Yalan söyledim, hem de hepinize…..…İşyeri merdivenlerini inerken, ilk kez hevesle inmediğimi fark ettim. İnmesem de olurdu. Hatta bugün tam altı da çıkmasam da olurdu. Oyalansam olurdu.. Çıktığım an seninle buluşmayacaktım, buluşamazdım.Barbaros’tan aşağıya kendimi vurduğumda kendimi bir film karesinde zannettim. Karşıda beni zerre kadar mutlu etmeyen boğaz manzarası..Müzik dinliyor, seni düşünüyor ve ağlıyordum. Gözyaşlarım yanaklarımdan geriye doğru süzülüyordu, boynuma bile akamadan rüzgarın etkisiyle savruluyordu. Ne kadar yavaş yürümeye çalışsam da yokuş aşağı kolay olmuyordu bu. Eve gitmeyi en istemediğim zamanlardan biriydi. Her gördüğüm kedide sen geldin aklıma, şimdi o olsa dayanamaz severdi dedim. Yoktun.Bugün gerçekten ilk yalnız kaldığım gün oldu ve olacak.Eve geldiğim an nefesim kesildi, anahtarları düşürdüm, bazı süslü püslü şeyler yerlere saçıldı, toparlamayacaktım ama yine de hiçbir şey kolay kazanılmıyor dedim.İnan aç bile değilim. Bir şeyler yemem gerektiği için yiyeceğim birazdan. Uyumam gerektiği için uyuyacağım. Sokaktaki gözyaşları dikkat çekmesin diye çok uğraştım.Evdeki ağlama krizini çabuk atlatmaya çalıştım ama evimde kalan eşyalarını gördüğümden kolay olmadı bu .. Uzun bir süre olmayacaksın şimdi sevgilim. Yürütmeye çalışacağız aşkımızı kıtalar arası.. Olacak biliyorum..Ben yalan söyledim, hem de hepinize..Yalnızlıkla ilgili bir sürü yazı yazdım bundan önce, attım tuttum, yaşamışım gibi anlattım. O yalnızlık değilmiş. Bir başına kalmak buymuş. Yalnızlık, derdini ve mutluluğunu, istediğin an telefon açıp ta sevdiğine anlatamamakmış. Yalnızlık sahte olduğu zaman süslü cümlelerle sayfalarca yazdıran, gerçek olduğunda anca bu kadar cümleyi bir araya getirebildiğiniz durummuş..Dolayısıyla size yalan söylemişim…Özür dilerim..
yorumlar
Buruktur hicrimden kara geceler, Ayrılık ayrılık aman ayrılıkHerbir dertten ala yaman ayrılık
bu şarkıyı çok severim ben..
Böylesi tatli, nazik bayani terk eden erkegin ben…Cok hiyarlar var cacik olamayan…
şişşştttt xNicox, aazuna acu büber sürerim senün
Gece yarısı, sancılarla doğan bir bebeğin çığlığıdır yalnızlık..Ona susması için, ninni söyleyen yüreğinde son bulur..Yürek ister yalnızlık..
Niye kop.. yanlis bisimi yaptim bilmeden?
evet beni korudu ama sebep ne ben de anlamadım:)
Yine yokluğuna döküldüm, kendim gibi.Bir yaz yağmuruna ağlarken buldum kendimi,meğer ayrılmışız…ve şimdi yüreğim göçmen kuşlara emanet.Elimde mum; karanlık geceye inat,Ay’ı arıyorum gözlerin de…Hani sana tüm harfleri eklesem , bir sen eder mi?demiştim ya; anımsar mısın bilmem?..Düşünüyorum da ne hayallerimiz vardı bizim.Sevgilim sen söyle: apansız biten neydi aramızda ki?Bıraktığın gibi kalmayan her sözde, anlamımı yitiriyorum…
akşama doğru sokakta bir koşuşturmaca vardı.iftar vakti geliyordu ne de olsa.ben de işyerinden ayrılmış eve dönüyordum. oysa bu akşam 1-2 arkadaşla sözleşmiştik iftarı “iftar çadırında” açıcaktık.gelmeyince… aramak da istemedim. eve geri döndüm.yolda; dilim ekmek, elma suyu ve kaşar aldım. tavada kızartıp tost yaptım. yedim. yalnızdım. acıkmıştım fakat sadece 3 dilim yiyebildim. ev sessizdi. bir anda kapı zili çaldı. dışardan da davul sesi geliyordu. oysa gıcık oluyordum bu davulculara, hani eski bir gelenek olmasa yakıştırcam birkaç laf ama… gecenin bir yarısında abanıyorlarda abanıyorlar davula. uyandırma servisi olsa saati olur, bazen 3 de geliyor bazen 5 de. hem tutanı var tutmayanı, rahatsız olanı var, geceden yiyip yatanı var. estetikde de yok.dambada dam dam. dambada dambada dam dam…zil ikinci kez çalınca, açayım da şöyle ağzıma geleni söyliyeyim diye, kapının koluna sert bir şekilde bastırıp asıldım.karşımda 6 yaşlarında bir çocuk avrdı.bir eşofman(böylemi yazılıyordu) üstünde, ayağında spor ayakkabı, kısa pantalon, yüzü is pas içinde…”ramazan davulcusu bahşiş istiyor” gibi bir cümle kurdu, yüzüme bakmıyordu.”ramazan davulcusu” diye heceleyerek bir cümle söyliyebildim.bekle sen dedim. çekmecemdeki bozukluklardan biraz devşirdim. eline tutuşturdum.kapıyı kapattım. ev tekrar ıssızlaştı. çay kaynamıştı.bardağa doldurdum, içine de küçük bir parça çikolata salladım, böyle hoşuma giderdi. çocuk geldi aklıma o anda…
harika..
