Tarih boyunca devrimler, eski ve öncenin karşısına inanç ve azimle çıkmış ve çarpışmışlardır. Yüz yılların getirdiği sorunlar, katılaşmış toprak içinde sertleşmiş, kaynaşmış kaya gibidir. Bu sorunlar tartışılmazlık içine sokulduğundan, sonrakileri baskı altında tutmaktadır. Dün ile yarın, daima bu gün içinde çarpışmaktadır. Belli koşullarda bu olağan sayılabilir ancak, gelişmekte olan ülkelerde, içteki tutucular ve dış baskılar gerilim yaratır. Devrim, içteki tutucular ve dış baskılara karşı savaş verir.
samsun
1919’dan itibaren devrim savaşına girenler de Osmanlı mirasıyla savaşmak zorunda kalmıştır. Osmalı reformcuları “Tanzimat kafasıyla”, “Jön Türk kafasıyla” kendi yollarını kendileri tüketmişlerdir. Çünkü: faizci batılı devletlerin saptadıkları modele, 1856 Paris ve 1876 Berlin antlaşmalarına, bu baskılara uymak zorundadırlar. İçi boşaltılmış bir imparatorluk kalıbını, teokratik kalıbıyla koruma içindedirler. Emperyalist politikalara boyun eğmek zorundadırlar. Bunu köksüz meşrutiyet denemeleri ile sürdürmektedirler. Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya Savaşları sonucu varılan Mondros ve Sevr Antlaşmaları çözümlerini kabul eder durumdadırlar. Fosilleşmiş Osmanlı sarayını koruma eylemi içindedirler.Mustafa Kemal ve ekibi bu miras karşısındaydılar. Osmanlı kaderi görülen, sıralanmış tüm sorunları reddetmişlerdir. Tarihin belirttiği kurtuluş yolunu seçmişlerdir. Zamanın Harbiye Nazırı paşalar İstanbul’a dönmesi için iyimser tablolar çizmişlerse de Mustafa Kemal bunu reddetmiştir. O günkü hükümet adamları gibi, “Hiyanete vasıta olmaktansa, milletin içine bir fert olarak karışmak bir vatanperverlik olacaktır.” diyerek yürümüştür.
sivas
“Eğer memleketin kurtuluşu ve selameti şahsımın çekilmesine bağlı olsaydı, kayıtsız şartsız hiç kimseye ümit ve emel bağlamaya tenezzül etmeyerek nefsimi kurban etmek kadar vicdani ve basit bir şey olamaz.” diyerek durumu özetlemiştir. Bu açıdan; Türk kurtuluş hareketi, gerçek bir devrime dönüşmektedir. Osmanlı reform hareketlerinden kesinlikle farklıdır. Reformlardan yol ayrımı da bu noktada başlamıştır. Sivas Kongresi‘nde bu açıkça ortaya çıkmıştır. Kongrede bir yabancı devlet koruyuculuğu (manda) kesinlikle kabul görmemiştir. Sivas Kongresi’nde bütün dünyaya duyurulan “tam bağımsızlık”tır. Kapitülasyonlar (siyasi ve sosyal imtiyaz) kesinlikle reddedilmiştir. İşte, Osmalı Devleti’nin devam etmeyeceği ortadadır.Dış baskıların acımasız temsilcisi emperyalist politikalarla ve kapitülasyonlarla savaşmak gerektir. Atatürkçü ekibin edindiği tecrübe; hem dış baskı hem de ulusal devrimci kalkınmanın bir arada olamayacağıdır. Dış baskı, sömürücü ve faizcidir. Bir ülkeyi, kendi siyasal, ekonomik ve kültürel etkisi altına alarak uydulaştırır. Islahat perdesi bahnesiyle, devlet ve bürokrasisi üstünde ağır basar. Asıl amacı toplum kalkınmasını daha da geri bırakmaktır. Tabii ki bunlar emperyalizmin doğasında vardır. Emperyalist güç, kendisiyle savaşan zayıf Osmanlı’yı uygarlık dışı sayarak ağır cezalara çarptırma yolundadır.”Barış koşulları (Sevr Anlaşması) ilan edilince zaten Türkler’in deliliklerinden, körlüklerinden, cinayetlerinden ne kadar ağır cezalara çarptırıldıkları görülecektir… Cezalar onların en büyük düşmanlarını bile yeterince tatmin edecek kadar müthiştir.” (Lloyd George)Bu söylemde, Osmanlı değil de Türk sözü geçmesi oldukça anlamlıdır. Ceza millete kesilmektedir görüldüğü gibi…
Damat Ferit Paşa
Damat Ferit Paşa görüşmeler yapmak üzere Paris’e gider. İstanbul hükümetinin derdi cezaya boyun eğmektir. İdama mahkum olmuş Osmanlı’nın cezasını boyun eğerek ömür boyu hapse çevirebilmektir. Karşısında “Onlar Heyeti”(emperyalist galip devletler heyeti) bulunmaktadır. Sözcülerinin bildirisi özetle:”Türkler’in erdemleri arasında yabancı milletleri yönetme yeteneği yoktur.Türklerin tahakkümü altına girmiş milletler, maddi bayındırlığa ulaşmamıştır, kültür düzeyleri düşmüştür. Türk egemenliğinden kurtulan milletlerin maddi bayındırlıkları artmış, kültür düzeyleri yükselmiştir. Türkler her fethettikleri yere yıkım getirmişlerdir. Türklerin savaşta kazandıklarını barış döneminde geliştirme yetenekleri bulunmamaktadır.”Yine Osmanlı yerine, Türk sözcüğü kullanılması dikkat çekicidir. Osmanlı değil Türk milleti suçlanmaktadır.Onlar heyeti, intikamcı tutumuna hümanist bir görüntü vermek ister: “Türk milleti istese, Osmanlı hükümetine karşı harekete geçebilirdi. Sorumluydu, cezalandırılması gerek.” Sevr Antlaşması’nın da işlevi budur. Tüm kusurları Türk milletine yükleyip emperyalist emellerine ulaşmak isterler.Atatürk, Osmanlı doktrinini kenara atarak karşı koyan ilk kişidir. İşte Atatürkçülük böyle başlar. Batı emperyalizminin temsilcilerine ve Lloyd George’a yanıt verir ve onların silahlarını geri teptirir:
“Düşük yönetiminin zulümlerine ancak savaş nedeniyle katlanmış bu millet, eğer bu günkü hükümetin sorumluluğuna ve cinayetine hiçbir emredici neden olmadan katılmak istemiyorsa bu hükümete karşı olan duygularını açığa vurmalıdır.””Eğer ödev bugün yerine getirilmeyecek olursa, yarın Ferit Paşa kabinesinin milli temellerimize aykırı olarak edilebileceği barış koşulları karşısında, Avrupa’ya karşı itirazımız kalmaz. O zaman dünya kamuoyu bize, kendi hükümetinize karşı –Vaktiyle bu itiraz hakkını neden kullanmadınız?– diyecektir, ve haklı olacaklardır.” (Atatürk)
İstanbul hükümeti ve emperyalist güçlerin anlayışının farklı olmadığı Atatürk için hep sorun olarak görülmüştür. Böylece Müdafaa-i Hukukçular, İstanbul hükümeti ile işgalci güçler arasında bir fark olmadığını görmüşlerdir.
Lozan Barışı
Lozan Barışı ile Batılı devlet adamları ilk kez, Osmanlı zamanında elde ettikleri çıkarların yeni türkiyede sürdürülemeyeceğini anlamışlardır. TBMM bağımsızlık bilincinin temsilcisi olarak sorunu değerlendirmesini bilmiştir. Konu görüşülürken TBMM’de konuşan Abdurrahman Şerif Bey’i göz yaşlarıyla dinleyenler vardır.”1876′ da ilan edilen Meşrutiyet bir rüya gelip geçti. 1908 senesinde geri verilen meşrutiyet alkışlarla havaya uçtu. Düşe kalka Sevr hadisesine dayandı………..İstanbul Silivri yoğurtlarından gümrük almaya başlamış, meğer Silivri Yunan toprağı olmuş.”İsmet Paşa da şöyle noktalar: Büyük bir tarih olayını temizliyoruz. Elimizdeki belgeler bir siyasal savaşlar döneminin sonuçlarıdır…….Batı sınırında bugün sağladığımız sınırdan başkası, bizim misak-ı millimiz içinde değildir.”
Lozan Barışı
Türk devriminin mantığı; Osmanlı yönetimi ile emperyalizmin birlikteliği karşısında akılcı yolu seçmeyi bilmiştir. Ancak devrimle başarının geleceği saptanmıştır. Yüzyıllar boyu Osmanlı üzerine çöreklenmiş emperyalist, kapitülasyoncu politikalara cepheden hücum edilmiştir.Devrimin Kanun-İ Esasiye‘ye uygun olmadığını savunanlar olmuştur. Atatürk şöyle yanıt verir:
“Ben, fevkalade selahiyete haiz bir meclisin Ankara’da toplanmasına karar verirken, Kanun-İ Esasi’de böyle bir meclisin toplanabilmesine dair bir işaret olmadığını elbet bilirdim………Meclis-i Mebusan’ın yeniden eski şekilde ve niteliğinde toplanmasını sağlamak çalışmasını asla hatırıma getirmedim. Aksine, başka nitelikte ve yetkide sürekli bir meclis oluşturmayı ve bu meclisin tasarladığım devrim aşamalarını beraber geçirmeyi düşündüm.”
