O zamanlar bana aşık biri vardı. Bana bakışlarından ve aksayan cümlelerinden anlıyordum bunu. Sonraları, olayı farkeden başkaları da gelip kulağıma fısıldadılar konuyu, ama umursadım mı? Asla!Ben sana sevdalıydım.Sen ise beyaz BMW’si ile, Tunalı Hilmi’nin sonundaki o parkta süzülen kuğular gibi dolaşan Ceyla’ya aşıktın. Gerçi Ceyla’ya aşık olmayan var mıydı?Değil mi canım? Kızın güzel gözlerine bir bakan bir daha dönüp bakar; hatta o geçip gittikten sonra bile ağızlarını açık unutup okulun koridorlarında canlı heykeller gibi dikilip dururlardı…bu bir pilli patisözüdür!O zamanlar aşk, Ankara’nın üzerine yağan kar kadar saftı. Henüz ne cep telefonlarına düşmüştü, ne de bilgisayar ekranlarında “sildim seni, aşkım” lafızına girebilecek kadar yapaylaşmıştı. Bütün bu platonik aşklar trafiğinde kimsenin aşkı başka kimseninkine denk durmazdı.Bilemiyorum, sonradan Ceyla’nın petrol kralı ile evlendiği o gün neler hissettin? Ama tahminim güç değil. Tıpkı sen evlenirken benim hissettiğim duygular kıvamında birşeyler olmuş olsa gerek!Nereden mi biliyorum? Çünkü çok doğal bir hareketti kız daha evlenmezden önce, O’nun çalıştığı banka binasında işe başvurman. Ne tuhaf! Bunu bildiğim halde halimden memnundum. Nasıl olsa, artık seninle yanyana binalarda çalışıyor olacaktık.Yine hatırlıyorum, okulda birgün, seninle müzik binasında piyano çalarken, ses geçirmeyen kapılar yüzünden bizi içeride unuttuklarında ve üzerimize binanın kapısını kilitleyip gittiklerinde, ancak pencereden çıkarak kurtulmuştuk da sonra olaya defalarca gülmüştük. Seninle gülmek güzeldi.Basketbolu senin yüzünden sevdim. Bunun yanısıra, her yaptığın sayı ile sevincini paylaştığında yanında başkalarının olmasını da hep kıskandım.İmzasında 12 rakamını taşıyan ilginç bir insandın… Derse girmeyeceğin zamanlarda, senin yerine imzanı nasıl atacağımı bana öğretmiş olmana ise, bugün bile düşündükçe hala şaşarım. Neyse ki; o imzayı atmak zorunda hiç kalmadım. Taklit edemediğimden değil, kaçırdığın tek bir ders olmadı!Mezuniyet balosu’nu protesto edip gelmediğinde sana hediye etmeyi düşündüğüm ama elimde kalan 12 sırt numaralı forma, kimbilir belki artık çoktan doğadaki dönüşüm zincirine karışmıştır bile.Turnuva için otobüsünüz dönüş yolunda kaza geçirmişti de kazada ölen çocukların annelerinden biri gelip hastahane koridorunda yakanıza sarılarak “Neden benim oğlum?” diye ağlarken, senin tıkanıp nasıl fena olduğunu o zaman en içimde hissetmiştim. O an hangisi daha acıydı? Arkadaşını kaybetmek mi? Yoksa O’nun annesine bir cevap verememek mi? Bu cevabı hiç bulamadım.Doğum günümde senin fotoğrafını hediye etmişti yurttaki arkadaşlarım… Sır gibi saklanmıştı bu sürpriz, doğum günüme dek. “Şimdi o fotoğraf nerede?” desen, cevap veremem.Sana olan platonik aşkımın sadece benim gözlerimde dolaşmadığını çok sonraları anlayacaktım. Oda arkadaşımın sana bakışları değiştiğinde seni kaybetme korkusu ilk o zaman içime düşmüştü. Sonraları seni gerçekten kaybettiğimi, sen evlenme kararı verdiğinde anladım. O uzak ölü şehirden, sabahın köründe telefon açıp, o şanslı kızla hayatını birleştireceğini ilk bizimle, “en yakın dostlarınla” paylaşmak istemiştin ya; o günkü telefon konuşmamızı sorsan kesinlikle bir tek kelimesini hatırlayamam. Kulağımda tek yankılanan “Ben evleniyorum” sözlerin…Artık platonik aşklar, Platon kadar eski bir kavram. Değeri ise sadece hatırlayana ve bilenin yanına kar!
