Sabah evden çıkarken sütninesinin “rahmet yağacak şemsiyeni al “uyarısına kulak tıkadığı için kızdı biraz kendine.Soğuk ve kurak bir kıştan ne biriktirmişse gökyüzü şimdi tüm öfkesiyle bardak bardak boşaltıyordu Şermin’in üstüne.Asılmaktan sapı kopan çantasını kolunun altına sıkıştırmış, çantadan daha sıkışık trafiğin içinde çamur birikintilerine dala çıka korna sesleri arasında başardı karşıya geçmeyi.Yüzüne vuran yağmur damlalarından mıydı bu ıslak düşünceler yoksa hala ağlıyor muydu?Yılın modası şeffaf şemsiyeler her köşe başında açılmış, bu yağmurda tüm albenisiyle çağırıyordu onu. Gülümsediğini fark etti. Önce saçak altında minik maveralar yaparken ıslanmamak için şimdi teslim olmuştu yağmura iliklerine kadar. Tıpkı ayrılığa ve hüzne teslim olduğu gibi ve daha öncesinde aşka teslim olduğu gibi… Sırılsıklamdı yine…

Sahilde bir banka oturdu. Martılar hala dalıp çıkıyordu denize. Ne garip bir oyun diye düşündü. Zaten bu kadar suya gark olmuşken bir umut arar gibi denize dalıp çıkmak.Ne kadar aptalsınız, hey size söylüyorum martılar!!!Aptal..ne güzel bir sözdü.. Rahatladığını hissetti bir an. Şimdi en okkalı küfürleri basmalıydı hayatın tam ortasına mühür gibi. Bağıra bağıra küfretmeye başladı. Hanım hanımcık üslubunu yırtar, kanatır gibi dilinin.Lanet olsun! Sana da sensizliğe de lanet olsun!Yağmur damlalarıyla karışan gözyaşları süzüldü yanağından garip bir karışım gibi. Koluyla sildi yanaklarını. Oturduğu bankın çevresinde birkaç tur attı. Sigarasını yakmaya çalıştı, izin vermedi yağmur ve rüzgârın dansı. Bir kez daha coştu öfkesi. Bastı tekmeyi bu lanet şehrin lanet yağmuruna ve şu lanet banka…Pabucunun teki kırıldı önce hassas bir yürek gibi. Eline aldı kırılan pabucu.Sen de beni, tıpkı onun gibi en ihtiyacım olduğu anda terk ediyorsun. Lanet olsun.!!!Belki de kendisiydi bu kırılan topuk. İhtiyaç dâhilinde olsa da çok gerekli olsa da hatta bir parçası olsa da bir bünyenin; yola onsuz devam edilebilecek olan. Evet, en çok bana benziyor dedi, kırılan topuğa bakarak.Gökyüzünün dinmeyen öfkesinin altında su birikintilerine dalıp çıkarak, ıslak düşüncelerini yüzünden koluyla silmeye çalışarak yürümeye devam etti geceye doğru…Sapı kopan çantası hayatı gibiydi. Onu hayata bağlayan şey kopup sallansa da hemen yanı başında “hayat” hala ordaydı… ve kırılan topuk tökezletse de şehrin kırık kaldırım taşlarında hala ayakta durabiliyordu.Bir şeyin parçası kopabiliyor kırılabiliyor ama aslolan hala orda duruyordu…Umut vardı yeni güne…