bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Tüketicilerin Kapitalist Ekonomideki Yeri

reddear | 17 October 2010 19:28

Kapitalist ekonomik sistemin diğer ekonomik sistemlerden ve kapitalist öncesi ekonomik yapıdan farkı tüketiciler için sunulan malların hızlı bir şekilde üretilmesi, imal edilmesi ve pazara sunulmasıdır. Hızlı mal üretimi ve imalatı tüketicilerin mal tüketimini hızlandırmış ve çeşitlendirmiştir. Mallar için yapılan fiyat rekabeti de daha ucuza daha kaliteli mal üretimi için çalışılmasına yol açmıştır. Sıradan insanların kapitalist ekonomik sistemde tükettiği mal ve hizmet miktarı diğer ekonomik sistemlerin ve kapitalist ekonomik sistem öncesi mal miktarından hem sayıca hem de çeşitlilik açısından fazladır.

Delilik Ülkesinden Notlar

sinjob | 17 October 2010 17:46

Delilik Ülkesinden Notlar
Delilik Ülkesinden Notlar

Daha önce ”Bir Ruh Macerası : Ayşe ŞASA” başlıklı yazımda bahsettiğim ancak detaylarına girmediğim ”Delilik Ülkesinden Notlar” isimli kitap;Ayşe Şasa’nın şizofreni tanısı ile uzun yıllar gördüğü psikolojik tedavi günlerinde içinde bulunduğu ruh halini yansıtan notlarından derlenmiştir.

Kitap şu satırlarla başlamaktadır:

”İnsanlığın tüm serüveni,milyonlarca yıllık aşamalar,bir delilik nöbetinin tek bir dakikasında yaşanabiliyor…”
”Akıllılar dünyasının bir kıyısında, sisli bir dağ başına çöreklenmiş,dünyayı kendimce anlamlandırmaya çalışan bir deliyim.”(*)

Peki Ayşe Şasa’yı bu duruma iten ve yirmi beş yıl insanlardan uzak bir hayat sürmesine sebep olan nedir?

PİYASA EKONOMİSİ

reddear | 16 October 2010 17:23

Piyasa ekonomisi, iktisâdi bir örgütlenmedir. Başka bir anlatımla, ekonomik sistemlerden biri, pazar ekonomisidir. Demem şu ki; Dünya devletlerinde ekonomiler, çeşitli iktisâdi örgütlenmelerle ekonomik hayatı oluşturup, organize ederler. Bu süreci meydana getiren insan yapımı ve bazılarına göre de doğal kabul edilen ekonomik bir düzen de pazar ekonomisidir. Bu ekonomik düzenle meydana gelmiş ekonomiler makro ekonomi ve mikro ekonomi başta olmak üzere çeşitli ekonomi kuramlarıyla çözümlenir. Piyasa ekonomisi ile eş manalı sayılabilecek olan, piyasa ekonomisinin yerine kullanılabilecek olan terimleri ifade edeyim: Ekonomik liberalizm, kapitalizm, üretim araçlarının özel mülkiyette olduğu sistem, kar-zarar sistemi, pazar ekonomisi, fiyat mekanizmasının geçerli olduğu sistem, kapitalistlerin üretim ve yatırımda ön plâna çıktığı düzen, özel mülkiyet sistemi, kaynakların fiyatlarla dağıtıldığı sistem, kaynak tahsis mekanizması olarak piyasa mekanizmasının geçerli olduğu sistem, serbest ticaret sistemi, liberal ekonomi, hür teşebbüs ekonomisi, serbest teşebbüs, ekonomik özgürlükler sistemi, hususî teşebbüs, özel teşebbüs sitemi, serbest teşebbüs sistemi, büyüme ve kalkınma sürecini piyasa güçleriyle gerçekleştiren sistem, liberal ekonomik düzen, pazar ekonomisi, rekabetçi sistem… Liste uzatılabilir. Piyasa ekonomisinin bu kadar çok farklı isimle anılması, fiiliyatta tüm bunların az veya çok ön plâna çıkması, tüm bu ifadelerde geçen eylemleri yapan insanların ekonomik eylemlerinin gözlemlenebilir olması biçiminde düşünülebilir. Bu kadar çok ismi olması aslında çok fazla eylemin yapıldığı bir ekonomiye de işaret etmektedir. Hepsi piyasa ekonomisi denilen fiili reel hayattaki ekonominin meydana gelmesini sağlayan ekonomik örgütlenmenin çeşitli adlarıdır. Bu kavramları açarak ekonomik hayatın organizasyonunu ve insanların bu ekonomik organizasyonda yapabildiklerini daha iyi anlayabiliriz. Başka bir deyişle, içinde bulunduğumuz ve bir parçası olduğumuz iktisâdi örgütlenmeyi anlamak için bu kavramları açarak inceleme yapmakta fayda vardır, diye düşünüyorum. Demem şu ki; hayatımızın bir parçası olan bu ekonomik örgütlenmenin çeşitli adlarını çözümleyerek ekonomiyi öğrenmekte ve gerçekliği yansıtıp yansıtmadığına bakarak çözümlemekte fayda var. Hem iktisâdi yaşamı öğrenebilelim ve hem de bu ekonomide neler yapabileceğimizi daha iyi anlayabilecek duruma gelebilelim. Piyasa ekonomisi terimiyle başlayayım. Biraz uzun olacak zira hem piyasa ve hem de ekonomi terimiyle ilgili fazla açıklama var. En çok kullanılan terime bu açıklama gereklidir. Piyasa ekonomisiyle ilgili alıntıları yorumlamaya çalışayım… Malûm… Piyasa kimine Tanrılık kimine de şeytanlık yapıyor. Ben de tanrıya ve şeytana tapanları anlamaya çalışayım… Farlı görüşlere şimdilik Arafat’tan bakıyorum…

