bildirgec.org

geleneksel hakkında tüm yazılar

YILBAŞI SESLERİ

admin | 27 December 2010 10:52

yılbaşı artık bir topluluğa yada bir kesime hitap etmekten çok artık kürsel bir gelenek olmaya başladı.

Acaip-Tuhaf Hoteller

thomasguven | 13 September 2010 15:19

7 acaip hotel
Ne zaman tatile çıksanız kalmak için güzel bir otele ihtiyacınız olur. Çoğu insan sıradan normal otelleri tercih eder ancak daha sonra o otellerin çoğu insana aynı duyguyu hissettirir. Eğer geleneksel otellerden sıkıldıysanız ve değişiklik hissettirecek bir hotelde kalmak isterseniz İşte size 7 acaip hotel.
1. Köpek Havlaması Hotel –Dog Bark Park Inn

Eğer Idaho daki Cottonwood bölgesini ziyaret ediyorsanız(orasıda neresi dediğinizi duyar gibiyim) devasa av köpeği şeklinde yapılmış Dog Bark Park Inn kalabileceğiniz bir yer. Odalar köpek şeklinde dekorasyon yapılmış ve misafirlere köpek şekilli kurabiyeler ikram ediliyor.

Romanda Vak’a ve Olay Örgüsü

kahvekokusu | 09 November 2009 09:20

Daha önceki yazımda roman sanatında anlatıcının kimliği ve işlevi üzerinde durmuştum. Romanın genel yapı itibariyle bir anlatıcı ve anlatı üzerine kurulduğunu söyledik. Ancak anlatıcı romanda bir araç özelliği taşır. Romanın amacı ise bir olayı ya da vaka’yı okuyucuya sunmaktır. Vaka kelimesinin sözlük anlamı : Olup geçen şey, demektir. Romancı romanın epik yapısını bu olup geçen şeyle kurar. Vak’a anlatıma dayalı masal, hikâye, roman gibi türlerin asli elamanıdır. Geleneksel roman anlayışında çok önemli yer tutan vak’a, modern ve post-modern romanda mümkün olduğunca soyutlanmaya ya da tecrit edilmeye çalışılsa da tamamen ortadan kaldırılması mümkün değildir. Vak’a en güzel tarifle bir mağazanın vitrinidir. Romanın diğer unsurları yani zaman, mekân ve kişiler vak’a etrafında yerini alır. Bir romanda peş peşe dizilen vak’a parçaları romanın anlatı sistemini oluşturur. Kimi zaman okuduğumuz romanı bir çırpıda karşı tarafa özetlemememizi sağlayan hadise budur. Peki, akla hemen şöyle bir soru gelebilir: Her romanda vak’a var mıdır? Elbette vardır. Vak’asız bir roman düşünülemez. Az veya çok, er veya geç, her romanda vak’a ile karşılaşırız. Ahmet Hamdi Tanpınar‘ın Huzur romanında bir vak’a ile karşılaşabilmek için oldukça çok beklemek gerekir. Buket Uzuner’in Kumral Ada – Mavi Tuna romanında çok sık olarak yeni bir vaka ile karşılaşmak mümkündür. Roman sanatı ise belli vak’a grupları etrafında oluşturulur:

Kaybolan Değerlerimiz, Birer Birer İniyor Sahneden…

| 05 January 2009 10:20

Tüketim toplumu olduk. Tarihte işlenmiş eski değerlerimizin yerine, yeni teknoloji yöntemlerini tercih eder olduk. Öyle bir zaman dilimini yaşıyoruz ki, teknoloji başımızı döndürüyor. Geleneksel yöntemlerle yapılan sanat ve zanaatlara taleplerimiz giderek azalıyor. Bir zamanlar, göz nuru ve alın teri ile harmanlanmış mesleklerimiz ve dünden gelebilmiş zanaatçılarımız vardı; cam, çini, taş, ahşap oymacılığı, telkârî işçiliği, kutnu bezi dokumacılığı ve diğer dokumalar gibi zanaatları yaşatan ustalar ise bugün giderek çekiliyor sahneden…

