Üniversite zamanları. Oldukça parasız ve bol içtiğimiz zamanlar. Borçla içen iki kere sarhoş olur demişler. İçiyoruz, en varoş yerlerde, meyhanelerde, akşamları, sohbet aralarında, kızları çekiştirirken… Bazen yapamadıklarımızı anlatırken, bazen yapamadıklarımız içimizde patlarken, en çok kampüsde demleniyoruz.Bizim grubun tamamı kafa. En çok bizim Hüseyin’le içiyoruz. Bazen fondip yaparsan şayet bedavaya geliyor. Bana uyar. Ne olur, fondipleri yapar, gidersin dut ağacının altına, boğaza bir parmak, rahatlar; sonra içmeye devam edersin. O sıralar hayat böyle devam ediyordu. Ben sarhoş dut ağacının yanından ayrılıp, bizimkilerin yanında giderken ayağım kaydı, karanlık, derin bir çukurun içinde buldum kendimi.Kocaman karanlık bir çukur. Dedim ki, ‘Ben öldüm. Burası da cehennem olmalı. İyi de hiç değilse sevaplarımızı günahlarımızı bir yana koysaydık, öyle gitseydik; cehenneme. Hiç sorgu sual olmadan cehenneme atılır mı? Bu biraz insafsızlık değil mi?’ diye kendi kendime söylenirken ve kafamı da çukura düştüğümde vurduğumu fark ettim. Fena acıdığını hissettim, dudağımda patlamış. Nasıl yani, bedenimi hissetmemem gerekiyordu? Kritik yapamayacağım bu kafayla derken, derler ya, ak saçlı bir amca, karşıma dikiliverdi.Anladım o temelli öldüğümü. Onun beni öte tarafa geçiren kişi olduğuna kanaat geitirip, ‘Hayatta neden beni yalnız bıraktın bolca. Yanlış yaptığımda tek çizgiler var yollarımda, doğrularımda çift çizgiler. Bu çizgileri takip etsem dünyaya geri dönebilir miyim? Bak çizgilerden dahi anlaşılıyor senin her zaman benim yanımda olmadığın. Çift çizgiler epey fazla ama teke düştüğü zamanlar da yok değil.’ dedim.‘Sen o tek çizgileri yaşarken sen yürüyemeyecek hale geldiğin için ben seni kucağıma almıştım. Sen oralarda, çizgiler tek diye benim varlığımı yok sandın ama öyle değildi. Ben oradaydım. Sen de benim kucağımdaydın, hayatta kalman için sessizce kucağıma aldım. Tek bölümlerdeki çizgilerse benim adımlarımdı, bu yüzden çizgiler tekti. Hiçbir zaman terk edilmedin.Bak evlat benim kim olduğumu anlatayım sana: Kirli işler yatırına düştün sen, şu anda. Dört yüz yıl önce Hacet Dede olan ben, şifa verirdim insanlara. Ama ben bilinen dedelerden değildim. Hem şifa verir hem günümü gün eden bir dedeydim. Çok içerdim. Çokça şifa da verirdim. Şifa vermek için çaba sarf etmezdim, benim için kolaydı. Çok uzaklardan benden şifa almak için gelirlerdi.Bu tepeye gömün beni ölürsem dedim Çocuklara hep hikayeler anlatırdım bana hikaye dede de derlerdi. Ben çocukları çok severdim. Bir tek mezarımın başına bir kayısı ağacı dikin, çocuk kayısıyı çok sever. Kayısı ilk meyve veren ağaçtır. Çocuklar hiç başımdan ayrılmaz koşup oynarlar, ben onları seyreder, neşeleriyle neşelenirim diye düşündüm.Bu tepeye gömün beni ölürsem dedim. Ama inşaatın altında da kalmayı istemedim. Çok sonra buraya hastane kurmaya karar verdiler. Beni nereye gömdüklerini de çoğu unuttu. Ama ilahi sistem benim inşaat altında kalmamı önledi. Buranın en güzel yerinde, en güzel manzaranın dibinde duruyorum. Şimdi kimse bilmiyor. Çok söylerler, kirli işler yatırı şurada, hayır şurada diye ama pek bilen yoktur artık.Ben hem bu hastalara, hem öğrencilere hem bana dua edenlere yardım ederim ve burası bir anlamda benimdir. Bu yüzden Hacettepe adı da benden gelir. Hacet dedeyi ziyaret etmeye gelirlerdi, tam dört yüzyıl önce. Burası şimdi benim tepemdir işte oğul.’Cesaret bulup soru sormaya başladım. ‘Ben kötü biri miyim ki, çizgiler kimi zaman tek, diyelim komşunun kızına baktım, diyelim arkadaşımın kızını götürmeyi kafada kurdum, düşse yapardım da; bunlar kötü mü? Mesela içmek ya da arada poker oynamak kötü mü? Porno seyretmek, malzeme toplamak için fantezi kurmak olur olmaz yerde, bakmak millete onlar anlamadan, bunlar olmayacak ve insana yakışmayacak şeyler mi?’Yine farklı haliyle anlatan Hacet Dede, ‘Bak oğlum, dünyalı halinizle siz dünyayı başka yargılıyorsunuz. Ölünce anlayacaksınız ki, dünya işleri öyle işlemez; ahiret işleri de elbet… İyi ve kötü sizde karışmış. Gönlün temiz mi, vicdanın sağlam mı? Buna bak. Gerisi hikaye.Doğru sandığın doğru değil, günah sandığın günah değil. O yüzden farklılığımdan dolayı da kirli işler yatırı da derler buraya. Kalp gözünle bak dünyaya. O zaman her şey daha açık olacak. Yargılarını başkalarının yargılarından ayır. Ne içmek, ne kadın, ne seks günahtır. Günah niyettir. Niyetine dikkat et. Hayatında hiç kadın olmaz ve hiç içmemişsindir ama niyetin hep kötüdür. O zaman sen kendini günah işlemedim mi sanırsın? Tüm bunları anlayasın diye düştün, kirli işler yatırına.Hadi şimdi yurduna git, ağzının kenarındaki kanı da önemseme. Kafan sağlam, vicdanın rahat olsun yeter. Her şey iyi olur. Seni koruduğumu da unutma.’Koca çukurdan zorla çıkmaya çalıştım. Kolum, bacağım sıyrılmış, göleğim yırtılmıştı. Hacet Dede’yi orada bırakıp dediği gibi yurdun yolunu tuttum. Sonra ne zaman Hacet Dedenin yatırı nerde soruları konuşulur olsa, bu anıyı hatırladım ama yerini kimseye söylemedim ve hep bildim beni koruduğunu. Çünkü benim de bir yanım onun ki gibi kirliydi eğer kirlilik buysa…1- (Yazılar herhangi birine yazılmamış olup, hayal gücünün özgür uçuşlarıdır.2- Yasal Haklar: Kaynak gösterilsin ya da gösterilmesin, hangi dilde olursa olsun içeriğin bir kısmı ya da tamamının kullanılması yasaktır. Bu yazının yasal hakları www.hafif.org ve Astral’a aittir.)