Daha önceki yazımda roman sanatında anlatıcının kimliği ve işlevi üzerinde durmuştum. Romanın genel yapı itibariyle bir anlatıcı ve anlatı üzerine kurulduğunu söyledik. Ancak anlatıcı romanda bir araç özelliği taşır. Romanın amacı ise bir olayı ya da vaka’yı okuyucuya sunmaktır. Vaka kelimesinin sözlük anlamı : Olup geçen şey, demektir. Romancı romanın epik yapısını bu olup geçen şeyle kurar. Vak’a anlatıma dayalı masal, hikâye, roman gibi türlerin asli elamanıdır. Geleneksel roman anlayışında çok önemli yer tutan vak’a, modern ve post-modern romanda mümkün olduğunca soyutlanmaya ya da tecrit edilmeye çalışılsa da tamamen ortadan kaldırılması mümkün değildir. Vak’a en güzel tarifle bir mağazanın vitrinidir. Romanın diğer unsurları yani zaman, mekân ve kişiler vak’a etrafında yerini alır. Bir romanda peş peşe dizilen vak’a parçaları romanın anlatı sistemini oluşturur. Kimi zaman okuduğumuz romanı bir çırpıda karşı tarafa özetlemememizi sağlayan hadise budur. Peki, akla hemen şöyle bir soru gelebilir: Her romanda vak’a var mıdır? Elbette vardır. Vak’asız bir roman düşünülemez. Az veya çok, er veya geç, her romanda vak’a ile karşılaşırız. Ahmet Hamdi Tanpınar‘ın Huzur romanında bir vak’a ile karşılaşabilmek için oldukça çok beklemek gerekir. Buket Uzuner’in Kumral Ada – Mavi Tuna romanında çok sık olarak yeni bir vaka ile karşılaşmak mümkündür. Roman sanatı ise belli vak’a grupları etrafında oluşturulur:1-Vak’a tek bir zincir halinde okuyucuya sunulur. Bunu zig-zagsız düz bir çizgi gibi düşünebiliriz. Buna Samipaşazade Sezai’nin Sergüzeşt romanı örnek verilebilir.2-Vak’a iki, üç ya da daha fazla çizgiden meydana gelebilir. Bunlar belli bir noktaya ulaştırıldıktan sonra birbiriyle kesişebilirler. Bir olay, bir yere kadar okuyucuya nakledilir, daha sonra tekrar diğerine geçilir. Halide Edip Adıvar’ın Handan romanında bu teknikten yararlanılmıştır.3-Bir vak’a başka bir vak’a içinde verilebilir. Bu durumda ilk vak’a ikinciye vak’aya çerçeve vazifesi görür. Hepimizin çok iyi bildiği Binbir Gece Masalları bunun en güzel örneğidir.Romanda okura sunulan vak’a ise olay örgüsünü oluşturur. Vak’a zinciri oluşturan halkaların her biri iken, olay örgüsü o zincirin tümüdür. Olay örgüsünde olaylar sebep-sonuç ilişkisine dayanır. Bu ifade genelde şöyle açıklanır: Çocuğun annesi öldü, ardından babası öldü dersek, bu yalnızca hikâye nakletmek olur. Ancak çocuğun annesi öldü, ardından babası bu üzüntüye dayanamadığı için öldü, dersek sebep- sonuç ilişkisi bildirdiğimizden bu olay örgüsü olacaktır.Olay örgüsü, bir romanı oluşturan tüm yapıyı içinde barındırır. Bir romanın edebi anlamda güçlü, kaliteli, ya da değerli biçiminde adlandırılması olay örgüsünün güçlü olmasına bağlıdır. Okuyucudaki heyecanı, merakı, gerilimi, yönlendiren his, olay örgüsüdür. Bir romandaki olay örgüsünü belirlediğimiz zaman, yazarın eseri hangi amaçla hangi beklentiyle yazdığını, vermek istediği bir mesaj olup olmadığını, romanın mantıksal temelini kavramış oluruz.Yazar romanı gerçek hayattaki gibi kronolojik bir sırayla takip etmek zorunda değildir. Zaten bu pek mümkün olmaz. Romanın mantığı, hayatın mantığını devre dışı eder. Yazar olayları anlatırken bazı yerleri daha derin, bazı kısımları daha yüzeysel, kimi zaman ise özetleyerek anlatabilir. Önemli olan anlatılanı okuyucuyu tatmin edecek bir bütünsellikle vermesidir. Bu bütünlük ise olay örgüsünün iyi kurgulanmasına bağlıdır.
