eleştiri halini alabilir yorumunuz..yazının hangi yanını hangi nedenle sevmediğinizi açıklarsanız saygıyla eğilirim önünüzde..yoksa ben de size -üff -deyip geçicem anlayabildiğiniz gibisinden..
birileri anlasın diye değil, hissettiğim için yazıyorum, neden abarttın ki bu kadar?
Hayat “neden” leri aramak la gecip gitmiyormu? biri gidip bir digeri gelip durur,, sorulmamis sorulara verilmemis cevaplari aramakla tuken mi yormu omur?? dunyanin en cok protein tuketen ulkesi Amerika ile afrikada kowarsky sendromundan anasi inim inim inleyen cocuklari karsilastirdigin vakit tiksinti ile karisik dusunceler gecmezmi insan evladinin afyon yutmus beyninden..mendebur Hayat bunlari uzun uzadiya dusunecek firsati pek fazla insana bahsetmiyor, zatan tersi bir durum olsaydi dunyayi bok cukurundan cikaracak yiginla insan mevcut olurdu.
malesef ki tamda dediğiniz gibi oluyor..hayat bir şekilde içine çekiyor, yatışıp giriyoruz sıcacık yataklarımıza, unutuyoruz, unutacağız, ta ki bize dokununcaya kadar yılan..
yorumunuzu yazının kendisinden çok sevdim, elinize sağlık.
beğenen beğenmeyen herkese teşekkür ederim.
ne kadar vahşi bi dünya üzerinde yaşadığımızı bir kez daha hatırladım ama hatırladıkça bişey yapamayacağımı, bunu değiştiremeyeceğiminde farkına varıyorum ve yaşamak anlamsız geliyor. bende bunların içinde bi parçayım. acaba tüm bu kötülüklerin, vahşiliklerin yaşanmadığı zamanlar varmıydı diye düşünüyorum. eğer varsa niye bu duruma geldi bu dünya diye düşünüyorum. düşündükçe işin içinden çıkılmaz bi hal alıyor bütün bunlar. en çok da sonu nasıl olcak diye merak ediyorum. çok güzel bi yazı, eline sağlık.
Yazınız güzel olmuş, inşallah dilekleriniz gerçek olur. En azından hayattan beklentileriniz var, bu da yaşama arzunuzu kamçılar.
ÖLÜMü anladığın zaman YAŞAMAK için nedenini bulacaksın
beğenen arkadaşlara teşekkür ederim.@plakton,yaşamın nedenini anladığın zamanda ölmek için nedenini bulmuş oluyorsun..minik bir paradox..teşekkür ederim.
…
absence o teşekkürü bizler ediyoruz. Arada yakalıyoruz kaçırdıklarımızı da diğer arkadaşlar yakalasın.Ellerine sağlık !