TBMM İlk Üyeleri
Devrim, diyologlar kurarak gerçekleştirilmiştir. 1876 düzeni üstünde asalak ve çürümüş organlar bir tarafa bırakılarak, yeni bir doğa üzerinde, devrimin yepyeni filizleri ortaya çıkmıştır. Ankara, kendi hukukunu yarata yarata yasal bir meclise doğru hızla ilerlemiştir. TBMM ve hükümeti oluşturulmuştur. Bu yeni rejim Osmalı’nın devamı değildir, yeni bir yapıya sahiptir. Türk Devrimi, gerekli kurumlarını devrimci müesseselerini kurmuştur. Yeni rejim kendi kurumlarıyla yürümüştür. Eskiyi yıkmış, kendi organlarını geliştirmiş, etkin bir gerçekleştirme gücü ve gerilimiyle hedefine ulaşmaıştır.İlk olarak1921 Anayasası‘na kural olarak “milli hakimiyet” ilkesini yerleştirmiştir.TBMM, 307 ve 308 sayılı kararıyla, devrim mantığı ile 1 – 2 Kasım 1922’de saltanat kaldırılmıştır.Lozan Antlaşması’yla, yeni Türk devleti uluslar arası varlığını kanıtlayıp kabul ettirmiştir. (24 Temmuz 1923)Siyasal rejimin adı, biçimi açıklanmış, (29 Ekim 1923) Cumhuriyet ilan edilmiştir.Teokratik pürüzlerle dolu halifelik kaldırılmıştır, dini devlet olmaktan kurtulunmuştur. (3 mart 1924)Türkiye yeni bir devlet olarak doğmuş, devrimci atılımlarını sürdürmüştür.Türklere ve Türkiye’ye bağımsızlık, belli bir emperyalizm faturasıyla, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal bağımsızlıklar alanında yabancıların etkilerini saklı tutmaları koşullarıyla verilmiş değildir. Atatürk ile kazanılanı, Atatürk gibi koruyabilmek, Türk devriminin temel ve gerçek ilkesidir. Her ne kadar devrimlerin altı oyulmaya çalışılmaktaysa da, temeline dinamit koyulsa da, emperyalistlerin ekmeğine yağ sürülse de, Atatürk devrimleri dimdik ayakta kalacaktır.Atatürk diyor ki:
” Benmanevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır…… Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkar etmek olur. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olur.”
yorumlar
“Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet, henüz millet namını almak istidadını keşfetmemiştir.”Emeğine sağlık…”Tarih, bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkar etmez. “
Teşekkürler çok güzel bir yazı olmuş. Malta
Çok güzel bir yazı, arşivime kattım, teşekkürler…
Çok güzel bir yazı, teşekkürler …
tebrikler…
buklet,
Demek istediklerini anladım. Değişimlere akılla, bilimle uymak gereğini anlatmış Atatürk. Elbette devrimlere gerek kalmadan ayak uydyrabilmek önemli olan. Yoksa karşı devrimler ezer geçer… Teşekkür ediyorum katkılarından dolayı.ferplexfol, O onurlandırıcı sözlerinizi, şahsıma değil tüm öğretmenlere söylediğinizden eminim. Teşekkürler.ozgursfk, agentforistanbul, konami, emsvizyon, Beğenileriniz için teşekkürler…tutup beğenen arkadaşlarıma da ayrıca teşekkür ediyorum.
Türk Devrimi, Fransız ve Rus devriminden daha geniş, çok yönlü ve mucizelerle dolu olarak gerçekleşmiştir. Atatürk Türk milletinin başına gelebilecek en büyük mucizedir.yazıda keşke biraz da bu mücizenin ne zorluklarla gerçekleştiğine değinilseydi. Birde bazı yerlerdeki kurgulamalar da tarihsel sürece bağlı kalınsaydı, karışıklıklara mahal olmazdı diye düşünüyorum.Düşüncelerinize sağlık 🙂
aynısı burda gözüme çarptı.
araştırmacı gaztecimiz Uğur Dündar işbaşında.
🙂 beğenemediniz mi efem.?herhangi bir yargıda bulunmadım dikkatini çekerse, bu yönümle Uğur dan ayrılırım.
yorumu halka bırakarak. Uğur Dündar’a benzemediniz mi?
🙂 uğur dündar mı yorumu halka bırakıyor? güldürmeyiniz efem. diyeceğini dedikten sonra lafı kalmayanların klasik pas hareketi bunlar.
Kurtuluş Savaşı üzerine yazı yazan bir arkadaşın bütün linklerinin wiki olması bile tek başına eleştiri konusudur. Yazıyı o kadar ciddiye almış ki kutsal bilgi bankası ya da kolaycılığın yolu wiki’den link vermiş. Yahu bu konuyla ilgili okuduğun kitap ya da başka bir bilgin yok mu? Demek ki yok, sonra cahil cesareti diyorum; bana kızıyorsunuz. Kendimi ilkokuldaki hayat bilgisi dersinde hissettim.Oh! Ne âlâ memleket. Google başlığı yazalım, gelsin 3- 5 cümle. Sonra oturup onu hafif.org denilen uyduruk siteye yazalım. Nasılsa millet pek bi güzel olmuş dışında bir şey bilmiyor. Şu sanal alemde bile muhalafet olamıyorsanız ne zaman olacaksınız yahu? Korkmayın, özgürce düşüncelerinizi yazın. Ah! Pardon özgür düşünce dedim. Şİmdi siz onu da hümanizmle karıştırırsınız.Ayrıca bunu alan, sığı da aldı.
Bende bu 1. sayfa olayına taktım. Atatürk yaz hafif.org’a gönder 1. sayfada reklamın çıksın. Ezik modlara selam. Hafif, kendi ifadeleriyle “Meraklı ol” propagandası yapıyor. Ondan sonra da 80 yıldır T.C. kasetinin A yüzünden dinlediğimiz lafları getirip 1. sayfaya oturtuyor. Bari “merak”ın tanımını yapsalar da aynı referans sistemiyle konuşsak.. Ya da modlar arasında muvazzaf birileri var da biz mi bilmiyoruz?Ayrıca yazı muhteşem olmuş, gayet aydınlandım ve hümanizmin doruklarındayım. Teşekkürler robot.
iyi araştırmısınıız arkadaş. aynı şeyi ben de yazdım pilli ilgililerine, “yazımın aynını yayımlamışlar” diye. Bilir misin googlede önce yayınlamış olsalar benim yazımı geri göndereceklerini) :))
nevdalist, yazıyı beğenmeni beklemiyorum zaten. Hayat bilgisi dersine gereksinimin olduğu açık… Beklediğim , şu yanlış, şöyle olmalıydı diyebilmen… O kapasiteni geliştirmeni öneririm…
tachyon DİYOR Kİ, (16 Ocak 2009 23:30)Nevdalist ağzına sağlık.
Şak şakcılığına diyecek yok doğrusu… Devrim tarihi okumanı öneririm.
bu nasıl bir mantıkdır yahu 🙂 buradaki her yazının öyle yada böyle ilgili bir alanı var bu mantıkla gidersek; herkes kitabını alır okur hafif’e de gerek kalmaz…
tachyon, yazıyı beğenip tutmak başka, bir başkasının yorumuna şak şak tutmak başka anlama geldiğini kavrayamadın heee… Demogojiye gerek yok. teşekkür ederim.
nevdalist‘in de dediği gibi muhalefet olamayan biri olarak bu yazı pek bir güzel olmuş diyeceğimdir…lakin muhaliflere de bakıyorum yazının içeriğine ilişkin adam gibi bir eleştiri yok.biri kopyacılıkla suçlamış, diğeri wiki linklerine takmış, bir başkası da inkilap tarihi kitabı almakla tehdit etmiş 🙂 yok, yok olmuyor işte muhalefetlerimiz çalışmıyor.hafif’te kaliteli ve adam gibi muhalefet yapacak insanlar arıyorum…biliyorum ki bunun üzerine bel altı vurmaya çalışıp bak atatürk dine küfür etmiş, bak atatürk buna bunu yapmış türünden ucuz girişimler baş gösterecektir.hepimiz şemsiyelerimizi açıp bu pisliklerin dökülmesini bekleyelelim şimdi.
@teacher07yayın tarihi bu yazıdan sonra galiba. o sitenin yöneticilerine bildirmeniz daha mantıklı.
ben şu cümleye karşıyım:
Bu onu defalarca yakın zamanlarda tartışıldı, eleştirildi, ama hala dönüp bu konuya vurgu yapılıyor.Ya arkadaşlar neden bu kadar takılıyoruz bu Osmanlının son dönemlerindeki uygulamalara?Sultan Vahdettin Han’ın çabalarıyla Mustafa Kemalin anadoluya gittiğini biliyorsunuz, neden kabul edemiyorsunuz?Atatürkün mektupları yayınlandı geçenlerde, Sutan Vahdettine gönderdiği, onuda okumadınız tabi.Osmanlı çaresizlikten, ve son dönemde ipleri ele geçiren bazı ne idüğü belirsiz insanların sayesinde şu anda bile ters gözüken uygulamalarda bulundu. Ama şunu unutmayın, Devletin en üstündeki Sultan bu konuda son derece dirayetliyd. İngilizlere karşı çifte siyaset ile Atatürkün mücadeleye başlamasını sağlamıştır. Biri hain demiş, öbürü alçak demiş umurunda değildi. mühim olan memleketin kurtulmasıydı onun için.sizde kalkmış hain diyorsunuz, sanki o kişi sizin atanız değilde rus atası!!!
iddaa eden sizsiniz, ıspatlamak da size düşer, ne duruyorsunuz ? Çamur at izi kalsın…
Verdiğim linkte var karşılığı…
Aynı zamanda vahdettin salağının yunan ordusuna hilafet ünvanınıda verdiğinide kabul etmek gerekiyor.yunan ordusuna hilafet ordusu ünvanı veren”zatı muhteremin” Mustafa Kemal’in anadoluya gitmesi için yardım etmesinin tek sebebi koltuk sevdasından başka bir şey değildir.
vahdettin gibi şahıs benim atam olamaz!Benim atam Mustafa Kemal Atatürk’tür.
tachyon, ben ne Arap aşığıyım, ne de Arapça… Türk dili almış başını gitmiş, sen hala emekliyorsun be kardeşim.
