bildirgec.org

reddear

11 yıl önce üye olmuş, 25 yazı yazmış. 10 yorum yazmış.

İKTİSADİ/EKONOMİK SORUN/MESELE/PROBLEM

reddear | 11 May 2011 10:58

Kavramlar, kavramlara uygun gerçeklikleri anlatmalıdır. Gerçekliği anlatan bir tanım ve bu tanımı içeren bir kavram varsa bu gerçeklikte gözlemlenebilmelidir.

Bir kavram kullanıldığında, kavramın anlatımına uygun gerçekliğin var olması gerekir. Aksi takdirde kavramla gerçeklik arasında bir uyumsuzluk söz konusu olur. Gerçek dünyayı manalandırmanın akla ve bilince yansıtmanın şartı ifade edilene değil gerçek dünyaya bakmaktan geçer. Söylenene değil söylenenin işaret ettiği gerçekliğe bakmak anlamanın şartıdır.

kapitalizme soldan bakmak

reddear | 24 November 2010 10:49

Günümüzde yerkürede yaşayan insanlar ekonomik olarak alış veriş dünyasındadırlar. Alış veriş ekonomisi alış satış ekonomisidir aslında. Siz meta almak için uğraşırsanız para vermek zorundasınız. Para vermek için para almak durumundasınız. Para almak için de emek satmak zorundasınız. Hâsılı meta almak için emek satmak zorundasınız. Emeğinizin piyasa değeri neyse o kadar satın alabilirsiniz. Emek gücünüze aylık 250 lira biçiliyorsa emek gücüyle ilgili piyasa değeriniz 250 liradır, 250 liralık tüketim harcaması yapabilirsiniz, yaşayabilirseniz yaşarsınız, yaşayamazsanız ölür gidersiniz… Pazar değeri olan değerinizden başka diğer değerlerin aslında önemi yoktur. Piyasa değeriniz yükseldikçe daha çok tüketim harcaması yaparsınız… Alış satış ekonomisinde her metanın bir piyasa değeri veya pazar fiyatı vardır ve o metaya sahip olmak için de sizin de bir pazar değeriniz/piyasa fiyatınız olmalıdır. Velhasılıkelam sizde metalara sahip olmaya çalışan metalarsınız…

