Birkenau
Auschwitz

Herkes soykırımın son kalesi olarak Auschwitz’i (yazılışı beni öldürecek, çok zor) bilir. Oysa ondan 3 km ileride kurulmuş olan başka bir kamp vardır. Bu kamp Auschwitz’den daha büyük ve sadece ölüm kampı olarak kullanıldı. Tren rayları burada son buluyordu ve ismi Birkenau’ydu. Son soykırım kalesi. Bundan 3 ay önce Polonya’ya gittim ve son kaleyi gördüm. Yani hem biraz keşiflik, biraz gezilik bir yazı olacak. Şimdiden duyurayım, sonra ne iş demeyin.1. Dünya Savaşında yenilen Almanya Versay Antlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştı. 1920’li yıllara gelindiğinde Almanya’da ekonomik sıkıntılar baş göstermeye başladı. Savaştan yenik çıkmış bir ülke, işsizlik, enflasyon, üretim düşüklüğü gibi sorunlarla boğuşuyordu. O esnada bir isim yavaş yavaş ön plana çıkmaya başlamıştı. Adolf Hitler’di, bu adam. Versay Antlaşmasına karşı; milliyetçi, Almanya’nın dünyadaki en önemli ulus olduğuna inan Hitler….1933 yılında partisi Nazilerle birlikte iktidara geldiğinde kimse dünyayı değiştirecek adam olduğunu bilmiyordu. Ancak milyonlarca kişinin ölümünden sorumlu bir katil olarak tarih sayfalarında yerini aldı. İlk işi ekonomiyi düzeltmek oldu. Daha sonraysa Versay Antlaşması ile Almanya’dan alınan toprakları geri istemek.2. Dünya Savaşı’nın Almanya’nın Polonya’ya saldırdığı 1 Eylül 1939’da başladığı kabul edilir. Oysa Hitler ilk olarak Avusturya’yı işgal eder. Çekoslavakya’da Sudet Bölgesine göz koyar. Bu bölgede Almanlar yaşamaktadır. Münih Antlaşmasıyla ilk önce Sudet’i; daha sonraysa bütün Çekoslavakya’yı topraklarına katar.Almanya 1936’lı yıllara gelinildiğinde ekonomik problemlerini büyük oranda çözmüş, dünyaya baş kaldıracak bir durumdaydı. Çünkü Hitler ülkesine sürekli en üstün ırkın Almanlar olduğu ideolojisini pompalıyordu.1936 yılında ise Milletler Cemiyeti ile aralarında olan anlaşmaya karşı çıkarak, İspanya’nın iç savaşına müdahil oldu. Franconun saflarında savaşması için binlerce asker gönderdi. İtalya’da onu takip etti. O sıralarda Japonya’da Çin’e savaş açtı ve kutsal ittifak oluşturuldu. Tarih 1939 yılına gösterdiğinde İtalya’da iktidarda meşhur Mussolini vardı. Faşist politikaları yüzünden Avrupa’da sorun teşkil eden Mussolini Roma İmparatorluğu gibi bir İtalya hayali kuruyordu.Resmi olarak ise 2. Dünya Savaşı Almanya’nın Polonya’ya saldırmasıyla başladı. Polonya 1. Dünya Savaşından sonra bağımsız bir devlet olarak kurulmuştu. 1 Eylülde Polonya’ya giren Hitler karşısında İngiltere ve Fransa’yı buldu. Savaş başlamıştı. Polonya’nın cephelerini 1 hafta gibi çok kısa bir sürede geçen Alman askerleri, müttefik kuvvetler yardıma gelemeden 27 eylülde Polonya’yı ele geçiriir. 2. Dünya Savaşı ayrı bir başlık olarak incelenecek kadar önemlidir.Adolf Hitler 1 Eylül 1939 Polonya’yı işgal ederek 2. Dünya Savaşı’nı başlattı. BM 1964 yılında bu tarihi günü Dünya Barış günü olarak ilan etti. Dünyanın her tarafında Eylül; yani savaşın başladığı tarih, barış günü olarak kutlanıyor.Konuya kısa bir ara verip; o dönem iktidarda olan, tarih sayfalarında kanlı bir lider olarak yer bulan Adolf Hitler’e bir göz atalım.Adolf Hitler