@alpertunga1923, aynı görüşteyiz, domuzlar yok olmadıkça bu ülkede, hain kontenjanı da sürekli artmakta…
Peki hazırsanız başlayalım. Yalnız teacher kaçak cevap vermeyin lütfen. Doğru düzgün cevap verin.1-
Devrimin böyle bir tarifi yok. Siizn kafanızdaki devrim tarifinin ne olduğu kimseyi enterese etmez. Ama dediğim gibi sosyal bilgiler ve sosyoloji gibi kavramsal konularda pek bi kıtsınız, buna rağmen ısrarla bazı kavramları başka yerlere uyarlıyorsunuz. Bunu diğer yazınızda da yapmıştınız. ÇOk da ciddiye almamamıştım. Ama aynı şeyi Kurtuluş Savaşı gibi çok önemli bir konuda yaparsanız bir durun derim.Devrimin tanımını istiyorum. Misal Rus Devrimi ve İran Devrimini bu bağlamda nereye yerleştiriyorsunuz. Kim dedi size devrim eskilerle çarpışır diye. Atmayın.2- Atatürk’ün yaptıkları devrim falan değil, reform çalışmalarıdır. Üstelik bunu söyleyen ben değilim, kendisidir. Bakınız Talat Halman ve Kendi sözleriyle Yaşayan Atatürk kitabına. Artık kitabın linkini de ben eklemeyeyim. Bi zahmet araştırıp bulun.3- Sadece wiki linki eklemeniz bu konuyu başka kaynaklardan okumadığınızı, araştırmadığınızı gösterir. Ülkemizin tarihini yazarken bile böyleyseniz pardon diğer konularda nasılsınız bilmiyorum. Ben hafife yazdığım bütün araştırma yazılarıyla alakalı mutlaka farklı kitaplar okudum. Üstelik bu hafifle alakalı değil, bir konuyu farklı kaynaklardan öğrenmek istememele alakalı. Sizin ise bunu yapmamanız bile başlı başlı eleştiri konusudur. O zaman ne anladım ben özgür düşünce diye çığırmanızdan.4-
Şu hedefleri bir sayın bakalım, pek bir merak ettim. Bi de hukuğu yarata yarata demişsiniz ya, gülesim geldi. Şapka giymeyenlerin asıldığı, tutuklandığı bir döneme hukuk demeniz bilmiyorum; söyleyecek cümlem yok.5- Gelelim bir başka probleme. Israrla Osmanlı İmparatorluğu kötüdür demenizin sebebi nedir? Osmanlı İmparataorluğu çok büyük bir imparatorluktur. Her anlamda. Türk, rum, kürt, ermeni gibi birçok ulusun bir arada yaşadığı ve adalet sistemnin çok iyi işlediği bir sistemdir. Güçten düştükten sonra evet boka sarmıştır, ancak bütün bunlar gerçekliği değiştirmez ki. Bakınız Server Tanilli’nin Uygarlık Tarihi kitabına. Size öenrdiğim her iki yazara da herhalde yobaz, taraflı, dinci demeyeceksiniz. Cumhuriyet tayfasından oldukları bilinen bir gerçektir. İlk karikatürün Osmanlı’da kullanıldığını bliyor musunuz? Devam edelim Osmanlı’da kapitalist sistem yoktur. Bunun ise çok basit bir sebebi vardır. Toğrağın mülkiyet biçiminin farklı olması. Kapitalist üretime geçişin temel koşulu olan toprağın özel mülkiyet varlığı osmanlı da yoktur. Bu yönüyle de batı diye diye ütülediğiniz beynimize fark atar. Duyumu Umumiye ile birlikte borçların artmasıyla Türkiye hakkaten sömürü ülkesi haline gelmiştir.6- Bir cümleyle geçiştirdiğiniz konuların hepsi ayrı bir yazı konusudur. Jön Türklerden başlayalım.
Bu ne kadar saçma sapan bir paragraftır. Jön Türkler’in de kurucularından olduğu İttihjat ve Terakki Partisi o dönem çok öenmli şeyler yapmaya çalışmışlardır. Emperyalizme karşı milli iktisat denemsine girişen, kapitülasyonları kaldıran bir oluşumdan bahsediyoruz. maalsef en büyük problemleri İngiliz sömürgeciliğinden kurtulmak için başka bir ülkeye güvenmeleridir. Keza bu ülkenin Almanya olduğu biliniyor.7- Offf, yoruldum. Uğraşamayacağım artık. Tarihle ilgili bir yazı yazarken dönemin koşulları, insanların gerçekten vatan haini olup olmadığını sorgulayın. Yoksa böyle ezberden sivas kongresi şudur, x şudur dersiniz. Biri de çıkar işte sizi böyle şamar oğlanına çevirir. Yazık yahu, bunu yapan üstelik bir öğretmen. Utandım sizlerden.
yeni gördüm. Benim şakşakcım varsa uykusuz kutup ayısı’da sizin vaisniz herhalde. bütün yazılarınızda atlayıp aynı şeyi yaptığına göre. ben yazıyı eleştirdim, dönemi veya atatürk’ü değil. aradaki ayrımı bile yapamayan, yazıyı beğenmeyeceğimden çok emin olan (özgüveni de yazmıştınız. bakıyorum bayağı kırılmış. yoksa bana karşı önyargınız mı?) siz hakkaten şu yazınızı okuduğunuz da rahatsız olmuyor musunuz?
ne mutlu ki yazının içeriğine ilişkin eleştirilerini yazmışsın, kendini “muhalifim” diye kandıran diğer şahsiyetlerin de örnek alması dileğiyle…
dayanamayıp bir yan bilgi vereyim;
bkz: idam sebebi şapka değil
benim hatam uykusuz kutup ayı’sı. sizlerde o öngörü olduğunu düşündüm. yoksa direkt yazı basit ve sığ kalmış deseydim daha iyi olacaktı. bu kadar oturup da emek harcamama gerek yoktu.çünkü wiki linkleri eklenmiş hep diyorum, ne var ki diyorsunuz? ee ben daha ne diyeyim. emek işte sadece oturup yazıya geçirmek değil, hakkaten tarafsız, doğru bilgi vermektir. hele tarihi şeyler yazıyorsan, mecbursun tarafsız anlatacaksın. başkalarına muhalif olmayı anlatırken, siz de biraz tarafsız olmayı deneyin.
bu o kadar ayıp bir cümle ki? o aşağıladığınız arapların inanılmaz bir kültür ve tarih birikimi var. halep’te hâlâ kola satılmaz biliyor musunuz? keza tebriz’de olağanüstü mimari yapılar var. mimar sinan halt etmiş bu yapıların yanında. oysa güzide ülkmede bütün mağazaların ismi ingilizce oldu. nickinizle ilgili ise bir şey demiyorum. arapça ise aynı şekilde çok zengin bir dildir. neden ısrarla başka ulusları aşağıladığınız ise kendi tabularınızla alakalıdır, biz çözemeyiz.fevkul’um beşer’im verdi gazı hocaya, şimdi günde 3 posta devrim de devrim diye yazılar yazacak. misal che’nin tişörtlerini artık ülkemizde serbestçe giyiniyoruz, o da devrim saylır mı?
baştan belirteyim üstteki yorumum nevdalist içindi…ayrıca 🙂 insanlar hala birilerinin şapka takmadığı için idam edildiğini söylüyor, kimisi vahdettin şöyle iyi adamdı böyle vatan severdi, atatürk’ü o göndermişti v.s. diyebiliyor.bütün bunlara bakınca bile teacher’ın hepimizin bildiği şeyleri bize kakalamadığını görmüş oluyoruz, daha yazılması gereken çok yazı var, daha bilinmeyen çok şey var…yazıda katılmadığın bir yer varsa yaz ve söyle, yoksa sırf teacher yazdığı diye bir yazıyı külliyen beğenmemen; şekilci ve ön yargılı olduğunu gösterir.burada boş boş çıkıntılık yapmaktan başka da bir işe yaramadığını göstermiş olursun.
Birkere kendinizi ergenekon savcısı gibi görmeniz beni korkuttu… Ben yazımı herkes beğensin, eleştirmesin amacı gütmedim hiç bir zaman.
Devrimin tarifini nereden çıkarıyorsunuz? O paragrafta devrimin oluşumu ve işleyişi açıklanmıştır.
benden bir kitap yazmamı istiyorsunuz. Aradığınız heryerde devrim tarifi vardır. Kısaca o konunun (devrime konu olan neyse), eskimiş, gereksinimlkere yanıt veremez hale gelmiş, işleyişe engel teşkil etmesi gerekir. Günün şartlarına uyan en yeni biçimini getirmek olarak değerlendirebilirim. Ama bu konuda da bir kitap yazmam gerek sanırım.Fransız, Rus, Amerikan, Türk devrimleri çok ayrı oluşumlardır. Birbirleriyle karşılaştırmak niye ki… Her devrimin kendine has özellikleri olduğunu kabul etmiyorsan senin bileceğindir… Her devrimi sana açıklamak durumunda değilim. Açıp okursunuz.
Yazılarda verilen linkler başka bilgiler de belirtilmek için verildiğini bilirsiniz umarım.
“Çağdaş uygarlık düzeyinin de üstüne çıkmak” bunun için yapılanlardır. İçinde yaşadığın ülkenin Atatürk’le kazanımlarını bilmiyorum derseniz acırım size.
Zaten problem, Osmanlı’nın son zamanı daha çok. Osmanlının ekonomik yapısına değinmedim ki zaten. Problem, kapitülasyonlar ve emperyalist devletlerin tutumu, bu tutuma karşı Osmanlı’nın durumudur. Osmanlı ekonomik düzeni başlı başına büyük bir konudur herhalde…
Tanzimatçılar ve Jön Türkler, basit iyileştirmeler amaçlamışlar, düzene ve saraya bağlı kalmak istemişlerdir. Atatürkçülerin ayrıldığı nokta burasıdır. Köklü bir değişim, devrim amaçlamışlardır.
