bildirgec.org

feminizm hakkında tüm yazılar

Erkekler Çıkarmak, Kadınlar Giymek İçin Para Öder

soylemedengecemicem | 17 January 2011 10:18

Almanya’da bir güvenlik şirketi tarafından çalışanlara sütyen giyme zorunluluğu getirilmesiyle işçi temsilcileri mahkemeye başvurdu. Peki, geçmişten günümüze neler oldu da kadınlar memeleri üzerindeki hâkimiyetlerini işverenlere kaptırır oldular?

Mary Phelps Jacop göğüs çevresi ve hayal gücü geniş Newyork’lu bir genç kadındır. İngiltere’nin sayılı ailelerinden birine gelin gider. O dönemde kadınlar korselerinin içinde minimum oksijenle hayatlarını sürdürmekteydi.

Kadınlarda görülen bayılmaların sıklığı, o zamanlar kadınların
Kadınlarda görülen bayılmaların sıklığı, o zamanlar kadınların ” histerik” varlıklar olmasına bağlanmış olsa da, günümüzde bunun nefessiz kalmalarının bir sonucu olduğu düşünülmektedir.

KUTLU OLSUN!

sonbahar kizili | 08 March 2010 15:14

Erkek egemen bir dünyada Dünya Kadınlar Günü diye bir gün belirlemiş büyüklerimiz. Bu özel günde büyük alış veriş merkezleri kadınlara yönelik ürünlerde özellikle kozmetikte müthiş indirimler yapmış bir güne mahsus. Eee kadın demek eşittir boya demek çünkü… Yılın tüm günleri erkeklerin ne de olsa bir tek günü de kadınlara armağan ediverelim ne olacak sevinsin garipler demiş biri. Genelde feminist ayaklanmalarının sıkça görüldüğü ve aslında kadın düşmanlarının diline pelesenk ettiği bu müstesna günde istisnai birkaç teşebbüs olsa da asıl mevzu bu değil ve bunların hiç biri umurumda değil…

12 eylül sonrası ilk eylem : dayaga hayır

nazokiraze | 26 October 2009 13:30

Tarih 17 mayıs 1987 gününü gösterdiginde Kadıköy Yoğurtçu Parkı iki bine yakın kadının , ellerinde kimi zaman patiskalardan yaptıkları pankartlarla dayağa karşı seslerini duyurmak amaçlı eylemine tüm ülkenin şaşkınlıgı eşliginde sahne olur.

İlk feminist eylem olarak bilinen bu yürüyüşe katılan kadınlar faşistlikle bile suçlanır. Babalarından,kardeşlerinden veya eşlerinden gördükleri şiddete , o dönem Çankırı’da hakimlik yapan Mustafa Durmuş’un “Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin” şeklinde beyanı eklenince ülkenin dört bir yanından kadınlar isyan bayrağı açarlar. (Dayak yedigi için boşanmak isteyen kadına bu sözleri söylemiştir)

Yürüyüşün adı “Dayağa Karşı Kadın Yürüyüşü’dür ve kadınlar ilk kez bu konuda seslerini yükseltmektedirler. O dönem sadece her kadının okumadıgı dergilerde yer edinmiş feminizm kavramı artık sokaklardadır.O güne kadar eleştirilen feminizm hayatın içindedir , katılanların çoğu feminist olmasa bile mesaj yerine ulaşmıştır.

Bir toplum nasıl okunur?

kahramancayirli | 05 May 2009 11:24

Bir toplum, diğer bir toplumdan hangi özellikleriyle ayrılır ve biz bunu nasıl ölçebiliriz? Maalesef bu soruya verilen en yaygın yanıt, yaklaşık 25 yıldır aynı ismi içeriyor: Geert Hofstede. Hofstede, dört kültürel boyut belirlemiş ve 1967 – 1973 yılları arasında 70 ülkeden topladığı verilerle bu dört boyutu rakamlarla ifade edip, ülkeleri birbirleriyle karşılaştırılabilir hale getirmiş. Dört boyutun birincisi, bireysellikkollektivizm, karar verme sürecinde bireyin kendi başına karar alabilirliği ve aile, akrabalar, arkadaşlar gibi referans gruplarının verilen kararı şekillendirişi arasında salınıyor. Türkiye’nin bu ölçüden aldığı skor 1980 yılı için 46’ymış. Yani kollektivizme bir parça daha yakın bir toplum.İkinci boyut, güç uzaklığı, toplumdaki hiyerarşiyi, merkezileşmeyi ve ast-üst arasındaki güç mesafesini ölçüyor. Ülkemiz bu kriterden 63 puan almış, yani güç uzaklığının biraz yüksek olduğu bulunmuş.Bir diğer boyut olan erkeksilik-dişilik ise erkeksi toplumların başarı ve sonuç odaklı, dişi toplumlarınsa, sonuç değil süreç odaklı olduğu öngörüsü üzerine kurulu. 1980 verilerine göre 44 rakamı çıkıyor karşımıza, bu da demek oluyor ki, Türkiye, dişi özellikler gösteren, süreçi biraz daha fazla önemseyen bir toplum.Belirsizlikten kaçma (.doc), bu yazıda üzerinde tartışılacak bir diğer boyut. Ülkemiz bu ölçüde 88 puan alıyor, yani harekete geçmek / yeni bir işe girişmek için çevreden bilgi toplama düzeyimiz çok yüksek. Hofstede, bu boyutlara daha sonra “kısa ya da uzun vadeye dönüklük”ü de ekledi, ancak bu boyut için Türkiye verisi mevcut değil.Bu uzun girizgahı yaptıktan sonra verilerin güvenilirliği, toplumumuzun heterojen yapısının ayrıca değerlendirilmesi gerektiği gibi noktaları da dışarıda bırakıyorum.

