Kadın; dişi, üreten, koruyan, yoğuran, şekil veren kısaca yaratandır. “Doğa ana” (tabiat ana) derler. Kadın bir “melek” derler, hayır kadın tanrıdır. Doğanın ta kendisidir tanrı. İşte kadın da doğadır, tanrıdır. “Kadın bir bilmecedir”, yanlış… Kadını okumak çok kolaydır. Anamız, bacımız, eşimizdir kadın. İnsan anasını bilmece gibi görebilir mi? Apaçıktır analar, yoğururken, şekillendirirken, var ederken, üretirken hiçbir kapalı bir şeyi yoktur. Özverinin ta kendisi…Dünyanın, hatta evrenin temeli dişidir. Dişi yoktan var edendir. Aslında “yoktan var etmek” dememek gerek. Doğada ne varsa birleştiren, kaynaştıran, özümsetendir. Kimya, tıp bilgisi olanlar çok iyi bilirler; doğada ne varsa canlıda onlar bulunmaktadır. Demirinden, bakırından tutun, en çeşitli tuzlara kadar hepsi bulunmakta insan dahil bütün canlılarda. Bu beceri doğanın becerisidir, kadının, dişinin becerisidir.Erkek mi?Erkekler canlıların yozlaşmış halidir. İnsan dahil bütün memeli hayvanların erkeklerinin memeleri vardır. Ancak doğuramaz ve üretemezler. Dünyada çift cinsiyetlilik bulunan birçok insan da vardır. Bu da erkeklerin dişilerden azma, yozlaşması sonucudur. Temel dişidir. Bir erkek olarak bunu düşünmekten hiçte gocunmuyorum. Bu evrimin getirdiği bir yozlaşmadır. Birçok canlı, erkeksiz de çoğalabilmekte, neslini sürdürebilmektedir. Çoğu bitkiler eşeysiz üreme yapmaktadırlar. Birçok canlı da (belki ilkel diyeceksiniz) bölünerek benzerini üretmektedir. Süğüt dalı torağa düşer, kök salar kendini geliştirir.Anaarı, kovandan çıkar en yükseklere uçar. Onu takip eden en güçlü erkek arı ile çiftleşir ve onu öldürür. Diğer erkek arılar kovandan atılırlar, öldürülürler. Çiftleştikten sonra erkeğini yiyen örümcek duydunuz mu? Dişi aslan avlanır, erkek hazırcıdır. Bunun gibi, erkek tüketicidir, yıkıcıdır, yok edicidir. Yozdur…Tüm yaratıcı niteliklerini içinde barındıran kadına, sosyal hayatın karmaşasında bu özellikleri unutturulmuştur. Aslında unutmaz ancak yaşam sorumluluğu öyle büyük bir yük olur, biner ki omuzlarına, kendini unutmuştur kadın. Zamanla yaşamın her durağı değişime uğratır kadını, zarafetini, ruhunu, bedenini, beynini yavaş yavaş değiştirir.Doğada tek başına yaşarken; beslenecektir, neslini yetiştirecektir, korunacaktır. Her canlının olduğu gibi düşmanları da çoktur. Bütün bu yükümlülüğünü yerine getirirken, korkusuzdur, üreticidir, var edicidir, özverilidir. Toplum olarak yaşamaya başlayan insanlar, daha doğrusu erkekler, fiziksel üstünlüklerini (yozluklarını) kullanarak kadının bu özelliklerini köreltmiş, yok etmişlerdir. Günümüzde de çağ dışı uygulamaların görüldüğü, kadının her türlü ezilmeye mahkum edildiği topluluklar devam etmektedir. Televizyon ve gazetelerde boy boy kadına yapılan iğrenç cezalar, uygulanan köle muameleleri kadının geldiği durumu yeterince açıklıyor sanırım.Kadın, sonsuz evrende en asil varoluş formudur. Varoluşu dünyaya daha güzel bir yaşam biçimi, vizyon, duyarlılık sunmak içindir. Erkeğin kaba ve avcı yanını törpülemek, bulunduğu yere zevk ve mutluluk vermek için gelmiştir. Kadın üretimin, değişimin, güzelliğin, sevginin adıdır…Eşli yaşam başladığında üstünlük, yönetim denetim kadındadır. Neslini daha iyi yetiştirmek, yarınlara aktarabilmek için işbölümü gerektir, kadın sağlar bunu. Erkek avlanacak, getirecek, kadın yuvada hazırlayacak, yavrulara bakacak, doyunacaklardır. Erkeğin, bunları kabul etmemesi durumunda işi yoktur kadının mağarasında… Cinsel birleşme isteğini yasaklayan, erkeğe bir ceza olarak düşündüklerini belirten yetkililer bulunmakta bu konuda.Peki, sonra ne olur?Düzen, kadının asli görevi olan değişim çabasını ezer geçer. İşte asıl değişim kadında oluşur. Zamanla güvenlik kalkanları oluşturmaya başlar. Gittikçe sertleşir, gücü yetmez, her şeye rağmen gönlü elvermez. Kalınlaşır duvarları, zamanla çevresindekilere benzemeye başlar. Susar çoğunlukla dirense de elinden gelen bir şey yoktur artık. Saklayabildiği, kaçırabildiği kadarını temiz tutar. Yine de birleştirici, bütünleştirici, özverilidir. Bulunduğu ortama iyilik, güzellik, sevgi vermeye çabalar.Kadın, sadece sevgi ve güveni bulduğu, gerçekten inandığı yerde özüne döner. Açar kollayıcı, sevgi dolu kanatlarını, yaralarını sarar, yüreğindeki güzellikleri serer ortaya. İşte, o zaman görür erkekler gerçek kadını. Sihirli elleri değer gerçek yaşama. Görülmemiş güzelliklerde kapılar açar, harikalar dünyasına uzanan yaşama. Yaşamda mucizeler yaratır, sevgi ve güven duyduğunda. Böyle bir ortamda renk renk çiçeklerin açmasını izleyebilirsiniz…Kadınlara da bir çift sözüm yok mu sanırsınız? Erkeklerden çok, kendilerini köleleştirecek davranışlara hevesli, boyun eğen, kandınlar kendilerine gelmeli diyorum. “Hak verilmez alınır” diye bir söylem vardır. Kadınları erkekler değil, yine kadınların kendileri hak sahibi yapabilirler. Yoğurun, üretin, yönlendirin sahip çıkın haklarınıza… Eşitlik, elbette eşitlik… Zekanızı kullanın, sevginizi kullanın, emeğinizi kullanın. Renk renk çiçek açsın yaşamda, beş adım arkada değil, yan yana, kol kola birlikte erkeklerle…