yorumlar
böyle böyle sayenizde bir şeyler yazmasını öğrenecem 🙂 emeğinize sağlık.
teşekkürler.
çok bilgilendirici bir yazı olmuş, eline sağlık
sizde burdaymışsınızarkadaşlarınız teşrif etmemiş henüzz:)sonbahar kızılı, sevdimdeme, sencebenceneyse birazdan gelirlerr bekleyelim.
eline sağlık, teşekkürler
Harika, romana başlama sebebim olacaksınız, Mis gibi Kahvekokusu..
lütfen sonraki yazılarınızda senaryo tekniklerine de değinir misiniz!ellerinize sağlık.
yazar değilim, ama iyi bir okur olurum sayendeelin dert görmesin
Allah ne muradın varsa versin..
Kahvekokusu, romanın uzunluğu konusunda bilgi verebilir misin biraz, yeterince uzun tutmak için bazen gereksiz tasvirler görüyorum bu da sıkıcılığını arttırıyor..
bu yorumu niksiz görsem bi yerde pbk yazmış olabilir derdim.
O niye..
bilmem öyle hissettim
Sana bunu hissettiren neydi Latino, kızmadığım zamanlar ”Latino” bundan sonra..
romanın uzunluğu konusunda bir rumuza fikir sorman, sonra buna kendince cevap vermen olabilir mi?
Roman a bu yüzden başlamıyorum da, belki fikir verebilir..
uzunluk fikriyle roman mı yazılır pbk, işte bu nedenle bu yorumunu nerde görsem bpk nın derdim, rezervin olacak ki yazacaksın, uzunluğu kısalığı senin hayalinle alakalı değil mi?
Olur mu yaw, bir çok roman sıkıcı olduğu için yarım kalıyor, giriş gelişme sonuç çok net bir dille anlatılıp fazla uzaması için çaba sarfedilmeyecek..
geç bunları pbk, biliyorsan yaz, neden fikir soruyon ki o zaman
Burada bilen kişilere fikir sormak için bulunuyorum, ne kadar hırçınsın bugün Mascal..
yaw fikir soruyon da kendin cevap veriyon kendi soruna,hem soru hem cevap mood’undasın gene bugün
Ben fikir yürütüyorum tercihimi söylüyorum, ama bilen kişiden teknik bir cevap bekliyorum, sen de fikrini söyle o zaman, nazikçe dinlerim, hırçınlaşma hemen..
hırçın mascal & nazik latino
günün yoğunluğundan dolayı ancak gelebildim. öncelikle yazımı okuyan ve değerlendirme nezaketi gösteren herkese teşekkürler.
hafifmeşrep, senaryo teknikleri hakkında bilgi sahibi değilim. bu başka bir uzmanlık alanı. sahne sanatları, drama, ya da yazarlığı gibi bir bilgiye vakıf değilim ne yazık ki..edebiyatın kapsamı içinde olmayan bir bilgi olduğunu üzülerek belirteyim.ancak daha sonra tiyatro üzerine bazı bilgiler vermeyi planlıyorum.umarım işine yarayacak şeyler olur.
