bildirgec.org

metin erksan hakkında tüm yazılar

Afet-i Devran; Neriman…

Kuduz maymun | 02 August 2009 13:09

Afet-i Devran; Neriman
Afet-i Devran; Neriman

Türk sinemasının vamp kadını, sarışını, boylu-poslusu, erkek fatması, ağlayan, acı çeken maşuku, bazen de ‘çaça’sı: Afet-i devran Neriman; Şahane Kadın Neriman Köksal.

Asıl adı Hatice Kökçü’dür. İstanbul’da, Rami’de dünyaya gelmiştir. Annesi ve babası kendisi küçük yaşta iken ayrıldığı için Köksal, Rami Kulübü’nde futbol oynayan, sonra da genç yaşta vereme yakalanıp ölen babasını hatırlamaz. Annesinin ikinci evliliğinden beş kardeşi olmuştur. Çocukluk yıllarını Feriköy’de annesi ve teyzesine ait bir evde geçirir. İlkokuldan sonra da bir fabrikada işçi olarak çalışmaya başlar. İlk sevgilisi, soyadını açıklamak istemediği Hikmet’tir. Hikmet Bey’le dört yılı geçer. Dışarı çıkıp gezdikleri günlerde eve tarlalardan dolanarak gelir. Otomobilden de her zaman eve varmadan iki sokak evvel iner. Aile mutaassıptır.

SUSUZ YAZ’DA BİREYCİLİK VE YALNIZLIK

admin | 06 July 2009 11:55

1960’LAR METİN ERKSAN SİNEMASINDAN MODERNLİK GÖRÜNTÜLERİ: SUSUZ YAZ’DA BİREYCİLİK VE YALNIZLIK
Kahraman Çayırlı

Yardımlarından dolayı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Sinema Bölümü Sinema Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doçent Dr. S. Ruken Öztürk’e çok teşekkür ederim..

1990’lı yıllarda Türkiye’de bir toplumsal/kültürel aktivite olarak film izlemenin anlamı ve izleyici profili kökten değişime uğramıştır. Eğitimli, orta sınıflara hizmet eden bir sanat biçimine dönüşen sinema, özellikle 1960’larda alt ve orta sınıf ailelere hitap eden bir eğlence türüdür. Artık yılda iki elin parmağını geçen sayıda film yapılamazken, bahsettiğim Yeşilçam döneminde bu rakam 200’ü, hatta 70’lerin başında 300’ü bile bulmuştur. Fakat nicelik gözümüzü boyamamalı, zira bol bol çekilen bu filmlerin büyük kısmı birbirlerinin kopyası gibidir ve sinemamıza yeni hiçbir şey getirmemişlerdir.Yeşilçam, 1950’li ve 60’lı yıllarda tam anlamıyla altın çağını yaşamış; 70’li yılların ilk yarısına dek “aile eğlencesi” olma özelliğini korumuştur. Salon komedilerinin, genellikle kan davası temalı köy filmlerinin ve melodramların yaygınlaştığı 1950’li yılları, Gecelerin Ötesi (Metin Erksan,1960) filminin öncülüğünü yaptığı “toplumsal gerçekçilik” akımına mensup filmler izler. Bu akımın filmleri, sinemanın eğlendirici işlevine hizmet etmek yerine halkın yaşadıklarını olduğu gibi, sade bir üslupla beyazperdeye yansıtır.Bu makalenin temel iddiası ağırlıklı olarak 1960–65 yılları arasında varlığından söz edilen toplumsal gerçekçi sinema akımının bir parçası olarak Metin Erksan sinemasının “bireycilik” ve “modern bireyin yalnızlığı” temaları etrafında biçimlenmiş olduğudur. Bu çerçevede makale, Metin Erksan’ın 1963 yapımı Susuz Yaz’ının modernlik ve modernliğin görünen sonuçları temelinde kültürel çözümlemesini yapmayı hedeflemektedir. Yazının ilk bölümü, “modernlik” ve “bireycilik” kavramlarının Türkiye’de geçtiğimiz yüzyılda yaşanan toplumsal dönüşüm bağlamında tartışılmasına ve 1960’lı yıllardaki Metin Erksan Sinemasının bu bağlantı çerçevesinde genel hatlarıyla tanımlanmasına ayrılmıştır. Susuz Yaz’da suyu ve tarladaki korkuluğu “bireycilik” kavramı etrafında irdeleyen ikinci bölümün ardından son bölüm bir toplumsal kurum olarak aileyi tanımlamakta, modernliğin mahremiyeti ve aileyi nasıl dönüştürdüğünü ele almaktadır.