Sermaye Birikiminin Sağlanması

reddear | 05 November 2010 20:29

Kapitalist ekonomik sistemde en önemli unsur sermayedir. Sermaye, kapital olarak da bilinen üretim faktörüdür. Kapitalist ülkelerin tanımını bana göre en iyi yapan üretim girdisidir. Kapital, Türkçe sözlükte sermaye, anamal veya başmal olarak ifade edilmektedir. Sermaye sözcüğü de Türkçe olmamakla beraber dilimize yerleşmiştir ve iktisat kitaplarında yoğun bir biçimde kullanılmaktadır. Türk diline uygun olan anamal, başmal sözcükleriyse sık kullanılmamaktadır. Çözümlemeye Türkçe sözcüklerden başlayalım. Türk diline uygun olan anamal sözcüğü ‘’malların anası’’ çağrışımını yapmakta, malların doğduğu kaynak ya da temel mal olarak algılanabilir. Yani bir maldan ya da mal kümesinden farklı olarak ayrı bir temel mal var şeklinde düşünebiliriz. İşte o temel mal dediğimiz anamal olmadan mal kümesi olmuyor. Bu durumda anamalı mal üretmenin, mal yapmanın kaynağı olarak düşünebiliriz. Anamal, malların ilk çıktığı maldır. Keza başmal sözcüğü de malların başı çağrışımını yapmaktadır ve anamal gibi malların ilk oluştuğu temel mal şeklinde düşünebiliriz. Böylece mal üretmenin temelinde yer alan maldır şeklinde algılayabiliriz. Anamalın yani sermayenin önemi nedir? sorusunu yanıtlayalım. Anamal olmadan günümüzün zenginliği olmazdı. Nüfusu aşan mallar üretilmezdi. Dış piyasa için üretim söz konusu olmazdı. İnsanlar daha az mal birikimine ve daha az çeşit mala sahip olurdu. Anamal veya başmal mal üretmek için gerekli olan temel unsurdur. Fabrikanız yoksa fabrikanız olup makineniz yoksa mal üretemezsiniz. Daha fazla mal üretememek gelir ve üretim yönünden azalmalara yol açacaktır. Maddi mal birikiminin az olduğuna ve azalacağına dair işarettir. Yani varsıllaşma süreciniz eksilir yani varsıllaşamazsınız. Varsıllaşmak kapitalizmde daha fazla mal biriktirmektir. Varsıllaşan sınıf burjuva sınıfıysa daha fazla anamal varlığına sahip olmak ister. Anamalla ürettiği malların satılmasıyla gelir elde eder. Yaygın bir terimle kar gelirini elde eder. Varsıllaşma emekçi açısından daha fazla tüketim malı kullanma şeklinde tezahür eder. Emekçi anamal biriktirecek konumda değildir. İstisna örnekler verilse de hayatına sadece emeğiyle başlayacak olan genelde emeğiyle devam eder. Demek ki varsıllaşmak için anamal(sermaye-kapital) anamaldan da mal üretilecek. Her türlü üretim aracı olmalı ki mal üretebilesiniz. Kapital sözcüğünü ya da yaygın kullanımla sermaye terimini mal ve hizmet üretiminde kullanılan araç, gereç, makine, alet, fabrika ve benzeri her türlü fiziksel özelliği olan ara mal olarak anlamak ve mal üretiminde kullanılan her türlü fiziki varlık şeklinde algılamak doğru olacaktır. Sermaye merkantilist dönemde altın ve gümüş gibi kaynaklardır. Sanayi devrimi ve klasik ekol fiziki sermayeyi ön plana çıkarıyor. Sermaye faktörü 18. ve 19.yüzyıllarda gelişim gösteren öğedir. Bu sermayenin de birikerek belli kişilerde veya ailelerde toplandığını görmekteyiz. Sermaye zenginlik birikimidir yani biriktirilmiş anamal varsıllığıdır. Başka bir ifadeyle varsıllaşmak için daha fazla anamal ve anamaldan mal üretmek gerekir. Sermaye servet birikimi şeklinde de ifade edilebilir. Gelişmiş ülkenin ölçütlerinden biri de sermaye birikimidir. Sanayileşmiş ülkeler üretim ve büyümelerini bu birikimle sağlamışlardır. Hatta azgelişmiş ülkelerdeki sermaye ve müteşebbis(girişim) faktörünün yetersizliği literatüre dinamik piyasa başarısızlığına yol açan etkenlerden biri olarak girmiştir. Yani demek istedikleri zaman içinde değişime uğrayan ekonomi için eksikliği hissedilen iki faktör sermaye ve girişim faktörüdür. Bir ülkenin ekonomisi büyümek istiyorsa muhakkak sermaye temin etmeli ve bunu kullanacak girişim faktörü bulmalıdır. Büyüme derslerinde kullanılan bir önerme şudur; İşçi başına düşen sermaye miktarı arttıkça üretim artar ve dolayısıyla da fert başı gelir de artar. Sermaye büyütülmeli ki gelir artsın şeklinde de söylenebilir. Buradan anlaşılacağı gibi büyümenin ve toplumun kalkınmasının en önemli unsuru sermayedir.

Ekonomik Olarak İlerleme İştahı

reddear | 05 November 2010 18:47

İnsanlığın toplumsal ihtiyaçlarını gideren kolektif hizmetlerden piyasa ekonomisinin geçerli olduğu bir ekonomide herkes yararlanabilmektedir. Toplumsal hizmetlerin salt sosyal hizmet kategorisinde olanlarından her vatandaş fiyat ödemeden, piyasaya/pazara girmeden faydalanabilmektedir. İnsanın doğası gereği gereksinimleri olan bir varlık olduğunu, bu varlığın çeşitli gereksemeleri tatmin için uğraştığını belirteyim… Gereksinimlerden zorunlu olanlar kesinlikle karşılanması gerekirken, zorunlu olmayanlar ise insanın zevklerine ve tercihlerine göre değişmektedir. İnsanların ferdi gereksemelerini gideren ferdi mal ve hizmetler insanı ne kadar mutlu eder? Daha fazlasını ister mi? Açıkçası, yaşamı kolaylaştıran ferdi gereksemeleri gideren ferdi mal ve hizmetlere insanların ulaşmaya çalıştığı bir gerçektir. Ferdi mal ve hizmetler için tasarruf yaptığı, birikim oluşturduğu ölçülebilen, gözle görülebilen gerçeklerdir… İnsanların ferdi isteklerini gideren bireysel mal ve hizmetler insanın gereksinmesini doyurduğunda insan diğer gereksinmelerin ve yeni gereksemeleri tatmin etmek için çaba sarf edecektir.