Ben bu yazıları hazırlarken yanımda değildiniz herhalde… Yoksa izleniyor muyum. Okuduğum kitapların, hatta kitaplığımın listesini hazırlarım sizin için sayı SAVCIM.Teşekkür ederim, eksiklerim varsa yine yazarım….
@nevdalist tebriz iran’da 🙂 ne alakası var ki… ayrıca oraya gidince fazlaca selçuklu ve safavi daha sonrada pers etkileri görürsün… zaten orada da azeriler yaşar, azerice konuşulur.
Arkadaşım, aşağılamak nerede var söyler misin? Ben Arapça kullanmak istemiyorsam, Arap’a aşık değilim dersem aşağılamış mı oluyorum? Kendinize gelin sakinleşin lütfen.
@tachyon sen kimsin necisi bilmiyorum, sen bu ülkenin tarihini merak etmeyebilirsin ben ediyorum, her yazıyı merakla okuyorum.istemeyen okumaz, isteyen okur… sırf böyle yazılar okumak istemediğin için insanlara saldıramazsın.varsa yazıyla alakalı bir yorum, herkesi ilgilendirecek birşey buyur paylaş, yoksa şikayetini editörlere yap.
bu faşo ne ola ki..
“Çağdaş”ın tanımını dahi bilmeden çağdaşlık + Atatürk konulu yazı yazabilen robotun yazılarının içeriği hakkında yorum yapmak boşa vakit kaybı.MIT’de 3 tane yüksek lisans öğrencisinin yazdığı bir program var. İsminizi giriyorsunuz otomatik olarak size Bilgisayar bilimleri ile ilgili rastgele konulu, içerikli bir makale derliyor. Bazı konferanslarda kabul edilen makaleleri bile var. İngilizcesi olanlar için gelsin. Ben bu konuyu bir yere bağlayacaktım ama malum hafıza-i beşer nisyanla malüldür… Belki sizler çıkartırsınız..
sen ikidir bu mevzuya girmeye çalışıyosun da daha kalleyen olmadı. du bakam bu sefer çıkar belki şansına. ben merak ediyorum ne diyeceğini açıkçası. ama az daha bekle zemin oluşsun atarsın çağ çuğ.
Vurduğunun da yarısı boşa gitmiş nevdalist. Sikletine göre rakip seçmelisin belki de….Belki de boşa gitmemiştir ama. Sen yazdığının muhatabını tek bir nokta olarak belirlediysen yazının kütlesinden ağır bir yorum yaptın derdim ama sonuçta bu gibi yazılarında boş içeriği senin yorumun gibi yorumlarla doluveriyor işte. Biz hayranların (afedersiniz, şakşakçıların) da okuyoruz yazdığını. Sığ sularda da olsa derin havuzlar oluşturuyorsun sonuç olarak.Ve en son olarak da..Robot da olsa insan insandır arkadaşlarım. Bunu her zaman hatırlatmak durumundayım sanırım.
eyvah eyvah çoluk-çocuk yine sağa sola sevdiği filmlerden kareler iliştirmeye başlamış…bu arada ilgilisine dönemin önemli olaylarının kronolojik sıralamasına şuradan ulaşılabilir:KURTULUŞ SAVAŞI TARİH SIRALAMASI
Ozzabi, senin ilkokula, yeniden yapılanman için kayıt olman gerekir..
guguk kuşu
” *******
söyleyecek bir şeyi olmayan zavallı…
İlköğretim 2. sınıf sormaz senin sorduğun soruyu. 1. sınıftan başlamalısın kardeşim. Seninle ilgilenemem, özel öğretmen tut kendine…
ilgi çekmek isteyen üç beş marjinal asalak… vız gelir tırs gider.
Sözüm ona ilkokul 1. sınıf sorusuna verilen muhteşem akademik, aydınlanmış ve bir o kadar da hümanist cevap:
Bizim zeka özürlünün 1. sınıf sorusu zannettiği konu hakkında amma çok neşriyat var. Adamlar ömrünü adamış bu meseleye ama beyhudeymiş…Sorsalardı bizim robota olay bittiydi. Bu kadar kağıt-mürekkep-zaman-ömür israfına ne gerek…Kitap okuyun biraz…. Başka birşey demiyorum..
Her şeyden önce alıntılarda kullanılan “Türk” ifadesinin bugün anladığımız anlamda bir milleti hedef aldığı yanlıştır. Osmanlı tarihinin önemli bir bölümü boyunca “Türk” ifadesi Osmanlı devletindeki Araplar dışınndaki bütün müslümanları nitelemek içn kullanılan bir ifadeydi. Kürtler, Çerkesler, Lazlar ve tabii ki Türkler bu biçimde niteleniyordu. Buradan hareketle resmi tarihe payandalık yapmaya çalışmak en hafif ifadesiyle komiktir. Ciddiyete davet ediyorum.
Yazıdaki ikinci önemli hata Lozan anlaşmasıyla Sevr arasında önemli bir fark olduğuna yönelik resmi tezin hiç sorgulanmadan kabul edilmesidir. Oysa gerçek öyle değildir. Lozan ile Sevr arasında önemsenecek hiçbir fark yoktur. Lozan da Sevr gibi bir mağlubiyet anlaşmasıdır. Konuyla ilgili bkz. http://www.derindusunce.org/2009/01/18/geldikleri-gibi-gitmediler-iii-halifelik-acisindan-lozan/ ve yazının altındaki yorumlar.
Son olarak, yazarın, yazıya göre “Eğer memleketin kurtuluşu ve selameti şahsımın çekilmesine bağlı olsaydı, kayıtsız şartsız hiç kimseye ümit ve emel bağlamaya tenezzül etmeyerek nefsimi kurban etmek kadar vicdani ve basit bir şey olamaz.” diyerek durumu özetleyen Mustafa Kemal’in İzmir suikastı davasına izin vermesini (dahası perde arkasından yönetmesini) nasıl açıklayacağı da merak konusudur.Gerçekten de ilkokul 3. sınıftan üniversite yıllarına kadar İnkılap Tarihi derslerinde bize ezberletilmeye çalışılan şeyleri tekrarlayıp durmanın hangi anlamda düşünmeyi kışkırtacağı oldukça kuşkuludur. Bunlara dünyada bizden başka inanan olmadığını fark ettiğimizde (eğer hâlâ fark edemediysek) yine “Türkün Türkten başka dostu yoktur” mavalına mı sığınacağız?
e bu kadar mıydı? kitap var. okuyun.o kadar merakla bekledik çağdaşlıkla ilgili aydınlanacağız diye çıka çıka süpriz yumurtadan çıkan oyuncak kadar bişey çıktı.olmadı şimdi. sen böyle yaparsan bu terbiyesizler muhalif yumurta diye isim takarlar sonra bak, benden söylemesi.
İlkokuldan Ünversiteye kadar resmi ideoloji ile anlatılan tarihi martavallara hala inanıyorsanız bu sizin ayıbınız. lise kitapları ve ÖSS hazırlık kitaplarından tarihi anlamaya çalışmak Türk gencinin(aslında hepimizin) ayıbıdır. Bir çok tarihçi makaleler ve kitaplar yazmış efenim okuyunuz alıp!(hatta okutunuz çevrenizdekilere)
Toplama-çıkarma bilmeyene türev-integral anlatmak abesle iştigal…2’nin 1’den küçük olduğu kafasının bir tarafına kazınmış robotlara anlatmak ise külliyen israf-ı zaman…Ama onun suçu yok, suç onu kodlayanda..
Okuyun dedikse “Şu Çılgın Türler”i okuyup da kendini cumhuriyet tarihçisi zannetmeyin bu arada.
bu kızancıkları lisede ortaokulda dogmatik bilgilerle çok ezmişler anlaşılan. bir de başlarında pos bıyıklı Atatürkçü bir hoca varmış en çok o çarpmış lafları suratlarına. geçti canlar, geçti hepsi. o hoca da emekli oldu, emekli maaşıyla bir ev bile alamadı, hala kirada oturuyor. sıra sizde, anlatın şimdi ne istiyorsanız. bakın hafif ne güzel herkese fırsat var. siz anlatın. anlayan anlar, anlamayan aymazlığıyla aya çıkar.
muhalif yumurta hakkaten iki bir’den büyük mü?biraz matematik, biraz eski dil ve çokça bilmişlik… insanların bu kadar ahmaklaştığı ülkemizde sıkça rastlanan özelliklerinden bazıları bunlardır…genelde otla beslenirler, soğuk kanlı hayvanlardır ayrıca yumurtlama sistemiyle ile ürerler.
Bu ülkede 59 senedir, gerçek Atatürkçüler iktidar olamadı ki, şu an burda yorum kastırtan ya da çok yazınca haklıyımdır diye martavallarını sıçan ( farenin büyüğüdür kendileri ) tayfa, bu 59 senelik gerici, yobaz , aşırı sağcı, güyamsı türk islam sentezci güruhların ellerinde yaratılan tarihe küfrediyorlar, ulan bu küfrettiğiniz tarihi de siz yazmadınız mı? Yoksa ergenekoncular mı yazdı? Siz değilmisiniz devrimler tarihi adlı kitabın adını inkılap tarihi olarak değiştirten Devrim adına tahammül edemeden, siz değil misiniz Atatürk devrimlerini toplumdan uzaklaştıran, Devrimleri, ilkeleri sürekli bir yerlerinden delip şeriat devleti kurup, utahta oturan sahte peygamberinizi halife ilan etmeye hazırlanan.İstiklal mahkemeleri gerekliydi ve hala diyorum asıl amaçları ile tekrar kurulsalar, malum bazı kafalar omuz üstünden uçmadıkça akıllanmayacaklar, hainliklerine rezilliklerine devam edecekler…Dip not: Demokrat falan değilim, siz nasıl asr-ı saadeti özlüyorsanız bende atamın devrini özlüyorum, kurallarını yaşamını özlüyorum…
yok birbirinizden farkınız siz osmanlı bankasısınız. ne diyelim bu toprakların da yeşereceği gün gelir. amin.
agent, en yorumuna bende tarafım, 10 puan, süper!