20 Nisan 1889 yılında Yukarı Avusturya’nın Braunau kasabasında doğan Hitler, 30 nisan 1945 yılında Berlin’de intihar ederek hayatına son vermiştir. Almanya’nın Führer’i; Nasyonel Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin (NSAİP) lideriydi. Halkı onu çok sevdi. Hep destekledi. Çünkü Alman halkına çok güzlü olduğu, herkesten daha üstün oldukları duygunsu empoze etmişti. Savaştan yenik çıkmış halk, mağduriyetini gidermenin yolunu bulmuştu. NSAİP’nin ideolojisi ırkçılığa ve katı çalışma koşullarına bağlıydı. Hatta alman ırkının dünyadaki en üstün ırk olduğuna inanıyorlardı. Acı olan halkı da buna inandırmışlardı. Yayılmacı, saldırgan, savaşçı bir politika izlediler. Özel askeri birliklerine SS (Schutzstaffel ) adı verilmişti. SS Almanca koruma takımı anlamına geliyor. Bu yüzden binlerce insanı fırınlarda yakarken hiç tereddüt etmediler. Alman ulusunu koruduklarına inanıyorlardı. İnanç ise; hep üstünde durduğum gibi böyle bir şeydir. Katıksız olarak bağlılığı gerektirir. Naziler yenildikleri 2. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar yani 1945 yılına kadar iktidarda kaldılar.Hitler’in doğduğu kasaba, Braunau Alman sınırına çok yakın bir kasabaydı. Gümrük memurluğu yapan Alois Hitler ile ev hanımı Klara Pölzl’in 3. çocuklarıydı. Babasını 3. evliliğiydi ve 2. evliliğinden gayri meşru çocukları vardı. Aile çocuklarına Almanca asil kurt anlamına gelen Adolf adını verdiler. Hitler; babasının devlet memurluğu dolayısıyla bir sürü kent değiştirmek zorunda kaldı. Başarılı bir öğrenciydi. Babası devlet memuru olmasını istiyor, oysa o ressam olmak istiyordu. Hitler’in 2000 den fazla yaptığı resim ve kara kalem çalışmaları olduğunu eklemden geçmeyeyim.Asıl, yaşamını değiştiren olaysa babasının 1903 yılında ölmesi ve Hitler’in liseyi bırakmak zorunda kalarak yetim çocuklar pansiyonuna yerleşmesiydi. Katı kurallardan kurtulmuş ve bohem bir hayat yaşamaya başlamıştı. Bilinen başka bir olayı da Viyana Güzel Sanatlar Akademisi’ne başvurması ve kabul edilmemesidir. Okul onu resim okuması için kabul etmemiş, bunun yerine mimarlık okumasını önermişti. 1907 yılında ise annesini göğüs kanserinden kaybedecekti; artık tekti. Onu destekleyen annesi de yoktu. Tekrar Akademi’ye başvurdu ve tekrar ret cevabı aldı. Belki bu akademiye kabul edilse tarihin seyri de farklı olacaktı, kimbilir. Cevaplarını bilemediğimiz sorulardan biri daha…..1909 yılına gelindiğinde halasının yardımıyla zor geçinen beş parası, bohem bir hayat süren bir Hitler vardır, karşımızda. Evsizler yurdunda yaşayan, sattığı resimlerle ayakta kalmaya çalışan biri. Viyana’dayken yavaş yavaş anti- semitist düşünceler oluşmaya başladı. Dönemin ünlü isimlerinden etkileniyordu. Bunlardan birincisi Lanz Von Liebenfens, diğeri Karl Lueger’di. Lueger Hristiyan Sosyal Partisi’nin kurucusuydu. Bolca okuyordu. Sosyalizm, Bolşevizm, Marksizim gibi akımları öğrenmişti. Ari Irk’ına inanıyordu ve Yahudilerin doğal düşmanları olduğuna inanıyordu. Antisemitisti. Mutsuzluklarının, yenilgilerinin sorumluları