bildirgec.org

şifa hakkında tüm yazılar

Zöhre Ana

ekince | 17 February 2010 15:52

Zöhre Ana
ZÖHRE ANA

ZÖHRE ANA:
Süheyla Gülen (Zöhre Ana), 15 Haziran 1957 yılında Yozgat merkeze bağlı Köçekkömü Köyünde dünyaya geldi. Baba adı İsmail, anne adı Yeter.
1974 yılında evlendi. Bu evlilikten Gazi ve Selver isminde iki çocuğu oldu. Herkes gibi normal bir yaşam sürerken 10 Kasım 1982 yılında, saat 05:30 civarında kendisine batın aleminden gelen bir evliya (Yusuf-u Ziya, bilinen adı Gül Baba) tarafından Zöhre Ana ismi bildirildi. Bu tarihten sonra Zöhre Ana olarak tanınan Süheyla Gülen, kendisine ziyarete gelen insanlara bilgi vermesinin yanısıra, şifa da vermeye başladı.

HACET DEDE- KİRLİ İŞLER YATIRI

astral | 20 December 2009 09:28

Üniversite zamanları. Oldukça parasız ve bol içtiğimiz zamanlar. Borçla içen iki kere sarhoş olur demişler. İçiyoruz, en varoş yerlerde, meyhanelerde, akşamları, sohbet aralarında, kızları çekiştirirken… Bazen yapamadıklarımızı anlatırken, bazen yapamadıklarımız içimizde patlarken, en çok kampüsde demleniyoruz.

Bizim grubun tamamı kafa. En çok bizim Hüseyin’le içiyoruz. Bazen fondip yaparsan şayet bedavaya geliyor. Bana uyar. Ne olur, fondipleri yapar, gidersin dut ağacının altına, boğaza bir parmak, rahatlar; sonra içmeye devam edersin. O sıralar hayat böyle devam ediyordu. Ben sarhoş dut ağacının yanından ayrılıp, bizimkilerin yanında giderken ayağım kaydı, karanlık, derin bir çukurun içinde buldum kendimi.

Reiki ve sözde Reiki’ler

admin | 09 December 2009 12:02

İsmail Bülbül
İsmail Bülbül

Usui Reiki Grandmaster/Teacher İsmail Bülbül ile Reiki ve Diğer enerjiler hakkında yapılan söyleşi…

Gürsel Aktan: Hocam Usui Reiki dışındaki enerji sistemlerini benimsemediğinizi görüyoruz. Bunun nedenini açıklayabilir misiniz?

İsmail Bülbül: Öncelikle şu bilinmelidir ki, Reiki, Doktor Usui’nin ortaya çıkardığı bir sistem değil, “yeniden keşfettiği” bir enerji sistemidir ve tarihi de ilk insana dayanır. İnsanlığın var olmasından bu yana Reiki sistemi vardı fakat adı başka kelimelerle anılmaktaydı. Diğer enerji sistemlerinin ortaya çıkışı ise Usui Reiki sisteminin Amerika ve Avrupa’ya gelmesinden sonrasına denk gelmektedir.

Diğer enerji sistemlerini bulanlar Amerika ve Avrupalı Masterlardır. Batı dünyasının Mistizme olan açlığı ve kültür olarak Doğu ve Uzak Doğu kültürlerine oranla Mistizmde olgunlaşmamış olmaları bu enerji sistemlerini ortaya çıkarmalarındaki en büyük etkendir. Bunu şu nedenle söylüyorum. Mistizm yolunda olan insanlara meditasyonlarında, vizyonlarında çeşitli semboller gösterilir, kişiler çeşitli enerji sistemlerine vizyon halinde uyumlanabilirler. Kişi Reiki 1’de de olsa vizyonlar halinde semboller görebilir, bir tür şeylere inisiye olabilir. Bunlar olağandışı şeyler değildir. Kişinin vizyon halinde bir enerji sistemine uyumlanması o enerji sisteminin gerçek olduğu, insanlığa sunulması gerektiği anlamına gelmez. Bunlar mistik yolda , gerçeği arayış yolunda kişiye yaşatılan imtihanlardır. Mistik kültürde olgunlaşan kişi deneyimlerinden şüphe duymayı bilir. Bir şey yaşadığında onun pozitif mi negatif mi olduğunu, bir başka deyişle Şeytani mi Rahmani mi olduğunu sorgular, sorgulaması da gerekir. Çünkü ruhani gelişim yolunda bir çok negatif varlık/enerji bizi yolumuzdan saptırmak için pozitif kılıklarda bize gelebilir.

