Bir toplum, diğer bir toplumdan hangi özellikleriyle ayrılır ve biz bunu nasıl ölçebiliriz? Maalesef bu soruya verilen en yaygın yanıt, yaklaşık 25 yıldır aynı ismi içeriyor: Geert Hofstede. Hofstede, dört kültürel boyut belirlemiş ve 1967 – 1973 yılları arasında 70 ülkeden topladığı verilerle bu dört boyutu rakamlarla ifade edip, ülkeleri birbirleriyle karşılaştırılabilir hale getirmiş. Dört boyutun birincisi, bireysellik – kollektivizm, karar verme sürecinde bireyin kendi başına karar alabilirliği ve aile, akrabalar, arkadaşlar gibi referans gruplarının verilen kararı şekillendirişi arasında salınıyor. Türkiye’nin bu ölçüden aldığı skor 1980 yılı için 46’ymış. Yani kollektivizme bir parça daha yakın bir toplum.İkinci boyut, güç uzaklığı, toplumdaki hiyerarşiyi, merkezileşmeyi ve ast-üst arasındaki güç mesafesini ölçüyor. Ülkemiz bu kriterden 63 puan almış, yani güç uzaklığının biraz yüksek olduğu bulunmuş.Bir diğer boyut olan erkeksilik-dişilik ise erkeksi toplumların başarı ve sonuç odaklı, dişi toplumlarınsa, sonuç değil süreç odaklı olduğu öngörüsü üzerine kurulu. 1980 verilerine göre 44 rakamı çıkıyor karşımıza, bu da demek oluyor ki, Türkiye, dişi özellikler gösteren, süreçi biraz daha fazla önemseyen bir toplum.Belirsizlikten kaçma (.doc), bu yazıda üzerinde tartışılacak bir diğer boyut. Ülkemiz bu ölçüde 88 puan alıyor, yani harekete geçmek / yeni bir işe girişmek için çevreden bilgi toplama düzeyimiz çok yüksek. Hofstede, bu boyutlara daha sonra “kısa ya da uzun vadeye dönüklük”ü de ekledi, ancak bu boyut için Türkiye verisi mevcut değil.Bu uzun girizgahı yaptıktan sonra verilerin güvenilirliği, toplumumuzun heterojen yapısının ayrıca değerlendirilmesi gerektiği gibi noktaları da dışarıda bırakıyorum.Daha bireyci, erkeksi, belirsiz ve kısa vadeli bir toplum
Keşke bu boyutları değerlendiren ve güncel veriler üzerinden hesaplanan yeni çalışmalar yapılsa. O zaman rakamlar üzerinden karşılaştırma imkanımız olurdu ve görece daha somut tespitler yapabilirdik. Oysa ben burada daha farklı bir yönteme kalkışıp toplumumuzdaki 25 yıllık gelişimin bu rakamları hangi yönde ve ne derece değiştirebileceğini tartışmaya çabalayacağım.25 yıl öncesine kıyasla daha bireyci bir toplum olduğumuz, herkesin malumu. 80’lerdeki siyasi ve siyasetle bağlantılı olarak ekonomik gelişmeler artık grubu değil bireyi öncelikli hale getirdi. Herkes kendi gemisinin peşinde iyice, kilit üstüne kilit vurduğumuz evlerimizde hepimiz köşe dönme peşinde ve hayallerinde değil miyiz? Ama burada toplumumuzdaki heterojen yapı zihnimizde beliriyor, batıdan doğuya gidildikçe bireyci toplum bugün dahi kollektif bir yapıya bırakıyor, kendini. Bireysellik-kollektivizm boyutunda an itibarıyla bir ölçüm yapılsa 65 gibi bir rakamla karşılaşacağımızı iddia ediyorum (1980 ölçümlerinde, 46).Devlet dairelerindeki güç mesafesi bir miktar azalsa dahi mevcut hiyerarşi büyük ölçüde korunuyor. Ama kamu sermayeli olmayan pek çok şirket var artık ekonomik yaşamda ve çoğu yüzünü batının işletme yönetimi biçimlerine dönmüş durumda. Pek çok özel şirkette