Bok vücudun tamamen kendi tasarımı olan harika bir şeydir. İlk bakışta kokusu, rengi, duruşu ve vücuttan çıktığı garip yer itibarı ile çoğumuz ondan nefret ederiz. Dürüst olayım ben de böyle düşünürdüm. Ta ki onu yıllarca göz ardı ettiğimi anlayıp hakkında etraflıca düşününceye kadar.Yurdumuzda çok güzel besinler vardır. Limonlu cheesecake olsun, kuru soğan olsun, patlıcan kebabı olsun, midye dolması olsun, tuzlanmış ve haşlanmış taptaze mısır koçanları olsun bu güzel besinlerimizi hepimiz çok severiz ve yeriz. Yurdumuzun besinleri çok lezzetlidir. İşte bu güzel besinleri yedikten sonra elbette az bir esnekliğe sahip olan ama temelde belli bir yanılma payı dışında sabit hacim sahibi vücudumuzun bunları bir şekilde dışarı atması gerekir ki işte güzelce işlenip etinden sütünden ve hatta yününden yararlanılmış bu besinler anüs/ makat/ kıç ( çok afedersiniz!) dediğimiz müstesna organımız tarafından bağırsaklarımızın yapmış olduğu peristaltik hareketlerin de yardımı ile dışarı atıldığında oluşan ürüne bok denmektedir. Peristaltik hareket nedir; bağırsakların bir solucanın kasılıp gevşeyerek ilerlemesi gibi kendinden bir ileri itme hareketi oluşturmuş olduğu durumdur. Gelelim boku bu yazıya konu eden çok kullanılabilirlik ve işe yararlılık hallerine.

Bir kere bok insanın salt tüketici değil aynı anda üretici olduğunun en su götürmez kanıtıdır. Devri daim olayının en güzel örneğidir. Gece başınızı yastığa koyduğunuzda bugün ne yaptım sorusunu her zaman tatmin edici bir şekilde yanıtlamanıza bir vasıtadır.Bok en yaygın kullanımı ile karikatürlere ve fıkralara konu olması itibarı ile bizi sık sık ve bolca güldüren bir kavramdır. Hepimiz düşünmeden bir karikatürdeki bok şeklini tarifleyebiliriz.Harika bir doğal gübredir. Sindirilmiş bu besin artıkları vücuttan çıkıp toprağa karışır. Topraktan bitki çıkar, arı bitkiden bal yapar tozlaşma olur. Bitkileri inek yer keçi yer. Özellikle keçilerin bokları küçükken zeytin sanılır ve yenilirse sonradan hatırlandığında başkaları için komik ve iğrenç sizin için sadece iğrenç bir anı olabilir. Bitkileri insan da yer. Sindirir. Tam bir döngü olur. Bu noktada aman ekosistem canım ekosistem çal bana ekosistem oyna bana ekosistem adlı türkü söylenir.Bok soğuk bölgelerde vazgeçilmez bir ısı kaynağıdır. Hayvanın tersi yani dışkısı olarak adlandırdığımız atıklar samanla karıştırılır yoğrulur ve duvara yapıştırılıp kurutulur. Akıl almaz bir sıcaklık hissi, doğaya dönüş ve mis gibi beleş ısınma diyerek bütün kış mutlu olunur. Tezeğin yandığı sobanın üzerine bir güğüm su koyulur. Sürekli kaynar su hazır edilmiş olur. Bununla bulaşık, çamaşır hatta bünyenin kendi pir u pak edilir. Aynı sobanın üzerine özel bir kurutma aparatı takılıp mis gibi sakız gibi yıkanmış çamaşırlar kurutulur. Aynı sobanın üzerinde kestane pişirilir, portakal mandalina yenince kabuğu atılmaz mis gibi kokular yaysın diye oraya serilir, bunlar da tekrar kuruyunca sobaya atılır, bir daha ısınılır. Daha Allahtan belamızı mı isteyelim demeden duramaz insan.

Bok son derece kullanışlı bir hakarettir. İşi uzatmadan kısaca hasmınızın suratına bakar ve tükürürcesine bok derseniz kişin moralini allak bullak etmiş olursunuz. Yok ben gösterişten hoşlanırım derseniz eğer önüne ya da arkasına koyacağınız eklerle‘ adi bok’ , ‘bok herif’ gibi pekiştire küfrü dediğimiz küfürleri de elde edebilirsiniz. Pekiştirme küfürü dediğimiz bu küfürler bokun soyu gibi küfür tamlamalarından biraz daha hafif etkilidirler. Yine dilbilgimizde olumsuzluk öneki sıkıntısı çekildiğinde örneğin natamam yerine bok tamam şeklinde kullanımı da mevcuttur.Bok adıyla anılan böceğin ekosistemdeki yerini sağlamak ve korumak adına da çok önemli bir misyon yüklenmiştir. Bok böcekleri temel olarak bokları uzun arka ayakları ile toplar haline sokana dek yuvarlayan güzel hayvancıklardır. Yine bok böcüğü de sevilmeyen kişileri tanımlama kullanılabilecek oldukça yarayışlı bir kavramdır.

Bok sağlığımız açısından çok önemlidir. Zira birçoğumuz hatırlamasak bile muhtemelen en az bir kez gaita tahlili yaptırmışızdır. Bu tahlil süreci oldukça utandırıcı bir başlangıca sahiptir. Doktora gider derdiniz ve anlatırsınız genellikle yüzünüze bile bakmadan kağıtları karalar elinize tutuşturur ve hiçbir açıklama yapmaz. Gidiniz bu tahlilleri yaptırınız bayım ya da hanfendi bile demez. Şaşkın şaşkın baktığınızı gören hemşireler genel olarak yardımcı olmaya çalışırlar bu konuda. Laboratuar kısmını bulursunuz ve sıraya girer beklersiniz. Sıra size geldiğinde kağıtlarınızı uzatırsınız ve görevlinin buna idrar buna gaita koyup getiriyorsunuz demesi üzerine ayvayı yediğinizi anlarsınız. O an tuvalet ihtiyacınızın olmaması çok fena olur. O zaman elinizde bardağınızla beklersiniz ki bu gelen geçene çişim yahut kakam olmadığı için şu an tahlil veremedim bekliyorum demektir. Bardak dediğim şey bokun koyulacağı plastik aparattır. Onun içine yapmak zorunda olmak ve ne kadar yapsanız yeterli olacağını düşünmek stres kaynağıdır. Bardağı doldurduktan sonra ki bazıları şeffaftır o kısmı elinizle kapatıp saklayarak teslim edersiniz. Çok sancılı bir süreçtir. Sonra ertesi gün ya da öğle sonu tekrar gider sonuçlarınız alır doktora gösterirsiniz ve doktor size reçete yazar. Eczaneye gidip ilaçlarınızı beklersiniz gıcır gıcır ambalajlı ilaçlarınızı poşetinizde sallayarak eve gider ve genellikle o gün izinli olduğunuzdan evde yan gelir yatar ve kadın programlarını izlersiniz.

Bok atasözlerimizde de kullanılır. Ölüyü çok yıkarsan boku çıkar, azimle şeeden duvarı deler, nerede çokluk orada bokluk vb.Bok çeşitlerine buddhala’nın daha önce yazdığı bir yazıya bakarak ulaşabilirsiniz. Zira biz bu yazıda morfolojisinden ziyade fonksiyonelliğine ışık tutmaya çalıştık.Bahrigül Çetrefelgil4/ C