bildirgec.org

veda hakkında tüm yazılar

kahraman

hafiften | 29 May 2010 14:29

seni sevmekle başladı herşey
diye düşünürken
aslında bir önceki bedenden vazgeçtiğimde
karşıma çıkan ilk sevgi kırıntısı olduğunu
farkettim bugün aynaya baktığımda
gözlerimin içine içine
kendime yabancılığımla…

yalın bir cümle gibi
kuru ve anlamsız gelmeye başlarken
bu düşünce
bir anda gerçek kınından sıyrılıp
keskin bir kılıç gibi
ortadan ikiye ayırdı
bu gereksiz ve şefkatsiz birleşmeyi, birlikteliği
belki erken, belki zamansız geldi sana bu
“ayrılık”
belki de derin yaraları olacaktır
belki de umursanmaz değersiz sıradan bir yüz olacağımdır
ardına baktığında bir gün
geçmişten tutacak bir el aradığında
ama inanki
senden sonrası acınacak bir öykü değil
çünkü aynaya baktığımda
kendime yabancılık çekmeyeceğim..
olmak istediğim yaşama serüvenimin
kahramanı
beni elbette bulacak..

VEDA (2010)

agustos | 12 February 2010 16:34

“Ölüme meydan okuyan bir kuşağın hikayesi” olan Veda, Atatürk’ün yaveri Salih Bozok’un anılarından yola çıkıyor.

26 Şubat 2010’da sinemalarda olacak olan film için “Bir Atatürk filmi daha” denebilir belki ama filmin senaristi ve yönetmeni Zülfü Livaneli “ilk Atatürk filmi” diyor. Zira, Veda filmi belgesel değil. Atatürk ile ilgili daha önceki yapımlarla karşılaştırıldığında (bazıları yalnızca televizyon için hazırlanmıştı) gerçekten bir “film” olduğu farkedilebiliyor.

Can Dündar’ın Mustafa filmi ile kıyaslanacaktır kuşkusuz. Lakin filmin sitesindeki fotoğraflara bakılırsa çok farklı göründüğü söylenebilir.

Senaryo çalışması 3 yıl süren, çekimleri 7 haftada tamamlan film, aynı zamanda Türkiyede yapılmış en kalabalık produksiyon.

bir veda..

lagos | 23 December 2009 11:40

unutmak mı daha zor, unutmuş gibi yapmak mı?

unutmanın zor olduğunu unutamadığınızda anlarsınız. unutmuş gibi yapmak, o karşınızdayken hiçbir şey yokmuş ya da olmamışçasına hareket etmek zorunda bırakır sizi. “söylesem faydası yok, sussam gönül razı değil” iğrenç bir ikilemde, berbat hayatınızın değersiz paradokslarından birini daha yaşıyorsunuz.

ikiside farkındaydı oysa.
3 saatlik tren yolculuğu için sabahın altı buçuğunda kalkıp, bilmediğin bir şehre gitmen; bilmediğin bir adresi bulup -başaramasan da- ona sürpriz yapmaya çalışman, sebepsiz değildir elbet. biliyordur özlediğini; ona dokunmayı, koklamayı.. onun da özlediğine inanmak istiyorsundur, emin olamasan da..
ama biliyordu ki, sebepsiz çıkagelişlerin anlamı bir arkadaşı ziyaret edip, gönül almak değildir. açıklamak güç. kulp bulmak güç. geçerken uğradım‘larla geçiştirilir. fark da yapmaz aslında ne söylediğin, çünkü bilinir ama dile gelmez, gelemez gerçekler..

Mezestre

lagos | 03 September 2009 12:13

soğuk..
çok soğuk bu yaz gecesi.
yine de terlemeye başlıyorum,
vücut ısımı yükselten nefesin değil, rom şişesi..
kumsal zifiri karanlık,
ay bulutların arkasında,
yıldızlardan hiçbir iz yok.
sadece çok uzaklardaki birkaç teknenin ışığı gözüme takılan.
rom kokusu dalgaların kokusunu bastırıyor gibi biraz.
anlamazdım eski denizciler romu nasıl sek içermiş?
şimdi anlıyorum..
zormuş her limanda bir kelebek öldürmek.
acıtıyormuş iskelede ağlayan bir martıya veda busesi bırakmak.
dudaklarımdan gitsin diye onun tadı,
sek içiyorum ilk defa..
hissizleşiyor dudaklarım.
ısırıyorum hissetmek için.
kan tadı geliyor.
pek de iyi gitmiyor diye düşünüyorum romla kan.
senin kanın olsa belki..
ama benim kanım pis.
ruhumu arındırmak için defalarca damarlarımda dolaşan bu kan pis.
yine de arındıramayan bu kan pis..
kansızım derdin diye hatırlıyorum,
her an bayılacakmış hallerin,
ve üşürdün hep..
gereksiz ayrıntıları hatırlıyorum hep nedense.
ama sevdiğin rengi hatırlayamayacak kadar gereksiz bu balığın hafızası..
unutmak istediklerini unutamayacak kadar da seçici geçirgen..
ıslak bir kalp benimkisi.
dokunursan ıslanırsın demiştim.
gözlerinin ıslaklığı rimellerini akıtıyor.
ve yastığın kurşuniye boyanıyor, biliyorum..
geri gelecek misin sorusuna doğru yanıtı vermeyi çok isterdim.
ama yapamıyorum.
bilirsin yalan da söyleyemem.
o yüzden susuyorum..
zaten ruhum hep alargada.
o karaya hiç ayak basmıyorki..
bedenimse her vedada gözlerimin altına bir çizgi ekliyor.
zaman hiçbir şey öğretmiyor, öğreten tecrübe.
ve yine her kaçışta,
gitmek istemezcesine,
sancağım mezestre..