“Gerçek Atatürkçüler” bugünkü inkılâp tarihi yorumunda neleri yanlış buluyorlar ve bugün ellerinde gerekli kudret olsa neleri değiştirirler? Cumhuriyet boyunca yazılmış bütün resmî tarih kitaplarının birincil kaynağı Nutuk olmuştur. Bu, bugün de böyledir. Bana öyle geliyor ki söz konusu değişiklik şundan ileri gitmez:Edit > ReplaceFind: inkılâpReplace with: devrimBu mudur yani? Hiç olmazsa şu soruya bir cevap veren çıkarsa bu tartışmanın da fanatik taraftar kapışmasından bir adım ileri gitme potansiyeli ortaya çıkar.
tarihin sıfatı olmaz bir kere, isim tamlaması olur. soru yanlış hocam.
b.kunda boncuk bulup ortaya atlayan lavanta ( bir çiçek) lar dolu burası ağzımın payını vermeye meraklıysan iste özelden vereyim adresimi…Tekrar söylüyorum, bu ülkede Devrim tarihi okutulmuyor, fettoşcu ve gerici düşünceli zihniyetler yüzünden tarih anlayışınız beynin gibi bosch ( buzdolabı markası ). Yıllardır bilinçli olarak Cumhuriyet tarihi arka plana atılmış ve nedense osmanlı daha çok yer kaplamaktadır müfredetta, sebebini irdeleyelim, içimizde bulunan sarık şeklinde karikatür dergilerinde yer alan nesneyi bilenler vardır kısaca b.k diyelim. Bu b.k yüzünden Atatürk ilkeleri ve devrimleri yerine 2-3 savaşa indirilmiş, müdafaa hukuk cemiyetlerini, hainlerin neler yaptıklarını, neler yazdıklarını , kimlere köpek olduklarını ve çok sevdikleri tahtettin ( bilinçli olarak taht ekledim ) efendilerinin basiretsiz gerizekalı ve yunan ordusuna hilafet ordusu makamını verecek kadar gözüdönmüş hainliğine dem vurulmamaktadır. Çok bilen tarçın ( baharattır ) efendi, senin 60 yıllık tarih kitaplarında neler anlatılıyor?Bu ülke Atatürk’ün kurduğu bir ülke ve ideolojisi Kemalizm dir, Senin sığ beynin Kemalizmin eğitim amaçlı verilmesi ve doktrin olarak beyinlere kazınmasına tabi ki tepki gösterecektir. Kurtuluş savaşında da hain boldu, bugün olduğu gibi, mesele bu hainlerin sesinin ne zaman kesileceğidir.
Ben meğer çok hain bir insanmışım. Piii!Neyse efendim ben bu üsluba pek aşina değilim, üçüncü sınıfa giden yeğenim geldi şimdi, o daha iyi bilir “bokumu ye” tarzı tartışmaları. Bu saçmalıklara cevap vermeyi ona havale ediyorum. Benim hain planlar yapıp ülkeyi bölmem ve fetoşçuları başa getirmem lazım.Unutmadan: salyan akıyor.
Ha bileydin şunu ( ilk cümlene cevap ).
Uyuyamıııyorum takunya seslerinden, Sessiz olun biraz, önceki gibi..
Len b.k kokulu tarçın kronolojik Devrim güncesini neden beğenmeyeyim, anlama zorluğu var galiba, yada gothe (yazar) ünden anlama gibi bir yeteneğin var galiba…Antifiriz beyninle, siz Devrim tarihinin anlatılmasına, yeni nesillere öğretilmesine karşı çıktınız. Resmi tarihi dediğiniz şeyin yazarları, uygulayıcıları sizlersiniz. Devrim tarihi okutuldukça senin gibi gothe (yine o yazar ) beyinliler yok olacak, sevmiyorum ulen sizleri zorla mı?İstiklal mahkemelerini savunuyorum, devrim düşmanlarının gothe ( yazar bizi andı yine ) olmalarını izlemek istiyorum. Senin gibi utahta oturtulan sahte peygamberinizi, halife ilan edin bakalım, yemez paçanız yemez, bunu bosch ( buzdolabı markası ) beyinleriniz algılamaz çünkü…
Atatürkçülük kısmen diktatörlük içerse de hiçbir zaman agent’ın anladığı kadar faşist, muhafazakar, ve dogmatik değildir. Atatürk zaten başlı başına pragmatist ve (kendi çağdaşlık düşünceleri çerçevesinde) reformcu bir adamdır. Atatürk’ün sözlerinden ve fiiliyatından en son anlaşılacak devlet yönetim şekli agent’ın anladığıdır. Agent’ın anlattığı yönetim şekli İran + Sovyet + Nazi karışımı birşey. Seninle aynı düşünüyorsa OK, tersinin düşünüyorsa öldür.. Çok tehlikeli fakat Allah’tan marjinal bir düşünce.Aslında devrimlerin böyle bir çelişkisi vardır. İlk önce (önceki sistemin hatalarını düzeltme iddiasıyla) değişim temasıyla ortalığı kasıp kavururlar, daha sonra bizzat devrimi yapanlar ve devrimci kadrolar tarafından dogmatikleştirilir ve devrim kesif bir muhafazakarlığa (statükoculuğa) dönüşür. Bkz. İran, Sovyetler… Belirli bir süre sonra ise nur topu gibi dogmatik ve durağan devrimciler ortaya çıkar. Bu statükoyu kıracak yeni bir devrim-evrim olur. (AKP ve köklerine bağlı modernleşme anlayışı bu kısma girer). Bu devinim böyle devam eder. Bu devranı kırmak ancak referans (ekonomik, ahlaki, toplumsal) sistemini doğru düzgün ayarlayıp, zaman değiştikçe referansların çerçevesinde kurumlar ve kurullar oluşturarar mümkün olabilir. Sabit referans’tan bahsederken “tüm insanların hayatı aynı değerdedir” gibi birşeyden bahsediyorum..Gece gece, Atatürk’ü Kemalist’lerin salyalarına karşı savunma görevi de bize düştü ya artık birşey demiyorum.
bu da tarçı ağacı, ama b.k kokulusu nette…
Atatürk’ün adını ağzına bile alma, yakışmıyor senin gibi Atatürk düşmanına muhalif!!!Senin gibiler Atatürk ve felsefesini anlayamaz, yapmak istediklerini anlayamaz ama ellerinizde baltalarla her an kesmeye hazırsınızdır… Ulan şu zamana kadar öldürdüğünüz Atatürkçüler bile 2 elleri yakanıza yapışacak, utanın lan utanın…
Haklısın, Atatürk’ü ağza alış sebebimiz-biçimimiz oldukça farklı. Sen ve senin gibiler Atatürk’ü, gayet kârlı bir ticari mal, bir baskı aracı ve kendi faşist düşüncelerini iktidara getirme amaçlı kullanır. Benim gibiler ise zamanı geldiğinde hakkını verir ama yanlış yaptığını düşündüğümüz yerlerde ise eleştiririz. Bir tapınma yoktur, kutsallık atfetmeyiz..Okumadan, düşünmeden robot olmak gayet kolay…”İslamcı”sından “solcu”suna, “Kemalist”inden “ülkücü”süne genelde hepsinde bir kolaya kaçma dürtüsü var. Çünkü insan kolay olana meyleder.Ama kolayın, rahatın, rehavetin sonunda hep sıkıntı vardır, zahiri ve geçici güzelliği olsa bile.Bu evrenin en temel kanunu..
İslami diyalektiğe on numara bir örnek olmuş. tebrik ederim.
Dear Teacher;Telefonlarınızı bir süredir dinliyoruz. Sizi gözaltına almamazın sebebi, hiçbir şey bilmeden biliyormuş gibi sallamanızdır. Bunun bize faydası olacağını ve sizi kullanabileceğimizi gördük. Bunun için ilk önce şu maddeleri yapmanız lazım. Umuyoruz önümüzdeki 20 yıl içerisinde bunu başaracaksınız.Madde1- Nev-i şahsına münhasır cümlesinin anlamını mutlaka öğreniyorsunuz.Madde2- Size sorulanları ben yazamayacağım, şurdan oku demiyor; cevaplıyorsunuz. Yoksa kaçak oynadığınız ve bilmediğiniz daha çok açığa çıkıyor.Madde3- Ktap okumayı unutmuyorsunuz. Okuyun ki entellektüel birikiminiz artsın.Madde4- Bu kadar didaktik ve sıkıcı olmanızla ilgili ne yapabileceğimizi henüz bulamadık. Bulduğumuz an size bildireceğiz. O zamana kadar “robotsun sen” cümlesiyle idare etmeniz gerekecek.Madde5- Bu 3 maddeyi önümüzdeki 20 yıl içerisinde başarabilirseniz, sizi teşkilata alacağız. Yoksa ezbere devam.İmza: Ergenekon Savcısı.
enee, tayyip’ten mektup..
iyi güzel de seçimlerle ne alakası var 🙂 yandaş yalamacıların her gece rüyalarını buralarda anlatmaları bana garip geliyor…marjinal islamcı liberyal demokrayların karşı tarafı bir çocuk edasıyla “marjinalsin işte sen marjinalsin” diye haykırmaları başka bir eğlence malzemesi.bunlar çok okurlar 🙂 doğrudur… çok bilmişlerdir… sürekli eski dil kullanma özentileri de vardır… kafaları da epeyce karışmıştır…bunları kısmen sineye çekmekte toplumsal barış gereğidir ama atatürkçüleri ve kemalistleri marjinal görmeleri niye :)bir demokrasi göster ki kendi kuruluş ilkesini yalama politikalarla değiştirsin.birgün halk hep beraber intihar edeceğiz çünkü egemenlik milletin dese bunun etkilerini mi araştıracağız yoksa hep beraber intihar mı edeceğiz.
sorumun cevabını aynı şekilde bende senden istiyorum @takyontoplumları elitler yönetir bunlar doktor, mühendis, sanatçı, edebiyatçı, bürokrat, asker, siyasetçi, bilim adamı; belli birikimi ve bilgisi olanlar her kesim tarafından yönetilirler…hepsinde egemenlik milletindir ama milletin önde gelenleri dünya politikalarından tut da sanayisine sanatına kadar anlayan kısmı tarafından yönetilirler.atatürk’ün ilkeleri bütün toplumun bu birikimde olmasıydı ama görünen o ki şuan için böyle değil.yandan yemiş yobazların “Egemenlik kayıtsız şartız milletindir” cümlesini kendi işlerine geldiği gibi kullanmaları kendi kepazelikleridir…bütün ilkeleri 50 yıldır sanki uygulanmış gibi kendileri o ilkelere tutunmuş gibi birde egemenlik milletindir ilkesini savunmuyorlar mı hayret doğrusu!
bazen zevkli oluyor sana hak veriyorum.hele şu fahri ergenekon avkatları yok mu? ne kadar absürd, dişe dokunmaz, zekadan mahfuz yorumlar ekliyorlar bir farkına varsalar tüm eğlence gidecek:)
ben senden sadece üstte söylediklerine yakışır bir cevap bekledim… ama yok.
