bildirgec.org

tesadüf hakkında tüm yazılar

YÜZDE BİR İLE NEYİ BAŞARABİLİRSİN?

pease | 03 July 2012 17:59

Geçen gün ilginç bir şey geldi başıma.Ben bu aralar İspanyolca öğreniyorum.Bunu bir arkadaşımla paylaştığımda 150 kadar kelime bildiğimi söyledim.O da 1500 kelime bilsen konuşursun herhalde dedi ve ben düşündüm.Bizler Türkçe konuşurken 1500 kelime kullanıyor muyuz ?Türkçe yapı bakımından sondan eklemeli bir dildir.Bu ne demek derseniz bir kelimeyi türeterek uzun bir kelime haline getirebilirsiniz.Örnek verecek olursam siz ÇEKOSLAVAKYALAŞTIRAMADIKLARIMIZDAN mısınız derken Türkçe’nin bu özelliği bütün çıplaklığıyla karşımıza çıkıyor.Böyle bir özelliği olan dilimizde sizce ne kadar kelime hazinesine sahibiz ? Günlük yaşamda dilimizden ne kadar kelime süzülüyor ? 50 ? 100 ? 150 ? Arkadaşımın bir dili konuşabilmek için 1500 kelime yeterli olur düşüncesi günlük konuşmalarınız ve kelime hazneniz düşünüldüğünde size ne kadar inandırıcı gelmekte ?Cevabınız ne bilmiyorum.Ama bu söylediğimden sonra çok şaşıracağınıza ve ben gerçekten Türkçe’yi ne kadar biliyorum ve konuşabiliyorum diyeceğinize eminim.Türk Dil Kurumunun sayımına göre Türkçe de tam tamına 111.027 sözcük varmış.İnanabiliyor musunuz ? Yabancı bir dili konuşabilmek için ortalama 1500 kelime bilmek yeterli olur diye varsayarsak bizler kendi öz dilimizdeki toplam kelimelerin ortalama %1 i kadar konuşuyoruz.İlginç ve şaşırtıcı değil mi? Sadece yüzde bir ile, hayatın iletişim aracı olan bir dili konuşabiliyoruz. İlginç bir istatistik.

Baader-Meinhof Fenomeni/Daha Yeni Duymuştum!

shane | 29 October 2011 15:40

Baader-Meinhof fenomeni, günlük kullanımda çok fazla yeri olmayan, nadir bir ifadeyi ilk defa duyduğunuzda ya da orijinal bir şey öğrendiğinizde, bunun hemen kısa bir süre sonrasında bu bilgi ya da ifade ile yeniden karşılaşmaya deniyor. Başa gelmeyen bir şey değil; “Daha yeni öğrenmiştim bunu!” diye şaşırıp o zamana kadar hayatımızda yeri olmayan bu bilginin hemen karşımıza çıkmasına hayret ederiz zaman zaman. Yani Baader-Meinhof fenomeni diye bir şeyi birkaç gün önce duymuş olmanız gayet mümkün. Öyle olmadıysa bile yakında duyabilirsiniz.

Görsel bulması zor yazılardan!
Görsel bulması zor yazılardan!

Aşk’ın kordinatı

admin | 29 March 2011 11:57

Biliyodum.Durduk yerde gelip bulucak hali yok ya aşkın seni.Nereden bilsin,nerede olduğunu.Kordinat bildirmek gerekmiş.Tesadüf falan hikaye,aşkta tesedüf yoktur.Aşkın kordinatı vardır,doğru yerde olmazsan o da gelemez ki.

daha iyi bir başlık bulana kadar yeşil balığın son demeci

super hero | 05 May 2010 14:53

Kahramanımız Cevat henüz kahramanımız olduğunu bilmemekte ve sürücüsü olduğu otobüsün gazına devamlı surette basmaktadır. Sinirli olduğunu biz onun her davranışından anlamaktayız. Cevat iki şeye sinirlenmektedir. Bunlardan ilki, güzelim yazı otobüs şoförlüğü uğruna heba etmesi üzerinedir ve kendisi hiç tatil yapamazken tatile giden insanları taşımak fena derecede moralini bozmaktadır. İkinci ise, mevsimin en civcivli zamanında bile otobüsü dolduramamıştır; yani yeteri kadar adamın tatile çıkmamasından şikayetçidir.