İlk Türk Marketing

vatanda | 25 July 2009 16:26

Evet arkadaşlar Siirt’teyiz. Siirt oldukça şirin, ufak, sevimli bir şehir. 100-150 bir nüfüsu var. Aslında çok güzel olabilecek, çok da turistik bir bölge olabilecek bir bölge iken, malum sorunlar ve bu şehrin kısmetsizliğinden midir nedir yönetim bir türlü düzgün işler yapmamış. Şehrin merkezinde belediye-valilik gibi yerler dahil büyük ve küçük baş hayvanlar geziyor. Gübreleri v.s sürekli ortalarda. Temizlik son 3-4 aydır ancak düzelmekte ama yine de cok yetersiz. Yol olarak bakım olarak malesef çok geri bir durumda. Şehirde 1 sene öncesine kadar 1 aylık su kesintileri, elektrik kesintileri yaşanmakta idi. Sıcaklık itibari ile Türkiye’nin en sıcak 3-4. şehri olarak geçmekte.

pekmez tadında…

nazokiraze | 19 February 2009 15:56

Hayatımda tatlı ve kereviz dışında yemeye tahammül edemediğim şeylerin başında tahin-pekmez ve tahin helvası gelir. Zaten tahin tek başına yenmediği için, pekmez tahinsiz de sürekli ayagıma dolanmıştır. Daha önce de belirttigim gibi , 10 yıl geçmesine ragmen hala tüberkiloz modunda olan anam , sürekli yemediğimden, benim tatlı yemediğim için sürekli hasta olacagımdan falan bahsedip, sürekli bal ve pekmez tacizinde bulunduğu için, iyice sıtkım sıyrılmıştır bu pekmezden. Amma velakin şifasıyla her bedene lazım olduğunu kabul eder , şapkamı çıkartırım.

Ben pekmezden, baldan kaçarak yaşamaya alışmışken, sürekli eşten dosttan gelen memleketin has dut pekmezi, efendime söyliyim katkısız halis muhlis üzüm pekmezi falan gelince onları, başka eş dostlara hediye olarak götürürken zaman aktı geçti. Şimdi evimden pekmezi eksik etmiyorum, elimin altında sürekli pekmez var. Çünkü bu mucize besin olmazsa oğluşum kıyameti kopartır. Sütünü asla pekmezsiz içmeyen oğlumla nasıl başederim bilemiyorum , çünkü pekmez ile süt birleşince pekmezde bulunan demir yok oluyormuş. Ama yapacak birşeyim yok sütün rengine bakıp öyle içiyor, pekmezsiz süt onun kıyameti koparmasına yetiyor. Bende bundan kelli aldığım kararla gece uykusunda içtiği süte pekmez koymayacagım, normalde içtiği süte ise göstermelik, az miktarda pekmez koyacagım. Demir emilimini azalttığı için pekmezle sütü birarada önermiyor uzmanlar. En iyisi c vitamini ile vermek oldugu için bundan böyle portakal suyuna karıştırıp verecegim pekmezi.

tavuk suyuna çorba

nazokiraze | 17 February 2009 08:41

Yıllar önce hayatıma giren önemli kitaplardan biridir Tavuk Suyuna Çorba . Ara sıra hafif birşeyler okumak istediğimde elime aldığım iyilik anlatan sıcak çorba tadında öykülerden oluşan kitap serisinden elbette bahsedeceğim ancak konu gerçekten tavuk suyuna çorba. Bu arada bu kitabı yemek tarifi kitabı zanneden kişiler de az değilmiş.

Kış aylarında sık görülen grip ve nezle türü hastalıklarda en çok aranan çorba türü olan tavuk suyu çorba hasta olan arkadaşlarımdan bazıları tarafından benden özel istek alan favori çorbalarımdan biridir.

mesir macunu ye sırtın yere gelmez..

nazokiraze | 29 January 2009 14:22

İstiridye, çikolata, çilek, havyar, ançuez, şarap bilmemne pek çok besin maddesi afrodizyak olarak kullanılır. Aganigi naganigi fındıklar, bitki çayları ve manson korkusundan ismini zikretmedigim o mavi hap. İnsanoğlu yaradılışından bu yana afrodizyak peşinde koşmuştur, bu kültür her medeniyette vardır. Yalnız bir şey vardır ki tüm şifayı içinde barındırır, tüm çeşitleri harmanlamıştır oda mesir macunudur.