Ulan Galatasaray

ZKUD | 16 October 2010 15:35

Galatasaray evet Galatasaray, hani şu bu gol nasıl kaçar abi diyip oyuncularına küfür ettiğimiz , başkanı teknik direktörü istifaya çağırdığımız, bir sonraki maçta yine atkı şapka yağmurlu soğuk havalarda tir tir titrerken maçın başlamasına bilmem kaç saat varken bilet beklediğimiz takım.

Takımdan öte bir aşk, bambaşkadır Galatasaray. Şöyle bir hatırladımda chelsea – galatasaray maçı okul zamanları, 10 dedin mi yatan çocuk. uyukluya uyukluya maç 4-0 iken hala umutla maçı izleyen bir çocuktum. Ne kadar inanmışım , nasıl bir aşktı bir çocuk için Galatasaray. 5-0’lık mağlubiyetten sonra çekinmeden utanmadan Galatasaray atkı eldivenleriyle okula gidip aşkıyla gurur duymaktı Galatasaray.

Salakça bir özeleştiri

taha3045 | 15 October 2010 18:41

Ey kafası az çalışan dostum kır şu önyargını, şu bunu giymiş, bu şu takımı tutmuş, bu şuna oy vermiş, bunun şeyi uzun, onunki kısa deme, isterse herkes tutsun kendi takımlarını sanane, sen tercihlere değil yüreğe bak, yürek yürekse eğer kılıfı önemli değildir, seveni sev, selam veren ver , hakedene hakettiği gibi davran ama görünüşünün, aksanının, güzelliğinin hakettiği değil, kalbinin hakketiğidir kastım. Bak o zaman topuğun kıçına değecek mutluluktan.

Buraya gelip iki satır yazalım havamızı bulalım, kafamızı bulalım, bir iki kelam edelim diye gelmişken, cadıların bile haklarını savunan yazıları okurken, kaliteli şarapları övüp lezzetli yemekleri severken, lezbiyenlerin, gaylerin özgürlüklerinden dem vururken dibe vurma ey dostum.

Yazma Yetisinin Kaybolması

ZKUD | 15 October 2010 17:19

Bugün çok hastaydım ve işe gittim fakat daha fazla duramadığım için izin alıp eve geldim. Biraz kendimi topladıktan sonra bilgisayara geçtim birşey beni yazı yazmam için dürttü ve yazmaya karar verdim. Çalışmaya başladığım günden bu yana bendeki değişimleri düşündüm;

Çalışmaya başladığımdan beri yazı yazmıyorum. Sürekli çalışmak çalışmak , işim gereği hergün yeni insanlar ile muhatab olmak , çeşit çeşit insan görmek, acısı, tatlısı, gülmesi,ağlaması , sinirlenmesi derken 1 sene geçmiş. Bu süreç boyunca ilginçtir ki empati yapma yeteneğimin kaybolduğunu farkettim. İş insana yeni çevreler, maddiyatlar vs. sağlıyorsa da bazı yeteneklerini kaybettiriyor. Henüz 1 sene de böyle olduğum halde uzun süredir çalışanları şimdi daha iyi anlar oldum.

