bildirgec.org

beklemek hakkında tüm yazılar

AŞKI BEKLEME SALONU-2

makaleci | 31 July 2007 09:36

Pencerenin kenarındaki koyu kırmız koltukta kurulmuş, acı kahvesini içiyordu son kez…

Çok geçmeden kahveden daha acı gerçek oturdu içine; bu son kahvenin son yudumundan sonra onu deli gibi seven adama bir daha tatlı dil sunamayacaktı, bunu bilerek daha bir keskin yutkundu, boğazını tamamen temizleyerek sözcüklerin ağzından daha emin çıkmasını sağladı.

Sevdiği adamın hem bakışlarını yakalamak, hem o iri ela gözlerinden kaçmak istercesine yüzüne baktı; sağ elini saçının tokasını oynamak istercesine kaldırdıysa da havada yumruk yapıp, pes etmiş bir yarışçı edasıyla dizinin üzerinde duran sol elinin yanına koyabildi ancak.

Hatalı Park

| 11 June 2007 10:18

Çaya davet edilmiştim akşam üzeri. Pisboğaz arkadaşım gelirken birşeyler almamı, atıştırırken çene çalmanın daha eğlenceli olduğunu söylemişti. Akşam akşam ulaşım aracı derdine düşmeyeyim diye annemden yalvar yakar arabasını aldım. Ehliyetimi alalı dört ay bile olmadı ancak araba kullanırken nereden geldiğini bilmediğim bir cesaretim oluyor, hızlı kullanmayı seviyordum ve kendime güveniyordum. Direksiyona yapışarak giden kadınlara da çok sinir oluyordum. Bugün kendime güvenimi sarsan birşey oldu.
Arkadaşın midesine hizmet edebilmek için kuruyemişçinin önünde duracaktım. Nasıl olduysa kaçırmışım. Yan sokağına sapar oraya parkederim diye düşündüm ve daldım sokağa.Sanırım bir eğlence filan vardı ve sokakta her zamankinden fazla park edilmiş araç duruyordu. Sadece bir araba geçecek kadar yer mevcuttu. Karşıdan mavi bir araba geliyordu. Birden ben ondan önce geçebilirim hissine kapıldım( geçecegim yerden sonra yol genişliyordu) ve diğer arabaya yol vermeden devam ettim. Aksi gibi o da devam etti. Ve dar yerde burun buruna gelmiştik.Biraz arkaya doğru gitsem ve yana çekilsem o geçebilirdi.Geri vitesi taktım. Direksiyonu sağa kırdım.Arabanın arkası sağa doğru çekilince vitesi bire takıp öne gitmeye başladım sözde arabaya yol verecegim. Ama o da ne? Nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde dışarda kalıyorum. Bir hamle daha yaparak tekrar direksiyonu kırdım ve arkaya doğru gitmeye başladım. Ohooooo arkaya sokağa sapan bir sürü araba sıralanmıştı bile. Elimi çabuk tutmalıydım. Ve ikinci hamlemde de başarılı olamıyordum. Yeterli boş alanı elde edemiyordum bir türlü. Gittiğim ehliyet kursuna lanetler okuyarak( çünkü herşeyi kurallı öğretiyorlar ve insan mantığını kullanmayı unutuyor.Ezber olarak yapılıyor. O ezberden bir işlem eksik yapıldığında işte böyle arabanın kıç tarafı açıkta kalıyor.) bir deneme daha yapmaya karar verdim.Yapmam gereken şey neydi? Neyi eksik yapıyordum da arabanın bir tarafı açıkta kalıyordu. Hatırlayamıyordum eksik olanı o anki stresten. Üçüncü denememde de başarılı olamayınca mavi arabadaki şahıs kibar bir ” gel, gel” işareti yaparak arka arkaya gitmeye başladı. Ve ben de kurtuldum o kaostan. Tam o anda hatama yanmaya başladım. Offf rezil olmuştum:( Yapmam gereken; geri vites, direksiyon sağa, biraz git, sonra düzle, ve öne doğru git. Sadece bu kadardı. İşte bu şekilde ezberden öğrenmiştim, mantığımı kullanmayı unutmuştum ve çok çok aptal bir hata yapıp rezil duruma düşmüştüm:(:(:(
Şimdi bu erkekler ne kadar kadınların araba kullanamadığını düşünse birşey diyemem. Halbuki ilk ehliyetimi aldığım zamanlarda ne de güzel park yapabiliyordum. Çünkü ezberim tazeydi:( OFFFFFFFF OFFF REZİL OLDUMMMMMM:(:(
Sonra düşündüm bu hatayı İstanbul’ da yapsam ne olurdu diye. Herhalde kornaya basa basa bütün parmaklarındaki enerjileri tüketirlerdi bekleyen insanlar.

GECE LAMBASI

redorack | 02 May 2007 10:31

Etrafına dikkatlice bakındı. “Şu şirin, pembe süslemelere bak!” dedi içinden. Çocukluğundan beri ısınamamıştı ‘şeker’ şeylere. Yine de elini uzatıp yaldızlı kağıtlardan aldı; kendisine sinir olma eşiğinde… Biliyordu aslında seçmesi gereken diğer renkleri. Renkler hakkında bu kadar bilgisi olmasına kızdı birden. Sırf ona yakıştırdığı rengin anlamını bilmesinden dolayı almadı. “Karakterinin şu yönünü simgelermiş! Kime göre?” Yine de almadı… Kafasındaki, ona ‘yakışması gereken’ renkli kağıtlardan da aldı, hatta gereğinden fazla aldı. Hata yapacaktı elbet ilk denemesinde. Yeniden aynısından bulamayacağının evhamıyla… Kendisini gittikçe ufalan bir çocuk gibi gördü. Yaşı da boyu da ufaldıkça ufalıyordu. Kasaya geldiğinde, dükkan sahibinin ne uzun olduğunu düşündü. Bakkaldan elmaşekeri alır misali sevinçle paketlenmelerine baktı aldıklarının. Sonra -şimdiden severek- aldı torbasını eline, çıktı dükkandan.