10da kaç?

kahramancayirli | 24 June 2009 18:42

1-AY IŞIĞINDA SAKLIDIR:

Aydan Şener izlemeyeniniz var mı ya da sevmeyeniniz? Gül ve Diken dizisini hatırlamayanınız. Şener artı Toprak Sergen artı kısacık ama güzelim rolüyle Münir Özkul artı Demir Demirkan ve Şebnem Ferah’ın hazırladığı müzik artı sıcak bir hikaye. Bir ara Star mütemadiyen yayınlıyordu, şimdi de öyle mi bilmiyorum.

2-LOLA VE BİLİDİKİD

Listenin zor filmi. Siyah ve arka filmi. Temkinli yaklaşılacak filmi belki de. Ama birçok gerçeği içinden izlemek için. Başka dünyaları öyküleri görmek için. Ya da sadece görmek için önerimdir. Beğenmediğiniz an, kaçın.

Altmışdört yılın ardından: Meral Çetinkaya

kahramancayirli | 27 May 2009 13:30

Altmışdört yılın ardından: Meral Çetinkaya
Kahraman Çayırlı

Zaten huyumuzdur bizim. Sanatçılarımızın değerini, ancak onları kaybettiğimiz vakit anlarız. Hayattayken saygı duymamız gereken insanların kıymetini bilmek için, onların yitip gitmelerini bekleriz illa. Benim bu yazı ile niyetimse, yıllardır sadece işini yapan ve her daim takdir edilmeyi hak eden gerçek bir sanat insanını anlatmak: Meral Çetinkaya’yı..1945 yılında Bursa’da doğan Çetinkaya’yı ben ilk kez Bizimkiler’in (Yalçın Yelence/ 1989-2001) Ayla’sı olarak tanıdım. Oysa “Sanat Tarihi” eğitimi alan yetenekli sanatçı, 1969 yılından itibaren “oyunculuğun er meydanı” olan tiyatro sahnesindeydi. Dostlar Tiyatrosu’nda uzun yıllar çalıştı. “Şili’de Av”, “Alpagut Olayı”, “Bitmeyen Kavga”, “Gün Dönerken”, “İkili Oyun”, “Yalınayak Sokrates” sanatçının oynadığı oyunlardan. Tiyatro yaşamını ise halen Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda sürdürüyor. “Bir Yaz Evi”, “Hadi Öldürsene Canikom”, “İlk Gençlik”, “İvan İvanoviç Var mıydı? Yok muydu?”, “Ocak” son temsillerinden.

Tüm kuyular açılmalı!

kahramancayirli | 11 May 2009 14:01

Tüm kuyular açılmalı!
Kahraman Çayırlı

Kuyulardan çıkan ne? Kesif bir erkeklik, damıtılmış bir ikiyüzlülük, bilinçaltından kuyulara inmiş bir inkar. Sormaya utandığımız sorular, kaş-göz işareti yaparak kapatılan yanıtlar, kapatılan kapılar ve nihayet üzeri kapatılan kuyular…

Kuyulardan çıkan ne? Çocuklarını “aslan oğlum” diye seven, sırtlarını sıvazlayan anneler, oğullara zorla giydirilen “sert, ağlamaz, alınmaz, kırılmaz” gömlekleri, “hiçbir şekilde zayıf görünmeme” zırhlı elbiseleri… Erkeklik, erkek olmak resmen bir ateş bu topraklarda; kendisi yanıyor, toplumu da yakıyor. Erkeklik, ateşten bir çerçeve. Demirden çizgiler çiziyor hayatımızın her yerine. Gürültülü kahkahalar attırmıyor, kibarlıktan hazzetmiyor; hep tetikte, hep dikenler üstünde.