MEDENİ BATI!Size yakışan buydu,Başka türlü olamazdınız.Yeryüzünü cinayetlerinizle boğdunuzHiroşimada yüzlerce insanı öldürürkenLübnan’da,Kıbrıs’ta,Irak’ta,Filistin’deAynı ilkelliğe büründünüz.Aynı vahşet senaryolarında oynadınızAkdeniz bile utandı maviliğindenBosna’da genç kızların gelinlikleri sandıkta kaldıBedenlerinden önce hayallerini kirlettinizÇocuklar elma şekerlerini unutuncaBüyükler gibi konuşur oldularAma siz hep küçüldünüzSize yakışan buyduBaşka türlü olamazdınızKirlendiniz,diz boyu balçığa bulandınızBelkide hep böyleydinizSevgiyi bilmeden yaşadınızSevgi çiçeklerini kıra kıra küçüldünüz.Neden?Kenan KALECİKLİ
namazsız ezanla, ezansız namaz arasında bir hayat bahşedişmiş insanoğluna. ve sorulacak muhtemel soruların cevapları da verilmiş önceden…nerden geldim?nereye gidiyorum?kimim?neden burdayım? kullanım kılavuzuna göre kullanılmayan bir elektronik eşya bile bozulduğu ve amacına hizmet etmediği gibi insanoğlu da bu soruların cevabını okuyanlar unuttuğunda,bazıları okumadığında,bazıları okumak isteyenleri okutmadığında,bazıları abartıp cevapları bilenlerin kafasına vura vura vura unutturduğunda işte dünya bu halini aldı…”stickman” varmıydı demiş ya güzel bir dünya..var evet, insanları gözlemleyin,hangi dönemden en çok utanıyor ve hangi tarihi inkar ediyorlarsa işte o zamanlar güzelliğin olduğu zamanlardı…garip bir gözlem olmadımı diyeceksiniz ama işte geldiğimiz hal bu kadar vahim…ve kendimizi suçlamayı öğrendiğimiz ve ihmallerimizi ihya etmeye çalıştığımız zaman ha bi de şu meşhur cevapları öğrendiğimiz zaman tekrar gelecek güzellikler…güzel bir hatırlatma absence, teşekkürler.yalnız ben de yazıdan daha çok yorumunuzu beğendim!
güzel bi yazı pelitaş,teşekkürler!
Seninde yorumun inancın en yakınından gaye-i hayal, sağ ol.
Girdim geliyorum,Şimdi ve sonra olacaklardan yahut insanlık dramlarından tiksineceksek bu nasıl olmalı?Örnek olarak şiddete ne tepki veriyoruz? Ağlayarak mı, vurarak mı yoksa anlayarak mı?Sonuncusu önemli çünkü anlayış “Duygu” demektir ki duygusal anlayış taraflı olur, öncesi veya ardılı olandır…Kavramlar oturmuyor, insanları suçluyoruz şartların şekillendirdiği insanları… Tecavüz edeni anlamak zordur ancak mahir olan da budur! Örneğin Roma’da cinsel arzular ile sapıtanları öfke ve kin duyanlara oranla daha suçlu sayarlar!Buna karşılık Kartaca denen uygarlığı tarih sahnesinden en ufak yazıtları ve bireylerine kadar silmiş bir uygarlıktır Roma.Korunmak en büyük konfor, evlerimiz kapılarımız yahut aşk acısından konuşamaz görünemez olmuş saklanan yüzlerimiz gibi.Doğal olan çok doğru değil insan zihnine göre evet, parçalamak canlıları bedenlerimize gömmek belki Marcus’un dediği gibi…Neyi eleştireceksin ah evet tanrı, yaratıcı. Ne, kim?Tasarım var evet çünkü düzen var kaotik de olsa ancak anlam? Ölen çocukları düşünün değil mi ya anlam?Yok öyle bir anlam, insan doğduğunda ağlar ancak gözyaşı dökmez cancazım absence of sence!Anlam duygudur dediğim tam da bu, bilmediğinden değil bildiğinden korkar insan, öğrenir duyguları tepkileri diyelim geri kalan ham insan “Bebek” bir refleks kumkumasıdır.Peki bu yaratım niye? Neden umursanmıyorun cevabı çok soğuk olabilir çünkü düşündüğümüz yargılayıp sortguladığımız tanrı kavramı aslen bildiğimiz, imgelediğimiz modeller üzerinden gelişiyor? Herbirimiz felsefi varoluşçuluğun dehlizlerinde çıldırmadık yalan mı, bu koşuşturmacada bir yere