Arızalı zamanlar öksüz kaldı
Kahraman ÇayırlıAnkara’da köklü ve saygın bir sinema, salonlarından birini, bir haftalığına, 2005 Haziranında ona ayırdı. Üçüncü günün konuk filmi ise 1979 yapımı, Adana’da anne-babaları ölünce emmilerini aramak üzere İstanbul’a gelen iki çocuğun sokaklarda yitiş öyküsüydü: “Yusuf ile Kenan”. Birazdan film başlayacak, ışıklar sönmek üzere, o da ne! Koca salonda tek başınayım. Arada salon görevlisinden öğreniyorum ki, ancak “Anayurt Oteli”ne on-on beş kişi gelmiş, kimi seanslara hiç kimse gelmediği için film oynatılmıyormuş bile! Ona verilen değer bu mu? “Hababam Sınıfı Askerde”yi sinemada iki milyonu aşkın insan seyrederken, onun izleyicisini neden parmakla sayıyordum? Yine film arasında üzülerek gördüm ki, seyircinin çoğu canavar bir kayınvalidenin anlatıldığı Jennifer Lopez’li “Vay Kaynanam Vay”ı seçmişti…

yusuf ile kenan
yusuf ile kenan

18 Haziran 1944’te Ankara’da doğar, Ömer Kavur. İlkokulun ilk iki senesini Ankara’da okur. İkinci yıl, annesi-babası ayrılır. Bu beklenmedik ayrılığın ardından küçük Ömer’i, anneannesinin yanına, İstanbul’a gönderirler. İlkokulu Kızıltoprak’ta tamamlar. Bu arada babası vazife icabı Yugoslavya’dadır ve Ömer’i yanına ister. Ortaokulu İngilizce eğitim yapan bir okulda, Yugoslavya’da bitirir. Hemen sonra Türkiye’ye geri döner. Yugoslavya’da aldığı eğitimi Türkiye’de kabul etmezler. Ortaokula birinci sınıftan yeniden başlar. Robert Koleji’nin ortaokulunu bitirir. Yani iki tane ortaokul diploması vardır usta yönetmenin. Biyoloji dersini hiçbir şekilde geçemeyince Robert Koleji’nden lise ikide ayrılır. Derken Kabataş Erkek Lisesi’ne gider ve mezuniyeti oradan olur.

ömer kavur
ömer kavur

Malum, yaşadığımız her durumun iki yüzü olur. Hem iyi hem kötü. Kavur, bu seyyar okul macerasından da yıllar sonra böyle bahsedecektir. İyi der çünkü birçok yerde bulunma tecrübesi elde etmiştir, bu da hayatını zenginleştirir. Kötü der çünkü ev ve aile güvensizliği gibi bir sıkıntıya da sebep olmuştur bunca göç.Sinemaya karşı aşırı ilgisi ta ilkokuldan başlar. Normal bir çocuğa kıyasla 2-3 misli daha fazla sinemaya gittiğini anlatacaktır sonraları. O zamanlar komedi ve aksiyon filmlerini yatkınlığı vardır. Vadiler Aslanı’ndan etkilenir mesela. George Stevens’ın yönettiği 1953 ABD yapımı film, western türünün en başarılı örneklerinden biridir.Ama Ömer Kavur’u gerçekten sinemacı yapacak, derinden etkileyen yönetmen, Antonioni’dir. Gece (La Notte) ve Batan Güneş (L’eclisse), yönetmenin gelecekte yapacağı filmleri enikonu etkiler. O filmleri çok iyi anlayamaz fakat onlarda “çok farklı bir şey” olduğunu hisseder.61 yaşında hayata gözlerini yuman Ömer Kavur, 10 senedir lenf kanseriyle boğuşuyordu. Kanser, beyincik ve omuriliğine zarar verince son iki ayını tekerlekli sandalyede geçirmek zorunda kaldı. Hiçbir şey ket vuramadı sinema aşkına. Yönetmen, Kardeş filminin planlarını yapıyordu hasta yatağında. Son günlerinde tek arzusu vardır Kavur’un: Kardeş’i çekmek. Hatta son günlerinde bile “mekân araştırması için seyahate çıkmıyor muyuz” diye sorar. “O filmi tekerlekli sandalyede de olsa çekmek istiyorum” der. Kardeş için Kenan İmirzalıoğlu, Timuçin Esen, Nejat İşler ve Sevda Ferdağ ile görüşür. Hepsi de koşulsuz, evet der. Kavur’un ölümünün ardından tüm bu oyuncular arayıp “hemen yola çıkalım” dediler.Çapa Tıp Fakültesi’nde kemoterapiye başlar, ölümünden dört ay önce. Hastanede yatmak istemez… “Orada çok daralıyorum, duvarlar üstüme üstüme geliyor” der yakınlarına. Linda isminde doberman cinsi bir köpeği vardır. Linda, Kavur’un her şeyidir. Sevinçlerini, hüzünlerini Linda ile konuşur, paylaşır. Linda olmayınca kendini kötü hisseder. Bu yüzden de hastanede kalmaz, evde kalır.Sıkı bir Galatasaray taraftarıdır, hiçbir maçını kaçırmaz. Son Galatasaray-Fenerbahçe maçını izleyemez çünkü ağrıları çoğaldığından ağrı kesiciler verilir. Maç bittikten sonra “Fener’e beş tane attık, kupayı aldık” denir Kavur’a, usta yönetmen gülümser, kaldırır elini, “oley yapar gibi yapar”…