dahi ast-üst arasındaki güç uzaklığının maalesef mevcut olduğunu akılda tutarak, bu ölçüde günümüzde 50 civarında bir sayıya rastlayacağımızı düşünüyorum (1980’de 63).Kendi gözlemlerime, okumalarıma dayanarak toplumumuzun sürece yaslanan feminen bir toplumdan, sonuç / başarı odaklı erkeksi bir topluma doğru evrildiğini görüyorum. Halihazırda yapılacak bir çalışma bu ölçüde yaklaşık 55 gibi bir rakamla karşı karşıya getirecektir bizi (1980 – 44).Giderek daha çok girişimcimiz büyük riskler alarak yeni iş alanlarına atılıyor. Daha önce cesaret edemediğimiz alanlarda da iyi yerlere geliyoruz artık. Elbette pek çok bilgi toplanıyor ama müphemlikten görece daha az kaçındığımızı düşünüyorum. Bu paralelde aynı araştırma şimdi yapılsa bu boyutta 70 gibi bir sonucun hesaplanacağını iddia ediyorum (1980 – 88).80lere bakınca görece uzun vadeyi planlayan, hesaplayan bir toplum görünüyor. İnsanlar girdikleri meslekte tamamlıyorlar iş yaşamlarını, 20 sene sonra nerede ne yapacakları belli vs… Ama Avrupa ve Amerika’ya bakınca kısa vadeye dönük bir toplum çıkıyor karşımıza. Ben de yıllar geçtikçe toplumuzun kısa vadeye daha çok yoğunlaştığını düşünüyorum ve bu beşinci boyut bugün ölçülse skorun 65 civarı olacağını iddia ediyorum (1980 ölçümü yok).Sosyolojik yolların farkında olmak
Toplum değişen, gelişen, dönüşen canlı bir varlık. Her birey ve toplum karşılıklı olarak sürekli etkileşim içindeler. Ben bireyselleşiyorum, yirmi sene içinde de toplum. Ya da toplum geneli belirsizlikten kaçınıyorsa eninde sonunda bu, beni de etkiliyor.Bir toplum nasıl okunur? Bireyler toplamı olan toplum içerisinde yıllar itibarıyla seyreden gelişmeleri dikkatle izlemek gerekiyor. Burada doğru soruları sormamız ve yanıtlarını iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Çünkü siyasetin, ekonominin, popüler kültürün, sanatın kısaca sosyal her olgunun altında uyuyan veri, toplumda yatıyor.Toplumun aldığı yolun farkında olmamız gerekiyor. Giderek daha mı bireyselleşiyoruz, bu bireyselleşme tamamıyla modernizmin, gelişen teknolojilerin, ekonomik programların ya da politik değişimin sonucu mu (sebebi de olabilir elbet)? 80lerden bugünlere gelirken üretimin ya da hizmetin süreç ya da sonuç kısmına daha fazla eğilmek neler getirir ya da götürür? Planlarımızın vadelerinin kısalması bizi yolda bırakır mı? Şirketlerimizdeki güç mesafesi azalsa bu gelişme, o şirkette çalışanların performansını nasıl etkiler? Belirsizlikten bunca kaçtığımız için mi finansal piyasalarımız hiçbir vakit derinleşemiyor, dönüp durup ekonomik krizlerin cenderesinde buluveriyoruz kendimizi? Ne dersiniz?Kahraman Çayırlı
yorumlar
Dersimize konu olan Hofstede ismini ezberlemiştik sınav öncemizde,hocamız da bu isimleri ayrı ayrı araştırdınız mı,ilgilendiniz mi diye sorar her defasında,bu sefer evet diyebileceğim…Ellerine sağlık Kahramancayırlı…
teşekkür ederim il mare,,hangi derste konu olmuştu size?
kahramancayırlı sizin yazdığınız yazıları ve derinliklerini çok seviyorum.
teşekkür ederim,, ne mutlu bana ki, böyle güzel yorumlar alıyorum yazdıklarım hakkında..