kadar…Ne kalıyor geriye, sorular, sorular.Pratik dünyada olduğu gibi dehanın da ortaya çıkışında sorular (bilim ve sanat da dahil) çok önem kazanıyor.Düşünen bir canlı neden tasarlanır?mantıklı önermesinden alınacak tek yanıt, yine bir sorunun arayışının varoluşun belki temeli en azından bizim için temel olabileceği kuşkusudur ki bu neyin kimin için ne denli önemli olduğunu açıklar belki, kim bilir sadece bir önerme örneği idi benimki… Hasat?Demem odur ki kişi kendini bulmadan hayat da onu bulamaz! Din düşünürleri bu konuya (antik dönem stoacıları kastediyorum) evrensel doğa demişler. Nedir ancak gören gözler bir ceylanın haykırışlarını güzel addedebilir amacını görür gibisinden anlam kazandırma çabaları.Olmuyor tabi ne güzelliği cançekişmenin hatta yaşamın tam da bu olmasının nesi güzel.Felsefe, insanın anlayışı için (tarafsız, hezeyandan uzak) tek çıkar yol.Peki nasıl olacak kimsenin bulamadığını bulacağız? Kendinden başka hiçbir şeyin gerçekliğine inanmayarak, belki bunun ne denli bir paronoya olmadığını asıl paranoyanın yaşamımıza hükmeden “Diğerleri” kavramından uzaklaşarak belki. Evet daha soğuk, evet yıpratıcı ve evet ölümün bir bilgiden başka birşey olmadığı gerçeğinin altının çizilmesi belki… (kastedilen yaşanmayan bir olgunun görünen üzerine yoğunlaşması “Ölüm” ve üzülmenin aslen bencil bir oluş olması durumu)Ölüm ne ki? Bir bilen varmışçasına yazılıyor çiziliyor, bu mu bilimsel bakış?Düşünen bir varlık için nedir anlamı? Belki doğum gibi hafızadan ayrı tutulamaz…Herzaman derim ölüm dün yazdıklarına baktığında kim ulan bu, neler yazmış demen kendine yabancılaşarak (zamanla belki tanımaktan bile uzaklaşarak). Bu pek tabi benim yorumum…İnsanları eğleniyor ve para saçıyor diye eleştirmek, bedenini reddetmek kadar saçma. Herkezin düşünmesini (diğerleri) bekleyemezsin. Gerçek bencillik budur yahu, neye ağıtlar?Sorsan herkez kendini değil diğerini düşünür e aşk gibiki uyuşturucunun allahıdır “Aşk” dediğimiz.Farkındasınız değil mi serbest dolaşımda!
yerküre üzerinde insanın hakim oluşu, dünya üzerindeki tüm organik yaşamların geçmişinine nispetle çok çok yenidir.. ve muhakeme yeteneğine sahip bu mahluk maalesef hazmedebilmiş değildir bu hakimiyeti.. halen bir şeyleri kotarma, tuttuğunu koparma eğilimindedir.. esasen ortak bilinçaltımızda olduğunu düşünüyorum bu sorunun cevabının.. ilk yürüdüğü çağlarda, kendini koruyup güvenli bölgeler yaratmak için “yok etme” eğiliminde olması gerekmişti.. acımasız doğada hayatta kalabilmek için acımasız olmalıydı.. ve fakat hiçbir şey değişmiş değil hala o derekede gördüğünden kendini.. hala kendini yok ederek ortaya koyduğundan kelli bir gelişmeden bahsetmemiz olanaksız.. hakimiyetin gücünü hazmeden bir varlık, bu gücü en verimli şekilde kullanmalıdır (mantıki simülasyon gereği).. doğru noktalara eğilip, geleceğini ve varlığını garanti altına alabilmelidir.. henüz bu bilince varamamış homosapiens canlısının, tüm dünyayı, üzerindeki hayatı ve bizzat kendisini yoketmeden evvel bu bilinci genlerine kazımasına pek ihtimal vermiyorum (yanılıyor olmayı çok isterim).. bir miktar karamsarlık gibi görünse de sorunuzun cevabı olabileceğini düşünüyorum absence of mind.. aslında “neden?” diye sorabilme yetisine sahip basit hayvanlarız yalnızca.. bunu kabullenemediğimizden dolayı tüm sorunlar içinden çıkılmaz hale gelmekte.. sorgulamanız çok verimli düşüncelere gebe.. devam..