yorumlar
beyaz bemevesi olan birine aşık olmak mı???aydonbilivdıs!!
pilli patiiii!!!!!!!!!!!!! sen de mi bilkenttensin:)))))))
ay sen de miiiii ordansııın maaakaydonbilivdıs !
Evet, bişi dedim kop. Orda demiyorum artık ama.Yahu gerçi burası da geyik yapmak için uygun yer değil. Cidden çok hoş bir anlatımın vardı P’Pati. Beynine ve ruhuna sağlık. Yazık etmek istemiyorum bu yazını ama..Kop…İki dakka dışarı gelir misin adamım? Ben bilkent’li değilim, hacettepeliyim.
aydonbılivdıs!! hacettepe haa! cizıısss!!!holli bibıl!! tiriniti hâttâ
Evet ya adamım.. Hiç beklemiyodun diyi mi? Sen onu benim arazimin orta yerindeki ağacın altına işerken düşünecektin.Elimdeki pompalı ile seni beytepe’den bilkente orman içinden kovalalarken, sen de popondan sıyrılmış pantolonunu yukarı çekerekten kaçarken düşünmelisin bence. Saçmaları popondan çıkarmak biraz acı olcek.
çocum senin hocan kimdi bakiim,
My Best Friend’s Wedding filminden en sevdiğim sahne canlandı gözümde. Hani fonda piyano çalarken vapurda dans ettikleri..ve dejavu oldum paylaştığın bu yazıylaTeşekkürler pilli pati
buldum
Dej, bazen en iyi arkadaşının senin düşündüğün gibi biri olmadığını anlarsın, en az bir aşka üzüldüğün kadar üzülürsün..Çünkü kendi imajları, bir çocukluk arkadaşına yapacakları ufak bir manevi destekten daha üstündür..Bu yazıyla alakası yok amaKaybedilen, gerçek Aşklara ve yalancı dostluklara içelim bir gün..
ne olur kim olduğunu bilsem pia’nınellerini bir tutsam ölsemböyle uzak uzak seslenmeseben bir şehre geldiğim vakitobaşka bir şehre gitmeseotelleri bomboş bulmasamiçlenip tuzlu bir kadah gibibuğulanıp buğulanıp durmasamne olur sabaha karşı rıhtımdaçocuklar pia’yı görselerbana haber salsalar bilsemiçimi büsbütün yıldız basarbir hançer gibi çıkıp giderdimben bir şehre geldiğim vakito başka bir şehre gitmesesingapur yolunda demeselerbana bunu yapmasalar yorgunumüstelik parasızım pasaportsuzumne olur sabaha karşı rıhtımdaseslendiğini duysam pia’nınsırtında yoksul bir yağmurlukçocuk gözleri büyük büyüküşümüş ürpermiş solukellerini tutabilsem pia’nınölsem eksizsiz ölürdüm
İyi seçim, buna içelim..Özel gördüğün bir insanla kırılma noktalarınız kesişmiyorsa, nakavt..
bu gece gelmeyeceğini düşünmekte haklıydımgelmeyeceksin…orda hep derinindeen acıyan yerindebilinir ki…aslında hiç olmadılarbelki bir gün olunabilir umudnun kırıntısıyla…
tu ne viendras pac se soir…
herkes mi aşık yaw !
evet, hepimiz aynı kişiye aşığız kop
oomaygad! aydobılivdıs
Dejavuu88 DİYOR Kİ, (25 Mayıs 2008 12:57)”Özel gördüğün bir insanla kırılma noktalarınız kesişmiyorsa, nakavt..”Nakavt ya nakavt, en acısından ”Camdan kalpler” kırık artık, yapıştır yapıştırabilirsen..”İmaj herşey demektir, kahrolsun dostluklar ””Bu bir, Pillibebek sözüdür”
bugün pazarmücver & ayran günüdürbu bi kop sözüdür…
Yol gidenin değilhiç gelmeyenin ayak ucundaarşınlıyormuş hafızaların gizli yollarınıSonsuzluk dediğimiz buymuşBir isimsizin hecelerinde büyüyen..
