KALBİMİ GÖZLÜYORUM… Hala küçük bir kız çocuğu. Gözleri parlayan ve biraz farklı bir ufaklık… 6 yaşında küçük bir kız çocuğu…O zaman da -birden bire- insanların geçmiş yaşamlarını görüp bunu anlatmaya başladığımda ya da auralarını gördüğümde benim ne dediğimi anlamazdı çevrem. Dediğimin gerçek olduğunu büyüdüğümde ve bunları hala gördüğümde, anlıyorum.Sevilmek isteyen bir kız çocuğu vardı altı yaşında ve küstüğünde kapı arkasına saklanan. Bakıyorum hala kızdığımda kapılarımın arkasına saklıyorum kendimi, belki korunmak ve kendimi dinlemek için.Evrenin şarkısı içimi sakinleştiriyor, -asıl- ailemin nerede ne yapıyor olduğunu düşünüyorum. Ardından yola devam etme gerekliliği dolduruyor içimi ve bunun ne kadar manalı olduğu; ki, zaten bu yüzden burada olduğumu tekrar anlıyor ve bir parça huzur duyuyorum diyebilirim.Temiz bir kalp var. Görüyorum. Hayatı, kirlenmemek üzerine yaşayan ve geçmiş yaşamların tortularının izlerini takip edip var olan sorunları tek tek, güç bulabildiğince çözmeye çalışan…Dua etmezse eğer öleceğini hisseden bir kalp ve Tanrı’nın varlığını kalbinin atışlarında hissetmek, o kalbin atmasından daha önemli olduğunu dile getiren bir kalp görüyorum.Hala umutları var o kalbin, hem de kocaman umutları… Eğer o umutları olmazsa biliyor ki, yarım kalacak bu enkarne ve asla tamamlanmamış bir hazine olarak tarihin notalarından geçip süzülecek…Kalp ki, kalplere bakarken içlerini gören ve sıkıntılarının sebeplerinin fısıltılarını duyan bir kalp. Bildiklerini ve tüm anladıklarını yeni anlayışlar için harman ve öz ilan eden bir kalp…Onu üzenlerin dahi, neden üzdüklerini anladığında ne kadar üzmüş olurlarsa olsunlar -çoğu zaman- acısı birden hafifleyen bir kalp… Üstelik başka kalplerin nedenlerini bu kadar iyi anladığını, karşıdaki kalp dahi anlamazken o anlıyor. Çünkü karşıdaki kalp kendini bu denli çözememişken ve belki bu enkarnede de çözmesi de imkanlı görünmezken; o çoktan iç sezisiyle düşünmüş, sezmiş, bulmuş ve anlamış oluyor. ‘Yaralarım olsa da avantajlı bir durum bu’ diyor kalp kendi kendine.Vicdanın çok çok önemli olduğunu çoktan anlamış ve çevredeki kalplerin vicdandan nasiplerini almamasına onlar için bir eksiklik olduğunu sezen bir kalp görüyorum. Kendiyle barışık olmazsa şayet uyuyamayacağını bilen bir kalp görüyorum. Bu yüzden de çoğu şeyin hiç önemi yok onun için. Öyle söylüyor gördüğüm kalbim.Kimi hırsları çoktan geride bırakmış bir kalp… Cömert, bonkör, vefakar, yardımsever, anlayışlı, insanların dertlerine koşan bir kalp görüyorum ve bunun yanında alçak gönüllüğün bir vasıf değil; zaten olmazsa olmaz olduğunu hisseden, bir kalp görüyorum.Doğru dürüst yaşamayacaksam, vicdanımla barışık ve Tanrıyla dost olarak; hiç yaşamayayım diyen bir kalp görüyorum. İşte bu yüzden onu daha çok seviyorum. Çünkü güzel bir kalp. Çok uzun zaman oldu, çok. Hatırladığım altı, yedi enkarne. Bir de hatırlamadığım belki yüzlerce enkarne var.Kalbim neler yaptı, hangi durumlarda neleri tercih etti? Kimleri davet etti, kimlere kapısını kapattı kendini korumak için? Hangi kapılar yanlıştı, yanlış olduğunu ne zaman anladı ve yeni hayatlar kurdu cehit yasasını unutmamaya çalışarak…Kalp hem yorgun zaman zaman hem dingin… Zaman zaman evrenin sonsuz enerjisiyle ahenk içinde salınan bir kalp görüyorum.