Matefobimatik-2

karuma76 | 15 October 2010 16:19

“Aklıma uydum matematikçi oldum.” Yani sonumu ben hazırladım. Oysa bölümü okurken başıma geleceklerden haberdar değildim. Bütün teslimiyetimle giriştim matematiğe. Hatta annem sen şimdi bunu ingilizce de okumaya kalkarsın dedi. Öyle de oldu. Matematik okudum, bırakın okumayı bir de ingilizce matematik okudum. Eee… Ne oldu sonra… Şimdi öğretmenim ve benim aşık olduğum dersi neredeyse herkes sevmiyor. Ben de karşımdaki malzemeyi bile bile ders anlatıyorum.
Peki ne oldu? Hayatından memnun değil misin derseniz işte şimdi onu anlatacağım.
Herşey bir dershanenin önüne gelip sahibiyle tanışmamla başladı….
Ders arası bitti…Devam edecek…

FIRSAT/ALTERNATİF MALİYET VEYA SEÇENEKLERİN/TERCİHLERİN MALİYETİ

reddear | 15 October 2010 15:38

Hayat ve alternatifler hususunda aynı veya benzer anlamlı tümceler kurayım.

Hayatımızın/Yaşantımızın çeşitli alanlarında değişik alternatifler vardır.
Gündelik yaşantımızda değişik seçeneklerle karşı karşıyayız.
Gerçek yaşamda insanlar ve insanların hayatı, insanları tercihlerle baş başa bırakmaktadır.

Tümcelerden anlaşıldığı üzere, alternatif, seçenek, tercih eş anlamlı ya da yakın anlamlı sözcüklerdir. Başlıkta da bu anlamı vermek üzere fırsat ya da alternatif maliyet terimin yanına seçeneklerin ve tercihlerin maliyeti terimlerini de koydum. Bu durumda, terimin bize çağrıştırdığı anlam daha kolay algılanabilecektir diye düşünüyorum.

bilirsin değil mi?

astral | 15 October 2010 14:31

Ruhumun sığınaksızlığında boş bir gezegen burası. Yer yüzü cezveye düşmüş, beyazlara bulanmış çabalarının sonucunda.

Her rıhtım, kendisine çıkarmış, derin bir rüzgâr ruhuna güneyden esermiş. Her var oluş, geri beslenim olup dönermiş, düş bahçelerine. Ta ki, yok oluşlar sadece yazıda kalıncaya dek…

Saçlarının arasında uyumak istiyorum ve kokunun içinde beni sararken istencin ile o zaman, zaman duruyor, dinginlik.

Söz bu ya, akıp gidiyor diyorlar. Gitmesin. Duralım kapı önlerinde, sözlerin de önünde. Geçit verecek de vermeyecek de yalnız biziz, bilir misin?
Bilir misin, okyanuslar vardır; dalgalarında kırlangıç esintisini getirir rengiyle, oluşuyla…

tarih ilmi nedir?