Otobüsün yarı dolu olmasından gerek, Cevat otobüsü boş farz etmektedir ve arkadaki, canlarını bu sinirli adama emanet etmiş masum, içleri tatil heyecanıyla dolu zavallı insanların hayatıyla oynamaktadır. Sanki tabakhanede bok varmış da yetişmesi gerekirmiş gibi, habire hatalı sollama yapmakta, hız sınırlarına tecavüz etmektedir. Yine, önündeki uzunca bir mesafenin boş olması gerekçesiyle gaz pedalının kapasitesini ölçme testlerine girmişken önüne aniden bir Eskimo ineği çıkar. Tabi Cevat harbi şofördür; ve hızlı refleksleriyle hemen frene asılır. Otobüsün zınk diye durması neticesiyle ki bunda yeni aldığı lastiklerin payı büyüktür, yüksek olasılıklı bir çarpışmayı önler; fakat başının otobüsün camıyla moleküler yapıda karşılaşmasını engelleyemez. Oracıkta gidiverir.

Gözlerini açtığında karşısında çok güzel bir zenci kadın vardır. Kadının üzerinde sadece bacak arasını örten bir bez parçası… Cevat doğal olarak çok şaşırır ve repliğini unutarak şöyle der:

-Üf yavrum, hepsi senin mi?

Kahve kabı..

admin | 14 February 2010 18:42

Kadın kahve makinasının iç kısmına yerleştirilen plastik kabı ocağın üzerinde unuttuğu için yenisini almak üzere gittiği mağazada, dizlerinin üzerine çökmüş, en alt raftan uygun rengini seçmeye çalışıyordu..

Adam da aynı şekilde, kahve kabını rafın diğer tarafından seçmeye çalışıyordu..

Aynı kabı, aynı anda tuttular..Kadın makinasına uygun renkte olduğu için bırakmak istemedi. Adamın da makinası aynıydı ki, aynı kararlılıkla bırakmak istemedi..

KÖŞEDEKİ HAYAL

mavilikler | 27 January 2010 17:05

O, tam köşede duruyordu. Farkettiğimde, geri dönemeyeceğim bir noktadaydım. O da farketmişti beni çünkü. Eğer başka bir yöne bakıyor olsaydı, hiç düşünmeden sırtımı döner, hemen uzaklaşırdım. O kadar uzun zaman geçmişti ki yollarımız kesişmeyeli… Bir gün aniden karşıma çıkmasını beklediğim günler çok uzaktı artık.

Şimdi köşede, benim önünden geçmemi beklerken, hiç hayale benzemese de, en azından benim için ‘gerçek’ değildi. Benim karşılaşmak istediğim adamla, beş senelik koca bir yaşanmışlık girmişti arasına. Bu iki adam tıpatıp aynı görünüyor olsa da, onları ayıran koca bir fark vardı: Biri yabancıydı, biri sevdiğim…

DAMLA DAMLA SIZIŞLAR

il mare | 04 October 2009 14:45

Bir damlacık sızılır her bir hayata ve bir damla sızı kalır kalpte yokoluşların hatrına
Bir damlacık sızılır her bir hayata ve bir damla sızı kalır kalpte yokoluşların hatrına

Dışarıda olmak;az önce dışarıda olduğun için evine gelmek,birkaç saat öncesine kadar zilini çalıp beklemek zorunda olmadığın dükkanların,kafelerin kapılarından girdiğin için,işte şimdi diyafondan çıkacak olan ‘kim oo’ sesine cevap vermeye hazır beklemek, güzel.

‘Benim,aç’ Gene ben. Bu sefer daha başka ama;daha büyümüş ve görmüş.Kimbilir neler neler?Kimlerle aynı havayı solumuş olarak bu defa.
Kaç katille gözgöze gelmişimdir bugün acaba?Kaç cinayete ortak olmuşumdur saliselik bir bakışla,hangi çaresiz maktulün çırpınışına…Kaç başarıyı taramışımdır sonra gözlerimle gene,şu kendinden emin,ayakta dikilen güzel gözlü adam;kaç mutluluk vardır hayatında,toplansa bir elin parmakları ediyor mudur? Tam karşımda,önemli bir yer ile randevusu varmış gibi giyinmiş duran,lacivert takım elbiseli,kır saçlı, yakışıklı amcam. Sadece bir yudumuna ortak olabildiğim,ceketinin iç cebinden çıkarıp yudumladığı şişesinden belli kanyakını,uzaklara dalarak hangi düşünceler eşliğinde yudumlamıştı acaba?Çok geride bıraktığı o büyük aşkı mı vardı aklında ya da yakın zamanda kaybedip de unutamadığı ya da kaybedeli zaten uzun zaman olmuş hayat arkadaşının hayalini mi ortak etmişti yudumlarına, ya da kim bilir ne zaman içinde olduğu kanlı bir savaşın yaralılarının acı inleyişleri mi karışmıştı,kulağına bir yandan takılı olan kulaklıktan çıkan müziklerin arasına.Hangi şarkıyı dinliyordu,radyo muydu,yoksa torununun yüklediği hep başa dönen şarkılarla mı keyifleniyor,hüzünleniyordu?Acaba içkisinden bir yudum alma ihtiyacını onda uyandıran nağmeler hangi sözlerin sahibiydi,hangi şarkının hangisine geçişindeydi?