Çok uzun zamandır burada çaba cehit yasasını boyuna ilmiklerini adalet yasasına sonsuz inancıyla devam ettiriyor. O kalbin içinde gördüğüm yaşamlardan örnekler:-Fransa’da şifa otları üzerine ömrümü verdiğim 1500’lü yıllar… Bir kadınım, yalnız yaşayan ve dingin. Sanki tüm enkarnelerini hatırlıyor gibi erdemli, anlayışlı ve olgun. O hayatımdaki karakterimi dahi hep hatırladım. Şu anki kalbimi en çok etkileyen hayatlarımdan. 4- 5 yaşlarımda dahi ayrıntılı hatırladığım ve anlattığım. Doğduğum yılı dahi hatırlıyorum ve nasıl öldüğümü de. Bu yüzden şimdi kalp bu enkarneden çok etkileniyor.Hipnozla gösteri yapan ben… Bununsa ülkesini hatırlamıyorum. Erkektim ve sadece o hayatımda 50’lerimde olduğum zamanı hatırlıyorum ve gösteride neler yaptığımı. Bu yüzden orta okuldayken durup dururken hipnozlar ve bunun üzerine deneyler yapmaya başladım; çünkü hatırlıyordum.Bir hayatımda rahibeydim. Bir manastırda yaşayabileceğini düşünmesi kalbin bundan ileri geliyor. Oraya uyum sağlamıştı çünkü. Bunun da zamanını ve ülkesini hatırlamıyorum.Danimarka’da bir çiftlikte yaşayan bir kadının kalbi olarak da gördüm. 8 çocuk dünyaya getirmiş ve bir koca. Her gün davetler… Çiftliğin bütün ayrıntılarını gördüm meditasyonumda. Bu kalbin neler yaşadığını, neler hissettiğini… İçimde kocaman engin, dingin bir kalp görüyorum. Giysilerimi, yaşamımı, eğlencelerimi, konuşmalarımızı, hatta bakışlarımızı tüm ayrıntıları meditasyonumda gördüm. O enkarnemde iki yaşımdaki kızımın şimdiki annem olduğunu da gördüm. 16’ sında kaçtı evden ve ben onu çok aradım çok ağladım. Bunu meditasyonda gördüğümde çok şaşırdım. Sonrasından buldum onu mutluydu ve bir adam için kaçmıştı. Kaybetme korkum derinlerde bundan geldiğini gördüm kalbimde.Bir de şımarık, bencil ve küstah olduğum bir kalple erkek bedeninde bulundum ve beni seven bir kadını çok üzdüm. O beni çok seviyordu. Ben de onu seviyor belki de sadece hoşlanıyordum o beden içinde. Yıllarca birlikte olduğumuzu gördüm. Kadının yüzünü gördüm, af dilemek istedim. Sonra, ‘İlk önce kendini affet’ dedim kalbime. ‘Yaptıkların için kendini affet. Bu o kadının seni affetmesinden de önemli.’ Telkinde bulundum kalbime, ‘Sadece iyiden yanayım, yaralamalarım da beni bu olgunlaştırmak için bir araçtı. Aynı benim yaralanmalarımda olduğu gibi.’ O an anladım, bu kalbin neden bu acıları yaşadığını; o kadını anlamak için işte tüm bunlar. Kadın ruhunu, tekamülü ve kalbini anlamam içindi. Anladım. Epey iyi anladım. Kendimi affettim. Bir yanım o kadının bu kalbi çoktan affettiğini sezdi. Zaten o yüzden güzel bir ruhtu ve bu yüzden bir o kadar sevilmeye değerdi.17.YY’da Fransa’da büyük bir malikanede doğan bir kızdım. Çok yaşamadım. 30’umu görmedim. Boğularak denizde öldüm. Çok varlıklı yaşadı o enkarnede bu kalp. Evimizde kamusal alanın oluşacağı ve tüm ülkeyi etkileyen davetler olurdu. Sanatçılar, politikacılar, hem varlıklı ve ‘elit’ kesim katılır ve ülke politikası üzerine kararlar alır ve uzun uzun konuşurdu. Çok güzel bir bedenin içindeydi kalp. Evin nasıl döşendiğini, içini, bahçeyi, bahçedeki ağaçların konumlarını, bahçe kapısını, çiftliğin ne kadar olduğunu, kalbin bulunduğu bedenin giydiği kıyafetleri, kalbin kötü alışkanlıklarını, riyalarını, uyumlu ya da uyumsuzluğunu hatırlıyorum. Hiç alçak gönüllü değildi kalp o enkarnede. Egoyu da hiç olgunlaştırmamıştı. Tekamüle dair eser yoktu, bilinçsiz, sabırsız, şımarık ve bencildi. Damgalar iyi kapanmıştı. Önceki hayatlarını hatırlamıyordu kalp. Sezileri azdı. Kök şakrası en açıkken taç şakrası kapalıydı. Tam ona uygun bir ölüm oldu, boğularak öldü denizde. Şimdi her şeyi hatırladığından kalp, deniz resimlerinden dahi ölümcül derecede korkuyor ve sebebini de biliyor.1925’te bu topraklarda bu kalbin doğduğumu yeni öğrendim. Ayrıntısını hatırlamıyorum sadece erkek olduğumu seziyorum.Hafif loş ışıkta aynada göz bebeklerime bakıyorum. Kimse yokken ve etraf sessizken. O an benden ayrı bir ben görüyorum. Ben ama benden daha derin bir kalp görüyorum. Nice enkarneler yaşadığı işte o zaman belli oluyor. O bakış başka zaman olmuyor. Gözbebeklerimden içeri girip kalbime doğru süzülüyor ve gözlüyorum. Nasıl bir kalp o? Kaç ruhu barındırdı kendinde? Her şey belli oluyor.Ona derin derin bakıyorum, sanki o zaman çözülmeyen anlamlar çözülüyor. Bilgi ilk önce kalbime sonra bilicime uğruyor. Yüzyılların bilgisi sızıyor o küçük saydam ışık eşliğinde… Bakıyorum, gözlüyorum. Nasıl bir kalp var orada. Baktıkça o küçük ve kocaman kalbi daha çok seviyorum. Küçük çünkü hala altı yaşında kadar masum taraflarını yitirmemiş Allah’a şükür.Kocaman çünkü kaç enkarneyi taşıyan ve sorumluluğu alan kalp o. Onda o an erdemi ve dingin bir yolcuğun sessiz izlerini görüyorum. Kalbimin hem küçücük hem de kocaman tarafları var. İşte o kalp benim kalbim. Ve hatta ben o kalbin kendisiyim, bunu anlıyorum. Ben ve kalbim aynı varlığız. Tanrıya şükrediyorum.Bu kalpte içimin saflığını arındırarak ve Tanrı yolunda yoluma devam edeceğim. Bu ise kalbimi temiz tutan asıl vuku. Bunu biliyorum. Kalbim tanrıdan apayrı bir şey değil. Tanrı’nın yolunda bir hizmetkârın kalbi. Evrenin parçası. Olumluluk vermek için gelmiş ve sonsuza kadar sadece amacı bu olacak bir kalp görüyorum.O zaman her şey daha kolay görünüyor çünkü anlam çözülüyor. İçten içe, derinden, tenden öte; var olanla ilgili bilgiyi seziyorum. Kalbimi dinliyorum, evreni görüyorum…