“basit hayvanlarız” derken ‘sahlanankoç’, herhalde yaşamak zorunda kaldığımız ortamın sorumlularını kastediyorsunuzdur, hatta onu umuyorum.mahlukatın en şereflisi olarak yaratılmışken bir zamanlar batılı filozofların da “düşünen hayvan” diye tarif etmesinden de esinlenip insanlığı bu kadar alçaltmayı pek doğru bulmuyorum.elbet hayvandan daha alt seviyeye inmiş insanlar bile var ki onalara basit hayvanlar demek bile iltifat olur ama bunların yanında meleklere parmak ısırtacak kadar da yücelmiş insanlar da mevcuttur ve bunların sayısı hiç de küçümsenecek kadar, hele hele “basit hayvanlarız” veya “düşünen hayvan” genellemesi yapacak kadar az değil..siz genel anlamda kullandınız demiyorum, yanlış anlaşılmasın,amacım muhalefet yapmak değl,yeri gelmişken “düşünen hayvan” tabirinin doğru olmadığını vurgulamaktır…insani değerlerimize tekrar ve topluca, toplumca ulaşma dileğiyle…
insan eşref-i mahlûk olarak yaratılmıştır.. içinde bu potansiyel vardır.. ancak bu potansiyele ulaşanlar, gelmiş geçmiş tüm insanlık ile kıyaslanırsa pek de mühim bir rakam ifade etmezler maalesef..içimizdeki potansiyeli kullanıp, “gelişmiş akıllı hayvan” derekesinden, “eşref-i mahlûk” derecesine (ki bu tabirin anlamı çok ağırdır.. azamî dikkat..!) ulaşabilir isek ne mutlu bize.. keşke..!fakat bahçende binbir çeşit cennet gülü bulunsa dahi, dermeyi bilmiyor isen onları….neye yarar sevgili dostum..?neye yarar..?
@wassago;şartların şekillendirdiği insanları ve şekil bulamamış insanlığı suçlayarak evrime ,dur! demenin neredeyse imkansız olduğunu bilirim..tecavüzcüleri suçsuz sayabiliriz, haçlı seferlerini yapanlarıda, sorun olamaz insanın ölmesi, sorun olan şudur: insanın insanı öldürmesi..icatlarımız bir diğerlerinin mecralarına kaydığında, ‘bu bizim der’ öldürürüz, birileri petrol dışında herangi bir yakıtla hareket eden bir araç yapsa tutar onu da öldürürüz..sadece şu söylediklerini sölyediğin için biri çıkıp seni de öldürebilir. bileği güçlü olanın bir diğerini öldürmeside değil bu vahşet, tek bir bomba bom! ve binler..sorun yok öyle mi peki?kitaplar var bize yol gösteren, amlam yükleyen, ve onların yazanları..birilerinin sadece yazmak istedikleri kadarını bildiğimiz gerçeğide ortada..’anlamak’ kelimesini ve tüm diğer bilgileri beş dakika bile olsa çıkarabilirsek işte zihnimizden, anlamanın kendisine ancak o zaman biraz yakın olabiliriz.yeniden doğmak gibi belki.eğitildik biz, bu medya ile öğütüldük..para saçarak eğlenen kimseler zaten bedenlerini red etmiş kimseler bana göre.pavlow denedi köpekler üzerinde ve adını koydu:şartlı reflex diye.ahh sadece köpekler mi sakın..adım adım koşullandık biz bu hayata..eğlenmek için tabak kırmakta neyin nesi, dünyanın bir yanında birileri aç iken tüm bunlara vicdanımızı kapatalım öyle mi?.peki.akşamına da bir eğlence mekanına girer yüksek sen müziğin orta kulakta yarattığı denge kaybının, verdiği o hoş hissiyata teslim oluruz geçer..bölye mutlu olacağımız öğretildi çünkü bizlere..kademe kademe.güçlü olmamız söylendikçe birbirimize saldırdık. bütün canlılar bir diğerinin bedeninde işe yarar bir şeyler olduğunu bilirler.beni ‘sence’ lerimden de yoksun bırakarak varımı yoğumu almışsınız azizim..hiç değilse onlara dokunmasaydınız.sizinde gördüğünüz üzere, bu yazı bir düşün yazısından çok hislerimin yansımasıdır..ama sizler yorumlarınızla yazıya katkıda bulunarak sıkıntının nerden kaynaklandığını açığa çıkardınız..teşekkür ederim.yazıda adı geçen tanrı sembolik bir tanrıdır. nitekim benim tanrımın cehennemi yok, sonsuz bir sevginin ta kendisi o.