100.ahkamınızı tamamladınız:)))Ödül olarak “ANITKABİRE” seyahat kazandınız.Tebrikler:)))
eleştirieleştiriÜzülerek belirteyim, ben dahil eleştiriden habersiziz. Sınırsız sanal ortamda , sataşmayı, ağız kavgasını, dalaşmayı, kötü sözü, çamur atmayı eleştiri sanıyoruz. Bunların ışığında hiç bir yoruma yanıt veremiyorum. Bu arada doğru düzgün eleştirilerini yazan arkadaşlara da teşekkür ediyorum. Sanıyorum HAFİF’ten başka yerde böyle eleştirel yorumlar yok denecek kadardır.Ben , konularımı belirleyip yazmaya deveam edeceğim. Yazabildiğim kadar… Kendimce bir görüş belirtmek istedim teşekkür ederim.tartışma
100 tane ahkamdan kayda değer on satır dahi çıkmaz. nah şuraya yazıyorum. aynı sertlikte kafalar birbirine tokuşup duruyorlar. ben anlatsam sen anlamazsın, yok esas ben anlatsam sen anlamazsın. şimdi ikisi de haklı olsa ikisi de mal çıkıyor. yok ikisi de haksız olsa zaten mallar demekki haksız konuşuyorlar. biri haklı diyeceğim haklılığını görecek laf yok ortada. bence hem statükocular hem de takunya kafalılar mal ama gelgör ki çenedeki saldırı modu bir türlü kapanıp şakaklara kan gitmediğinden ne kadar saçmaladıklarının farkına varamıyorlar. siz bir gidin gezinin be canlar şu blog da hava alsın biraz. bir silkinsin kendisine gelsin.
Ama sözlük falan dedi o sanki, hafif ‘ i kastetmemiştir bence. Gerçi ne farkeder, burada da aynı şeyler..
Bu arada kurtulus savasi diye adlandirdigimiz Turk yunan savasi ayni zamanda Yunanlilari destekleyen Ingilizlerle bizi destekleyen sovyetlerbirliginin Anadolu topraklarindaki kapisma alaniydi, Lenin`in yolladigi silahlar sayesinde savasi kazandik, Mustafa Kemal asla bu iyiligin altinda kalmadi misaki milli sinirlari icindeki Batum`u onlara hediye ederek diyetini de odedi.
ben kendi adıma kabul ediyorum ki; bu yazının altına yapılan 100’ü aşkın yorum içersinde en manalı yorum buklet’in ki oldu…bu süre içersinde kurtuluş savaşına ve cumhuriyet ilkelerine saldıran bir sürü küçük böcek çıktı ve çıkacaktır.ama bu değerlere saldırarak aslında kendilerinin küçüldüğünü anlamayacak kadar ahmaklar.çünkü gerçekler birşeye saldırarak ve küçük göstererek ortaya çıkmaz.bilinen gerçeklere ‘sistemin ideolojisi’ diyerek saldıranlar ve küçültmeye çalışanlar için her şeyi baştan anlatmak zorunda kalmayalım; Kurtuluş Savaşı
teacher’ın yaptığı ‘eleştiri’ eleştirisini de unutmamak gerek…
Yazarın kendi konularını belirleyip o konularda yazmaya devam etmesine elbette bir itirazım yok. Bu sidik yarışı içinde herhangi bir fikrin tartışılmasının pek mümkün olmadığını da kabul ediyorum. Ancak hiç olmazsa metnin yazarına şu soruyu sormak istiyorum: Metinde 11 yerde emperyalist ya da emperyalizm sözcükleri geçiyor. Metnin genelinde de kurtuluş savaşının ve millî mücadelenin anti-emperyalist bir niteliği olduğu sonucu çıkarılabilecek ifadeler var. Eğer böyle olduğunu düşünüyorsanız, bu döneme bu niteliği neye göre atfettiğininizi açıklayabilir misiniz? Size göre bir mücadelenin anti-emperyalist olması için hangi nitelikleri göstermesi gerekir ve bu niteliklerden hangileri millî mücadelede vardır?
tachyon, GÖTÜN AĞABABASI ÖNDE GİDENİ SENSİN…
hiyy
:))Hatta lol…
Sizin tarihi anlayışınız Atatürk’e küfretmekten, onun devrimlerini eleştirmekten, elinizde baltalarla kökünden zedelemekten başka bir bok değil… Sizin gibilerinizle aynı ortamda bulunmak istemiyorum, ama sizin yalanlarınızla milleti kandırmanıza dayanamıyorum, çıkar ulan kendi tarih anlayışını bırak takiyyeyi, sizin tarihi anlayışınız çok sevdiğiniz risalelerden öteye gidemez… Sığ beyinlinin önde gidenisiniz çünkü Atatürk ten nefretinizi çamur atarak millete direkt ilk yorumunuzda hakaret ederek girersiniz. Korkan olabilir ben korkmuyorum ulan hiçbirinizden… Çok beklersiniz ben bu yola baş koymuşum, ister bana anti demokrat diyin ben demokrat olduğumu sizin gibi yalandan demokratım ifadeleri ile yazmıyorum, Tek parti dönemini istiyorum, Kemalist devrimlerin hiç bir saptırma olmadan en sert şekilde uygulanmasını savunuyorum. Bu devrimler tekrar yürürlüğe girince kaçacağınız bok deliklerini gülerek izlemek istiyorum, nefret ediyorum sizin gibilerden lan…
Sakin…Cool down..
duygusal anlar bunlar sayın seyirciler.
vol +∞ Arsive ‘8765; Agent tribunlere cok oynuyorsun,kahvede okey oynayanlar bile bunlarla vakit oldurmuyor
buna katılmıyorum bu şekilde düşünen! çok fazla insan var Türkiye’de. bu sitede biraz daha teorik tarafı konuşulsada işin, pratikte agentforistanbul’un sözlerinin benzerlerine rastlamak işten bile değil. aynen onun karşı olduğunu söylediği düşüncedeki insanların da birçok yerde olduğu gibi. öyle yerlerde bireysellikten falan dem vurmaya kalksan adamı önce sopalarlar sonra da tımarhaneye yollarlar. ama işte gel gör ki halk ta hak ettiğini yaşıyor.her nerede yaşıyor veya yaşatılıyorsa işte.
atatürkün getirdiklerini çok sevip benimsiyorsunuzda neden burda 7/24 yorum yapmakla vakit geçiriyorsunuz anlamıyorum. devrimdi, partiydi, geyikti. çık dışarı eyleme geç. sanal zindanlarda harab etme kendini. he dışarıya çıkınca bir halt yiyemem diyosan aynen devam sallamaya
al buyur burdan yak.yahu gecenin yarısı ne eylemi. ne alakası var.
adamım senin haberin yok biz hepimiz bir ekibiz sırf seni yakalamak için kurduk bu düzeni. böyle de devrimciyiz biz aslında. ayııı çevir arkadan kaçmasın sazan.