Bekleme Odası Sohbetleri

| 16 April 2007 22:02

Her zaman en ilginç diyalogların hastanelerde ve halk otobüslerinde geçtiğini düşünmüşümdür.Muhabbete en uygun yerlerdir bence.

Doktoru beklerken;
-Senin neyin vardı evladım?Vah vah bu genç yaşta bile doktor yüzü görüyor yeni nesil.
Otobüslerde de genelde ülkenin hali,bulundukları ilin kalabalığı,yaz aylarındalarsa sıcak havadan,kışsa eğer soğuk havadan şikayet eden bir dolu insan…
-Bu otobüslere de bir çare bulamadılar yahu!

Doktora gitmem gerekiyordu.Bu Almanların tatil yapmalarını aklımdan çıkarmış olacağım ki,aramadan çat kapı gittim.Derdimi anlattım,randevum olmadığını ama sadece çok kısa birşey soracağımı söyledim.Tek bir numaraydı almam gereken.Danışmadaki Alman bayan son derece kibar bir şekilde doktorun tatilde olduğunu,pazartesi günü belli saatler arasında gelebileceğimi,danışmadakilere de çok kısa birşey soracağımı söylersem beni bekletmeyeceklerini izah etti.Ne kadar boşuna gitmiş olsam da,kadının sevimli hali sinirlerimi germemişti.Sakin sakin çıktım.

Bu aşkı katlettim

plakton | 08 February 2007 23:00

Gölgemle birlikte beklemekten sıkıldığım içindir bu katliam. Daha ne kadar beklemem gerektiğini bilmediğimdendir üzüntüm. Sonra gölgemle birlikte, sudan ve sessizlikten gelme bir hüzün sararken dört bir yanımı; ben mühürlediğim geçmişimi katlediyorum, benliğimi tamamlayan kederin eşliğinde…

Korkudan sislenmiş, gözlerimdeki hüzünle birlikte giyiyorum yağmurları üzerime.

Rüzgârın fısıltıları ürpertiyor içimi sessizliğin derinliğinde.
Ay kanıyor bu gece, oluk oluk akıtıyor kanını geceye ve akan kanın yol aldığı ırmak sessiz sedasız ulaşıyor denizin enginliğine. Gözlerimi sen bürüdü. Nereye bakarsam seni görüyorum. Özlem mi bu? Senden kaçmaya çalışırken neden özlüyorum seni.

beklemek

asymptot | 26 January 2007 12:16

zamanın geçmesinin değişiklikler getirceğini varsaymaktır. binlerce yıldır zaman geçiyor, ne değişiyor?

beklemek kendi başına bir fiil bu yüzden de beklerken başka işler yapılamazmış gibi, beklemem bitsin işlere öyle başlarım gibi de düşünülüyor. özellikle bekleme süresi belirsizse bu çok olası.

öte yandan beklemenin süresi belirli mi kesin bilemiyoruz. diyelim yarın sabaha kadar bekleyeceğiz, yarın sabah bizim için yoksa? olmayacaksa, uyandığımız bu sabah son sabahımız idiyse.

zamanla ilgili düşünceler, ister istemez “belirsilik”lerle kesişiyor. netlik, iyi ya da kötü bir sonuca ulaşmış belirsizlik insana kendisini rahat hissettiriyor. en azından ne yapacağına karar vermiş hale geliyor.

uzlaşma kültürü

neoturk | 23 November 2006 23:07

uzlaşma benim anladığım kadarıyla bir miktar olduğun yerden ayrılıp ortada buluşmak değil midir ?
bu cumhurbaşkanı seçimleri meselesinde hep bir kesimden taviz bekleniyor ve uzlaşma deniyor
yaw niye hep bizim eşşek köprü altına gidiyor
biri bana anlatsın 🙂
banada anlatın yaaa! (konuk sanatçı)

adam,kadın ve sessizlik

mishkin | 08 September 2006 12:16

adam : geç kaldın?

kadın : küçük bir kaza…önemli bir şey değil.

adam : ne oldu?

kadın : otobüs ani fren yapınca önümdeki boşluğa kapaklandım.dizim hafif ezildi.arka taraftaki yolcular da şoförün üstüne yürüyünce bir süre durmak zorunda kaldık.

adam : sadece arka taraftakiler mi?

kadın : anlamadım

adam : neden sence hep arka taraftakiler şoföre daha çok kızar?

kadın : bilmem…dizim ezildi dedim.

adam : ön tarafa çatışmayı sevmeyen uysal vatandaşlar oturur…arka tarafa ise çatışmaktan korkan ama yaygara koparmayı sevenler.

sanat aşkı

cebrailiye | 25 April 2006 09:03

sanat aşkı nereye kadar ?
haberi okumadan önce de çok sormuştum bu soruyu kendime. cevabım hiç değişmedi. sanat bekleyebilir ama ya sevdiklerim ? sanat adına yapılan sözleşmelerin de canı cehenneme o vakit ..