Salsa nın ortasında bir müddet donup, asılı kaldığım dolunayın, ertesi gün yaşayacağım ızdırabın habercisi olduğunu nereden bilecektim.Gitme anne, beni bırakma, maviş, gözünü aç..İş dünyasının, insanı ister istemez şekle soktuğu kalıpsal görüntüm , çalıp duran telefonlarım, toplantılar Ve, bir haftadır yazlıkta tek başına kalan annemi aramamı engellemeyen, hayata karşı biraz da olsa duyarlı yaklaşmamı sağlayan şiirsel, ağlak ruhum….-İyi misin anne? Telefon açılıyor ses yok….Bir his; sıcacık, bir o kadar da soğuk, sanki ilahi bir güç, bana bilmece soruyor.. Kelimelerim sınırlı, tek hakkım var , ılık esen rüzgar tenimi okşuyor, yolu kavrayışım her tümsekte mıknatıs gibi bütün negatif düşünceleri üzerine çeken sünger beynim, savruluşum, hala o soruya cevap vermiş değilim..Bilemedikçe dalga geçmiyor.Anladım ki ciddi olmalıyım, sinyaller dönüşsüz, çalan telefon kırmızı…Ne olabilir?Cevap veriyorum ona ”ANNEM”.-Neredesin anne? telefon açılıyor, ses yok…Elimden kalemlerim düşüyor, içim çekiliyor..Sonuç ne olursa olsun katlanmam gereken toplantının tüm günümü alacağı söyleniyor.. İçim parçalanıyor, gitmek mi iyi, kalmak mı? Dayanamıyorum.. İşte zamanın donduğu an..Her zaman yüzlerini ifadesiz bulduğum kopya Çin liler e ‘’hoşçakal’’ diyerek ayrılışımla biraz şaşkınlık ifadesi katabildiğim için seviniyorum.Deli gibi koşarak çıkıp, sadece-Gel kızım karnın ağrıyor, havluyu ısıttım, koyuver diyen sesi düşünüyorum…45 dakika süren yolculuğum, bana ne oluyor.. 6.his mi desem..Yerde bulduğum an, hayatın son derece tesadüflerle dolu olduğunu anladım…Annem beni tanımıyor, civarda özel hastane yok, devlet hastanesi,- Elimizde sizin durumunuzu anlayabileceğimiz aletler yok, durum kötüye gidiyor, başka bir hastaneye götürmeniz gerekiyor….Ambulans la yaptığım 3o dakika dönüş yolculuğum, annem nefes alamıyor, uzatılan ameliyat kağıdı ve gözyaşlarım..Kalemi dakikalarca elimde tutup bir sürü kağıtlara imzamı atıp, kendimi karar mekanizması gibi görmekten onur duyan ben, bir halt olmadığımı, kasılan ellerimin istem dışı titrediğini gördüğümde anladım … İmzam hiç güzel görünmüyor.. İmzaya bakıp karakter analizi yapan uzmanların bu imzaya bakıp berbat bir halde olduğumu söylemeleri viraneye dönmüş halime ancak güldürür beni..O an anlıyorum, kalem kıran hakimlerin ne hissettiğini, hayatı kırmanın bedeli mecbur kalınsa bile, çok ağır, bir de işin ucunda olan kişi ‘Anne’ ise..-Ameliyata girmesine izin veriyorum. İmza: Kızın…- Vişne reçelli kurabiyelerden arkadaşıma da verebilir miyim anne?Her zaman izin isteyen ben, ameliyat olması için anneme izin veriyorum. Küçük bir kızken domatesleri mıncıklayıp ‘Sana salça yaptım’ dediğimde , parmağını gözüme gözüme sallayıp, seni gidi seni deyip beni korkutan annem en büyük korkutmasını asıl şimdi yapıyor..- Anneciğim karne aldık bak, sana teşekkür etmişler..Ve yine beyaz bir kağıtla onu ameliyata gönderiyorum..Saatler kovalıyor, apandisiti patlamış, bağırsaklar düğümlenmiş.. Kanı zehirlenmiş. Annem ölüyor..Hayır annem dönüyor..Saatlik bir gecikme olsa idi annenizi kaybedecektiniz.. Ama yetiştirdiniz. Gözünü açtı Maviş.. Sıcacık bana baktı..Ait olduğu yuvasına geri götürüyorum onu…Minik serçenin yere düşen yavrularını yuvaya toplaması gibi, bu kez yere düşen annemi, alıp yuvasına geri koyuyorum..Karnı ağrımış, tıpkı benim yıllar önce ağrıdığı gibi…Onlar sıkıntılarını söylemezler, arayalım sık sık .Geceleri, uykularını bölecek bizden başka kim veya ne var(dı) hayatlarında….45 dk gidiş+ 2o dk hastanede oyalanma + 30 dk dönüş+2o dak.bekleme=115 dk. da geri gelen bir anne hayatı…Oysa bütün günüm işyerinde çalışarak geçecekti, atacağım çığlıktan ve dökeceğim gözyaşlarımdan önce..