Mesir macunu çok yedim ben tüberkiloz geçiren her insan uzun zaman iyileşse de annesinin ballı, sütlü, macunlu, otlu tacizinden kurtulamaz. Uzun zaman geçmesine ragmen anamın yolladıgı isveç iksirleri, otlar, çöpler evden eksik olmaz, eşim evi büyücü evine çevirdin der bana. Tatlı sevmedigim için ballı, kaymaklı sütler bana her zaman itici gelmiştir, ama anneme şimdi hak veriyorum, sütünü pekmezsiz içmeyen oğluma nazaran bal veya pekmez görünce dırdıra başlayan kızımı görünce çok üzülüyorum. Yalnız tek dönem anamın gece sütlerini biryerlere dökmedim o da içinde mesir macunu koydugu zamanlar. Evet kavanozda akışkan haldeki mesir macunu, süte ekledigi zaman severek içtim belki bunun nedeni içindeki o harika baharatlardır.

müzik terapisi ve delilik üzerine…

biSGen | 17 January 2009 09:34

george orwell‘in “tek kişilik azınlık olma durumu” diye tanımladığı delilik terimi bir zihinsel hastalık olup tıbbi bir terim olmaktan ziyade hukuki ve kültürel bir terimdir. (kaynak) delilik, terim olarak (tıbbi açıdan) “Akıl hastalığı” (kişinin kalıtımı, çevresi ve geçirdiği ağır hastalıkların etkisinde akıl yeteneklerinin çeşitli şekillerde gösterdiği uyum bozuklukları) olarak tanımlanmış. bir de şöyle bir tanım var:”düşünce , inanış ve davranışları açısından topluluktan farklı olma durumu!” Malum bu yüzyılda herşeyi “standart“laştırıyoruz ya, deliliği de unutmamışız. Neyin delilik, kimin deli olduğunu tescilleyenlere de psikiyatrist diyoruz. Deliliğin “resmi tanımlayıcısı (deliliği tanımlama, sınıflandırma vb)“da, görüşleri tüm dünya ülkelerini etkileyen “amerikan Psikiyatri derneği (apa)“ymiş meğer.

hazır yeri gelmişken şu ilginç bilgiyi de not düşmek istiyorum yazıya. “Geçtiğimiz yüzyılın önemli bir bölümünde, eşcinsellik, “kişilik bozukluğu” olarak kabul görüyordu. Ancak, 1973’te “amerikan Psikiyatri derneği (apa)“, 1990’da ise Dünya Sağlık Örgütü (WHO), eşcinselliği ’psikiyatrik bir bozukluk’ sınıfından çıkardı.”(kaynak)

Moldavit

Chat Noir 1 | 05 July 2008 15:28

Moldavit taşının doğal taşlar ve onların ruhumuz ve bedenimiz üzerindeki etkileriyle ilgilenenlerin dikkatini çekeceğini düşünüyorum.Yeşil renkli olan bu enteresan taşın ismini ilk defa eric pearl’ün kitabı olan tekrar bağlantıyı okurken duymuştum.Biliyorsunuz kendisi bir ara konferans vermek için Türkiye’ye gelmişti.Kendisinde bulunan bio enerji sayesinde insanların hızlı biçimde iyileşmesine yardımcı oluyordu.Bu moldavit taşını da ona bir hastası vermiş.Hastası diyorum çünkü kendisi aynı zamanda doktor.Kitabı okuduğum sıralarda bu moldavit taşını araştırmıştım ama yeterli bilgiye ulaşamamıştım.Şimdi buldum ve sizlerle paylaşmak istiyorum.Moldavit bir uzay taşı olarak biliniyor ve ruhsal yetenekleri geliştirdiğinden bahsediliyor bulduğum kaynaklarda.Çekoslavakyadaki bir nehirden çıkartılıyormuş.Oldukça değerli ve pahalı bir taşmış.Detaylı Türkçe ve İngilizce bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.Satın almak isterseniz buraya bakın.