@sahlanankoc:güzel bir noktaya değilmişsin..insanın içindeki yok etme isteği, daha da perçinleniyor..insan daha çok yeni, uyum sağlamakta zorlanıyor..teşekkür ederim kattından ötürü.
12 yaşındaki kuzenimin bugün bana sorduğu soruyu bu yazıya eklemek istedim..abla, allah insanları yaratmadan önce ne yapıyordu?bu tarz sorular karşısında, küçük bir çoçuğa nasıl cevap verilir bilmiyorum..ama bir çoçuktan beklemediğim etkide bir soruydu..doğru soruları çoçuklu yaşlarda sorduğumuzu ve sonrasında aklımızın yeterince bulandığını farkettim..
Bingo
absence in son yazdığından sonra çocukluğumla ilgili bir anı geldi aklıma. 5-6 yaşlarındayım. Anneannem ezan okunduğunda söylemek üzere bir iki cümle ezberletmiş bana.Ama bu arada çok gezeve olduğum için wc de konuşmanın da günah olduğunu tembihlemiş. Bir gün tuvaletteyim ve ezan okunuyor. Öyle yapsam olmaz, böyle yapsam olmaz. Ağlaya ağlaya bizimkinin yanında gidip ” e tuvalette ezan okununca ne diycem peki , hem söylemem gereken bir şey var, hem konuşmam günah ” diye bir ton ağlamıştım. Kadıncağız da çıkınca söylersin diye geçiştirmişti beni..:)
@sedaflora, çok çoçukça ,çok tatlı bir çelişki bu anlattığın..malesef ki hepimiz (çoğumuz) bu tarz söylemlerin kurbanı olduk..bana da durmadan birileri köpekten korkarsam köpeğin bunu hissedeceğini söyleyip duruyordu…eee ben zaten köpekten korkuyorum, bir de üzerine köpeğinde bunu anladığını öğrenince, üç buçuk atarken bunu nasıl köpeğe çaktırmayacağım deyuu kendimi yiyordum..eehh bu hayvan zaten kokudan kapıyor işi, koku salgılarımı nasıl değiştiriyim ben..ufff.
:))))) bak bir de ne geldi aklıma. Bizimkiler durmadan tanımadığın insanlarla konuşma diye ikaz ederlerdi. Bir yandan da kaybolma riskine karşı evin telefonunu ezbettiler. Eğer kaybolursan polis bulmaya çalış ve evin telefonunu söyle diye de tembihlediler. Ben de saf saf ” e ben polisi de tanımıyorum ki hani konuşmayacaktım yabancılarlaaaaa” demiştim..Baştan anlatsanıza şu işi yahu, değil mi ama 🙂
:):)..biri gel seni babana annene götüreyim derse gitmeyecektik..hayatım boyunca seni annene babana götüreyim diyecek birine, artizlenip, haa kandırıon beni değil mi, gelmiyorum işte senle demeyi arzuladım ama, kimsede gelip böyle birşey demedi..testi kırılmasın diye, yükledikleri bilgiler, en sonunda benim testiyi kırdı:)