Ses Tanımı/Ses Nedir?-Sesle İlgili Açıklamalar

reddear | 04 November 2010 15:06

Dilin en küçük birimi olan ses; heceleri, sözcükleri, tümceleri oluşturmada kullanılan insanın oluşturduğu ve duyduğu titreşimlere denir. Başka bir biçimde kısaca ifade edilirse, bir dili oluşturan en küçük birime ses denir. Türk dilinde 29 ses vardır. Ses, başka bir tanımla, insanların işitme organı kulak tarafından algılanan titreşimler olup dilin en küçük birimi diye tanımlanabilir.

Ses “İng. Sound. Ciğerlerden gelen havanın ses yolunun herhangi bir noktasındaki boğumlanması ile oluşan ve yayılarak kulakta, bir ünlü olarak veya bir ünlü ile birlikte algılanan titreşim: a, m, n, y, s.” biçiminde tanımlanmaktadır. (BSTS /Gramer Terimleri Sözlüğü 2003- tdkterim.gov.tr/bts/). Bu tanıma göre ünlü titreşimler ve ünlüyle birlikte söylenen ve algılanan ünsüz titreşimler söz konusudur. Tanıma göre ses ciğerlerden gelen havayla meydana gelmektedir.

Harf Tanımı/Harf Nedir?-Harfle İlgili Açıklamalar

reddear | 04 November 2010 10:23

İnsanlar sesleriyle iletişim kurdular. Bu sesleri yazının icadıyla birlikte harflere dönüştürdüler. İnsanlar önce sesi çıkardılar sonra da yazıya geçirdiler.

Seslerin işaretlerle anlatımına harf denir. Harf, sesleri gösteren simgeler olup yazıda sesin karşılığını ifade etmektedir. Harf semboldür. Sesleri göstermeye yarayan simgelere harf denmektedir. Bir dili oluşturan en küçük birim olan seslerin sembolleştirilmesiyle oluşan işaretlere harf denir. Türk dilinde 29 tane sesi gösteren 29 harf sembolü vardır. Bu harfler şu simgelerden oluşur: A a, B b, C c, Ç ç, D d, E e, F f, G g, Ğ ğ, H h, I ı, İ i, J j, K k, L l, M m, N n, O o, Ö ö, P p, R r, S s, Ş ş, T t, U u, Ü ü, V v, Y y, Z z

Tüketicilerin Kapitalist Ekonomideki Yeri

reddear | 17 October 2010 19:28

Kapitalist ekonomik sistemin diğer ekonomik sistemlerden ve kapitalist öncesi ekonomik yapıdan farkı tüketiciler için sunulan malların hızlı bir şekilde üretilmesi, imal edilmesi ve pazara sunulmasıdır. Hızlı mal üretimi ve imalatı tüketicilerin mal tüketimini hızlandırmış ve çeşitlendirmiştir. Mallar için yapılan fiyat rekabeti de daha ucuza daha kaliteli mal üretimi için çalışılmasına yol açmıştır. Sıradan insanların kapitalist ekonomik sistemde tükettiği mal ve hizmet miktarı diğer ekonomik sistemlerin ve kapitalist ekonomik sistem öncesi mal miktarından hem sayıca hem de çeşitlilik açısından fazladır.