Tavsiye ediyorsanız, güzel bir toplumsa biz de okuyalım, Kahraman..
:):):):)
Hocam güzel yazu ,fekat kesik kalmış gibi haliyle normal ,niye ?Bizim Türkiyemiz belli ki ne halde:-(Efendim bir ülkede akraba evliliği yüzdesi böyle yüksekse..sağlık ve IQ düzeyi düşük demektir.Sakat sayısı yüksek demektir.Biz Türk toplumu olarak zaten nasil bir kumpasta dönüyoruz ortada …bir toplum 80 yıldır aynı konular üstüne mücadele veriyorsa…uufffffffffffffffffffffffffffffffinsana sevgisaygu ……..yaşayan insanlarının yarınlarına umut veremiyorsa o toplumu okuma boş ver.Biz umutsuzluğa itiliyoruz(tezgah)bundanda…bağnaz beyin kodlayanlar karda çıkıyor.biliyoruz ………………derin konu .ben yazmak sevmiyo usta!Türkiyenin silkelenip yeniden doğmasunu diliyorum.Saygular.
bende aynı şeyi diliyorum harlem, yeniden doğmalıyız.
anka kuşu misali hı?
evet biraz onun gibi ama belki de şöyle olmalı anka kuşu her seferinde aynı kuş olarak doğuyor, biz yeniden doğduktan sonra aynı tas aynı hamam misali aynı kuş olmamalıyız…aynı hatalar yapılmamalı…
harlem haklısın.. ben de bu tip bir yazı yazacak olduğumda aynı düşüncelere kapılıyorum. ama işte maalesef yavaş yavaş sindire sindire değişebilir bir toplum esaslı bir şekilde. bu yüzden tek bir bilinçli, cesur insan bile çok çok önemli.
inaniyonmu sen buna hocam yafff Türkiye ha !!!yok 500 geçsede bizde kaos hep aynu kalur diiym ben..ki 500 yul zaten kalmadu heheheheh:-)) Ahir zamanlardayuk ..diyim ben heç biişii yapmaya salyangoz hızı ile gidiyoz………:-))
o da var tabii ama belki birgün bir şeyler olur.? olmaz mı?
Hocam sana bir salyongaz fukrasu anlatayum sen karar ver istersen!Salyongoz ormanda giderken birdenbire karşısına dev bir mantar oluşmuş.Salyongoz duruma pek şaşurmuş .şok şok şok !!!!!Bu kadder yavaş olduğumu sayende öğrendim mantar kardeş demiş.Bitti.
:)doğru söylüyorsun ama biz de böyle düşünürsek ne değişir ki?
Ben uzaydan destek bekliyorum.Bir gün yukardan bizi izleyen bir medeniyet !!!!!( ini-cini)yetti uleynnnnnnnn diye Kadir inanur narasuyla inecekdagulan lannn!!!sizi ben toplayacam diyecek.Yoksa başka düşüncem yok.Bizzat şahsen ben burak dağunuk kala diyom.
bence kesin inceliyorlardır.. sabah sabah seda sayan programına özel önem gösterdiklerini düşünüyorum..
bu arada yazıda söz ettiğim beş boyut, bir örgütün kültür ve iklimini anlamaya, açıklamaya çalışırken de inanılmaz yardımcı oluyor. sonuçta bir örgüt (işletme) de minik bir toplum değil mi zaten..