TAŞA HAYAT VERENLER(Taş İşçiliği): Bir zamanlar, taşa ruh kazandıran, taşı bir dantel gibi işleyen ustalarımız vardı. Zanaatçılar, blok şeklindeki taşları, özel yontma işlemleriyle el emeği, göz nuru ile bezer ve bir eser ortaya çıkarırdı; çeşmeler, şömineler, aynalar, masalar, dış cephe kaplamaları(oymalı sütunlar, nişler, kapı ve pencere söveleri, tavan süslemeleri vs…) ve diğer ürünler…
Günümüzde, tarihin derinliklerinde kaybolan taş ustalarının, ellerinin kıvrımlarını ve alın terlerini, Mimar Sinan imzalı bir caminin duvarlarında ya da başka tarihi yapının içinde hissederiz. Türkiye’nin belli bölgelerinde, özellikle İç Anadolu ve Ege Bölgelerinde az sayıda bu zanaata ve zanaatçılara rastlamak mümkündür.

ÇİNİCİLİK: Çinicilik dendiğinde İznik Çiniciliği akla gelir. İznik çiniciliği, 16.yy’ da en parlak ve en görkemli dönemini yaşamıştır. Bugün ise İznik’te bu geleneğe gönül vermiş az sayıdaki ustalarla, çinicilik devam ettirilmeye çalışılıyor. Atölyelerinde, geleneksel tekniklerle ve butik çalışan çini ustaları, kullandıkları turkuvaz, firuze, yeşil, sarı ve kahve renkleri içeren sırlarla imzalı işler çıkarıyorlar.

Bugatti ve Parmigiani Fleurier Saat

serversistemci | 30 October 2008 10:49

Bugatti ve Parmigiani Fleurier
Bugatti ve Parmigiani Fleurier

Bugatti ve Parmigiani Fleurier
Bugatti ve Parmigiani Fleurier

Bildiğimiz saat dizaynından farklı parmigiani bugatti saat. Sınırlı sayıda üretilen özel üretim bu saatlerin tasarımında, araba alt yapısından ilham alınmış. dairesel şekli, araba bugatti tekerlek dizaynından esinlenerek oluşturulmuş. geleneksel saat yüzünün yerini değiştiren tasarım, gül altın ve hermes rengi kayış kullanılarak üretilmiş. İlgili sitesine ve değişik renk tasarımlarına bakmak için buradan buyurun.

AYKIRI EVLİLİKLER ÜZERİNE…

provakator | 27 November 2007 22:18

Evlilik..Kimi kızların üzerine saatlerce konuşabileceği “son derece mühim” bir konu,kimisinin ise resmen yaşama amacı..Kimi erkek içinse bunun bir kızdan lafını duymak bile soğuma sebebi..Devamlı yargılanıyor,devamlı eleştiriliyor ancak gene de nikah salonları hep dolu,insanlar nikah için aylar sonrasına gün alabiliyorlar ancak..Herhalde aynı anda bu kadar eleştirilirken gene de kendisinden kesinlikle vazgeçilemeyen en belli başlı müessesedir evlilik kurumu..

Peki ya nedir evlilik kurumu? Tüm toplumsal tanımlamaları bir yana bırakıp düşünmeyi hiç denediniz mi? Serbestçe,gerçekten nedir diye?Türk Dil Kurumu’nun güncel sözlüğünde “evlilik birliği”, “karı ve kocadan oluşan topluluk” olarak tanımlanmış.İşte! Asıl olan ancak budur..İki insan ve onların hayatı..Geri kalan tanımlamalar insanların kendi şahsi fikirleridir ve aslında evliliklerinin,ilişkilerinin nasıl olacağına sadece ve sadece o iki insan karar verir.Şimdiye kadar başkaları karar verdikleri için bu derece korkulan birşey olmuş zaten evlilik..”Evli insan şöyle yapmaz”..”Evli insan böyle olmaz” Bir sürü kural,bir sürü standart,bir sürü kalıp..

Gölge Oyunları

hivaye | 15 August 2007 09:17

http://artsedge.kennedy-center.org/shadowpuppets/artsedge.html