bildirgec.org

ruh hakkında tüm yazılar

HAYALETLER SEVİMLİ MİDİR?

nihansage | 06 May 2011 15:07

İnternette dolaşan her hangi biri, hayaletlerle ilgili videolara ve resimlere rahatlıkla ulaşabilir. Sormamız gereken soru şudur; Bu videolardaki hareketler gerçekten hayaletler tarafından mı yapılıyor, yoksa hepsi kurgu mu? Daha da önemli olan soru ise, bu videolardaki görüntüler gerçekten hayaletlere mi ait, sakın başka bir canlı türüne ait olmasınlar! Mesela günümüz moda değimiyle üç harflilerin marifeti olmasın… Bu da tabi ki farklı bir görüş şeklidir.Sonuç olarak resimlerde fütursuzca boy gösteren şeylerin ne olduğunu bilmediğimizdir.

Ruhumu tatile çıkardım

admin | 15 March 2011 06:30


Ruhumu tatile çıkardım bugün, dedim ki ona, sen çok hırpaladın kendini çok yıprattın ama dinlenmelisin artık. Dinlemek istemedi tabii ki beni, anlamak istemedi, kulaklarını tıkayıp kafasını sağa sola sallamaya başladı bir yandan da seni dinlemiyorum, dinlemiyorum, dinlemeyeceğim diye bağırıyordu. Çünkü içinde bir işkolik gizli, bir ben olmadan kimse yapamazlar sesi çınlıyor boş koridorlarında, ben olmazsam her şey yarım kalır. Belki de yarım kalan bir tek hayatımdır.

Hah şöyle! Bırak ben diye başlayan cümleler kurmayı bir köşeye. Hatırla geçmişini, mesela geçen senenin kasım ayını…hatırladın di mi yine böyle olmaz, ben olmazsam bir şeyler yarım kalır derken bir anda içinden bir ay kafa izni yapsam diye iç geçirmedin mi hani, hatta hatırlasana bir bahanem olsa da bir ay kimsecikler bana dokunmasa dediğin anı. Dua niyetine geçti belki de belki secret’ın sırrı gerçek oldu, belki pozitif düşünce gücü. Peeh! Palavra! Nasıl istediysen öyle oldu değil mi, sahiden bir süre kimsecikler sana dokunamadı…

Çalınmış Ruh

mavilikler | 10 February 2011 09:13

Nekahat devresinde bir hastaydı o şimdi. Kapıdan çıktığında yüzüne çarpan esinti savurabilirdi onu yere. Bedensel bir hastalık geçirmemiş de olsa, rüzgara karşı duramıyordu birtürlü. Ruhu çekip gitmişti bir yerlere. İçi boş bir beden bırakmıştı geride.

O kadın giderken, ruhunu da götürmüştü yanında. Kapıya koşmuş, arkasından bağırmıştı “Geri ver!” diye. Ama bir kez olsun dönüp bakmamıştı kadın arkasına. Ruhsuz bedenine yeni bir ruh bulmanın sevinciyle daha da sıklaştırmıştı adımlarını.

“Nasıl fark edemedim?” diye sordu adam kendine, yüzlerce kez sorduğu gibi. “O’nun sadece bir beden olduğunu anlamam için ruhumu mu kaybetmem gerekiyordu ille de?”

MANDOLİNİN ETTİKLERİ

il mare | 08 February 2011 15:22

Doğru yerde ve doğru zamanda baksak ya birbirimizin gözlerine ,anlaşmak için konuşmadan sessizce işaret beklesek,
Dışardan çok komik gözükse, anlaşmamız bitince ne yaptığımızı ne dediğimizi anlatsak etraftakilere,
Anlatınca gülseler; sonra dünyamıza dönünce ve biz gene gözlerimizin içine girince, birden ciddileşseler, önümüzde saygıyla eğilseler…

Ruhum

Galanthus | 29 January 2011 10:45

Ruhum, çiçek bozuğu bir surat gibi, güzel hatları olabilir ama dikkati çeken arazlarım var. Kırmızı; besbelli. Ah bi’ çamaşır yıkarmışçasına çitilesem onu, bi temizlesem altından mis gibi çıkacak kendisi, ama ilacı bende değil…ne yalan söyleyeyim artık tabip, eczacı, doktor aramaktan yoruldum.

Deformik Eğitim

devrialem47 | 08 November 2010 10:34

Eğitim istendik davranışların ortaya çıkmasını sağlamak için yapılır.

Geçmişte kısa süreli eğitime rağmen, eğitimin içeriğinden dolayı kalite çok yüksekti. Ve bu istendik davranışlar kısa bir zaman zarfi içinde gösterirdi kendini. Şimdi eğitim 13 seneye yükseldi ve yeni dünya görüşünün, yeni bilimsel, teknolojik düşünüşün ham beyinleri eskiye nazaran bir adım ilerde olduğundan kuşku duyulmaz.