PİYASA EKONOMİSİ

reddear | 16 October 2010 17:23

Piyasa ekonomisi, iktisâdi bir örgütlenmedir. Başka bir anlatımla, ekonomik sistemlerden biri, pazar ekonomisidir. Demem şu ki; Dünya devletlerinde ekonomiler, çeşitli iktisâdi örgütlenmelerle ekonomik hayatı oluşturup, organize ederler. Bu süreci meydana getiren insan yapımı ve bazılarına göre de doğal kabul edilen ekonomik bir düzen de pazar ekonomisidir. Bu ekonomik düzenle meydana gelmiş ekonomiler makro ekonomi ve mikro ekonomi başta olmak üzere çeşitli ekonomi kuramlarıyla çözümlenir. Piyasa ekonomisi ile eş manalı sayılabilecek olan, piyasa ekonomisinin yerine kullanılabilecek olan terimleri ifade edeyim: Ekonomik liberalizm, kapitalizm, üretim araçlarının özel mülkiyette olduğu sistem, kar-zarar sistemi, pazar ekonomisi, fiyat mekanizmasının geçerli olduğu sistem, kapitalistlerin üretim ve yatırımda ön plâna çıktığı düzen, özel mülkiyet sistemi, kaynakların fiyatlarla dağıtıldığı sistem, kaynak tahsis mekanizması olarak piyasa mekanizmasının geçerli olduğu sistem, serbest ticaret sistemi, liberal ekonomi, hür teşebbüs ekonomisi, serbest teşebbüs, ekonomik özgürlükler sistemi, hususî teşebbüs, özel teşebbüs sitemi, serbest teşebbüs sistemi, büyüme ve kalkınma sürecini piyasa güçleriyle gerçekleştiren sistem, liberal ekonomik düzen, pazar ekonomisi, rekabetçi sistem… Liste uzatılabilir. Piyasa ekonomisinin bu kadar çok farklı isimle anılması, fiiliyatta tüm bunların az veya çok ön plâna çıkması, tüm bu ifadelerde geçen eylemleri yapan insanların ekonomik eylemlerinin gözlemlenebilir olması biçiminde düşünülebilir. Bu kadar çok ismi olması aslında çok fazla eylemin yapıldığı bir ekonomiye de işaret etmektedir. Hepsi piyasa ekonomisi denilen fiili reel hayattaki ekonominin meydana gelmesini sağlayan ekonomik örgütlenmenin çeşitli adlarıdır. Bu kavramları açarak ekonomik hayatın organizasyonunu ve insanların bu ekonomik organizasyonda yapabildiklerini daha iyi anlayabiliriz. Başka bir deyişle, içinde bulunduğumuz ve bir parçası olduğumuz iktisâdi örgütlenmeyi anlamak için bu kavramları açarak inceleme yapmakta fayda vardır, diye düşünüyorum. Demem şu ki; hayatımızın bir parçası olan bu ekonomik örgütlenmenin çeşitli adlarını çözümleyerek ekonomiyi öğrenmekte ve gerçekliği yansıtıp yansıtmadığına bakarak çözümlemekte fayda var. Hem iktisâdi yaşamı öğrenebilelim ve hem de bu ekonomide neler yapabileceğimizi daha iyi anlayabilecek duruma gelebilelim. Piyasa ekonomisi terimiyle başlayayım. Biraz uzun olacak zira hem piyasa ve hem de ekonomi terimiyle ilgili fazla açıklama var. En çok kullanılan terime bu açıklama gereklidir. Piyasa ekonomisiyle ilgili alıntıları yorumlamaya çalışayım… Malûm… Piyasa kimine Tanrılık kimine de şeytanlık yapıyor. Ben de tanrıya ve şeytana tapanları anlamaya çalışayım… Farlı görüşlere şimdilik Arafat’tan bakıyorum…

FIRSAT/ALTERNATİF MALİYET VEYA SEÇENEKLERİN/TERCİHLERİN MALİYETİ

reddear | 15 October 2010 15:38

Hayat ve alternatifler hususunda aynı veya benzer anlamlı tümceler kurayım.

Hayatımızın/Yaşantımızın çeşitli alanlarında değişik alternatifler vardır.
Gündelik yaşantımızda değişik seçeneklerle karşı karşıyayız.
Gerçek yaşamda insanlar ve insanların hayatı, insanları tercihlerle baş başa bırakmaktadır.

Tümcelerden anlaşıldığı üzere, alternatif, seçenek, tercih eş anlamlı ya da yakın anlamlı sözcüklerdir. Başlıkta da bu anlamı vermek üzere fırsat ya da alternatif maliyet terimin yanına seçeneklerin ve tercihlerin maliyeti terimlerini de koydum. Bu durumda, terimin bize çağrıştırdığı anlam daha kolay algılanabilecektir diye düşünüyorum.

tarih ilmi nedir?