Arızalı zamanlar öksüz kaldı

kahramancayirli | 22 April 2009 11:29

Arızalı zamanlar öksüz kaldı

Kahraman Çayırlı

Ankara’da köklü ve saygın bir sinema, salonlarından birini, bir haftalığına, 2005 Haziranında ona ayırdı. Üçüncü günün konuk filmi ise 1979 yapımı, Adana’da anne-babaları ölünce emmilerini aramak üzere İstanbul’a gelen iki çocuğun sokaklarda yitiş öyküsüydü: “Yusuf ile Kenan”. Birazdan film başlayacak, ışıklar sönmek üzere, o da ne! Koca salonda tek başınayım. Arada salon görevlisinden öğreniyorum ki, ancak “Anayurt Oteli”ne on-on beş kişi gelmiş, kimi seanslara hiç kimse gelmediği için film oynatılmıyormuş bile! Ona verilen değer bu mu? “Hababam Sınıfı Askerde”yi sinemada iki milyonu aşkın insan seyrederken, onun izleyicisini neden parmakla sayıyordum? Yine film arasında üzülerek gördüm ki, seyircinin çoğu canavar bir kayınvalidenin anlatıldığı Jennifer Lopez’li “Vay Kaynanam Vay”ı seçmişti…

Kırgın, kızgın ve yalnız: Metin Erksan

kahramancayirli | 20 April 2009 16:16

Kırgın, kızgın ve yalnız: Metin Erksan

Kahraman Çayırlı

Yılanların Öcü’nün Bayram’ı, Susuz Yaz ve Kuyu’nun iki farklı Osman’ı, Acı Hayat’ın Nermin’i ve Sevmek Zamanı’nın Boyacı Halil’i… yalnızlardır. Metin Erksan’ın yalnız insanlarını izleriz hep perdede. Hepsi ya en baştan yalnızlar ya da yaptıkları seçimler onları yalnızlığa sürüklüyor. Metin Erksan yalnızlığın, varoluşumuzun doğal bir sonucu olduğunu söyler. İnsan yalnızdır hep; doğarken de, ölürken de…

Ne bir evlilik ne de bir çocuk. Fiziksel yalnızlığından öte koyu, yoğun zihinsel yalnızlığıdır esas olan, Erksan’ın. Kalabalıklar içinde, kalabalıklara karşı bir yalnız, o. Devrinin ilerisinde bir beyin: Yenilikçi, cesur, isyankâr bu yüzden de anlaşılamayan, filmlerindeki karakterleri gibi yalnız bir sinema adamı.

en iyi filmimiz hangisi-1

kahramancayirli | 24 March 2007 11:55

Bu yazıyı kaleme alma amacım iyi bir sinema filminin hangi niteliklere sahip olduğunu tespit etmektir. Bu çerçevede makale Ankara Sinema Derneği’nin 2004 yılında yaptığı anket sonucu belirlenen “Türk Sinemasının en iyi 10 filmi”ni çeşitli kriterler açısından inceleyecek, iyi bir filmin hangi özellikleri barındırması gerektiğini tartışacaktır.
METİN ERKSAN / SUSUZ YAZ / 1963
1964-Berlin Film Festivali Büyük Ödülü Altın Ayı
Erksan’ın Necati Cumalı’nın aynı adlı eserinden beyazperdeye uyarladığı film su mülkiyetini ve modern bireyin tutkularını anlatır. Pek çok kaynakta ilk auteur yönetmenimiz olarak kabul edilen Metin Erksan, Susuz Yaz ile hem iyi bir edebiyat uyarlamasına imza atar, hem de sinematografik unsurları öykünün vermek istediği iletilere uygun olarak kullanır. Örneğin Osman’ın (Erol Taş) tarladaki korkuluğa ilan-ı aşk etmesi, Osman’ın bir korkuluk kadar yalnız olduğunu duyumsatan önemli bir sahnedir. Erksan’ın sinema dili, 60lar Türk Sinemasına kıyasla çok olgundur. Bu filmin genel anlamdaki tutarlılığı, vermek istediği mesajları çok net iletmesi açısından film, sinemayla ilgilenen herkes için ders niteliğindedir. Çerçeve seçimlerinizden sahne düzenlemelerinizin en ufak detayına kadar sinematografik her öğe, izleyiciye aktaracağınız temaya hizmet etmelidir.