O kapının önünde durup da öyle üzülür gibi yapma! Çok aptalca bu yaptığın…Hatta komik!Arkandan ağlayacağımı falan sanıyorsun, değil mi? Asla…Ne ağlayacağım, ne de sızlanacağım seninle harcadığım zamana…Aksine, derin bir nefes alıp, şükredeceğim yeniden başlayabileceğime.O kapının önünde durup saçma sapan veda sözleri söyleme! Şu ana kadar dinlediklerim yeter de artar bile! Çek kapıyı ve çık işte…Ne demek “Kendine iyi bak…” ? Ne kadar aptalca bir temennidir bu! Kendimi severim ben bilirsin. Elbette iyi de bakarım, senin hatırlatmana gerek yok ki! Off, tamam yeter! Tamam, çok kahve ve sigara içmeyeceğim! Belim açık gezmeyeceğim, üşütürüm yoksa. Tamam, onu da biliyorum; herkese güvenmeyeceğim! Yeter, sus artık!O kapının önünde durma diyorum sana! Ya çık git, ya da bırak ben çekileyim odama…Seni çizdiğim resmi yırtıp atıp defterimden, yeni, bembeyaz bir sayfaya, renk renk umut çizeyim izin ver de…Yoruldum artık…Bakma yüzüme öyle “sözde” yaşlı gözlerinle…Ben iyiyim…Kapıyı sert kapatma ama çıkarken…Kalbim yeterince gürültülü şu anda…Sessiz çık. Nefesini de al…Kokunu da al…Hatta şurada bir yerlerde şemsiyen vardı, hani kırıldı ya geçen gün biz yağmurda yürürken…Onu da al…Gözlerini sakın unutma! Ne unutursan unut, ama onları sakın ha! Dur bir dakika…Tenimde izin kalmış; onu da vereyim de öyle git…Artık git…Kapının önünde durma daha fazla!