reddear | 15 October 2010 13:49

Tarih nedir?..
En kısa tanımıyla toplumların geçmişidir…
Kısa bir tanımla toplumların mazisini inceleyen disiplindir…
Tarih disiplini, insanların ve toplumların yaşadığı dönemi değil, toplumların geçmişini inceler. Başka bir anlatımla; tarih bugünü değil, dünü inceler. Tarih, bugünkü zamanı değil, geçmiş zamanı inceler. Bugünkü zamanda olan biten toplumsal olaylar ve olgular sosyoloji disiplini tarafından araştırılır ve vargılara varılır. Mazideki zaman diliminde olan biten toplumsal olaylar ve olgular, tarih disiplini tarafından araştırılır ve vargılara varılır.
Şu noktalara dikkat:*Tarih disiplini geçmişi incelerken bugünkü olaylara ve olgulara baktığı gibi bakmamalıdır. Tarihin yorumu tarihsel şartlar dâhilinde yapılmalıdır. Somutlaştırırsak, tarihçi tarih bilgisini oluştururken ve tarih bilgisinin temeli olan geçmiş zamandaki olay ve olgulara bakarken ve bunları araştırırken bugünkü olaylara ve olgulara baktığı bakmamalıdır.*Tarih belgelere dayanarak araştırma yapılan bir disiplindir. Belgesiz ve bulgusuz tarih olmaz. Hayatın içine indirgersek, tarihçi, belgelerle araştırma yaparak tarih bilgisi oluşturur. Tarihçi belgelerden ve bulgulardan istifade ederek tarih bilgisini oluşturmalıdır.*Tarihi tarih yapan hayatın içinde devam eden, yaşanan olaylar değil; geçmişte olmuş, neticelenmiş olay ve olgulardır. Bugün yaşanan zaman sürecini veya devam eden ve tarihe karışan kısmını tarih olarak almamalıyız. Pratik yaşamda, tarihçi, geçmişte olmuş ve bitmiş olay ve olgularla meşgul olmalıdır.*Tarihi algılamak ve geçmiş hayattaki olay ve olguları anlamak için araya belli bir zaman aralığı girmelidir.*Tarih disiplininde ırkçı bir bakış açısıyla tarih incelenmemelidir. Her ulusun tarihi vardır, ama ulus üstünlüğünü savunan yaklaşımla tarihe bakılmaz. Bunun adına ırkçılık denir. Irkçılık yaparak nesnel olunmaz.*Tarih de tüm bilimler gibi genel-geçer ilmi yasalara ulaşmak zorundadır. Bilim nesne üzerinden yapılır. Nesne neye nesnenin gerçeği neyse onu ve o gerçekten çıkan doğruyu bulmaya çalışır. Tarih bilimi de genel-geçer ilmi yasa bulmaya çabalamalıdır. Bulması mümkün müdür? Orası tartışılır. Tarihin nesnesi de geçmişteki toplumlardır. Geçmişteki toplumlarda insanlardan oluşmaktadır. Tarihi araştıran kişi geçmişteki toplumlara ve insanlara karşı tarafsız olmalıdır.*Tarih, dini bir bakış açısıyla da incelenmemelidir. İnsanların inancı olabilir, inancı vardır veya yoktur, ama din ırkçılığı yaparak da tarih araştırılmaz. Sıfatı Müslüman diye, içki içene, içmedi diyerek netice çıkarmak zırvalamaktır, saçmalıktır, gevezelik yapmaktır. Malûm, zırva tevil götürmez. Fiili gerçek hayata aktarırsak, fiili gerçeklikteki tarihçi, tarih bilgisini oluştururken dinsel bakış açısı kullanmamalıdır. Tarihçi belli bir dini ön plana çıkarmamalıdır, hepsine karşı bitaraf olmalıdır.*Tarih geçmiş realiteyi ve geçmiş hakikati çıkarmak için nesnel olmak durumundadır. Nesnenin bilgisi, nesneden çıkan bilgi objektif bilgidir. Tarihin nesnesi geçmişteki toplumdur.
Geçmişteki neyse odur.*Tarih kolektif bir bütün olan toplumu ve bu toplumda öne çıkan kişileri araştırırken ön yargılardan arınmalıdır. Kimseye daha yakın veya uzak olmamalıdır. Başka bir ifadeyle araştırmada kişilere sempati veya antipati beslememelidir. Belge ve bulgular neyi gösteriyorsa onu ele almalıdır.*Tarih geçmişte yaşanmış karmaşık olay ve olguları tahlil etmektedir. Bu tahlilde ön yargılı ve yanlış bir biçimde kitap hazırlamak ve öğretmek veya öğrenilmesi istenilen bilgileri öğretmek hasılı resmi tarih öğretmek tarih disiplinini öğretmek değildir. Yanlış bilgi üzerinden doğru yorum yapılmaz. Bilgi, konumuz tarihsel bilgi olduğuna göre, tarihi bilgi, nötr/nesnel olacak.*Tarih disiplini, tıpkı diğer sosyal disiplinler gibi, ideolojilerden arındırılmalıdır. İdeolojinin bulaştığı tarih disiplininden tarafsız bilgi çıkmayacağı gibi, insanların doğruya ulaşmasını engellemektedir.
Güzel ve etkili bir sözü anlamaya çalışalım:
“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.”(Atatürk)…Tarihi yazanlar tarih yazıcıları, tarihçiler, tarih araştırmacılarıdır. Tarihi yapanlar, geçmişteki insanlar, geçmişteki toplumlardır. Tarihi yapanlar, beşeriyetin kendisidir. Beşeriyetin mazisinde olan bitenleri hasılı hakikatleri tarih yazıcıları nesnel olarak değerlendirmek, ele almak zorundadır. Tarih yazıcısı, tarihi objektif olarak anlatmalıdır.