ahtapotlar denizlerde yaşayan en esnek canlılar. o kadar esnekler ki, 2-2,5 cm’lik bir delikten geçebilirler. gövdelerinde kılçık, iskelet olmadığı için çok küçük boyutlara büzebilirler kendilerini. ne yazık ki bu hayvanların ömürleri çok kısadır. ömürlerinin kısalığının nedeni de çiftleştikten sonra uzun süre beslenmemeleridir; erkekler çok kısa süre içinde, dişiler ise yumurtladıktan çok kısa süre sonra ölürler. dişilerin ömrü erkeklerin ömründen daha uzundur.çiftleşmeleri de ilginçtir. ahtapotlar sürüngenlerin kuyruklarını bıraktıkları gibi kollarını bırakkabilirler. erkekler cinsel organ olarak kullandıkları kolu dişinin içine bırakır ve giderler. dişi bu spermleri içinde çok uzun süre canlı olarak saklayabilir. bu arada da kendi yumurtalarını olgunlaştırır. (bazıları 200.000 yumurta kadar) yumurtlar ve kısa süre sonra da ölür.ahtapotların ömürlerinin kısa olması (yaklaşık 300 çeşit ahtapot var en uzun ömürlü tür 5 yıl, sıradan türler 6 ayda bu dünyadaki işlerini tamamlayıp gidiyorlar) onların bazı yetenekler geliştirmesine neden olmuştur. en güzel özellikleri oldukça iyi öğrenme yeteneğidir. ömürleri kısa olduğu için ebeveynler yavrularına eğitim veremeden ölür böylece ahtapot bireyleri bütün davranışlarını kendi başlarına öğrenirler. beden büyüklerine göre de oldukça güçlü hayvanlar oldukları için çok ilginç işler yapabilirler. akvaryumdan kaçıp küvete giden, beslenmek için balıkçı teknelerine giren ahtapotların hikayeleri yaygındır. ahtapotlar da hem kısa süreli hem uzun süreli hafıza bulunduğu da ispat edilmiştir.ahtapotların sinirlerinin çoğu kollarında bulunur, bu yüzden şekilleri algılayamazlar. durumları file dokunan körlere benzer. asla tam şekli bilemezler. ama dokundukları şeyin tadını alabilirler. dokunma duyuları bu derece hassastır.denizden ne çıksa yerim düsturu ahtapotların da yenebilir olduğunu gerektirir. türüne göre kolları ve/veya kafaları pişirilir yenir. ahtapotların kollarını düğümleyip, canlı canlı sosa batırıp yiyenler de var. bu daha çok korede yaygın bir yemek, iki ahtapot 10 dolar civarında. oldboyda da bu canlı ahtapot yeme olayı izlenebiliyor.diğer deniz canlılarından çok farklı olarak ahtapotlar güreşebilir. 1960’lara kadar dünya ahtapotlarla güreş yarışmaları düzenlenmiş. bu yarışmada bir dalgıç bir ahtapotla mücadele ediyor ve onu su yüzeyine çıkarmaya çalışıyor.ahtapotlar doğal ortamlarında köpek balıklarını bile yer yutabilir (googlevideo). iyice küçüldükleri için minicik deliklerden geçebilir (googlevideo) ve kolay kolay avlanmazlar.balıkçının karısının başından geçen olay da akla zarardır: yengeç yemek için tekneye zıplayan sonra da yengeçlerden vazgeçmediği için eve kadar gelen iki ahtapot, balıkçı evden gidince karısı sarah‘a tecavüz ederler. toplam 16 kol kadını çaresiz bırakır, 16 penis ve bir kadının hikayesi bu. bu hikayeyi günümüze ulaştıran ise, hayvanlarla ilişkiyi ilk anlatan resimlerdir.
balıkçının karısı ve ahtapot
yorumlar
çocukken seyrettiğimiz Tarkan filmlerinden birinde devasa büyüklükte bir ahtopot vardı. kabusum olmuştu o sahne. yıllar sonra aynı filmi seyrettiğimde naylon vicdandan yapılmış bir maket olduğu apaçık belliydi. belgesel filmlerde ahtapotlarla ilgili bir kaç şey öğrenmiştim fakat köpekbalıklarına meydan okuyacak kadar güçlü olduklarını bilmiyordum. teşekkürler asymptot…
geçen yaz KAŞ ta tadına baktım ilk kez…. mükemmel di… herkese tavsiye ederim…videolar süpermiş…
daha dişleri çıkmamış yavru bir köpekbalığını avlamak çok kolay olmuş, esasında ahtapotlar akıllı yaratıklardır ve köpekbalığının yüzemeyince soluyamadığı için öleceğini bilir, bu nedenle yakaladıktan sonra onu hareketsiz tuttu ve önce boğularak ölmesini bekledi. sonra da yuvasına taşıdı yemek için, diğer balıkların saldırısına uğramamak ve avı paylaşmamak için açıkta yemezler,avlanmaları kolaydır, denize boş teneke kutular bırakırsın akşam, sabah dalıp içlerindeki ahtapotları toplarsın. koluna yapışınca huylanırsan geç kalırsın kaçarlar. kutular için uygun kapakların varsa yanında kutuların üstüne kapatır hayvana dokunmadan çıkarırsın yüzeye.yunan adalarında 2 bacağından ipe bağlar güneşte kuruturlardı, ab ye girdikten sonra bu işlemi pek göz önünde yapmıyorlar ama küçük balıkçı köylerinde hala yaparlar, bu tarz ile çok lezzetli olur, bizde ise kafadan tutup bacaklarını 15 dakika duvara çarparak dayak atarlar yumuşasın diye, sonra haşlayıp bacakları sarımsaklı zeytinyağında biraz dinlendirip yenirse gerçekten leziz olur.
