bildirgec.org

90 hakkında tüm yazılar

onyedi tablet

kahramancayirli | 03 June 2009 09:51

royksopp
royksopp
nehir erdoğan
nehir erdoğan

1.Aylin Aslım’ın ilk albümü gel-git (2000) gibi albüm gelmedi buralara. Durup durup dinliyorum. Öldürücü bir albüm. Sıkıntılı, gergin ve güzel. Ateş gibi, su gibi ve durgun. Güzel.
2.Para ne kadar iğrenç bir şey. Sevdiğim insanların para karşısında eğilip bükülmesi ne iğrenç. Aslında iğrenç olan para değil yahu, insan.
3.Şiir dergilerine, kokularına bayılıyorum. Tedavi olmam gerekir mi? Kitapçıya girince kendimi tutamıyorum, millet dergide ne yazıyor diye bakar, ben kokusuna.
4.Yeni bir şey yazmak, söylemek ne zor. Her şey söylenmiş zati. Ne zaman mükemmel bir cümle yazdığımı düşünsem, çok geçmiyor hemen okuduğum bir kitapta, bir yazıda aynı şeyin çoktan yazıldığını görüyorum. Kat ettiğim mesafe?
5.Aylin Aslım’ın yeni albümü çıkmak bilmedi. Müzik neredeysen çık dışarı.
6.Elimdeki kitapları sattıkça kendimi daha hafif hissediyorum. 3-5 de para geçiyor elime. Daha satılacak bir sürü kitap var.
7.Yağmur yağacaktı yağamadı bir türlü. Bulut sıcağı çok fena.
8.Nehir Erdoğan ve Ayşe Nil Şamlıoğlu’nun başrolünde oynadığı Meleğin Sırları’nı, Kadir İnanır ve Hümeyra’nın oynadığı Kırık Bir Aşk Hikayesi’nin yarısını izledim. Ömer Kavur’u tek geçelim. Senaryoda Selim İleri’nin de imzası var.
9.90larda 9da 9 diye bir albüm çıkmıştı. Bir klip çektiler o albümden: Fatih Erdemci – Ben Ölmeden Önce. O şarkıyı övebilecek söz yok.
10.Gökçe’nin yeni albümünde Düşün Yakamdan adında bir şarkı var, onu da durup düşünüp durup düşünüp yeniden dinliyorum. Ateş.
11.İzmir de birinci derece deprem bölgesi. İlin, zemini en kötü semtlerinden birinde oturuyorum. Ne güzel.
12.Veysi Erdoğan’ın yeni bir şiiri yayımlanmış Varlık’ın haziran sayısında. Alıp okumalı. Birhan Keskin şiirleri hakkındaki kitabını ne zaman ve hangi yayınevinden yayımlayacak acaba?
13.İnsan kitap okudukça mutsuz oluyor. Okumamak daha iyi olabilir. Mi?
14.Epeydir korku filmi izlemiyorum. Bir vesile falan çıksa.
15.Athena’nın Kayıp şarkısı, güzel. Hele klibi.
16.Sırf ünlü oldukları için gazetelerin köşelerini işgal edenlerden nefret ediyorum. Kamyonla da para kazanıyorlar. Onlardan çok daha nitelikli yazılar yazabilecek milyar insan var etrafta. Hepsi bir temizlense ortalıktan. Yıldırım Türker ve Perihan Mağden hariç.
17.Royksopp süper. Remind Me, eski bir şarkıları ama her vakit iyi geliyor.

Bir toplum nasıl okunur?

