bildirgec.org

bok hakkında tüm yazılar

Aşk bir boktur!

buddhala | 31 July 2009 09:12

Ey hafif.org, kadın-erkek ilişkileri üstüne haddim olmayacak bir yazı yazacağım ilk defa. Kimseye bok atmayacağım ama merak etmeyin, çünkü söz konusu olan şey bir bok… elif şafak’ ın aşkına bok atıyorum, bu bir karamsarlık değil, bir iltifat bence. Herkesin elinde grisinden, pembesine o kitabı görünce ve yaşadıklarım ve arkadaşlarımın yaşadıkları aklıma geliyor ne yazık ki. İnanın herkesin yaşadığı aynı ve hiç kimse kendisine verilen tavsiyelere kulak asmıyor, bir taraf bildiğini okuyor, bir taraf doğrudan geometri kanunlarını alt üst edip çember yaratıyor. Sert bir giriş oldu belki, durun, anlatıyorum ve 70 milyona sorulacak bir referandumda hakkımda idam kararı alınırsa, intihar ederim merak etmeyin…

Eyvah yine mi bok…!

aRRoGaNTe HoMbRe | 08 April 2009 16:40

Ayak seslerinin gittikçe yaklaştığını duyuyordu. Kendisini korkunç bir sonun beklediğini, kapana kısıldığı bu izbe yerde ölüp gideceğini, cesedini kimsenin bulamayacağını düşündü. Saklandığı dolabın içinde nefes alışverişini kontrol etmeye çalışıyor, biraz kıpırdadığında dolaptan çıkacak gıcırtıların yerini belli edeceğinin bilinci ile parmağını bile oynatmıyordu. Fakat daha fazla dayanamadı ve kramp giren sağ ayağını bir parça ileri attı. Dolaptan çıkan gıcırtı sonrası ayak sesleri gittikçe hızlandı ve dolabın kapısı büyük bir gürültü ile açıldı. Yüzü maskeli, deri ceketli, iri yarı adam elindeki elektrikli testereyi havaya kaldırdı veeee…

Dön Arkana İyi ‘Bok’

aRRoGaNTe HoMbRe | 18 March 2009 18:34

Bugün sizlere boktur, sıçmaktır onun gibi iğrenç şeylerden bahsedeceğim. Ama hepimiz insanız ve bunu yapıyoruz. Aranızda ‘Hayır ben yapmıyorum, bok da neymiş efenim. Ben çiçek kelebek dahası konfeti falan sıçıyorum.’ diyecek olan var ise ona buradan ‘tabtab, diiiy mi diiiy mi’ demek istiyorum. Neyse, hepimiz aşağıdaki durumlarla karşılaştık ya da günün birinde karşılaşacağız. Yine de bu size bir uyarı olsun. ‘Bok muhabbeti beni açmaz, ben gelemem öyle şeylere’ diyen varsa bu noktadan sonrasını okumasın. (.) İşte bu nokta, şu biraz önce koyduğum. Ohooooo dostum, ama sen hala okuyorsun. Hişşşt kime diyoruuum.

Bok

mansonilized | 12 May 2008 11:21

Bok vücudun tamamen kendi tasarımı olan harika bir şeydir. İlk bakışta kokusu, rengi, duruşu ve vücuttan çıktığı garip yer itibarı ile çoğumuz ondan nefret ederiz. Dürüst olayım ben de böyle düşünürdüm. Ta ki onu yıllarca göz ardı ettiğimi anlayıp hakkında etraflıca düşününceye kadar.

Yurdumuzda çok güzel besinler vardır. Limonlu cheesecake olsun, kuru soğan olsun, patlıcan kebabı olsun, midye dolması olsun, tuzlanmış ve haşlanmış taptaze mısır koçanları olsun bu güzel besinlerimizi hepimiz çok severiz ve yeriz. Yurdumuzun besinleri çok lezzetlidir. İşte bu güzel besinleri yedikten sonra elbette az bir esnekliğe sahip olan ama temelde belli bir yanılma payı dışında sabit hacim sahibi vücudumuzun bunları bir şekilde dışarı atması gerekir ki işte güzelce işlenip etinden sütünden ve hatta yününden yararlanılmış bu besinler anüs/ makat/ kıç ( çok afedersiniz!) dediğimiz müstesna organımız tarafından bağırsaklarımızın yapmış olduğu peristaltik hareketlerin de yardımı ile dışarı atıldığında oluşan ürüne bok denmektedir. Peristaltik hareket nedir; bağırsakların bir solucanın kasılıp gevşeyerek ilerlemesi gibi kendinden bir ileri itme hareketi oluşturmuş olduğu durumdur. Gelelim boku bu yazıya konu eden çok kullanılabilirlik ve işe yararlılık hallerine.