ömer kavur
ömer kavur

Annesi Abbase Hanım’dan başka kimsesi yoktur. Vefatından bir hafta önce oyuncu Aytaç Armanla görüşür. Çok keyifli görünür, hatta oyuncuya moral bile verir. Sürekli kahkahalar atar “ben çok iyiyim, sadece ayaklarımdan sorunum var” der Arman’a.Konservatuvarda okurken Hande Ataizi’nin en büyük rüyalarından biri, Ömer Kavurla bir filmde çalışmaktır. Rüyası gerçekleşir, Ataizi’nin. Yönetmenle “Melekler Evi”nde birlikte çalışan ünlü oyuncu Kavur’u, çok içe dönük, derin, anlaşılmayan ve kendine has bir yönetmen olarak tanımlar.Kavur’un en iyi filminin çekildiği, Aydın’ın Nazilli ilçesindeki Anayurt Oteli kaderine terk edildi. Otel, günbegün çürüyor. Nazilli Belediyesi, 1995 yılında oteli istimlâk eder. Ayrıca 2 Nolu İzmir Kültür ve Tarih Varlıklarını Koruma Kurulu’na devredilir; tabii müze yapılması karşılığında. Yılan hikâyesine dönen olay burada bitmiyor. Nazilli Belediyesi, sözleşmeyi dört sene önce fesheder çünkü Kurul, müze taahhüdünü yerine getirmez. O günden bu yana çalışmalar sürüyor (!) ama otel aynı terk edilmişliğiyle başbaşa hala. Mustafa Kemal Atatürk, Nazilli Basma Fabrikası’nın açılışı için ilçeye geldiğinde bu otelde kalır.

akrebin yolculuğu
akrebin yolculuğu

Nazilli halkı Anayurt Oteli filminde çeşitli roller aldı. Nazillililer, Kavur’un ölümüne üzüldükleri gibi, mekânın içler acısı haline de üzülür. Filmde bir berberi canlandıran Ahmet Dikili “Ömer Kavur, Nazilli’yi hiç unutmadı. Otel bir an önce restore edilerek ilçeye kazandırılmalı” der. Dikili, yönetmenin Nazilli’yi hiç unutmadığını söyler ama Kavur, çekim yaptığı hiçbir yere bir daha gitmez.Orta ve lise öğreniminden sonra, 1965’te Paris’e gider. Sinema öğreniminin yanında Yüksek Gazetecilik Okulu ve Sosyal Bilimler Okulu’nu bitirir. Sorbonne’da Sinema Tarihi bölümündeki masterını tamamlamadan yurda döner. Fransa’da kaldığı süre içinde Bryan Forbes’in “Chaillot’lu Deli” ve Alain Robbe Grillet’in “Yalan Söyleyen Adam” filmlerinde stajyer asistanlık yapar.Refik Halid Karay’ın aynı adlı kitabından yola çıkarak “Yatık Emine”yi çeker ilk uzun metrajlı filmi olarak. Yönetmen Yavuz Özkan ve Atıf Yılmazla beraber “Ada” isimli bir film şirketi kurar 1980’de. Şarkıcı Hümeyra ile evlenip ayrılır. İngilizce ve Fransızca bilen Kavur, sinema ile edebiyatı en çok bir araya getiren yönetmenlerimizden biridir. Yusuf ile Kenan’da Onat Kutlarla, Ah Güzel İstanbul’da Füruzanla, Kırık Bir Aşk Hikâyesi ve Göl’de Selim İleriyle, Amansız Yol ve Körebe’de Barış Pirhasanla, şaheseri Anayurt Oteli’nde Yusuf Atılganla, Gizli Yüz’de Orhan Pamukla, Akrebin Yolculuğu’nda Macit Koperle (çekemediği Kardeş filminin senaryosunu da Macit Koperle yazdı), Melekler Evi’nde Feride Çiçekoğlu’yla çalışır.

anayurt oteli
anayurt oteli

Kişisel, yoğun bir sinemayı oluşturur onun filmleri… Yalnızlık, iletişimsizlik, arayış ve yolculuk: İşte Ömer Kavur Sineması, bu kavramlar etrafında dolanır hep. Az “yol yönetmeni”miz var, Kavur da onlardan biri. Baksanıza 12 filminden ikisinin adında yolculuk, birinde yol, bir diğerinde de otel var.

ömer kavur
ömer kavur

Rahatlıkla Türk Sinemasının en iyi on filminden biri diyebileceğimiz Anayurt Oteli, taşra sıkıntısını çok net anlatır (bunda yazar Yusuf Atılgan’ın da büyük payı var kuşkusuz). Küçük Anadolu kasabalarındaki insanların dertleri, iç arayışları, yalnızlıkları filmdeki Zebercet karakterinde somutlaşır.Arızalı zamanların ustasıdır, Kavur; hep derdi vardır zamanla. Ve de elbette yol ustası… Sinemamızın az sayıdaki yol yönetmenlerinden biri olan Ömer Kavur, 14 Mayıs 2005’te uzun bir yolculuğa çıktı. Sineması, fikirleri, yetiştirdiği insanlar kaldı o yolculuktan geriye…