bildirgec.org

yozlaşmak hakkında tüm yazılar

KADIN DOĞA, DOĞA TANRI’DIR

teacher07 | 20 July 2009 12:58

Kadın; dişi, üreten, koruyan, yoğuran, şekil veren kısaca yaratandır. “Doğa ana” (tabiat ana) derler. Kadın bir “melek” derler, hayır kadın tanrıdır. Doğanın ta kendisidir tanrı. İşte kadın da doğadır, tanrıdır. “Kadın bir bilmecedir”, yanlış… Kadını okumak çok kolaydır. Anamız, bacımız, eşimizdir kadın. İnsan anasını bilmece gibi görebilir mi? Apaçıktır analar, yoğururken, şekillendirirken, var ederken, üretirken hiçbir kapalı bir şeyi yoktur. Özverinin ta kendisi…

Dünyanın, hatta evrenin temeli dişidir. Dişi yoktan var edendir. Aslında “yoktan var etmek” dememek gerek. Doğada ne varsa birleştiren, kaynaştıran, özümsetendir. Kimya, tıp bilgisi olanlar çok iyi bilirler; doğada ne varsa canlıda onlar bulunmaktadır. Demirinden, bakırından tutun, en çeşitli tuzlara kadar hepsi bulunmakta insan dahil bütün canlılarda. Bu beceri doğanın becerisidir, kadının, dişinin becerisidir.

Benlik Olgusu

liquidlightening | 28 May 2009 15:41

gördüklerim , duyduklarm , yaşadıklarım … hayata – yaşamaya dair ne varsa. herşeyiyle insanın kendisini bir bütün olarak görmesi. ait hissetmesi. Unutulan duygular. unutuluyor çünkü unutturuluyor. yapaylık kol gezerken bize ait olmayan duyguları yaşamaya özeniyoruz benimsiyoruz sanki bizimmiş gibi. Gerçek olmayan mutluluklar , gerçek olmayan üzüntüler , gerçek olmayan sevgiler. İşte tek sorun değinmek istediğim. Duygular yozlaşıyor hangisi gerçek hangisi değil ayırt edemez hale geliniyor. Koca bir boşluğa düşülüyor zamanla. Kimse anlamıyor nedenini suçlayacak basitlikler seçiyor kendine farkında olmadan bir yalanı yaşıyor… yalana alışıyor gerçekler acıtır oluyor. Çoğu zaman alışmak sorgulamaktan daha kolay geliyor. Bize sunulanı kullanmak külfet olarak görülürken bizim olmayan düşünceleri ezberliyor tüketene kadar yaşıyor ve ardında yenileri ediniliyor. Bundandır kişinin kendiyle çelişmesi , değerlerini kaybetmesi işte tamda bundandır ki yalanı doğal kabul etmesi … özeleştiri nedir bilinmiyor. Halbuki ne kadar da çabuk eleştirilir kişi değil mi? Önyargı edinmek , insanları kolayca silmek kendi eksikliklerini onlara yüklemek hiç olmadıkları şeylerin bedelini ödettirmek … kendine de baktığını söyler tamamlanmış olduğunu hisseden , hiçbir zaman olmadığı şeyi anlatmaktan çekinmez , kendide inanmak ister inanırda… maskesiyle mutludur o , tekerleme gibi ağzından eksik etmediği “ ben” ler … benlikleri kelimelerden ibaret. Sadece anlatılır asla yaşanmaz…

İktidarım, Öyleyse Yozlaşabilirim…

kemanci | 17 September 2007 19:36

Bana mı ters geliyor, yoksa benim gibi düşünenler de var mı acaba ?
İstanbul’da bir konser yapılıyor, İslami Tarkan dedikleri bir adamın verdiği konser sırasında ilginç görüntüler çıkıyor.
Yada, bu görüntüler ilginç mi dir? Bana mı ilginç gelmektedir.
Senelerin biriktirdiği eziklik, ötekileştirilme, dışlanma, çoğunluk olmana rağmen zenci muamelesi görmenin verdiği bir dışavurum mu dur ?
İktidar sarhoşluğu mu dur,
Güç budalalığı mı dır?
Çağa ayak uydurma mı dır ?
Kimlik bunalımı mı dır?
Yoksa benim paranoyam mı dır ?
Eczacıbaşının, Koçun, Sabancının 70 ler de “Siz sanattan anlamazsınız, ben size ne getirirsem sanat odur” diyerek getirdiği çok sesli müziğe tepki mi dir?
Getirdikleri müziği birde içerden şakşaklaması için köşelere serpiştirdikleri Hıncal’lara cevap mı dır bu?
“Düşmanımın düşmanı dostumdur” teranesine kapılmadan, “kabul etmiyorum” diyorum.
Benim de koca koca adamlar gibi içime sindiremediğim bir gerçeğim var artık. Öyle maden suyu ile sindirilecek bir hastalık değil bu.

