bildirgec.org

beklemek hakkında tüm yazılar

Aşka Ait…(1)

witamin | 25 July 2010 11:07

Yıl 2010 .Saat23:17.”Çalışmak…Çalışmak…65 yaşına gelince ve bir fabrikam olunca daha az çalışırım sanıyordum,öyle değilmiş meğer...” dedi ve hayallere daldı deri koltukta…
Nasıl gelmişti buralara?Başından, taa başından başladı hayat hikayesini okumaya :
Çok da mahrumiyet bölgesi sayılamayacak bir köyde doğmuştu.En azından okulu vardı birleştirilmiş sınıflı.O okulda okumuş , büyümüş ve o köyde bir sevdaya baş koymuştu.Tıpkı filmlerdeki gibi bir senaryo işte burada başlamıştı.

Kast sisteminin en basit örneğiyle karşı karşıyaydı belkide.Kızın ailesi çok zengindi kendi ailesiyse alabildiğine fakir…Ama ne kız önemsemişti bunu ne de kendisi.Fakat önemseyen birileri olmuştu:Aileleri . İstemişti fakat vermemişti kızı işte ailesi.Yakın zamanda askerlik vardı işin cilvesi.O yokken verirlerdi başkasına sevdalısını.Tek çare “kaçırmak”tı.Kız razı.Razı olmayansa kendi babası.Baba yetimdi zaten evvelden.7 çocuğa,bir kadına zar zor bakıyordu.”Oğlum,yapma.Sen askere gidince dar ederler bize köyü,kurbanın olayım yapma,onlar zengin.Zengine kafa tutamayız oğlum yapma.Vazgeç bu kızdan ,yapma….Askerden gelince bir daha isteriz olmaz mı?”.

Yan…

witamin | 04 July 2010 19:12

2 yıldır aynı sokakta , aynı evde oturuyordu Nazlı.Sokağın açıldığı 2 yol vardı.Sıklıkla durağın olduğu sokağı kullanırdı dışarıya çıktığında.Önceleri sadece o yolu sevdiğinden,sonraysa fakültesi taşındığı için araçla gitmesi gerektiğinden.Bu durağı seçmesinin diğer bir sebebi de durağın karşısındaki yanmış evdi. Hikayesini düşünürken bulurdu kendini çoğu kez.Bu isli merdivenlerden kimler çıkmıştı acaba?Aceleyle inen ayakların sahibi ocaktaki yemeği mi unutmuştu da çıkmıştı bu yangın? Peki acaba gelinlikler içinde bir kız çıkmış mıydı bu evden duvağını sürüye sürüye,belinde kırmızı kurdela…Dizini dövmüş müydü evin sahipleri ev yanarken? Yoksa Nazlı’nın is dediği onlar mıydı? Kim bilir …

Bunları düşünürken aklının ucundan bile geçmemişti karşıdaki yanmış evin hikayesini düşünürken gölgesinde dikildiği evin kendi hikayesini yazıyor olduğu…

qmatic

scapegoat35 | 21 May 2010 10:55

hemen hemen hepimizin aşina olduğu bir cihaz. bankalarda bulunur(çoğunlukla). gidip, düğmesine basıp sıra numarasını alır ve bekleriz.

ilk çıktığında amacı insanları kuyrukta bekletmemek, kalabalık şubelere gelen insanların sıra numarasını alıp diğer işlerini de halledebilmesini sağlamaktı. çok faydalı bir uygalama idi. idi diyorum çünkü artık sinir sistemini yıpratan bir hale geldiler. özellikle bazı bankalar, kapitalizmin tüm gereklerini yerine getirme pahasına bu aleti de ona uygun hale getirdiler.

banka müşterisi değilseniz, normal bir sıra numarası alıyorsunuz. bu en sade vatandaş durumu. şimdi yavaş yavaş paranın gücüne doğru yol alalım.

kuruntu

faraza | 06 March 2010 10:50

http://nemesis2207.freeservers.com
http://nemesis2207.freeservers.com

Ne kadar kaçarsan kaç
Hep öyle kalacak sende
Yüreğine inen perdeyi
Başkası kaldırabilir mi?

Ne kadar susarsan sus
Bir anlık sessizlik ve sis
İçimde ölüyorken sözlerin
Sen hayat bulabilir misin?

Ne kadar beklersen bekle
Kaçırdığımız aşk gelir mi?
Yarınımda düşlenmiyorsan
Bugünümde olabilir misin?

Ne kadar derinleşirse derinleşsin
Sen benzemessin bir oyuğa
İçimi sızlatan benden gitmeyişin
Bir saniye! Sen ev sahibi olmayabilirsin.

İKİ ZİYAN BİR YALAN (son)

astral | 24 February 2010 13:57

(3. ve son bölüm: ‘Ateşte Zıplayan Bit‘)

Yine de kafam karışıyor.

Neden kafan karışıyor?

– Bana aşıksa kötü davranmaması gerekiyor.

Sen her konuda olması gerekenleri mi yaptın bu güne kadar? Bugün yaptın mı en yakın örneğin? Kafandakilere uygun mu davrandın? Neden bedenliyiz biz? Kendimizi geliştirmek için. O kadar erdemli olsak burada işin ne? Sen de erdemli değilsin. Erdemi bırak,sen dahi tutarlı değilsin. Yorma kendini. Kabul et. Beyaz isteme. Karışıklık, kirlilik anlamına gelmez her zaman. Biraz ziyan yalan anlamına da gelmez. Tamam mı?