Sevr antlasmasina Sultan vahdettin asla imza koymamistir, itilaf devletleri ilk olarak 1920 de son Remo konferansinda yenilen osmanliyi paylasmak icin toplanmislardi, cikan karar dogrultusunda Osmanli hukumetini Parise davet ettiler, Vahdettin Parise Ahmet Tevfik Pasa hukumetini yolladi, hukumet sartlari ogrenince direk Istanbula geri dondu, egenin isgali uzerine sonradan damat Ferit Pasa bu antlasmaya imza atmistir ama bu antlasma Ne meclis tarafindan ne de padisah tarafindan imzalanmamistir ki bu antlasmaya Yunanistan haricinde hicbir devlet de imza koymamistir, uygulanmasi icin de itilaf devletlerinden imza koyan cikmamistir.Mustafa Kemal`in Nutkuna bakarak degerlendirirseniz Vahdettin bir haindir, resmi ideoloji yillar boyunca Vahdettinin Mustafa Kemali Anadoluya yollayisini ve finansal olarak destekleyisini bununla ilgili belgeleri manipule edip saklamistir, resmi belgelerin hepsi henuz yayinlanmadigindan Kurtulus savasi mucadelesiyle ilgili iddialarin hemen hemen hepsi dogrudur diyemeyiz, cunku Mustafa Kemal kendi iktidar mucadelesi icin onu Anadoluya yollayan Vahdettine ihanet edip olayi tamamen manipule etmistir.Mustafa Kemal hukumetinin en buyuk ihaneti Lozan da olmustur, Lozan sevr antlasmasinin kabulunden ote bir sey degildir, Ingilizlerin istegi-baskisi uzerine hilafeti kaldiran Mustafa Kemal daha Lozan gorusmeleri baslamadan tum yenilgiyi kabul edip Musul ve Kerkukun kaybedileceginin sinyalini vermistir…Lozan gorusmelerindeki Ismet Inonuden sonra ikinci adamimiz olan o zamanki saglik bakanimiz olan Dr Riza Nur hatiralarini yazdigi kitabindan bu konuda Ismet Inonu ile Mustafa Kemali ihanet sozcugunden cok cok daha agir kelimelerle elestirmis, nasil ihanet ettiklerini acik bir sekilde anlatmistir, gorusmeler sirasindan Mustafa Kemal ile Inonunun ozel yazismalarindan ingiliz istihbarati disinda haberi olan olmamistir, gizli yazismalar bugun hala bilinmemektedir.Beceriksiz Lozan heyetimiz misaki milli sinirlari icindeki topraklarimizi birakin savunmayi, tam bir ihanet icinde olup normalde bize verilmesi gereken ihtilafsiz topraklarimizi bile kaybetmemize sebeb olmustur.Bu gorusmeler sonucunda acik bir sekilde cevabi verilemeyen sorular ortaya cimistir fakat Mustafa Kemal cumhuriyeti kuran birinci meclisin mebuslarini coktan yok edip kendi saltanatini ikinci meclisle birlikte kurdugundan bu sorulari soracak adam ortada birakmamistir. Ayni donemde tum muhalifler yok edilip, katliama ugramistir.1) Lozan gorusmelerinde Bati Trakya neden istenmemis, gorusmeler sirasindaBati Trakyanin Bulgaristana birakilmasi icin israrci olunmustur?2)Uşi Antlaşmasıyla zaten bizim olan adalar neyin tavizi sonucu bedava itilaf devletlerine birakilmistir, zaten bu adalarin bizim olduguyla ilgili bir ihtilaf yoktur.3) Mustafa Kemal hukumeti neden egemenligi suresince kibris adasini misaki milli sinirlari icinde gormedi, ne Lozan gorusmelerinde ne de baska zaman hic bir zaman neden gundeme getirilmedi, bu konuda neden ingilizlerden cekinildi (ya da Ingilizlere neden bedavaya sattik)4) Canakkale bogazinin trafiginde olan ve bizim topragimiz olan Limni adasi gorusmeler sirasinda nasil unutuldu? (Lozan gorusmelerinde Turk temsilcileri Limni adasini kayit altina almadiklari icin adayi kaybettik sonradan Turk heyeti bu durumu kayit altina almayi gorusmeler sirasindan unuttuk diye savunmustur.)Not: Halep ve Musul konusuda Turk heyeti kandirildigi icin bu konularda sorular sormaya gerek duymuyorum, sonradan kemalistler Musulun kaybedilisini beceriksizliklerine degil de seyh Sait isyanina baglayarak Ankara hukumetinin siyasi beceriksizligini ortbas etmeye calismislardir.
Yanlışı düzeltiyorum: Lozan anlaşmasında ısrar edilen topraklar misak-ı milli sınırları ve daha önce ki anlaşmalardan sonra çıkan sınırlardır, 2. Balkan harbinden sonra ki anlaşma Bükreş, İstanbul ve Atina anlaşmalarıdır. Bükreş anlaşması Bulgaristan’a toprak kaybettirirken, İstanbul anlaşması ile Kırklareli ve Dimotoka harici tüm batı Trakya Bulgaristan’a bırakılmıştır. Atina anlaşması ile ise Ege adaları ve Girit Yunanlılara bırakılmıştır.
Yukarıda ki açıklamam da 2. balkan savaşı sonucu Ege adaları yunanlılara bırakılmış olup bahsettiğin 12 adalarsa kanayan yaradır…
Almanların yanında savaşa girmemizle beraber İngiliz sömürgesi olan ada resmen ingiliz işgaline geçmiş olup Lozan konferansında yaşayan türkler için mübadele önerilmiştir, Ancak çoğunluk kısmın rum olması ve adada resmen egemenlik etmiş olan ingilizlerden adayı almayı bırakın istemek bile çok zordu, bunun yerine Türklewrin haklarını koruyucu düzenlemeler yapılmış ve adanın bir kısmı şu an bizdedir ( Ampül partianları rumlara ne kadar çok satmak isteselerde ).
Limni tamamen uydurmadır. Bozcaada ve Gökçeadayı bile zorlukla almışız, yok unutmuşuz, gülerim buna… Meis adasını bilir misiniz, minnacık dibimizde bir ada, onu almak için bile ne çetin tartışmalar olmuş fakat alamamışız, o küçücük adayı unutmayan limni yi unutacak, sadece gülerim… Şu an meis adasında yani 1 km uzağımızda yunan havakuvvetleri pisti vardır!!!Hatay’ı nasıl aldıysak Musulu da alacaktık, Şeyh Sait isyanı en büyük engeldir, kimse çamur atmaya kalkmasın…Kimse Devrimler ve yakın tarihi okumadan, araştırmadan, sonuç ve nedenlerini incelemeden ışık evlerinde sağdan soldan duyduğu yalan bilgilerle kimseyi zehirlemesin…
tacyhon götsün, işte göt; kartvizitini helanın içinde bulmuşlar…
Ezik olan sensin b.k kokulu tarçın efendi, ne çok irin varmış sözlerinde, senden korkan sen olsun len, hangi lafınla beni göt ettin çok merak ediyorum çoookkkkk…
Ezik olanın kim olduğu çok belli b.k kafalı… Hadi yiyosa cesaretin adresimi iste benden bakalım.
Gerçek tam bağımsızlığın elden gidişi, Türkiye’nin yaşamında Osmanlı devleti’nin en şaşalı günlerinde atılan tohumlardan başlamak üzere, yüzyıllardır devam eden bir oluşumdur. Osmanlı’nın en yaşamsal sorunu bağımlılık sorunudur. Bütün sorunların çözümü de bu soruna bağlıdır. Bu nedenle, Osmanlı Devleti’nin sona eriş, yeni Türkiyenin doğuşu olan “Kurtuluş Savaşı” içinde, sonraki barış görüşmeleri sırasında yapılan mücadele tam bağımsızlık mücadelesidir. M. Kemal ve arkadaşlarının Türk Devleti adına savundukları tez, tam bağımsızlıktır.Osmanlı Devleti tam bağımsız bir devlet miydi ki? Kapitülasyonlar, ayrıcalıklar ekonomiyi bağlı kılmıyor mu? Kendi ülkesinde yaşayan yabancılara herhangi bir yaptırım uygulayamayan devlet bağımsız mıdır?Tam bağımsızlık, siyasi, ekonomik, askeri, sosyal ve kültürel bağımsızlığı içerir. Emperyalizmin saldırıları da bu alanlardadır. Kurtuluş savaşı baştan başa emperyalist, sömürücü, yayılmacı devletlere karşı verilmiş bir savaştır. Gerçek bağımsızlık( tam bağımsızlık) için verilen mücadele elbette emperyalislere kerşı verilen mücadeledir.
Bükreş, İstanbul ve Atina anlaşmalarınin bir degeri yoktur o antlasmalarda Osmanli ege adalarini verdigine dair bir hukme imza koymamistir, zaten o antlasmalar yururluge giremeden birinci dunya savasi cikmistir nihai karar Lozan da verilmistir. Bu bilgileri de Fettullah hocanin evlerinden degil bagimsiz tarihi kaynaklardan ogrenebilirsin, topraklarimizi beceriksiz bir sekilde kaybetmisiz, Lozan gorusmelerine katilan Riza Nur bunlari detayli bir sekilde yazmistir. Turkiye de hala yasakli yayin mi bilmiyorum ama bulursaniz hayat ve hatiratim adli uc cilt kitabini okuyun diyorum.
Türk Kurtuluş Savaşı, Bir çok mazlum milletlere (geri kalkmış yada gelişmekte olan ülkeler de diyorlar) emperyalislerden kurtulma yolunu göstermiştir.
Turke Turk propagandasi (3. serial 4. film)
Atatürk Samsun’a çıktığında yurdun durumu neydi, tarafsız olarak düşünmeni isterim. İşgal altındaki toprakları kurtararak Lozan oturumuna katıldı ülke. Hangi kaybedilmiş topraklardan söz ediyorsunuz sayın ser-hus? Savaşla kurtulan toprakları zaten bizim olarak mı görüyorsunuz, kurtarılmış olarak mı görüyorsunuz? Sınırlarımıza katamadığımız topraklar kurtarılamamış yerler değil mi ? iyi irdeleyin lütfen.
2. Balkan savaşının sonucunda Edirne’yi tekrar nasıl aldık? anlaşmaların nasıl bir değeri yok. Bunlar barış anlaşmalarıdır. Bu barış anlaşmaları ile Bulgaristan 1. Balkan harbinde elde ettiği şu an Yunanistan da olan Güney batı trakyayı kaybetmiştir,
Arnavutluğu biz kaybetmişizdir. Osmanlı bal gibi imzaladı bunları, Ege adalarını (12 adalar hariç ) ve özerklik verdiğimiz girit adasını bu anlaşmalarla kaybettik, şimdi çamura yatmadan bu anlaşmaların doğruluğunu kabul edin;
Atina anlaşması:1. balkan harbinde ne oldu ?