Tarkanlı sahneyi ben de hatırlarım. Tarkan ahtapotun kollarını önce boynuna doluyordu sonra boğuşuyordu.
yıllar önce bodrum’da bir sezon sonuydu. okullar açılmıştı ve benim artık okula dönmem gerekiyordu, dönemedim. yıllardır biriktirdiğimiz paralar ve borçla o sezon aldığımız teknemizi gitmeden karaya çekmem gerekiyordu ama tershanede sıra vardı. 10 gün sonraya gün verdiler. beklemek zorunda kaldım. sezonda kazanılan paralarla borçlar ödenmiş hiç para kalmamıştı. 10 gün sert havada tekneyi o iskeleden bu iskeleye taşırken bir de parasızlıktan bir öğün sonra ne yiyeceğimi düşünerek günleri geçiriyordum. ilk günler sezondan kalan en ucuzundan izmir şarapları, patates, soğan, tutulan 2 küçük kefal gibi uyduruk öğünlerle geçti… patates bitti, soğan bitti… tam o sırada ani bir furya başladı. ahtapot patlaması olmuştu, herkes kilolarca ahtapot tutuyordu. nedense kıyılara ahtapotlar yanaşmış, kolayca tutuluyorlardı. açlıktan kurtulma fırsatıydı. hemen gördüğümü uyguladım. bir misinanın ucuna oval beyaz bidon parçaları bağlayıp denize sarkıtıyor bir kaç kez sallıyorduk ve bir ahtapot yapışıveriyordu bidon parçalarına. ilk denemede 5 ahtapot tuttum. kıyıda her birini 50 kez yere vurup sonra çitileyerek köpürttüm. devrisi günlerde de hep aynı şey oldu. ahtapot tuttum, yedim. sabah yedim, öğlen yedim, akşam yedim. haşlayıp yedim, kızartıp yedim, buğulama yedim. başka malzeme olmadığından salt ahtapot yedim. bir hafta her öğün, her gün yedim… 10 gün bitti. tekneyi çektim, bodrumdan okula gittim… o gün bugündür ahtapot yemem.. ben o yaz sonu tüm ömürlük ahtapotumu yedim…
bu yüzden yavru ahtapotlara sarılalım, onları öksüz yetim koymayalım.yalnız resimde 2 ahtapot var ama tabi daha hikayeye yönelmedim.
bu yazi önceden serbestte diilmiydi
evet, öyle idi ama yazının “keşiflik” olduğuna karar verdik ve anasayfaya taşıdık.
:):):):):)
valla küçüktüm küçücüktüm bizzat bu gözlerimle nasıl öldürüldüklerini ve kazığa geçirildiklerini gördün.. bi “lord of the flies” sahnesi ya da sayfası gibi bişeydi… zaten yumuşak ve vıcık şeylere olan antipatin bu kareyle tavan yaptı.. bi daha ne gördüm ne yedim..not: hayır efenim kalamar da yemem…
ahtapotu vıcık bulanlar yemesin ki, yiyenlere kalsın,not : kalamarı da
balık tutarken bır zamanlar oltaya takılmıştı bı yavru.yanımdakı balıkçı bana onun için 40 mılyon verırım demişti. sene 98 istemem dedım bı hışımla denıze attım.çok hızlı yüzücüler kaşla göz arasında kaybolmuştu zavallıcık…
dipte yuvalandıkları yerler bellidir, yuvarlak etrafları hafif kabarık çukurlar. 3 – 4 metrelik derinliklerde çokça bulunurlar. zıpkının demiriyle yuvasını eşelersin ve ucuna takarak açığa çıkartırsın. elinle tutarsın koluna sarılır, kafasını ters çevirirsin ancak ölür. taşırken ki huylanmana değecek tek şey akşamki ziyafeti düşünmektir. güveçte yaparsam yanına bira, rakı. ızgarada ya da salatasını yaparsam şarap, bira, rakı.yumurtalarını hiç görmedim.
bu arada asy, ahtapotun taşa vs. vurula vurula öldürüldüğünü sandığı için, hiç ahtapot yemiyordu ama artık biliyor; o işlem zaten ölmüş olan ahtopotun etini yumuşatmak için uygulanıyor, ahtapotu öldürmek için değil.
harika bir bilgilendirme olmuş! küçüklüğümden beri ahtapotları korkutucu ve gizemli bulmuşumdur. edindiğim bilgilerden çok daha fazlasını buyazıdan öğrenmiş oldum…
çok severim salatasını
Bilgiyi beğendim teşekkürler.ilginç bilgiler – ilginç yazılar – ilginç sorular
İlgimi çekmedi desem yalan olur, teşekkürler 🙂komik videolar
Bilgi için teşekkürlerpanaxpanax ginsengalışverişsaat plusantakya biber hapı