hatta uzaylılardan söz etmişken, uçtuğunu iddia eden adamı canlı yayına çıkaran esra ceyhan ve uzaylılarla iletişime geçtiğini iddia eden reyhan karaca’nın da adı geçmeli burada…
harlemin dediği medeniyet reyhan karacayla iritbata geçmiş, harlemim malesef seni seçmemişler bunun için, bula bula reyhan kızı bulmuşlar, kanserin ilacını da kızcağızın elinden geri almışlar. sen olsaydın daha neler neler ele geçirirdin di mi:)
aynen öyle…
hayır yani kanserin ilacını söyleyip geri aldılar ne demek. böyle konuşup yarın da ben karşılaşmayayım uzaylılarla!!!:)
aman ha! sakın kızdırma onları kahraman, sonra uzaylıların toplumsal yapısını incelemek durumunda kalırsın…burada yayınladığında olay olur sonra…:)
Galanthus , beni çözmüş brawaa yaneee ne denir ki :-)))
:):)
Hocam Türk toplumuna uygun olmayacağuna kaanat ettiler an itibari ile…….. ver ulan geri ilaçı diyip uzadular kanumca :-)) ablada camuşmoku gibü kaldu zaar!
:):)
valla koca şarkıcı -ki reyhan karaca- niye böyle bir açıklama yaptı anlamak mümkün değil..
yazık…
albüm için promosyon geliyor çoğu kişinin aklına ama yeni albümü falan da çıkmıyor oysa..
dikkat çekmek istemiş bile olabilir, albüme gerek yok aslında…üstündeki ilginin azalması onu boşluğa itebilir…
böyle dikkat çekiyor çekmesine ama tüm saygınlığını azaltıyor dinleyicilerinin nezdinde. ayrıca bu şekilde gündeme geldi diye biri gidip reyhan karaca albümü alır mı ya da bar programına daha çok mu insan gider sırf garip açıklamalar yaptı diye..
albüm satışları kısmını bilmem ama insanların aklında yer edinmiş olur, hepimizin zihinlerine gereken mesajı göndermiş oldu kendisi… hala onu konuşuyoruz…okumaya önce bireylerden mi başlanmalı, ne de olsa toplumu bu tip bireyler oluşturuyor…
sanki ikisine de aynı önemle ve aynı anda eğilmek gerekiyor. birbirlerini etkiliyorlar çünkü sürekli..
ben teşekkür ederim, buklet,, epeydir görünmüyordunuz sanki, hafif’te, yanılıyor muyum?
eurovision bu akşammış, ben dün akşam sanıyordum,, reyhan karaca 1991de izelle eurovisiona katılmıştı oradan geldi aklıma, hadiseye başarılar, bakalım ne olacak?
Bu güzel yazınız için teşekkür ederim.
ben teşekkür ederim hiddenhazard,,bu arada 4. oldu, hadise.
bu arada blogunuz sayesinde türkiyeye kim tam puan verdi öğrenmiş olduk tekrar
başka bir yazının ahkamlarında tartıştık, önümüzdeki sene eurovisiona kimi göndereceğimizi bulamadık. yok kimse..
aile şartları zorlaştıkça dejenerasyon fazlalaşıyor…çoçuklara sahip çıkalım..
toplum yozlaşıyor…
bir de sabah şunu düşündüm: hiçbir japon ünlü isim biliyor musunuz.? ben bilmiyorum. bu, japon toplumunun kollektif bir ruha sahip olduğunun göstergesi. oysa amerikalı, avrupalı birçok ünlü isim var, hayatın her alanında. bu da amerika ve avrupa toplumunun bireyciliğini ispatlıyor..
Kültürler, toplumların kimliğidir. Toplumların farklılıkları, kültürlerininin farklılığından kaynaklanır.Tüm toplumlar, kapalı olmadıkları sürece bir gelişme içinde olurlar. Açık toplumlar diğer toplumlarla hep bir şekilde etkileşim içindedirler. Bu nedenle, toplumları anlamak için onların kültürlerine ve diğer toplumlarla olan ilişkilerine bakmak gerekir.