İki Ziyan Bir Yalan (2)

astral | 23 February 2010 10:49

corbis.com
corbis.com

Sanki Tanrı anlatmak ister gibi, ‘Aşk kafana göre bir yazının devam etmesi değil, küçüğüm. Aklındakilerinin olmasıysa hiç gerekmiyor. Biraz karışıklık da işin içinin çamurlandığını değil tam tersine belki o çamur içinde senin yolunu bulmaya çalışırken büyüdüğünü de gösteriyor. Tamamen iyi yok.’

– Tamamen iyiyi aramıyorum.

– İyi de istiyorsun ki belki sorunsuz belki tutkusuna leke düşürecek ya da soru işaretleri yaratacak tutumlarda bulunmasın. Biz ne kadar koşut bir varlığız ki bunu başarabilelim. Çoğu zaman kendi içimizde de oldukça karışığız.

İki Ziyan Bir Yalan 1

astral | 22 February 2010 09:40

Yeşil, haki, gri karışımı bir palto giymişti. Yeniydi. Yakışmıştı. Badi badi ve sert sert atıyordu adımlarını dünyaya kızgın adam. Bana doğru geliyordu. Yine dudağında efkarlı bir sigara, en yakın arkadaşı. Gözlerinde çoğu zaman olduğu gibi tutku vardı.

Gözlerindeki o tutkuya mı aşığım ya da aşık olduklarımın arasında o da mı var bilmiyorum. Karşıdan bana doğru gelirken sahiplenici ve dünya yansa onu vermem diyen bir hali vardı. Bu hali benden başkası onun üzerinde okuyor mu bilemiyorum.

corbis.com
corbis.com

Çok ünlü bir oyuna bilet almıştık. Bana aşık eleman da orada bitmesin mi, bizimki ondan hiç haz etmiyor. Bir de üzerine üstlük tiyatro sahibi biletleri çifter dörder satmış.

sema’da bir siyah sevda-I

kharis | 04 January 2010 15:06

2 sene geçmişti son vedanın üzerinden.Terkedilmişti..ama.. Bitmek tükenmek bilmeyen, zamanı hiçe sayan, bir nevi katran gibi bedenini sarmıştı bu aşk…kurtulamıyordu..katran diyorum çünkü kız da biliyordu ne yaparlarsa yapsınlar asla pembe ol-a-mayacaktı bu aşk… Belki de en çok istediği arzuladığı şeye en yakınken, herşeyin boş yere olduğunu anladı o gün…

emre: öyle değill içimdeki yalnız adam bir sarılsa sımsıkı boğar sevdası,kımseye demedikleri var daha yanılmadı hiç kırılmışlıkları var hayata dair, elleri hala sıcak elleri hala çocuk, kirlenmiş gözlerde yok lekesi, şimdi kusursuz bir düş istiyor,uykusunda deil öyle deil, kuytusunda istiyor…………….
ela: o çocuksu kalp neden bazen saklanıp bazen görünüyor bana? bazen evet sıcacık hissediyorum ellerini bazense soğuk bir rüzgar gibi başımı döndürüyor her defasında ümitsizliklerii…
emre: ne bir yabancı nede yalancıyım, kimliksiz yanım kimsesiz tavrım kime ne savdalım……
ela: ne var ne yoksun hem yok hem de çoksun..
emre: çoğalırım ufkunda usul usul, sevda içimde en buyuk kusur……….
ela: ufkum uzakları göremiyor…göstermedin..
emre: kalp gözünü dene
ela : kalp gözüm çok üzdü beni..
emre:haklısın..
üzme bir daha onu
bakma
oradan. hoşçakal..

Bekle ve Gör!

bige | 02 September 2009 15:15

http://www.flickr.com/photos/28064608@N08/2865432933/
http://www.flickr.com/photos/28064608@N08/2865432933/

Senin olacağım, daha önce hiç görmediğin rüyalar seni bulacak, benimle. Uyanmak istemeyeceksin ama bu acemilikten olacak. Çünkü uyansan da yanında olduğumu göreceğini bilmiyor olacaksın, tam bir acemi aşık edicem sen. Saçmalayacaksın, şaşkınlığını ört bast etme çabaların seni daha çekici yapacak ama şaşkınlığını gidermeyecek. Bense seni o hâlinle seviyor olacağım, istiyor olacağım tüm bedenimle, kuvvetimle!

O değil de…

bige | 21 August 2009 19:11

http://farm4.static.flickr.com/3648/3568930133_eb884b485b.jpg
http://farm4.static.flickr.com/3648/3568930133_eb884b485b.jpg

Güne uyanmış pembe çiçekleri sevmedim bugün. Ben uyanamamışım daha, derin uykudayım koklasam ne yazar pembeyi, çiçeği?

Ne zaman uyanacağım öyle mi? Bir de utanmadan soruyorsun bunu bana. Yanıbaşımda ol dediklerim yetmedi gitti, ama hep sıhhatimi ve şimdi de uyanışımı sorar buldum seni. Ama zerre aşk belirtmeden, sade bir şefkate bulanmış buldum kendimi.

Ahh! Aradığımız hep şefkat olsaydı saçımız okşayan liseli sevgilimizin hayali de yeterdi, arada sırada hasbıhal edilen arkadaşlarla masa başı yapılan körler sağırlar birbirlerini ağırlar sevdaları da…