2. Balkan harbi aslında Bulgarlara karşı savaşımızdır, yunanlılara değil şimdi Atina anlaşmasının 3 ana başlığını özetleyelim:Osmanlı Devleti bu savaşın sonunda Yunanistan’la Atina Antlaşması’nı yaptı. Girit ve Ege Adaları, Yunanistan’a verildi. Yunanistan’da kalan Türklerin durumu da düzenlendi. Sırbistan ve Karadağ’ın, Osmanlı Devleti’yle sınırı kalmadığı için antlaşma imzalanmamıştır.Anlaşma imzalanmış olup imzalayanlar:Galip Kemal Bey ve D.Panas dır. yani anlaşma imzalanmıştır, ha isteyen için resmini koyayım :
Atina anlaşması
50 tl si olan gittigidiyor dan alabilir.Bu anlaşma ile osmanlı 1. balkan savaşında yenildiği ve 2. balkan savaşında karşılaşamadığı Yunanistan dan bazı haklar koparabilmiştir. Bunların en önemlisi Batı Trakya da azınlıkların sahip oldukları haklardır. Ki bu anlaşma da oldukça ağır yer tutar… Nihayetinde Londra anlaşması ile 6 büyük devletin görüşüne bırakılan adalar (fiili olarak hala yunan işgalinde ) Yunanistana bırakılmasını Osmanlı kabul etmiştir. Nihai karar dediğiniz Lozan da Atina anlaşması ile terkedilen Bozcaada ve Gökçeada alınmıştır, atıp tutanlara duyurulur…İnsan düşünüyor, 1 tanecik adaya bile saldırıp alacak gücümüz yok muydu, neyse devam edelim…Şimdi gelelim Rıza Nur meselesine Türkçü olmakla beraber, İzmir suikastı davası ile itham edildiğinde yurtdışına kaçmış, bu dönemden sonra birdenbire Atatürk düşmanı olup hakarete varan yazılar yazan muhteris, kıfayetsiz bir kişiliktir. 2. Delege olarak Lozan konferansına katılmıştır yani 2. adamdır, beceriksizlik varsa asıl beceriksiz kendisidir. Merak ettim neden böyle dönek ve salak bir adam kanıt gösteriliyor ( söyleyeyim fettoşcu tayfanın ellerine verilen kişilerden biridirde ondan ).Işık evleri denen cehennemde uzunca bir süre geçirmiş olan ben, içlerini de biliyorum, bokluklarınıda, yalanlarını da, çocukları nasıl zehirlediklerini de…En basiti sağdan soldan ( tabiki de yönlendirilmiş bilgiler ) duyduğu bilgileri bizlere gerçekmiş gibi aktarırlar… İnanmayın, araştırın, sorgulayın… Onlar sizin sorguladığınızı görünce yakanızı bırakacaklardır…Son söz : Lozan da beceriksiz denilen görüşmeciler acaba Tuna nehrinde ki minancık bir ada için ne kadar ısrar etmişlerdir, bilen var mıdır? Şimdi yok olmuş o adacığın ismini bilene benden bir aferim 🙂
Vay be aslında yazılık olmuş, bunu yazı olarak ta ekleyelim…
tarih ve sorumluluk
agentforistanbul, katkın için çok teşekkürler.
Amerikalı çocuğun mektubu
@teacher07, rica ederim 🙂
@teacher07, bu hikaye gerçek mi?
agentforistanbul,Verdiğm link ve bir çok sitede bunu görebilirsiniz.
turk devrimi mantıgı?asimilasyona dayanır,amac tek tip toplum olusturmaktır,bu linki okursanız turk devrimi mantigini anlarsınız
Atatürk devrimini “Kürt sorunu” na indirgemek, Tarihi bilmemek, devrimi kavrayamamaktır. Çürümüş bir devlet yapısından dipdiri bir devlet yaratmayı özümseyememektir. Devrimlerin altında imza atanların çoğunun da kürt vatandaşlarımızın olduğunu bilmemektir ya da görmezden gelmektir. Top yekün bir vatan savunması asla unutulmamalıdır.İsyanlara gelince, Emperyalist güçlerin ve Son padişah kalıntısının kışkırtmasını göz önüne almak gerek. Ele alınacak konu da bellidir; Din elden gidiyor söylemleriyle devrimi baltalamak olduğu dünyaca bilinmektedir. Atatürk devrimleri sadece bir kesim için değil, bütün halka yönelik kazanımlardır. Atatürk’ten sonra, yine emperyalist güçler boş durmamış, Sömürülerini yürütmek için her çareye başvurmuşlardır. Maalesef iktidar sahipleri, devrimler sonucu temeli atılan “tam bağımsızlık” ilkesini kemirebildikleri kadar kemirmişlerdir. “Kürt sorunu” devrimlerin sonucu değil, emperyalistlerin ve aymaz iktidarların yarattığı bir sorundur. Hala da emellerine ulaşmak için var güçleriyle sorunları körüklemektedirler. Sorunu iyi belirlemek gerek, sorun sömürüdür. Tam bağımsızlığın yok edilmesidir. ve bunun için her oyun oynanmaktadır. Tam bağımsızlık, siyasi, askeri, ekonomik , sosyal ve kültürel bağımsızlık demektir. (Atatürk’ün Gösterdiği) Bu gün hangi bağımsızlıktan söz edebiliriz? Tam bağımsız mıyız?
:)) kurtce konusulan kelime basına 5 kurus ceza,halk muzigine yasak,aksi takdirde jandarma basiyor,
:))) kıyafet devrimleri o emperyalistlere gore yapılmıs, muzik tercihleri emperyalistlerin urunu,kulturunuzu emperyalislerin kulturune benzetiyosunuz ,sonrada yukarda alıntıladıgım seyi soyluyorsunuz:
hadiiii yaaaaaaaaaaaaaaadamlar yapacaklarını yapmıs zaten:)
Verilen linkten bir paragraf, tutunulan dalı (din sömürüsü) çok güzel açıklıyor.Ve isyan…
Devrimler kimin için hangi alanlarda yapılmış?
bu son yorumlar da olduğu gibi yobazlarımızın kendine mütasıp bir kahraman yaratma ve ulusal yapımızla derdi olanların sinan çetin vari ahmaklıklarla verdikleri örnekler hiçbirşeyi değiştirmiyor ne yazık ki!ne halk müziğinin yasaklanması öyle evlerin jandarma basılması şeklinde olmuştur ne de bu devrim bir asimilasyon yapmıştır.kim bilir ne tür bir travma’nın içindesiniz de bu travma böylesine atıp tutmanıza neden oluyor.dönüp dolaşıp bak “herşey çok kötüymüş”, bak “o da böyle değilmiş” gibi cümlelerin pompalanması yeni bir moda aslında!!
siz de sazanlar olarak bu moda’nın kurbanlarısınız üzgünüm!
Senin beynin çomur içinde beee.Guguk kuşu 17
ne diyeyim artık, goz gore gore zulme destek olmak, bunu ancak okumus cahiller yapar,daha ilk okuldan beri beyinleri yıkanmaya baslıyor, aynı seyi bize de yaptılar,biz ancak universitede gercekleri gorduk, o kadar sartlandırılmıstık ki, bize ogretilenlerden farklı seyleri dusunmeyi ihanet gibi algılardık:)bir de bunun akp yi desteklemekle ne alakası var onu da anlayamadım,benim verdigim link akp yi desteklemez,bazılarıda kafay akp ile bozmus:))
bakınız zülfü livaneli ne demiş…aynen livaneli’nin söylediği gibi “Dünyada ulus devletler giderek güçleniyor; ekonomi ise globalleşiyor”micro milliyetçiliğin arttığı ve yeni ulus devlet kurmaya çabaladıkları bir dönemden geçiyoruz.bu üniversiteli(!) moda kurbanı arkadaşlar ise yeni bir sömürü düzenini uluslarüstü şirketlerin gazladığı “demokrasi, muhaliflik ve özgür düşünce” kavramlar altında bu yeni düzenin yeni nesilini yaratmaları açısından birer piyonları olarak karşımızda 🙂anlayacağımız bize ulus devlet bitiyor diye pompalanan şey güney doğu’da, orta doğu’da ve dünya’da bir sürü yeni ulus devlet yaratmak için tam tersine zihinlere işleniyor.sonuçta biz kimliğimizden vaz geçersek ancak yeni kimlikler ve uluslar yaratılabilir.
bana ne kuresel planlardan,bana ne dunya da bir numara guc olmaktan,su dunyada ortalama 70 yıl omrumuz var,o bile garanti degil,bırakalım herkes ozgurce asimile olmadan yasasın,devlet birey icin vardır,bireyler devlet icin degil!!devlet asimilasyon yapıyorsa bana ne o devletin guclu olmasindan, devlet benim huzurum icin olmalı,ben devlet guclu olsun diye neden kimligimden, inanclarımdan vazgeceyim, oyle devlet guclu olsa ne yazar,kafayı guc planlarıyla bozmus arkadasım,lutfen insan oldugunu unutma!!!
iyi oku devlet güç müç yazmıyor orada…bu “her koyun kendi bacağından asılır”, “zaten 70 yıl yaşıyoruz”, “benden sonrası tufan” soslu boş laflara herkesin karnı tok.madem bireysel özgürlüklere bu kadar bağlısınız “polis devleti oluyoruz” deyince neden tek bir laf söylemiyorsunuz.mesela polis dur deyince durmazsan seni öldürme hakkı kazanıyor(!) çocuk olmuşsun olmamışsın önemli değil.sizi bu tür alanlarda ve konularda da görmek isteriz…izinsiz dinleme olaylarındaki tepkilerinizi de bekliyoruz mesela…madem devlet birey için olmalı!!!
polisin yaptıgı hatalari kim destekleyebilir ki!!yasa dısı dinlemeyi kim destekleyebilir ki!!turkiye hukuk devleti olsun diyoruz,sevgili kardesim istersen konuyu dagıtma:)
Ne Mutlu Türküm demek
Atatürk’ün Elyazıları
Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun.
cumhuriyet bayramınız kutlu olsun.
hepimizin kutlu olsun…
TÜRK OLMAYI ONUR SAYANLARIN,BOL YILDIZLI DEĞİL AY-YILDIZLI BAYRAK ALTINDA SELAM DURANLARIN CUMHURİYET BAYRAMI KUTLU OLSUN…..
Bilgi için teşekkürlerafrican mango satışafrican mangoafrika mangosuafrika mangoafrika mangosu hapı
Bilgi için teşekkürlerArmineeşarpArmine eşarpaker eşarpaker