kahramancayirli | 05 May 2009 11:24

Bir toplum, diğer bir toplumdan hangi özellikleriyle ayrılır ve biz bunu nasıl ölçebiliriz? Maalesef bu soruya verilen en yaygın yanıt, yaklaşık 25 yıldır aynı ismi içeriyor: Geert Hofstede. Hofstede, dört kültürel boyut belirlemiş ve 1967 – 1973 yılları arasında 70 ülkeden topladığı verilerle bu dört boyutu rakamlarla ifade edip, ülkeleri birbirleriyle karşılaştırılabilir hale getirmiş. Dört boyutun birincisi, bireysellikkollektivizm, karar verme sürecinde bireyin kendi başına karar alabilirliği ve aile, akrabalar, arkadaşlar gibi referans gruplarının verilen kararı şekillendirişi arasında salınıyor. Türkiye’nin bu ölçüden aldığı skor 1980 yılı için 46’ymış. Yani kollektivizme bir parça daha yakın bir toplum.İkinci boyut, güç uzaklığı, toplumdaki hiyerarşiyi, merkezileşmeyi ve ast-üst arasındaki güç mesafesini ölçüyor. Ülkemiz bu kriterden 63 puan almış, yani güç uzaklığının biraz yüksek olduğu bulunmuş.Bir diğer boyut olan erkeksilik-dişilik ise erkeksi toplumların başarı ve sonuç odaklı, dişi toplumlarınsa, sonuç değil süreç odaklı olduğu öngörüsü üzerine kurulu. 1980 verilerine göre 44 rakamı çıkıyor karşımıza, bu da demek oluyor ki, Türkiye, dişi özellikler gösteren, süreçi biraz daha fazla önemseyen bir toplum.Belirsizlikten kaçma (.doc), bu yazıda üzerinde tartışılacak bir diğer boyut. Ülkemiz bu ölçüde 88 puan alıyor, yani harekete geçmek / yeni bir işe girişmek için çevreden bilgi toplama düzeyimiz çok yüksek. Hofstede, bu boyutlara daha sonra “kısa ya da uzun vadeye dönüklük”ü de ekledi, ancak bu boyut için Türkiye verisi mevcut değil.Bu uzun girizgahı yaptıktan sonra verilerin güvenilirliği, toplumumuzun heterojen yapısının ayrıca değerlendirilmesi gerektiği gibi noktaları da dışarıda bırakıyorum.

Daha bireyci, erkeksi, belirsiz ve kısa vadeli bir toplum

Keşke bu boyutları değerlendiren ve güncel veriler üzerinden hesaplanan yeni çalışmalar yapılsa. O zaman rakamlar üzerinden karşılaştırma imkanımız olurdu ve görece daha somut tespitler yapabilirdik. Oysa ben burada daha farklı bir yönteme kalkışıp toplumumuzdaki 25 yıllık gelişimin bu rakamları hangi yönde ve ne derece değiştirebileceğini tartışmaya çabalayacağım.

Roboreptile

ashg | 17 August 2008 13:40

80’lerin sonu 90’ların başında başında çocuk olan olanlar hemen hatırlayacaklardır. 90’lı yılların ortasında Steven Spielberg’in yönettiği “Jurassic Park” filminin etkisiyle de muazzam bir dinazor çılgınlığı yaşanmıştı. Tarih öncesi dev canlıların etinden sütünden yararlanılmış, dergileri, maketleri oyuncakları vs. bir sürü ürünleri yapılmıştı. WowWee‘in ürünü “Roboreptile” ise bu “dinazor zihniyetinin” hi-tech bir yorumu. Birçok oyuncak fuarından ödüllerle dönen Roboreptile, tam bir sürüngen gibi tasarlanmış. Eklemleri sayesinde yürüme, zıplama, hızlı koşma gibi atraksiyonların dışında, saldırı anında iki ayağının üzerine de kalkabiliyor ve kuyruğunu bir kırbaç gibi kullanabiliyor. Roboreptile yirmi adıma kadar programlanabiliyor. Kızılötesi donanımı ile görme dışında, seslere ve dokunmaya da duyarlı olan Roboreptile’ın ayrıca “”, “Tok” ve “Uysal” üç modu bulunuyor.

1962 yılında bir düzine yumurta ne kadardı?

ufuboz | 24 May 2008 16:13

Flashback
Flashback

1965’de en çok hangi kitap satmıştı? 1976’da oscar kazanan aktör kimdi? 1982’de yayınlanan diziler nelerdi? 1993’de yılın şarkısı neydi? bu gibi soruların cevaplarını hiç merak ettiniz mi? Genel kültür bilgimizi “flashback” tadında arttıracak bu site , size başlıktaki yumurta sorusunun cevabını içinde barındırıyor.Ama yumurtanın mı tavuktan yoksa tavuğun mu yumurtadan çıktığı sorusunun cevabını bulacak kadar geri gidemiyoruz maalesef.Şimdilik
60lar , 70ler , 80ler ve 90lar hakkında Ekonomi, müzik, Tv, sinema, edebiyat, spor ve haber bilgileri mevcut.