Kavga var

Galanthus | 23 June 2009 15:04

Bir düğün düşünün, ama bildiklerinizden değil. Bir sünnet düğünü. Ancak öyle böyle değil. Çok şatafatlı. Belki de aylar öncesinden planlanmış , haftalarca üstünde çalışılmış. Havai fişekler, süsler, garsonlar her şey ama her şey birinci sınıf, nerdeyse davetliler bile bu birinci sınıf ortama ayak uydurmuş durumdalar.

Ve o birinci sınıf ortamda biri birden çığlık atıyor, diğerleri de “Kavga var, kavga var ! diye bağrınıyor. Kimse ne olduğunu anlamıyor. İnsanlar korkuyor, ortalıkta gezen çocuklarını toparlıyor. Böyle birinci sınıf bir ortamda kim kavga edebilir ki?!

Pulsuz Mektup..

pillibebekkuyuda | 30 May 2009 15:35

annelergunun.wordpress.com/.../08/anne-sevgisi/
annelergunun.wordpress.com/…/08/anne-sevgisi/

Küçük kız, tüm merhametiyle, babasının aldığı beyaz tüylü minik ayısının, üzerini örterken, annesinin, hayata veda mektubu yazdığını nereden bilecekti.

-Canım eşim, çocuğum sana emanet, artık bu sıkıntılarla yaşamak istemiyorum. Benden sonra evlenirsen, kızıma kötü davranmasın, gözün üzerinde olsun. O benim herşeyim. Hoşçakal.

Küçük kız odasının kapısını açtığında güzel yüzlü annesi bır hışımla mektubu buruşturdu.

2008 biterken. yılın en iyi kitabı?

kahramancayirli | 30 December 2008 10:58

bu yılın da en çok tartışılan edebiyatçısı: orhan pamuk
bu yılın da en çok tartışılan edebiyatçısı: orhan pamuk

Yeni yıla girmemize tam bir hafta kalmışken geçen yılı değerlendirelim isterim. Geçtiğimiz yıl içinde en çok severek okuduğunuz kitap hangisi oldu?

esaslı okurlarının pek beğenmediği siyah süt ile: elif şafak
esaslı okurlarının pek beğenmediği siyah süt ile: elif şafak

Bu yıl en çok satan kitapları biraz sayarsak değerlendirmemiz daha kolay olacak muhtemelen: Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi epeydir beklenen bir romandı ve elbette çok sattı. Murathan Mungan’ın Kadından Kentler’i de uzun haftalar boyunca listelerin üst sıralarında yer aldı.

Oğlan bizim , kız bizim

kelebeklerozgurdur | 13 October 2008 09:45

Kültür değerlerimizin önemli kısımlarından birini teşkil eden kına gecesi , peygamber efendimize kadar uzanan en eski islam adetlerimizden biridir.

Bu tören içindeki kimi uygulamalar, gelenek görenek ve adetler yörelere göre değişiklik gösterse de amaç, baba evinde son kez geceleyecek genç kız için yeni hayatına hem eğlenceli hem buruk bir şekilde yollanacağı bir veda gecesi olmasıdır.

Gelin olacak kız için baba evinden ayrıldıktan sonra gideceği her yer mesafe ne olursa olsun “gurbet” tir. Bu nedenle de kına gecelerinde yoğun olarak ayrılık ve gurbete dair şarkılar söylenir.

yokluğunu bırakta git

furkan iren | 30 September 2008 11:10

giderken bakışlarındaydı
geri döneceğim diyen
gözyaşları vardı gözlerinde..
anlamsız bir film izlersin ya
öyleydi yaşanmışlıkların anımsaması benliğimde.
gidişinden sonrası yaşamak
bir köşede unutulmuş çocukluğumdan miras
kırık oyuncaklarım kadar anlamlı artık .