bildirgec.org

anlamak hakkında tüm yazılar

Google’dan ‘L’ Demeden Leblebiyi Anlayan Özellik

aycsoft | 22 March 2011 15:57

Google Chrome hızda kendini bile aştı. Sadece teknolojisiyle değil! Bu sefer anlayışı ile rakiplerinin başını öne eğdirdi.

Google Chrome'dan 'leb' demeden Leblebi'yi Anlayan Özellik... :D
Google Chrome Leblebi Özelliği 😀

Google Chrome’un Windows versiyonunda yeni uygulamaya koyduğu bir özellik sabah sabah gözlerimi kamaştırdı. Tam bildirgec.org yazacaktım ki “b” tuşuna basar basmaz Bildirgeç karşımda beliriverdi. O’da ne siteyi siz yazarken Enter tuşuna basmadan anında yükledi. Denedim diğer sitelerde de aynısını yaptı. Kendi kendime dedim ki: “Bu sefer Google kendini bile aştı!”. Gerçekten de hız için neredeyse takla atan tarayıcıların ve biz kullanıcıların aklına bile gelememiş basit bir yöntemi uyguladı sadece!

Gizemli Mavi

Chat Noir 1 | 10 February 2011 14:25

Şu yıldız denizinde yüzerken,
Yere basabilmek gizemli maviyi anlamaktır.
Ümitsizlik mavisinde kaybolmuşken,
Mantık gemisine ulaşabilmek gizemli maviyi anlamaktır.
Serin sularda yüzmeyi unutmuşken,
Bir martının kanadına tutunup yükselmek,
Gizemli maviyi anlamaktır.
Güneşin saçları mavi yaşamı bulmuşken,
Kum tanelerindeki ışıltıyı görebilmek,
Gizemli maviyi anlamaktır.

Güliz Ardilli / İstanbul / 19 Mayıs 1997 Pazartesi

uzak diyarlar

astral | 29 September 2010 09:34

sabah, 28.09.10
sabah, 28.09.10

Bazen görmediğin yerlere gidersin. Bir aşk bir tılsım olup, rüzgar olup konar kanadına, kendini ıssız bir yerde bulursun. Öyle ki, sonu bucağı olmayan bir sonsuzluğun ortasındaki bir huzur gibi.

Bir kızıllık, bir şafak vakti; çoktan ve çoktan götürmüş olurmuş seni, rüya gibi mekanlara. Öyle ki, zaman da akmazmış, o an ölsen kanın da…

Bir varlık, öyle mutlu edermiş ki; tekrar Tanrı’ya binlerce şükredermişsin.

Kendini başka başka yerlerde, ‘keşfetmeyi keşfetmiş bir çocuk’ kadar eğlenceli, dünyanın en büyük su parkında; seninle birlikte…

Kızıl Dinginliğim

astral | 04 September 2010 11:34

Arabada gittiğimiz anları hatırlıyorum. Yüzüne bakamadığım anları…

Duyduğum melodiyi hiç unutmayacağım. Ne çok yerde duymaya başladım o an sonrasında.

Belki kaçıyorum senden doğru. Düşünmemeye çalışıyorum. Belki de çok da düşünmüyorum. Hal bu ya, düşünsem dertlendirmezdim seni bu denli. Git istememiştim, güzellik. Bazen boyunduruğumuz altına almaya çalışıyoruz, belki fark ederek belki de fark etmeyerek.

Şu saatlerde sıcak bir şehre giderken, yüzün gülmüyorken ve sebebi benken; bilmiyorsun bizim şarkılarımızdan birini dinlediğimi.

Kendimi Tanımak

bilisikbey | 24 July 2010 11:20

Çok geç oldu sabahla tanışmam.Günümü ışıldatan güneş bilirdim.Oysa fikirlerimmiş.Ne karanlıkmış dünyam.Şimdi yavaş yavaş benimde dünyam aydınlanıyor sanki.Biraz istek lazımmış kapalı kapıları açmak için.Müebbet değilmiş cezam.Övündüğüm herşey beni öldürmek için birbiriyle yarışıyorken.Kaçtığım benmişim.Neler geçiyordu oysa kafamdan şeytanın bile ürktüğü ben.Birgün kendi mahkememde suçlu bulunacağımı nerden bilirdim.Bütün günahlarıma rağmen beni benden çok seven biri varmış.Her daim kapısı açık.Gel diyen.Şimdi gül değil tomurcuk , büyük değil küçüğüm hayatı en başından tanımaya çalışan.Bu sefer günahsız değil en az zayıfsız devam edeceğim yoluma.Nefsimin kara hançerini söktüm kalbimden akan kan değildi.Geçmişim dolusu irin.Öyle ya hangi ısrar gerçeği örtebilirki beni aklasın.Kabullendim haddimi bildim.Ve ilk defa kendimi tanıdım galiba.Hayatın gerçekleriyle değil, O’nun gerçekleriyle yaşamak ruhuma sunulmuş bir çiçek gibi hiç solmayacak.Alışkanlıklardan kopmak, zevk ve sefadan ayrılmak zor zannederdim.Tek gereken teslimiyetmiş.Gerisi çorap söküğü gibi.Zaten bütün yollar O’na çıkarmış.Biz yoldan çıkmadıkça.Şimdi hücrelerime derin derin bana sunulan çiçeklerin kokusunu çekiyorum.İçim rahatlıyor.Huzur buluyorum.Sanki ilk defa aşık olmuş gibi.Tenime yapışmış zifir, dua ile sökülüp kayboluyor.Üzüntümde sevincimde bir başka güzel.Dönüp aynaya bakıyorum.Gittikçe güzelleşiyormuyum ne.Oysa kendimi hep çirkin bilirdim.Çirkin olan fikirlerimmiş.