Güzel. Toplumu yazmak için önce doğru okumamız gerekecek sanırım.
kesinlikle..
KÜLTÜR VE TOPLUMKültür, bir toplumun kimliğidir.Çevremizde olup biten olayları, olguları anlamak, onlardan bir çıkarımda bulunmak, kişiden kişiye değiştiği gibi toplumdan topluma da değişir. Ama bu farklılıklara rağmen, toplumu oluşturan bireyler arasında, genelde “ortak bir algılama ve/veya paradigma” vardır ki bu, bir toplumu diğer bir toplumdan ayıran “kültür“ünden başka bir şey değildir.Toplumları tanımak mı istiyorsunuz, bunun en kestirme ve en doğru yolu, onların kültürlerini incelemek olacaktır.
teşekkürler gedevet, kavramları bilmek ve doğru anlamak birçok sorunu çözebilmek için çok önemli. yoksa birbirimizin neden bahsettiğini bile anlayamıyoruz..sağolun
bu sıralar literatürde psikolojik kontratlar diye bir kavram epey tartışılıyor, sosyal psikoloji ile yakından ilgilenenlerin hoşuna gidebilir diye düşündüm..
o konu hakkında da bir yazı bekleriz o zaman..
yo yo, ben konuyla başka biri ilgilenir diye önermiştim, zengin ve güzel bir konu..
bende o zaman neden sen yazmayasın ki diyorum:)
yok, yakın bir konu. aynı fikirlerimi tekrarlar dururum..bu konuyu başka biri yazsın..
Nasıl ki bir yapıda “kolonlar ve kirişler” ile kullanılan “taşlar” ve taşların arasına konan “harç” , yapıyı oluşturan ve onu ayakta tutan çok önemli yapı elamanları ise, benzer şekilde “kültür” de bir toplumu oluşturan, onu dimdik ayakta tutan ve geleceğe taşıyan çok önemli yapı elamanlarıdır.
..ama eğer ki harç bozulursa, taşlar yorulursa, harcın kıvamı tutmazsa..
tabii sonuçta bir toplumun kültürünü etkileyebildiğiniz an, o ülkeyi yarı-sahiplenmişsiniz gibi de düşünülebilir..
Nasıl ki bir yapıda “kolonlar ve kirişler” ile kullanılan “taşlar” ve taşların arasına konan “harç” , yapıyı oluşturan ve onu ayakta tutan çok önemli yapı elamanları ise, benzer şekilde “kültür” de bir toplumu oluşturan, onu dimdik ayakta tutan ve geleceğe taşıyan çok önemli “ortak değerler“dir.
haklısınız..
Kahramançayırlı‘dan alıntı:Bir toplum nasıl okunur konusunda diyorsun ki,“tabii sonuçta bir toplumun kültürünü etkileyebildiğiniz an, o ülkeyi yarı-sahiplenmişsiniz gibi de düşünülebilir…”Ben de diyorum ki, ‘sen de haklısın, hem de çoook.’
kast ettiğim ufak bir etkileşim değil, amerikan veya avrupa kültürünün küçük bir medeniyetin toplumsal köklerini ele geçirmesi / asimile etmesi gibi bir durum..
yoksa elbette ufak bir etkileşimle koca bir ülke hemen ele geçirilmez..
aslında haklısın galanthus, tamam ben yazmaya başlayayım toplumsal kontratlar hakkında..teşekkürler desteğin için..
🙂 bende çok yazmayı isterim aslında ama gerçekten kendimi yetersiz gördüğüm bir konu… sadece kişisel yorumlarıma dayalı bir şeyler de yazmak istemiyorum..biliyordum kabul edeceğini:)
galanthus, selamlar..notos öykü’nün yeni sayısında genç kalemler var, hangisi sensin??
Bilgi için teşekkürlerArmineeşarpArmine eşarpaker eşarpaker