Elinde gül ile kalakalan adam…

| 07 November 2007 01:36

uffffffff
ne de zor aklında hiçbir şey yokken yazmak.
ama yazmalıyım.
sevgiliye ithaf edilen iki günün ardından kalakalmak, elinde olmasa da çantanda sevdiğin için hazırladığın gül ile.
işte bu duygu bile yazmaya değmeli bence…
biliyorken söylememek.
aklını çelmek istememek.
“sonuçta senin zararlı çıkacağını bilsen de yüreğine taş basabilmek.
ne de zormuş meğer…
yine bir cafee de buluştuk. bu sefer farklıydı her halinden belli. gülen yüzü gülmüyordu. ailem demek istedi önce ağzından babam çıkıverdi. sonra çevirdid ben babamı iki gün görmesem özlerim dedi. daha çok demeye çalıştı.
babasını tanırım, kardeşleriyle bir mobilya atolyesi işletirler. anca karın tokluğuna çalışırlar, lakin kimseye minnet de etmezler. babası eve gelir ve yemeğini yer yemez kahveye gider, bazı zaman yemeğe de gecenin bir yarısı kahveden gelir. babasını görmez yani serçe kuşum. ona bu ismi taktım. çünkü bir serçe kuşu gibi ürkekti yüreği.
ideallerim var sonra diyebilddi. daha 7 sene okumayı düşünüyom gibi saçma bir iki kelime diyiverdi, hıh diye güldüm karşısında. dürüst olalım diyebildim sonra.
seni o şahıs kandırıyor, herkesin lafını dinleme diyiverdim.

o şahıs dediğim kişi; bunun halası ve daha önce bize aracı olup kafamıza birbirimizi sokan ve bizi tanıştıran daha sonra da aniden çekiliveren kişi.
ben alayışlı biriyim dedim. seni anlayabilirim. ideallerin varmış, ne güzel dedim. fakat herşey inasanın düşündüğü gibi de gitmeyebilir dedim sonra. hem herşeyin hayırlısı de mi serçe kuşu dedim.
serçe kuşu demedim çünkü bunu sadece içimden diyebiliyordum.
onun en çok hanım hanımcıklığını sevmiştim. ivmesiz bir ses tonuyla konuşurdu, ne iniş vardı ne de çıkış. iki seneye kadar evleniriz diye plan yapmıştık. o okulunu bitirecekti ben de askerden gelicektim. eğer erkek çocuğumuz olursa adını “hakan kaan” koyacaktım. kız olursa da o koysun bana ne!
hanım hanımcık dedim ya, nedir bu hanım hanımcıklık? 21. yy kızlarından değildi yani, kendini özgür ve cooll diye tanımlayan hayatın zebunlarından değildi. biliyordu nerede olduğunu ve hayatın ne şartlarda yaşandığını. ama bilmediği birşeyler aklına sokulmuştu ve ben de ısrar etmemiştim.
çünkü gerçeğin kendisiyle yüzleşmesini istiyorum.
nitekim, acı başlamıştı yüreğinde ve konuştuğumu bildiği birine çok kötü oldum demişti…
ey idealleri olan kız!
allah seni hedefinden saptırmasın her daim.
yolun açık bahtın pak olsun.
her daim mutlu, her daim umutlu ve azimli ol.
serçe kuşum unutma; serçe kuşunu kabiliyetlendiren, atmacanın dalışlarıdır.

90 derece çevir metini

slayerrrr | 17 June 2006 11:01

ben düşündüm taşındım ve biraz da gaza geldim ve daha önce dile getirdiğim konuyu, yani eldeki forumu tablolardan kurtarmaya karar verdim. ama esas dosyayı modifiye etmek çok zor olduğu için iskeleti önce sakin kafayla yapıp asp kodlarını sonradan ekleme yoluna gittim.

neyse, esas kafama takılan şey, div’leri ya da metinleri 90 derece döndürebilir miyiz? yani bigumigu‘nun logosunun durduğu gibi düşeye döndürülmüş halde. css üzerinden olsun, html üzerinden olsun, hepsi makbuldür ama o dönecek metin değişken olacağı için imaj şeklinde koymamı söylemeyin:) ha ya da değişken imaj olur jeneratör tadında, ama onun da metodunu anlatması lazım birinin.