bulunmuştu, Yahudiler. Yine burada küçük bir ayrıntı olarak; Hitler’in hitabet açısından çok iyi olduğunu, kitleleri ve özellikle kadınları çok etkilediğini vurgulayayım. Partisinin iktidara gelmesinde en çok kadınlar çalışmıştır.Eşi Eva Braun’da onunla birlikte intihar etmiştir.Hitler’in kafasının en karışık olduğu dönemler. Asker kaçağı. Avusturya’da yakalanınca pişmanlık savunması ve sağlık problemleri yüzünden serbest bırakıldı. Buna rağmen ansızın Almanya’nın 1. Dünya Savaşı’na girmesiyle gönüllü olarak Bavyera ordusuna katıldı. Savaşta haberci olarak çalıştı ve iki askeri nişan aldı. Savaşta yaralandı; buna rağmen cepheye geri döndü. Gazi nişanı aldı; yine de rütbesi yükseltilmedi; çünkü Alman vatandaşı değildi. 1918 yılında Almanya’nın teslim olması; Versay Antlaşması’nı imzalaması hayatındaki ikinci dönüm noktası olacaktır. Partisini iktidara taşıyan en önemli etken ise Versay Antlaşmasıydı. Bütün politikasını bunun üzerine kurmuştu. Alman halkını “hükümet yenilgiyi kabul etti” diye kışkırtıyordu.1920 yılına geldiğimizde yine onu etkileyen iki önemli isim vardır. Birincisi Anton Drexler; ikincisi Dietrich Eckart’tır. Drexler milliyetçi, Yahudi karşıtı, faşistin önde gideniydi. Eckart ise akıl hocam dediği bir kişiydi. Alman İşçi Partisi’ne Eckart ile birlikte üye oldu. Kısa zamanda yükselişe geçti. Partinin adını Nasyonel Sosyalist Alma İşçi Partisi olarak değiştirdi. Meydanlarda binlerce kişinin katıldığı konuşmalar yapıyor, halkı coşturuyordu. Yahudilerin ve diğer halkların düşman olduğunu, Almanya’nın bu halde olmasının sorumlularının onlar olduğunu söylüyordu. O dönemki alman halkı üzerinde umut ışığı olmaya başlamıştı. Taraftarları Almanca yol gösteren, lider anlamına gelen Führer ismini ona taktılar. O artık Almanya’nın gönüllerdeki lideriydi.

Birkenau
Adolf Hitler

Gönüllerdeki lider olmak elbetteki Hitler için de yeterli değildi. 1924 yılında Birahane darbesi’ni gerçekleştirdi. Amacı Münih’teki hükümeti devirmekti. Başarılı olamayınca tutuklandı ve cezaevindeyken Kavgam kitabını yazdı. 10 aylık tutukluluktan sonra serbest bırakıldı. Partisi 3 defa seçimlere girdi. 3. de nihayet en yüksek oyu aldı. Ancak bu oy % 34’lerdeydi ve tek başına iktidara gelemiyordu. Cumhurbaşkanı Hindenburg koalisyonla birlikte hükümeti kurması için başbakan olarak atadı. Ancak Hitler; seçimlerde ikinci gelen Katolik Merkez Partisi’yle anlaşamayınca tekrar seçime gidildi. 5 Mart 1933 yılı tarih sayfalarına tekrar altı çizili olarak not düşüldü. Bu tarih seçimin yapıldığı tarihti ve Hitler yüzde 44 oy alarak; tek başına iktidara geldi. Almanya’da yeni bir dönem başlıyordu. İktidarı döneminde yaptığı bir iki şeyi anlatırsak:1-Sendikaları kapatmıştır ve tüm çalışanlar İşçi Birliği çatısı altında toplanmıştır.2- İşçi aidiyatları yani sigorta primleri genel bütçeye aktarılmıştır.3- İş gücü maliyeti düşürülmüştür.4- Teknolojik gelişmeler ve askeri alanda yatırımlar yapılmıştır.5- Asker sayısı hızlı bir biçimde artırılmıştır.6- İşsizler askere alınmıştır.7- Büyük otobanlar yapılmış, Almanya’nın çehresini değiştirmeye çalışmıştır.