Anneyim ulan ben

threewishes | 19 January 2008 02:05

Bazen büyümek de büyütmek de zordur ama büyütmek inanın bana daha zor departmanından…

Hani çok kutsal bir şeydi bu iş? Hani kucağına aldığında hayatın anlamını bulmuş oluyordun?
Herkeste öyle olmuyor muydu yani? Yalan mı söylediler bize yıllarca?

İkisi de uyuyor beşiklerinde. Bebek gibi mışıl mışıl uyumak sözünü kim bulduysa hayatında hiç bebek bakmamış belli. Davulun sesi uzaktan hoş gelmiş zahir. Çünkü bebekler mışıl mışıl uyumuyorlar. Hatta hiç uyumuyorlar. Ve tüm o kitaplarda bahsedilenlerin aksine altı temiz, gazı çıkmış ve karnı tok dahi olsa uyumuyorlar. Kesik kesik, bölük pörçük, ağlaya inleye uyuyorlar. Bense hiç uyumuyorum. Elimden kayıp giden hayatımı seyrediyorum. Bir daha hiç ama hiçbir şeyin eskisi gibi olabileceğini sanmıyorum. Üzgünüm…

mok

| 03 December 2007 09:05

Kalabaligin arasindan kendine yol acti,kocaman mermer bir kapiya yaklasti.Karsisinda koca bir meydan vardi.Ama o meydanda ne tek bir güvercin , ne de tek bir karinca yoktu.Etrafina bakinca büyük bir tabela gördü “cehennem” yaziyordu…
Mok kokuyordu ortalik..dayanilmaz agirlikta.Gözünün gördügü her kivrima kadar sinmisti koku.Yanindaki benzerlerine bakti hicbirinin yüregi yoktu ve mok kokuyorlardi..
Seytan bagiriyordu…
-bay cazibe,bay mantiksiz,bay icgüdü,bay cingene ayak,bay soytari bay Mok,bay hayvani SIR ,bay kabus,bay irza gecen,bay mastürbasyon,bay havlayanin katmanina hos geldiniz..alisin Mok kokusuna .Sizler yasamlarinizda hep benle dans ettiniz..Mükafatiniz bu.
iclerinden bir ses sordu ..
-ya digerleri??
Seytan cevap verdi…
-eger bu igrencliklerinize biraz bilgelik katabilseydiniz,bogaziniza bosaltiklarinizin yarisini…. ruhunuza katabilseydiniz degerleriniz ve sayginizi koruyabilseydiniz …Mok koklamazdiniz.
Artik tartilacak yüreginiz bile yok…Mok kokusunda sonsuzluga hos geldiniz.Digerleri, pembe bilet kazandi.

Shit kelimesi HİT alacak mı !? acaba :)

taninmayan-68170 | 15 November 2007 12:19

geçen gün siteye haber hazırlıyordum ki
bizim kanka çat kapı geli verdi.
elemanlar aramız sağlam olduğu için
biraz fazla labaliyix 🙂 neyse
yaw moruk dedi bana,
yaw ne b.ktan işlerle uğraşıyorsun,
aç bir feysbokta karıdan kızdan feyz al 🙂 dergibi ! konuşmaya ve masanın üzerindeki 2 litrelik kolanın geri kalanın miğdeye indirmeye başladığı sırada, aklıma bir şey takılıdı

yaw harbiden bazen bu çocuk doğruyu söylüyor bazen ne b.ktan şeylerle uğraşıyoruz
dediğim sonra