Yaşamın Coşkusu ve Değer Kavramı

astral | 23 June 2010 12:04

Benim coşkulanmalarımı fazla bulmuş olmalı ki, ‘Sen küçüksün. Gün gelip her şeye kafayı takmaya değmeyeceğini anlayacaksın. Es geçeceksin. Yaşam başka türlü yaşanmaz.’ dedi.

'izlerveyansimalar.blogspot.com' adresinden alınmıştır.
‘izlerveyansimalar.blogspot.com’ adresinden alınmıştır.

Gayet sevdiğim biriydi, bu lafına sinir oldum, onun beni anlamadığını düşünmüştüm. ‘Sağ ol’ dedim sadece.

Zaman geçti. Zaman kutsallardan biridir. Anlatır insana. Eğriyi yanlışı zaman, sessizce benimsetir. Öyle ki, nasıl olduğunu anlamazsın.

gören

astral | 22 June 2010 13:52

Bir insan ölürken yanındaysa onun da seni öldüreceğini düşünemezsin. Aksine o evrenin en değerli varlığı dersin. Dilenci çocukları çalıştıranlarla ilgili bir film seyretmiştim. Adam ihtiyacı olduğu bir anda küçük çocuğa yardım ediyor ama onu himayesine alıp köle ediyor ve bir akşam gözünü çıkartıyor, kızgın bir demirle…

İnsan bizi kendisi için Allah ise bizi biz için severmiş. Ölürken yanında bir insan varsa onun dostun olduğunu düşünmen çok normaldir, öyle değil mi? Artık değil. Kimileri çıkarı olmayan işe töbe bulaşmazmış. Şeytan bunun kendisiymiş.

Neyse ki, yücelerin yücesi Rabbim var. İyileri Allah görür, kötüleri de…

uzun zamandır birlikte olduğum, kalbim…

astral | 18 June 2010 17:53

KALBİMİ GÖZLÜYORUM… Hala küçük bir kız çocuğu. Gözleri parlayan ve biraz farklı bir ufaklık… 6 yaşında küçük bir kız çocuğu…

O zaman da -birden bire- insanların geçmiş yaşamlarını görüp bunu anlatmaya başladığımda ya da auralarını gördüğümde benim ne dediğimi anlamazdı çevrem. Dediğimin gerçek olduğunu büyüdüğümde ve bunları hala gördüğümde, anlıyorum.

Sevilmek isteyen bir kız çocuğu vardı altı yaşında ve küstüğünde kapı arkasına saklanan. Bakıyorum hala kızdığımda kapılarımın arkasına saklıyorum kendimi, belki korunmak ve kendimi dinlemek için.

topraklanıyorum

admin | 10 February 2010 11:35

Topraklanmak önemli mevzu. Merkezlenmek. Gaia’nın köküne tohumlarımı bırakacağım, gitmeden önce. Karar vermiştim, heves geldi şimdiyse. Duanın çok etkisi var tabii.

Sabah ıslanan yüzümü yağmurun altında hissettim, Tanrıyı hissettim, şükrettim, bininci kez.

Yıllardır sordum neden varım, niye, neden, yaşam niye, neden bu hikaye, niye bu sorumluluk? Bıla bıla; buldum! Şükür. Rüzgarın esmesini tenimde hissetmek ve üşüsede ayaklarım bir kış gününde ayaklarımının üşüdüğünü dahi hissedebilmek içinburadayım. Buradayım. Daha ötesi yok. Anlam burada.

duyu

astral | 18 January 2010 11:11

Mırmırım senin beni sevdiğini nereden biliyorum, biliyor musun? Seninle tartıştık diyelim, hoşnut olmadığımız bir şey var: İçime oturuyor hiçbir şey yapamıyorum, bağlanıyorum. Keyifsizlik ki, nasıl! (Çifte anlamlı: Hem sensizlik, hem keyif alamamak ve sensiz olduğum için keyifsizlik; hoş bu, üçte anlam oldu ama olsun.) Sonra düzeliyor kış, sonrası ilk baharın ilk yaprakları gibi yemyeşil ve huzur doluyor içim. Sırf dünyamda, sen huzurlu olduğunu biliyorum diye.

İnandıklarımın altına imzamı atacağım bir şey var ki, deli çok deli bir telepati var aramızda. (Deli çok deli olan başka şeylerde var aramızda elbet ama konu dağılır.) Ben senin huzurunu da, huzursuzluğunu da hissediyorum, cayır cayır hissediyorum hem de. Altı yüz kilometre ötedeymişsin, hah; gülerim. Rodrigo’nun gitar konçertosundan daha etkili olan bir şey varsa bu evrende varlığım, o da; senin varlığın. Ben onu hissediyorum. Diyelim biz az biraz bozuktuk, düzelttik; sen ‘bana çaktırmıyorsun halini ve bozukmuşuz gibi davranıyorsun hala.’ İstediğin kadar böyle davran diyelim, işlemez. Ruhum senin nasıl olduğunu biliyor, sanırım sıkıntım da sevincim de bundan.