21.yüzyılda böyle bir anlayışa rağmen zekanın en aktif olduğu bir dönemde eğitim süresinin uzatılmasi eğitimin içeriğini değil, sadece ve sadece süresini ilerletir. Sonuç olarak şunu belirtmeliyimki böyle bir eğitim anlayışının beni ne kadar yaraladığı şu iki dizelerden hissedilebiliyor:

Yolun Açık Olsun Birtanem…

firatocal | 02 September 2010 14:20

Bana çektirdiğin tüm acılar için şükranlarımı sunuyorum sana ey sevgili… Bende açtığın her yara , hayat bataklığı içinde çırpınan çaresizliğimi bana daha iyi anlattı… Kendime olan körlüğümü , yalancılığımı ve yabancılığımı bir kere daha fark etmemi sağladı…

Sonsuz kere teşekkürler sana , bütün dünyamı yıktığın , kalbimi per perişan bir viraneye dönüştürdüğün için… Gözyaşlarıma hiçbir zaman acımaman ne kadar doğru kararlarmış her defasında… Tüm erkekler hiçbir zaman büyüyemeyecek çocuklardı senin için… Issız terk edilmiş oyun parklarındaki hayat boyu yapayalnız kalmayı hak eden sahipsiz ruhlardı onlar… Ne de haklıydın bıçak kadar keskin ve soğuk sözlerinde bir tanem…

Canın ne zaman yansa, o güne kadar yaşadığımız bütün güzel şeyleri tutuşturuverirdin tafralı basit bir tartışmanın cılız ateşiyle… Ve geçip karşısına zevkle seyrederdin üzerlerine tir tir titrediğim anılarımın yavaş yavaş çığlıklar içinde yanışlarını… Kendimi yeniden ve daha açık anlamamı sağladığın için , yaşadıklarımdan çok daha öğretici olan ortak günahlarımız için müteşekkirim sana…

Sana kızamıyorum… Senden nefret edemiyorum… Çünkü ruhumu ve bedenimi paramparça eden sözlerin ve hareketlerin , karanlığa gömülü ve hiçbir zaman girmeye cesaret edemediğim derinliklerimi keşfetmeme yaradı…

Yaşam Sirkinin Hayal Avcıları

firatocal | 31 August 2010 12:44

İnsan ya hayalleriyle yaşıyor ve sessiz sessiz avutuyor doğuştan şansız , zavallı varlığını ; yada hayalleri için yaşıayıp savaşarak kırıyor kabuğunu… Kaybedenlere endekslenmiş zaman nehrinin azgın sularına savrulmuş bi çare sahipsiz kaderine isyan edip , avazı çıktığı kadar yükseltiyor sesini..

Hayalleriyle yaşayıp kırıntılarla avunanlar hiçbirzaman ulaşamaya caklarını bildikleri bir hayat biçimiyle düşlerini dekore etmiş keder mağlubu gönül zengini insanlar oluyor hep… Gözlerini kapattıklarında imrendikleri bu elit hayatın müsvetteleriyle kendilerini avutmaya razı oluyorlar her defasında…

Ruhlarının açlıklarını sadece düşleriyle doyuran kitleler için hayat sorunsalı değiştirilemeyecek çaresiz bir kaderi gösteriyor… … Onların çocuklarının büyük bir kısmı da ölü toprağı ile örtülmüş yaşam enerjisi kaynaklarını kemiriyorlar köşelerinden… Babalarından aldıkları kaybetmeye mahkum yaşam mirasını yeniden ayağa kaldırmanın telaşesiyle geçiriyorlar ellerinde kalmış yoksun ve bitkin düşmüş , savunmasız hayatlarını…

Onlar ne kendileri ne de içinde bulundukları toplum için en küçük bir fayda bile üretemiyor , koca bir ömrün sonunda doğum ve ölüm tarihleri arasına sıkışıp , yerin altındaki karanlık mabetlerinde başka bir bahara ertelenmiş mutluluk hayallerinin başını beklemeye başlıyorlar…

ARKANDA DENİZ

mavilikler | 27 August 2010 10:11

İstanbul’da olmak var!

Sabah yürüyüşe çıkmışsın. Dönüşte fırından ekmek alacaksın. Bu son derece sıradan görünebilecek durum, İstanbul’daysan olağanüstü bir şölene dönüşebilir.

Martılar da katılır işin içine. Deniz zaten hep vardır… Sonsuzluk katar her şeye. Küçücük bir hareket, önemsiz bir durum bile sonsuzluğun içinde başka başka anlamlara bürünür. Hiçbir şey yok olamaz sanki, fonda deniz varsa.

Hele o yosun kokusu… Ekmek falan silinir aklından. Kıyıda bir banka bırakırsın kendini. Önünde derya deniz… Sen de ondan bir parça olur, sonsuzlaşırsın.

gece…

firatocal | 17 August 2010 11:08

üşüyen düşlerimi şefkat dolu elleriyle örten sırdaş dostumdur gece… gözlerimi kapatıp tüm savunmasızlığımla kendimi bıraksam bile , bilirim bana ihanet etmeyeceğini…

bazen özlem dolu aşk kokan bir sevgili olur , bazense koruyup gözeten , başını güvenle yasladığın bir anne … dalıp gidersin düşler diyarına mehtap kokan , yakamozun ışıl ışıl aydınlattığı elleriyle…

yaşam yorgunu bedenimi , ayrılık bitkini ruhumu dinlendiren kendinden emin , yalnızlar rıhtımıdır kadim dostum gece… dobradır , dostların en harbisi… kimsenin söylemeye cesaret edemeyeceği gerçekleri düşlerime fısıldayan acı gün dostumdur…

sırtını hiç dönmez bana… gün boyu aklıma gelmese bile adı , güneşle veda
laşma anımda tüm affedi
ciliğini giyinip , güler yüzüyle karşılar onca karanlığın arasın dan … ayrılığın şiirini yazdırır kalp kırıklıkları üstüne… elimi kesse de kırıntıları , acıtmaz gün boyu canımı acıttığı kadar herşey onunla…