yanımda ki not defterine yaz !
Shit kelimesi HİT alacakmı !? 🙂

Dog Shit -mim-

sleep | 19 September 2007 18:39

http://www.rotten.com/library/culture/dog-shit/

Dünya Tarihi X

Cevval Portakal | 19 August 2007 03:29

…insan denen hayvanın ilk ikisi dünyaya düştüler. Adem ile Havva.
İlk günlerinde elma olayı yüzünden birbirlerini biraz suçladılar, küs kaldılar. Konuşmadılar birbirleriyle. Başladılar gezinmeye. Dolandıkça anladılar ki mekan şahane, çiçek, böcek, kuş, et, süt, yumurta, ortalık yemyeşil. Bu vesileyle neşeleri yerine geldi. Çevrede, ortamın güzelliğini paylaşacak bir insanevladı bulamayınca barışmaya karar verdiler. Havva parmaklarını birleştirip küs yaptı, Adem bozdu. Başladılar sevişmeye.
Çocuk yaptılar. Çocukları da çocuk yaptı. Ortalık çocuktan geçilmez oldu, safi sübyan doldu.
Bu çocuklar geliştikçe düşündüler, düşüncelerini paylaştılar. Etrafı daha bir yakından incelediler, bir tanesi dediki; biz bu etrafımızdaki mahlukatların alayından daha zekiyiz, farkettiğiniz üzere bunlar konuşamıyor bile, demekki biz buraların efendisiyiz, çiçek böcek hayvanat ne varsa hepsi bizimdir. Diğerleri onayladılar ve böylelikle bu nesilden itibaren insanoğlunun götü bir nebze daha arşa yaklaşmış oldu.
İleride pisboğazlar doğdu, dediler ki, madem çiçek böcek binbirtürlü mahlukat bizimdir, yeriz lan biz bunları.
Mucit nesil geldi, hacı ateş versene diyene ateşi buldu. Ayağımızı yerden kessin yeter diyene tekerlek icat etti. Amcaoğlunun düğününde havaya atmak için, taşı oduna bağladı silah yaptı. Böyle böyle yaşarlarken sevişmeyide ihmal etmediler. Canı sıkılan etraftaki güzelliğe bakıp galyana gelen tuttuğunu zitti, yeni yeni nesiller doğdu. Her nesil bir öncekinden daha sivri zekalı oldu.
Gün geldi, mekana sığamaz oldular, sıkış tıkış yaşar oldular, yine bir sivri zekalı fikir ve düşünce hareketlerinde bulunmayı uygun gördü (pisboğazlar akımını başlatan düşünürün sekizinci göbekten torunu). Bir gün sıkış tıkış otururlarken çıkıp dedi ki; biz böyle göt göte yaşıyoruz ama gözünü sevdimin dünyası dev gibi be kardeşim! ağaç desen bol, yemek desen bol. Ben şimdi şu arka taraftaki ağaçları kırpsam onların yerine bizim ortanca oğlana bir ev diksem ne de şahane olur, yaşar giderler refah içinde, ve yaptıda.
Bunu gören diğerleri de başladılar ağacı çalıyı budamaya. El birliğiyle ormanın, yeşilin anasını zittiler. Şehir kurdular kendilerine.
Şehirli olmalarıyla birlikte makadları iyice havalara uzandı, yer ile doksan derece açı yaptı. İsimlerini modern koydular, hayvanı ormanı beğenmez oldular. Kıçı açıkta kalmış orman hayvanları mecburen şehir içinde dolanmaya başlayınca, onları da, sittirin gidin lan burdan gerizekalı orman hayvanları biz burda modern modern yaşıyıcaz diyerek, tekmelediler (günümüzdeki kedi tekmeleme vakalarının ilkleri bu tarihte görülmüştür).
Bir süre sonra, üzerinde pürüzler bulunan dünyayı düzleştirip, yerine birşeyler inşa etme fikrinin de boku çıkartıldı. Ev yapalım diyenler, otopark yapalım, golf sahası yapalım… demeye başladılar. Yusyuvarlak yaptılar gezegeni, çentik bırakmadılar üzerinde.
Ne yaptıklarını sonlara doğru farkeder oldular, bu seferde modern-duyarlılar peydah oldu, kesmeyin lan ağaçları şerefsizler, rahat bırakın hayvanatı onlarında canı var, tavrını benimseyerek günah çıkartma yoluna gittiler. Bir öncekilere bok attılar. Kar etmedi.
Hepsini yaparken sevişmekten kimse kopamadı, dünya üzerinde bir insanevladı olsun sevişmeden/çoğalmadan duramadı. Yavaş yavaş başlara döndüler, yine göt göte yaşar oldular. Ardından yaşayamaz oldular. Su kalmadı, ağaç kalmadı, hayvanat kalmadı, dünya kalmadı ne varsa tükendi. İnsanlar da tükendi, ölüp gittiler.
Milyonlarca yıl geçti, hava temizlendi, etraf ağaç doldu, binbir türlü börtü böcük hayvanat türedi, ortam yine şahane oldu.