kharıs, sen işine bak bir zahmet. sana ve senin gibilere nezaket ölçüsü içinde cevap vermekte zorlanıyorum. sözünü ettiğin isimlerin yazılarımı beğenmesi, okuması beni sevindiriyor ki onlar gibi senin zikretmekten çekindiğin ancak kimler olduğunu çok iyi bildiğin isimler var. bir sözün varsa edebiyatla ilgili ya da altına ahkam yazdığın yazıyla ilgili konuş, yoksa sus..hem de sonsuza kadar
pillibebekkuyuda, öncelikle nazikane cümlelerinle içtenliğimle teşekkür ederim.sorunu elimden geldiğince yanıtlamaya çalşışayım. esasen sormuş olduğun soru benim daha sonraki zamanlarda “romanda tasvir ve betimleme” adı ile ele alacağım bir konudur.temel itibariyle tasvir anlatımı somutlaştırmak amacıyla uygulanan bir tekniktir. kişi, zaman yer hatta zaman zaman ruhsal dünya bu teknikle daha iyi anlaşılır ve görünür kılınır. sözünü ettiğin uzun çevre tasvirlerin yerini günümüzde biraz daha ruhsal tasvir almıştır.tanzimat romanlarını hatırlayacak olursanız sayfalar süren betimlemelr yapılır, 20 sayfa çevre tahlili okumak zorunda kalırdınız. şimdi ise ruhsal tasvirler derinden derine yapılıyor romanda..öncelikle şuna bakalım, neden bu kadar uzun tasvir yapılır? bunun nedeni sandığın gibi çok yer tutsun, roman daha çok sayfa sayısına sahip olsun değildir. tasvir ve meken genelde iç içe ele alınacak bir tekniktir. sözünü ettiğin şeyin mekan tasviri olduğunu var sayıyorum.( çünkü okuyucuya en sıkıcı gelen budur) bunun ndedenleri uzun ancak özetle ve en geniş manasıyla;yapılan tasvir ya anlatıda bir durumun daha iyi anlşaılmasını sağlar. örneğin yazar, kahramanın çok fakir olduğunu hissetirmek istiyor. yaşadığı evin tasvirini uzun uzun yapar ki, okuyucunun gözünde o fakirlik bire bir canlansın..odadaki eşyaların rengini, biçimini, eskiliğini, kırık dökük oluşunu gözümüzde öyle bir canlandır ki biz artık o karakterin fakirliğinden şüphe etmeyeiz..bundan sonra yaptığı pek çok şeyi, ya da söylediklerini düşünürken bu betimleme ile aklımızda kalan resim her seferinde gözümüzde canlanır.
bunu dışında çevre ve insan ilişkisi romanda oldukça önemlidir.yazar bize tarif etmediği bir çevreden kahramanın nasıl etkilendiğini izahta zorlanır, ya da inandırıcı olamaz.özellikle 18 ve 19. yüzyılda tasvir realistlerin ve natüralistlerin çabalarıyla bugünlere gelmişse de günü yani tasvir modern bir teknik değilmüzde derin ruhsal tahliller ve tasvirler, çiçekli böcekli betimlemeleri geride bıraktı. balzac esrlerini dünyaya okutmuş bir yazar olarak, tasvirden ne kadar geniş ölçüde yararlanmıştır. çünkü tasvirin amacı anlatılan şeyi göstermektir.
romanı okurken acelesi olan okur, genellikle tasvir kısmını atlar..oysa yapıların, mahallerin kuruluşu, evlerin döşemeleri, insanların fiziksel ya da ruhsal betimlemeleri, elbiselerin şekli, rengi vs..hepsinin seçilişinde bir mana vardır. bu okuru ilgilendiren boyutu idi. yazarı ilgilendiren kısmına gelince..romanın uzunluk ya da kısalığını tasvir belirlemez..bu tamamen yazarın kendi düş dünyası, kendi sınırları içinde niteliğine ve niceliğine karar vereceği bir durumdur. pillibebekkuyuda, geç kalmış bir cevaptı..kusura bakmaayrıca ilgine teşekkür ederim…
bu arada romanda da çok başarılı olacağına eminim pbk
Kahvekokusu, artık romanların tasvir kısımlarını daha dikkatli okuyacağım, gözde canlandırmak, tasvirle can buluyor demek ki..İlgine teşekkürler, arkadaşım..