reddear | 15 October 2010 13:49

Tarih nedir?..
En kısa tanımıyla toplumların geçmişidir…
Kısa bir tanımla toplumların mazisini inceleyen disiplindir…
Tarih disiplini, insanların ve toplumların yaşadığı dönemi değil, toplumların geçmişini inceler. Başka bir anlatımla; tarih bugünü değil, dünü inceler. Tarih, bugünkü zamanı değil, geçmiş zamanı inceler. Bugünkü zamanda olan biten toplumsal olaylar ve olgular sosyoloji disiplini tarafından araştırılır ve vargılara varılır. Mazideki zaman diliminde olan biten toplumsal olaylar ve olgular, tarih disiplini tarafından araştırılır ve vargılara varılır.
Şu noktalara dikkat:*Tarih disiplini geçmişi incelerken bugünkü olaylara ve olgulara baktığı gibi bakmamalıdır. Tarihin yorumu tarihsel şartlar dâhilinde yapılmalıdır. Somutlaştırırsak, tarihçi tarih bilgisini oluştururken ve tarih bilgisinin temeli olan geçmiş zamandaki olay ve olgulara bakarken ve bunları araştırırken bugünkü olaylara ve olgulara baktığı bakmamalıdır.*Tarih belgelere dayanarak araştırma yapılan bir disiplindir. Belgesiz ve bulgusuz tarih olmaz. Hayatın içine indirgersek, tarihçi, belgelerle araştırma yaparak tarih bilgisi oluşturur. Tarihçi belgelerden ve bulgulardan istifade ederek tarih bilgisini oluşturmalıdır.*Tarihi tarih yapan hayatın içinde devam eden, yaşanan olaylar değil; geçmişte olmuş, neticelenmiş olay ve olgulardır. Bugün yaşanan zaman sürecini veya devam eden ve tarihe karışan kısmını tarih olarak almamalıyız. Pratik yaşamda, tarihçi, geçmişte olmuş ve bitmiş olay ve olgularla meşgul olmalıdır.*Tarihi algılamak ve geçmiş hayattaki olay ve olguları anlamak için araya belli bir zaman aralığı girmelidir.*Tarih disiplininde ırkçı bir bakış açısıyla tarih incelenmemelidir. Her ulusun tarihi vardır, ama ulus üstünlüğünü savunan yaklaşımla tarihe bakılmaz. Bunun adına ırkçılık denir. Irkçılık yaparak nesnel olunmaz.*Tarih de tüm bilimler gibi genel-geçer ilmi yasalara ulaşmak zorundadır. Bilim nesne üzerinden yapılır. Nesne neye nesnenin gerçeği neyse onu ve o gerçekten çıkan doğruyu bulmaya çalışır. Tarih bilimi de genel-geçer ilmi yasa bulmaya çabalamalıdır. Bulması mümkün müdür? Orası tartışılır. Tarihin nesnesi de geçmişteki toplumlardır. Geçmişteki toplumlarda insanlardan oluşmaktadır. Tarihi araştıran kişi geçmişteki toplumlara ve insanlara karşı tarafsız olmalıdır.*Tarih, dini bir bakış açısıyla da incelenmemelidir. İnsanların inancı olabilir, inancı vardır veya yoktur, ama din ırkçılığı yaparak da tarih araştırılmaz. Sıfatı Müslüman diye, içki içene, içmedi diyerek netice çıkarmak zırvalamaktır, saçmalıktır, gevezelik yapmaktır. Malûm, zırva tevil götürmez. Fiili gerçek hayata aktarırsak, fiili gerçeklikteki tarihçi, tarih bilgisini oluştururken dinsel bakış açısı kullanmamalıdır. Tarihçi belli bir dini ön plana çıkarmamalıdır, hepsine karşı bitaraf olmalıdır.*Tarih geçmiş realiteyi ve geçmiş hakikati çıkarmak için nesnel olmak durumundadır. Nesnenin bilgisi, nesneden çıkan bilgi objektif bilgidir. Tarihin nesnesi geçmişteki toplumdur.
Geçmişteki neyse odur.*Tarih kolektif bir bütün olan toplumu ve bu toplumda öne çıkan kişileri araştırırken ön yargılardan arınmalıdır. Kimseye daha yakın veya uzak olmamalıdır. Başka bir ifadeyle araştırmada kişilere sempati veya antipati beslememelidir. Belge ve bulgular neyi gösteriyorsa onu ele almalıdır.*Tarih geçmişte yaşanmış karmaşık olay ve olguları tahlil etmektedir. Bu tahlilde ön yargılı ve yanlış bir biçimde kitap hazırlamak ve öğretmek veya öğrenilmesi istenilen bilgileri öğretmek hasılı resmi tarih öğretmek tarih disiplinini öğretmek değildir. Yanlış bilgi üzerinden doğru yorum yapılmaz. Bilgi, konumuz tarihsel bilgi olduğuna göre, tarihi bilgi, nötr/nesnel olacak.*Tarih disiplini, tıpkı diğer sosyal disiplinler gibi, ideolojilerden arındırılmalıdır. İdeolojinin bulaştığı tarih disiplininden tarafsız bilgi çıkmayacağı gibi, insanların doğruya ulaşmasını engellemektedir.
Güzel ve etkili bir sözü anlamaya çalışalım:
“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.”(Atatürk)…Tarihi yazanlar tarih yazıcıları, tarihçiler, tarih araştırmacılarıdır. Tarihi yapanlar, geçmişteki insanlar, geçmişteki toplumlardır. Tarihi yapanlar, beşeriyetin kendisidir. Beşeriyetin mazisinde olan bitenleri hasılı hakikatleri tarih yazıcıları nesnel olarak değerlendirmek, ele almak zorundadır. Tarih yazıcısı, tarihi objektif olarak anlatmalıdır.