Sonsuz bir uçurum gibisinve ben uçurumdan aşağıyadüşen bir yaprak gibiyimRüzgarın esaretinde savrulmuş…Hışımla esen bir fırtınasın,Bense Yapayalnız bir fidanÇölün ortasında, kurak mevsiminde yaşamınKöklerim daha tutunamamışken”toprağa”.O kadar güçlüsün ki;Senin gözlerin yüreğimdeki ormanları yakıyor,Yürüdükçe depremler oluyor,Denizden aşan dalgalar zihnimi bulandırıyor..Nefes aldıkça sen üşüyorum.Beni kırpıp kıırpıp gökteki yıldızlara doğru savuruyorsun kabuslarımda,ve Ben son nefesimi verirken o karanlık gecedeSen bunu umursamıyorsun bile.Ejdarhalarla savaşıyorum, yaratıklarla dövüşüyorumAğlamıyorum, o kadar cesurum kiAma dilsizim konuşamıyorum hiçYalnızlığının karanlık zindanlarında varlığımı tüketirkenBir yudum su bile diyemiyorum prangalara vurulmuşken,Uyanıyorum bu karabasandanayaklarım soğuk yere değdiğinde anlıyorumHala aynı boktan dünyada sensiz nefes alıyorum.Bir filmde izlemiştim, hep hatırlarım”Yalnızlar ve ölülerdir, susmak zorunda olanlar.”diyordu, o yaşlı adam kovboyaBardaki çirkin sesli kadının söylediğişarkıyı dinlerkenyaşlı adamın sözlerini hatırlayan kovboysevdiği kadının fotoğrafınısımsıkı kavramıştı son nefesini verirkenSuskunluklarla geçen bir ömrün pişmanlığıyla…O barda, O çirkin kadın şarkısını söylemeye devam ediyordu:-“Susuyorsun, susuyorsunGereksiz yereSeni her sevişimdebir çocuğun masumluğuylabir canavarın gaddarlığıylasusuyorsun gereksiz yere.”Sonsuz bir uçurumsunve oradan aşağıyadüşen bir yaprak gibiyim ben.