kesinlikle öyle, okurken de yazmaya çalışırken de atlanmayacak kadar önemligeldiğimden beri her yazısını ilgiyle okuduğum biri olarak, o rezervin sen de fazla fazla olduğuna inanıyorum, arkadaşım…
Bundan sonraki yazılarımda, özellikle giriş bölümlerinde bolca tasvir kullanacağım o zaman..Beğenilmez ise sorumlusu sensin Kahvekokusu 🙂 Şaka
ilgimi çeken bir konu bütünü geçenki yazınızda dahil.öncelikle teşekkür ediyorum bilgilendirdiğiniz için. az önce çevre ve insan ilişkisi demişsiniz. çevrenin mi insan üzerindeki etkisinden bahsediyorsunuz? tasvirle bağlantılı olarak
hey yazar nerdesin:)
pbk, şaka olmasına sevindim zira sözünü ettiğin yöntem intibah, eylül, araba sevdası gibi romanlarda kaldı..daha ne okuyacağını neyle karşılaşacağını bilmeyen, ya da tasvir edilen şeyin romandaki amacını hissetmeden böyle bir şey yaparsan okumadan atlarız:)) okura romanın ilk sayfasında tasvir pek de cazip gelmez.halbuki mesela bir ruh bunlaımın anlatıyorsun, zaman zaman kısaca bir eşyayı, bir pencereyei, bir çiçeği tasvir etmen bir iç portreyi aydınlatmak anlamında yeterli olacaktır. bunu şahsına münhasır bir bilgi olarak verdim
geldim sayın viyolanist:)
öncelikle teşekkür ederim. sorunuzun cevabı evet..kısaca açıklamaya çalışayım..çevre ve insan ilişkisi önemli bir mevzudur. yazar kahramanın ruh halini çoğu kez ruhsal betimleme yaprken çereden yararlanarak verir.öfkeli bir karakterle fırtınalı bir hava eşleştilir misalen. ya da çevreye bağlı diğer faktörler kahramanın kaderini belirler. örneğin romanda tasvir edilen bir alandaki uçurum daha sonra kahramanın ölümüne neden olur vs..
teşekkürler hem yazın hem açıklamaların için
yazı çok güzel olmuş, ama bana sanki biraz teknik gibi geldi. okuyucu olarak ne kadarına ihtiyaç duyarız tartışılır. ellerine sağlık yine de
kharis, derdin ne senin?yazıyı oku, adam gibi eline sağlık falan de, ya da beğenmedim olmamış daha iyisini yazarım dederdin ne benle yaherkes yazara takar sevde ve bu bana taktı
her yazısını da tutarım üstelik seni hiç bağlamazal bunu da tuttum var mı itirazın???
Vaka-i Hayriye, Vaka-i Nüvis, Vaka-i Vakvakiye…
buklet ben teşekkür ederim
yazmaya devam
lütfeni unutmuşum
aerc, inşallah, teşekkürler
açıklamalar için teşekkürler
burasıda bilimsel kahve kokuyor. hem duygu hem bilim insanı hımmaydınlatıcı bilgiler teşekkürler
tutmadan gitmeyelim emeğe saygı babında
Roman yazmayı düşünüyordum gerçekten çok işime yaradı yazı.
Bilgi için teşekkürlerboy uzatmaboy uzatma egzersizleriboy uzatma yöntemleriboy uzatma ilaçları
güzel konuya değinmişsiniz teşekkürler.Şapkat-shirtpromosyon t-shirtpromosyon ürünleripromosyon
teşekkürlerÇiçekÇiçekçiçiçek gönderonline çiçek siparişikadıköy çiçek
teşekkürler güzel konu.kadınkadın güncelkadınlar hakkında güncel bilgiler
teşekkürlerhediyesevgiliye hediyeilginç hediyelerdoğum günü hediyelerihediye kutusu