Son Model Aşklar için…

plakton | 26 July 2007 11:07

Eskiden her şeyin bir değeri vardı ve bu değerleri ölçen alet ve aletler henüz icat edilmemişti. İşte aşk dediğimiz duygu da bu değerlerin en başındaydı o zamanlar. Ve o zamanlar ince hastalık derlerdi aşka. Çaresi bulunmayan bir hastalık olarak dolanırdı toplumda.

Kim âşık olsa herkes ona ölümcül hasta gözüyle bakardı, çünkü aşk kutsaldı sevilene değil sevene değer verirdi insanlar. Aşk ne paradan anlardı nede puldan. Âşık ya divane olur yollara düşerdi yâda kendini viraneye döndürüp sadece sevdiğini düşünüp içerdi. Ona günah yazılmazdı. O dünyanın cehennemin de yanacağı kadar yanardı, çünkü eskiden âşık olmanın da bir anlamı vardı. Aşk erdemlikti, aşk adamlıktı. Herkes âşık olamazdı. Yürek isterdi, cesaret isterdi.

insanlık Nereye Gidiyor…

shaika | 17 April 2007 09:19

Bugün evime gelirken günden güne insanlığın dahada bittiğini, yozlaştığını gördüm yine. İnsanlığın günden güne eriyip gittiğine seyirci kalmak gerçektende kolay katlanılır bir acı değil maalesef!
Sizlerde biliyor musunuz hangi toplumda yaşadığımızı? Yada benim gibi düşünenler varmı acaba onu düşünüyorum şimdi? Her zaman söylüyorum, çirkinliklerin örtbas edildiği, gözbağcı yanı ağır basan bir dönemde yaşatılıyoruz. Bu her konuda böyle. Gerek sosyal, gerekse siyasi yaşamda. Sosyal yaşamda; burjuvazi her pisliği yapıyor göz göre göre, görevi… Kendimizi bu kafalarla içten içe biz yıkıyoruz aslında, yine göz göre göre… Uyuşturucuda doğal, eşcinsellikte doğal, ensestide doğal yapacaklar, uğraşları o! Eşcinsellik deyince yanlış anlaşılmasını istemem. Evet, eskiden herkes gibi bende aşağılıyordum ahlaksızlık diye. Şimdi ne övüyorum, nede aşağılıyorum. Bir insanlık durumu diye düşünüyorum. Düşmalıkla, yadsımakla bir yere varılamaz, diyorum. Aşağılamakla hiç… Ben sadece herşeyin bukadar saptırılmasına katlanamıyorum! Al gülüm, ver gülüm davasına! Hırsızlıklar, cinayetler, kazalar bile değişmiyor bu ülkede; yineleniyor sadece! Bireyin yüce, kutsal özgürlüğü, hep yalnışlardan yana… Kazanmanında ötesinde etik kural istemiyor şu rezil yeryüzü topluluğu! Mesela; bireyin kutsal özgürlüğü, uyuşturucu kullanma hakkınıda içermese olmazmı? Yada insanları zehirleme özgürlüğünü! Milyarlarca dolar getirisi olsada! İnsanları süründüren, çirkefe bulanmış dünyada, yabanıl doğanın ürünü, özgür yaratıklar olarak yaşayıp gideceğiz ne güzel!!! Zaten nezaman zor durumda kalmadan özgürlük kelimesini alır ki insan ağzına! Farkına vardırmak için, illede kulağını çekip, çelme takıp uyarıdamı bulunmalı doğa! Tepe tepe kullanıyorsun, eskiyor gövdendeki aygıtlar diye! Yada, dahada kötüsü çelme takıp öğrenip öğrenmediğini test etmeden bomboş yaşanmış hayatı gerimi almalı elinden…!