Bayan sürücünün anıları 1

nacak | 22 May 2009 12:58

Ehliyeti aldığım ilk gün …..
Ehliyet kursundan direksiyon hocamla konusuyoruz .
-Aman kızım trafiğe çıkacağın gün bana haber et olur mu ? diyor bana . Hemen balıklama atlıyorum.
-Hayırdır hocam , neden ?
-Ben o gün trafiğe çıkmayacağım .
Gülüyoruz hep birlikte .

Arabayı aldığım ilk günler …
Geniş , boş bir pazar alanında çalışmaya başlıyoruz .Sonra bir bakıyorum dikiz aynasından . Arkamda kocaman bir konvoy oluşmuş .Ben sağa dönüyorum arkamda koca bir konvoy -ben diyeyim 10 araç siz deyin 20 araç – sağa dönüyor . Sola dönüyoruz yine hep birlikte , konvoydakiler ve ben . Ne oluyoruz anlayamadım önce . Acaba trafiğe çıkacak olmamı protesto etmek için toplanmış bir grup mu ? Ya da direksiyon hocam mı ayarladı bunları ? Bu düşünceler arasında bir sağa bir sola dönerek pazar yerinin içinde habire dolaşıyoruz.

Sonra anladı gariplerim benim acemi bir sürücü olduğumu ve pazar yerinde çalıştığımı . Meğer belediye hemen yakındaki ana yolu kapatınca , ara yola sapan herkes soluğu pazar yerinde almış. Durum anlaşılınca beni takip etmekten vazgeçip ayrıldılar artık peşimden …

Kalıplaşmış Aşklar bana göre değil.

ceyhunak | 04 January 2009 13:03

Kalıplaşmış Aşklar bana göre değil. Seni seviyorum demeler yetmiyor bana. Neden yetsin ki, hep aynı kelime, aynı vurgu. Beni sevginle mi yargılıyorsun, “seni seviyorum” derken. Yargısız bir Aşk istiyorum o zaman senden beni severken. Bana seni seviyorum da deme aslında, ben bunu da istemiyorum senden, bana seni hissettir yeter. Bana beni ne kadar hissedebiliyorsun bunu sor, ve hissettir kendini. Yanıma yaklaş usulca, tut elimden ve anlat bana seni, seni bana. Şarkı gibi aksın dudaklarından, melodi gibi, nakarat gibi. Kimseyi sevmediğin gibi sev beni, farklı olsun içinde ki ben, sende ki ben gibi. Bir rüya görür gibi, derin ve içten. Hiç gitmediğin bir yere giderken duyduğun heyecan gibi. Beni hissederken heyecanlan ve beni de heyecanlandır. Aşkımız heyecan dolu olsun, biraz da hızlı. Bitmesin diye korkularımız olmasın, biterse biter zaten. Korkumuz; bittiği halde kendimiz kandırıyor olmamız olsun, biten bir şey tekrar yiter mi bilmem. Ben bunu da istemem..
Beni sahiplen; bir eşyan gibi, bir şiir, şarkı, yazı, hep okuduğun bir köşe makalesi gibi, gittiğin market, aldığın bir marka gibi sahiplen beni de. Alışkanlığın olayım; ama vazgeçemediğin alışkanlıklar gibi, anne şefkati, baba ocağı gibi…
Kalıplaşmış olmayalım, esnek ama sabit, farklı ama şeffaf.. Kalıplaşmış Aşk bana göre değil.

Kader ya tesadüfse

ceyhunak | 31 December 2008 14:33

Tesadüf mü? Kader mi?

Aaaaa ne tesadüf deriz, hiç ummadığımız bir anda, ummadığımız birini görünce karşımızda.. Şaşırırız! Sende mi buradaydın deriz? Ya da hiç tanımadığımzı biriyle tanışırız, arkadaş olacakken aşık oluruz, sonra geriye dönük zamanları anlatırken tesadüftü tanışmamız deriz..

Hayat tesadüflerle dolu; evet. Ama her şey tesadüf değil. Kader olmasa, yaşanırmıydı bunlar. Kaderci değilim yada Kadere çok inanırım, olay bu değil.. belkide kaderciyim..?

Peki ya sizce? kader mi tesadüf mü burada oluşumuz? ya da hiç ummadığınız bir anda ve yerde biriyle karşılaşmamız?