🙁 offf of
Nooldu Darj ?:(
darjeeling barbaros dediğin beşiktaşa inerken sanırımYazıyı okurken aynı şekilde kulağımda ipod kulaklığı ile “haramiler-duvarları maviye boyadım”ı dinlerken nasıl ağlayarak aşağı iskeleye yürüdüğüm aklıma geldi.Hiçkimse,yüzüme ebleh ebleh bakan hiçkimse umrumda değildi.Temmuzdu,herkes sıcak havalardan hayıflanıyordu,bense çok üşüyordumAma geçiyor be,yüzündeki ıslaklık geçiyor
evet dejavu tam da orası… geçiyor evet. ıslaklık bişey değil ama kalbin acıyor..nereye kadar?ve kopanisti canım sıkkın. hasret sıkıntı doluymuş.zormuş.bunları öğreniyorum.sen sıkma canını.
Yalnızlığa elbet alışır yüreğim,Yalnızlıkla belkide başaçıkabilirim,Çok zor gelse bile yaşar öğrenirim,Yalnızlık benim canımı acıtır.Darjeeling ben hep yalnızım:(
@inan valla güldürdün beni. ben de barbarostan aşağı inerken ağlarsam bundan sonra hep gözlük takıcam. millet veremli gibi kaçmasın diye benden.
darjeeling hasret kötü evetiğneli beşikte sallanan bebek gibi olursun,daha gücün yoktur ve ne doprulabilirsin ne yatabilirsin,debelenip durursun ama aslında kendine o sıkıntıyı çektiren yine sensindir.Sana şunu tüm içtenliğimle söylüyorum kimseyi hayatınla eş tutma,tüm zamanını doldur,gez toz eğlen,kafanı meşgul et,sakın ağır şarkılar dinleme,sana birşeyler hatırlatacak yerlerden geçme.Diyeceksin ki “neye baksam aklıma düşüyor” o yüzden kafanı meşgul et diyorum zaten,bir sonraki saniyeler dakikalar senin,yaşasana..Hayatının yaşanmamış kısmını merak etmiyor musun;)
demesi kolay
kim dedi kolay diye kopanisti..
o dedi
yeniden yol almalı binbir duyguyla ..
ayrılanlara sormalı
sayelerinde …
ona bakarsan
yol vermek iyi olmuş demektir..
ararsın ama sonra
taşınmışsa pamuk kalpten aramak neye yarar..
bulursan mis olur
kararını ver ve uygula şakşukayı da bulursun hayatı da..
ona çok para lazım çokkkk
alemsiniz…
halimize şükürler olsun
amin
:)KopanistiKopardın şuan istanbuldan beniBugünde başarılıydık
çak o zaman :))
çaktım:))Konuya geri dönelim de öyle kalsın bariyallah
piki
konu mutsuzluk veriyor. ama herkes bir gün mutlu olur..
Yalnızlık, derdini ve mutluluğunu, istediğin an telefon açıp ta sevdiğine anlatamamakmış. bu ne ya vurdunuz beni kalbimden.Çokkk dogruuuuuuu
O yalnızsa ben de yalnızım, o mutluysa ben de mutlu
kop filhakika gene haklıAma tersini karşı taraf düşünüyorsa..
Deniz kıyısında bir martıyla konuşurken görüyormuş dostlarım beni süreklibir kaptanım çünkü kağıt gemilerden emekliGülemedim ki hiç hasta yatağının başucunda, haberi bu yüzden yoktur annemin sol yanağımdaki gamzedenkomidinin üzerindeki ilaçların sayıları arttıkça kutularından yaptığım gökdelenin uzamasına sevinirdim en çokve bilmezdim annemin yaşantısındaki renkliliğin yalnızca raflara dizili kavanozların içindeki reçeller olduğunuBilerek mi yanına almadın giderken, başının yastıkta bıraktığı çukurugüveniyordun oysa ben sevgimize vapur iskelesi yada tren istasyonunda ki saatin doğruluğu kadarbeni senin gibi birde annem terketmişti ki göbeğimde durur onun yokluğundan bana kalan çukur.Sıralanmış saksılar vardı limana bakan penceremizin önünde ve çiçekler arkasında ekmek kırıntıları sepen martı yüzlü bir anne.Terasta toplanan kadınlar limandaki beyaz geminin ışıkları yanınca, dedikodusunu yapmayı unuturlardı tam o saatlerde sokaktan geçen yazlık sinemadaki biletçi kızın.Annesinin dizlerinin dibinden hiç ayrılmayan uslu bir çocuk gibidir limandaki deniz, ama sokağa çıkıp dalga olmak geçer yüreğinden.hiçbir bardakta dudak payı bırakmadınız bana, bir kaşık sesini bile çok gördünüz şekersiz içerek çaylarınızıİki çoçuk rahatlıkla oturduğumuz kapının eşiğine kendi başıma zor sığıyorum bugün, büyüdükçe insan yalnız mı kalıyor ne?Kabuğunu koparmadan ne bir elmayı soyabildim, nede iyileştirebildim bir yaramı; ama karşıma çıkınca kızmadım hiç elma kurduna,bendim çünkü bıçağı saplayan onun yurduna.Büyüklerle ben yapamıyorum çocuklarsa almıyor beni oyunlarına, devlet dairesinde yangından kurtarılamayacak sıkışmış bir çekmece gibiyim açılamıyorum sanaKardeşiyle sokaklarda hep bir örnek giydirilen, sen nasıl sevmezsin eşitliği, yürürken düşen çoraplarını aynı hızaya getirmek için annen değilmiydi önünde diz çöken?Yol kenarlarındaki yağmur mazgallarını kumbara sanıp harçlığımı atardım, bu yüzden en çok denizden alacaklıyım.Sunay Akın