geride kalan ayakkabılar
Hitler Kavgam kitabında da yazdığı gibi Almanca konuşan bütün insanları aynı çatı altına toplamak istiyordu. Bu yüzden öncelik olarak komşuları olan Avusturya, Polonya ve Çekoslovakya’dan işe başladı. Yahudiler başta olmak üzere Romanlar, homoseksüeller gibi düşman ilan ettiklerini öldürmeye başlamıştı. Ari ırkının bozulmasını, bir şekilde diğer uluslarla karışmasını istemiyordu. Bu yüzden onları yok etmeyi tercih etti.Savaş döneminde kurulmuş olan iki büyük kamp vardı. Birincisi Auschwitz, diğeri ise Birkenau’ydu. Bu iki kamp, (bence Polonya’nın en güzel şehri olan) Krakov’a 1 saat uzaklıkta. Bu kampların en önemli özelliği coğrafi konum olarak Avrupa’nın tam ortasında yer alması, tren raylarının uzunluğu yani ulaşım koşulları. Bu sebepten dolayı da Avrupa’da toplanılan herkes bu kamplara getirildi. Tren rayları Birkenau’da son buluyor. Daha ilerisine yol yok ve etraf bataklık. Etrafı filmlerde gördüğümüz üzere, elektrik telleriyle çevrili. Auschwitz aynı zamanda çalışma kampı olmasına rağmen, Birkenau direkt fırınların, gaz odalarının olduğu bir yer. Auschwitz şu an müze olarak kullanılıyor. O döneme ait fotoğraflar, yakılan insanların ayakkabıları, fırınlar- ki fırın derken bile trajikomik bir durum ortaya çıkıyor. Ama evet, kocaman insanların yakıldığı fırınlar, gaz odaları var. Auschwitz’de bir tane gaz odası, iki tane fırın var. Diğerleri yıkılmış. Birkenau’da ise bir sürü gaz odası var. Sıralanmış hallerini görünce insanın inanası gelmiyor.Bu kamplarda yaklaşık olarak 1,5 milyona yakın insanın öldüğü kabul ediliyor. Bu sayılabilen kısmı. Sayılamayanların ise kaç kişi olduğu meçhul.

Birkenau
Birkenau

Kampları kuran kişi Rudolf Höb. Höb’ten (soy adı almanca farklı bir B. Klavye probleminden dolayı böyle yazıyorum) Rus askerleri için bir çalışma kampı kurması istenir. Aynı zamanda bütün kampların yönetimi de bu merkezden yapılacaktır. Kamp ilk başlarda tutukluların zor koşullarda çalıştığı bir yerdi. Atölyelerin olduğu, herkesin yeteneğine göre çalıştırıldığı bir alan. Bir süre sonra Zyklon B isminde bir gaz denemeye başlanır. Gazın etkili olduğu görülünce imha işlemleri başlar. Gaz odaları ve fırınlarla birlikte kurşuna dizme duvarı olduğunu da belirteyim. Bu duvar esirlerden ziyade SS’lerin kendi içindeki askerler için kullanılmış.Dünyanın bir çok yerinden toplana esirler trenlerle kampa getiriliyor. Hasta, zayıf ve çalışmayacak durumda olanlar ise ayrılmaya başlanılıyor. Bu işlemi yapan ise kampın doktoru Josef Mengele’ydi. Şeytanın cellatlığını yapan Mengele.Kamp; Hayat Güzeldir filminden de hatırlayacağınız gibi General Pawel Kurotschkin yönetimindeki 60. Ukrayna Cephesi Birlikleri’nin 27 Ocak 1945 yılında girişiyle kapanır. SS subayları çoktan kaçmış, geride yakılan insanların ayakkabıları, giysileri ve hatta gözlerimde gördüm saçları kalmıştır.