Gölgemle birlikte beklemekten sıkıldığım içindir bu katliam. Daha ne kadar beklemem gerektiğini bilmediğimdendir üzüntüm. Sonra gölgemle birlikte, sudan ve sessizlikten gelme bir hüzün sararken dört bir yanımı; ben mühürlediğim geçmişimi katlediyorum, benliğimi tamamlayan kederin eşliğinde…Korkudan sislenmiş, gözlerimdeki hüzünle birlikte giyiyorum yağmurları üzerime.Rüzgârın fısıltıları ürpertiyor içimi sessizliğin derinliğinde.Ay kanıyor bu gece, oluk oluk akıtıyor kanını geceye ve akan kanın yol aldığı ırmak sessiz sedasız ulaşıyor denizin enginliğine. Gözlerimi sen bürüdü. Nereye bakarsam seni görüyorum. Özlem mi bu? Senden kaçmaya çalışırken neden özlüyorum seni.Titrek dudaklarımdaki keder, ağlamaklı bir çocuğun yüzünde belirirken inceden; yelkenleri paramparça olmuş benliğim, bilinmez bir girdabın içine sürüklenmeye başlıyor gecenin kan kokulu sessizliğinde…Hırçın kayalara çarptıkça her dalga, martılar bağırmaya başlıyorlar çığlık çığlığa. Her kirli martı bağırdıkça karanlığa daha bir gömülüyor gölgem ve her çığlıkta biraz daha senden uzak, seni aramalara başlıyorum inadına…Seni her buluşumda sevgili, yumuşak bir keder ufalanıyor bakışlarıma, yorgun öksürükler tutuyor bedenimi…Titreşmekte olan ürkünç gecede arıyorum seni tekrar tekrar, yüreğimin çığlıkları arasında yok etmek için. Bendeki benliğini ve yine, yeniden mühürlüyorum senli geçmişimi…Ardından tekrar ve yeniden atıyorum kendimi yüksek binaların üzerinden, kan kokuyor gece, ay kanın rengini giyiyor üzerine…Sonsuz martı çığlıkları arasında bırakırken kendimi boşluğa, kan kırmızı bir yağmur boşanıyor kente, bilinmez bir tünelin girişinde karanlığa doğru ilerliyor ruhum. Dokunmasın istiyorum kimse, kimse dokunmasın soğuğun titremelerinden başka bedenime.Zaman geçiyor, ben yeniden aramaya başlıyorum seni, o sırada katlettiğim anlardan kalma kan pıhtıları takılıyor gözüme. Dokunuyorum… Kan hala sıcak, daha yeni katletmişim sanki seni… Daha yeni yok etmiş gibiyim benliğimi. Ellerime bulaşıyor kan kokusu; gözümde bir buğu, seni özlediğimi anlıyorum sildiğim geçmişime inat. Sonra seni aramaya başlıyorum tekrarlardan ibaret hayatımda, yine bir tekrara başlayarak…İhanetini her unutuşumda, karşıma dikileceği ana kadar seviyorum seni defalarca. Seni çiçek vermeyen bitkiler gibi seviyorum oysa. Kendini kendinden taşıyan gizli saklı; nasıl olduğunu bilmeden seviyorum seni, başka türlü sevmesini bilmiyorum belki. Ama seviyorum, tekrar tekrar acıyacağını bildiğim halde seni sevmeye devam ediyorum sebepsizce…Seni idam ediyorum önce gölgemle birlikteSonra kendimiVe ve en sonunda bizi yok ediyorum acımasızca geceye.Gölgemle birlikte, sudan ve sessizlikten gelme bir hüzün sararken içimi, ben mühürlediğim geçmişimi katlediyorum. Benliğimi kaplayan kederin eşliğinde…Sonra sonra kan kırmızı bir yağmur boşanıyor kentte…
yorumlar
söyleyiversin,söyleniversin kendi halinde, kimse bilmesede hücre cezasına mahkum edilsin bütün haller.aşk kim olmakta?neye derman kime dert sarmakta?hiç bilir miydi, ne zaman tanrısallaştıracak ne zaman bir köleden beter yaralayacak.hiç bilir miydi?sözlüğün karalanmış yanı çözülmez bir sabah özrü,ellerini ısıtsada üşüyen kalbin üzerinde saçmalık koru,ıkınarak zorlanmayı kolayladığını sanarkende,”bu sabah yağmur var istanbulda” nidalarıyla duygusallaştırsada ruhun zalim yanlarını,,yok deva ne de eş anlamlı şifa,olmaz olacısa hallerin serseri sarnıcında sunak yapılmış yaşayan hallerin geri dönüşümü imkansız ölmüş izleri.zaman eksilerek artmaya çalışırken komik bir çabayı imzalıyor yaşanmışlıklarda.ışığın ani yayılışı ve kör olan gözler, bakmaya utanırken sürtünmeye yangını tanıtan pürüssüz mermer ödülü,tılsımda savrulmaya gayret ederken bile en deli harelenişlerde bile ölmeye mahkum.elveda evvellerin mahkumu.elveda ellerin kadim halleri,bir mum yakıp kavurarak aydınlat cehennem artığı cennet sadıçlarını.elveda…
plakton,Yine döktürmüşsün harika.seytansarlatan yorumun da yazıdan aşağı kalmamış.Ellerinize sağlık.
bu yazıyı yeni döktürmemiş, 2007 yılında döktürmüş!!!
Ne zaman döktürürse döktürsün sana ne? Ben de diyorum iste; süper döktürmüs valla eline saglik Plakton…
mak, salla boşver..
Valla gülüyorum halinize.)))
dejavu’ cum, az görüş belirtiyorsun ama öz konuşuyorsun, mersi arkadaşım!
haberhaberhaber DİYOR Kİ, (09 Mayıs 2008 22:56)plakton,Yine döktürmüşsün harika.seytansarlatan yorumun da yazıdan aşağı kalmamış.Ellerinize sağlık.teşekkürler haber kişisi…
plakton, yakında senin de kitabın çıkacağı duyumunu alırsak şaşırmayacağım:)yine güzel bir yazı. tebrikler.
neden olmasın 🙂
Vay yalakanin yaveri gelmis salla dermis mis…Ne kadar sallarsan salla, yalakaliktan kurtulamazsin valla…
Seni hic sevmiyorum yalakabasi, valla geldigimden beri hic sevemedim seni yalakalar yalakasi. Babani da hic sevmezdim dermisim. Kemal abim rahmetle aniyorum seni…
Pardon, Sener abi diyecektim. Olsun, bu vesile ile Kemal abimi de andim güzel oldu…
he gülüm he:)
Hayirdir daca bu nerden cikti simdi? Hatami telafi ettim sanirim…