Daha bireyci, erkeksi, belirsiz ve kısa vadeli bir toplum

Keşke bu boyutları değerlendiren ve güncel veriler üzerinden hesaplanan yeni çalışmalar yapılsa. O zaman rakamlar üzerinden karşılaştırma imkanımız olurdu ve görece daha somut tespitler yapabilirdik. Oysa ben burada daha farklı bir yönteme kalkışıp toplumumuzdaki 25 yıllık gelişimin bu rakamları hangi yönde ve ne derece değiştirebileceğini tartışmaya çabalayacağım.

üzerine eşsiz bir desen damgalanmış tohum ve leke çıkartıcıları

doxa | 22 May 2008 17:07

aklıma esti de Fuller’i okuyunca;

“Fuller’in düşüncesine göre (ki bu en ünlü romantik imgedir) her birey, üzerine eşsiz bir desen damgalanmış bir tohum olarak dünyaya gelir. Bununla, kadının dış dünyada dağıtılan kurallarla diktatörce yönetilmesi düşüncesinin aksine, içten gelen kuralları izlemeyi öğrenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır..”

boynu bükük bir kadın bu satırları okuyup düşünür müydü eşsiz olduğunu? gidip, sordum. yanıt yok! reklamlarda ki leke çıkartıcılarıyla meşgul şimdi. kendi yolunu bulmaktansa, kendini keşfetmektense, leke çıkarıcılarla üzerine atılan imgelemleri çıkarmaya çalışıyor. çok meşgul kadın. duygusal olduğunu, usdışı olduğunu, zayıf, korunmaya muhtaç olduğunu düşünüyor. düşündürtülüyor…

FEMİNİZM

doxa | 20 May 2008 10:01

Feminizm kavramını ilk kullanan kişi, Alexander Dumas’dır. Dumas bu kavramı, kadın haklarını savunan bir akım için kullanmıştır. Kavramın bu anlamı, zaman içinde yüklenmiş anlamların yanında basit kalmıştır. Tarihsel süreç içinde feminizm birçok boyut değiştirdi. Dolayısıyla da birçok anlama sahip olmuş ve çok farklı tanımlamalarla da anlatılmaya çalışılmıştır. Süheyla Kırca Schroeder’e göre yalnızca feminizm değil, ‘kadın hareketi’, ‘ataerkil yapı’, ‘post feminizm’ gibi kavramlar da birçok anlamı olan, sabit olmayan kavramlardır. Bu kavramların sabit bir yapısının olmaması, tarihsel süreç içinde farklı akımlarla, farklı bakış açılarıyla ve farklı biçimlerde şekillenmiş olmasından kaynaklanır. Buradaki farklılık, kavramın çok farklı ya da zıt anlamlar içerdiği manasında değildir. Genel olarak aynı çerçeve çizilse de, farklı bakış açıları farklı yorumlamaları getirir. Birçok tanımlamaya rağmen konuyu ele alış biçimime uygun ve de çeşitli akımların dışında bir tanımlama olduğunu düşündüğüm için, burada Necla Arat’ın tanımını uygun gördüm. Feminizm’in ABC’si adlı kitabında Arat feminizmi şöyle tanımlamaktadır: “ Feminizm, geleneksel siyasal ideolojinin cinsiyetçi-ayrımcı, kadını ikincil konumda gören, kamusal yaşamdan dışlayan ve bunu büyük bir kadınlar çoğunluğuna da içselleştirerek kabul ettiren tutumuna karşı çıkan, 20. yüzyılın en önemli ve en etkin siyasal ideolojilerinden biridir. Yani feminizm, öne sürülmeye çalışıldığı gibi, “boş bir slogan” olmayıp kadınların konumlarını değiştirmeyi isteyen bir toplumsal akımdır.”

şebnem işigüzelin yeni, siyasi romanı

kahramancayirli | 21 March 2008 13:36

şebnem işigüzel, yola öyküyle çıkan, iyi bir yazar. 18 yaşında yazdığı olay yaratan öykü kitabı hanene ay doğacak, senelerdir başucu kitabımdır, hayata tahammül edemedikçe açar açar okurum vs..
sonra romanlar yazdı, deneme kitapları, başka öykü kitapları..romanlarından sarmaşık ve çöplük’ü okumuştum. özellikle sarmaşık’ı epey beğendiğimi hatırlıyorum..
çöplük’ün üzerinden 4 sene geçti neredeyse..yeni kitabını merakla bekliyordum şebnem işigüzel’in. sonra bir gazetede rastladım ismine. siyasi içerikli bir roman kaleme almış, 600 sayfa civarında..2006’nın 12 eylül’ü yakınlarında yayımlanacak deniyordu orada, oysa o haberin üstünden bir 12 eylül daha geçti, hatta gelin görün bahar geldi, henüz ses yok kitaptan..merakla bekliyorum..aslında bu vakti de boş geçirmeyip işigüzel’in diğer kitaplarını okuyabilirim..çünkü bir yazarın yönetmenin şarkıcının kısaca sanatçının bütün işlerini takip etmek muazzam bir keyif..

kadınlar ve bahar temizlikleri

kahramancayirli | 16 March 2008 12:23

radikal ikinin her sayısını mutlaka takip ederim. yeni, ufuk açıcı yazılara, yeni kalemlere, farklı bakış açılarına yer veriyorlar çünkü. radikal iki geçen sayısını tamamıyla 8 mart’a, kadınlara ayırmış. ekteki tüm yazılar çok iyi, her birini tek tek okumanızı isterim ama bir tanesi var ki mutlaka bakın istiyorum. doktor leyla pervizat, feminizmle ilgili herkesin mutlaka farkında olduğu bir isim. geçen hafta radikal ikide yayımlanan yazısını okuyun. haklı olduğumu göreceksiniz..
bir de perihan mağdenin dün yayımladığı bahar temizliği yazısı var. keyifli bir pazar okuması olarak önerilebilir..

FEMİNİST KİTABEVİ

asiti kacmis kola | 07 March 2008 18:09

kadın gücü
kadın gücü

öncelikle feminizm nedir? kısaca şiddetle kadın erkek eşitliğini, hemen hemen her toplumda geri plana itilen kadınların, hayatın her aşamasında en az erkek kadar etkin rol almasını, kadının bedenen ve zihnen erkekten hiç geri kalır tarafı olmadığını savunan düşünce akımıdır feminizm. türkiye’de de bu akımdan etkilenmiş birçok yazara, akademisyene, sanatçıya rastlamak mümkün.
işte bunlardan biri de türkiye’deki önemli bir yere sahip, modern bir feminist kuruluş olan amargi kadın kooperatifi. kadınların hayatını daha da kolaylaştırmak, hayatı daha da çekilir kılmak için birçok etkinliğe imza atan amargi topluluğu, istanbul beyoğlu’nda feminist kitabevini açtı. içeride hem kahvenizi içiyorsunuz, hem de raflardan bir kitap seçip okuyabiliyorsunuz. olmadı ikisini de bir arada yapabiliyorsunuz.
türkiye’de ilk olma özelliğine sahip feminist kitabevi’nin müdavimlerinin sadece kadınlar olmadığını da söyleyerek konuya noktayı koyuyorum.

sekiz mart, duygu asena ve siyad ödülleri

kahramancayirli | 06 March 2008 16:38

bir sekiz mart daha yaklaştı. aynı cümleler. aynı kurgular. söylenen hiçbir yeni söz yok. bu yüzden kimbilir kaçıncı kez duygu asenadan söz etmek istiyorum bu sekiz martta. belki bir vesile olur. biri paramparçayı okur. ya da efsaneleşen kadının adı yok’u. ya da hale soygazinin başrolünü oynadığı türk filmini, asenanın kitabından atıf yılmazın çektiği. duygu asena adına edebiyat ödülü verilecekti sonra vazgeçildi. üzüldüm. yapılan hatanın farkına varırlar er geç.
siyad ödülleri elbette yumurtaya gidecekti, kimse kusura bakmasın. beyaz meleke mi gidecekti yani..iyi bir film olan kabadayı bile sönük kalır yumurta yanında. mutluluk’a da gitmeyecekti herhalde ödüller..
ama yine de türk sineması üzerine tartışılması, güzel.