Take this kiss upon the brow!And, in parting from you now,Thus much let me avow-You are not wrong, who deemThat my days have been a dream;Yet if hope has flown awayIn a night, or in a day,In a vision, or in none,Is it therefore the less gone?All that we see or seemIs but a dream within a dream.I stand amid the roarOf a surf-tormented shore,And I hold within my handGrains of the golden sand-How few! yet how they creepThrough my fingers to the deep,While I weep- while I weep!O God! can I not graspThem with a tighter clasp?O God! can I not saveOne from the pitiless wave?Is all that we see or seemBut a dream within a dream?
hay Allah ben bir söz bulamadım bu küçük yazıyı yazdım kabul mü?
Karanlık bir çöl otoyolunda, serin rüzgar saçlarımdaColitaların sıcak kokusu, yükseliyor havayaİleride bir mesafede, parlak bir ışık gördümAğırlaştı başım ve bulanıklaştı görüşüm.Gece için durmalıydımOrada, kapının önünde durduGörev zili duyulduVe kendi kendime düşünüyordum ki’Cennet de olabilir bu, cehennem de’Sonra bir mum yaktı ve bana yolu gösterdiKoridor boyunca sesler vardıSanırım şöyle dediklerini duydum onların:California oteline hoşgeldinizNe kadar hoş bir yerNe kadar hoş bir çehreBir çok oda var otel california daYılın herhangi bir zamanı, bulabilirsiniz buradaAklı “Tiffany-dalgın”, “Mercedes kavisleri”Bir sürü tatlı çocukları vardı, arkadaş diye çağırdığıSahnede nasıl dansettikleri, tatlı yaz teriBazı danslar hatırlamak içindir, unutmak içindir bazısıBöylece hatırlattım kaptana’lütfen şarabımı getirin bana’O dedi ki; “o ruhu yakalayamamıştık 1969 dan bu yana”Ve o sesler çok uzaklardan çağırıyor halaUyandırır seni gecenin ortasındaSadece onların şunu demelerini duymaya…California oteline hoşgeldinizNe kadar hoş bir yerNe kadar hoş bir çehreOtel California’da yaşarlar şaşaa içindeNe kadar güzel bir sürpriz, getirir bahaneleriniziAynalar tavandaBuzda pembe şampanyaVe o dedi ki; “burada hepimiz sadece mahkumlarız, kendi düzeneğimizin”Ve ana salondaziyafet için toplandılarÇelik bıçaklarıyla onu doğradılarFakat canavarı öldüremezlerHatırladığım son şey, benimKapıya koştuğumduGeçidi tekrar bulmalıydım.Daha önce bulunduğum yere açılan”Rahatla” dedi adamVarmak için programlandıkİstediğin zaman kontrol edebilirsinAma ayrılamazsın asla!
Oceans apart, day after dayAnd i slowly go insaneI hear your voice, on the lineBut it doesn’t stop the painIf i see you next to neverHow can we say foreverWherever you go, whatever you doI will be right here, waiting for youWhatever it takes, or how my heart breaksI will be right here waiting for youI took for granted, all the timesThat i thought would last somehowI hear the laughter, i taste the tearsBut i can’t get near you nowOh can’t you see it baby,You’ve got me going crazyI wonder how we can survive, this romanceBut in the end if i’m with you, i’ll take the chance
mücver mi:(((
@pillipati, geçmiş için yorum yapmak istemiyorum.. Yazın harika olmuş..
evet yanında da cacık, platonik aşıklar gibi…
cacık dünyaya bedel!
üzgünüm /eski/aşkım!zaten bunları gördükten sonra bir daha dönüp senin pazularına bakmamı bekleyemezsin. değil mi?
Hersey bos..Ne aci…Gule gule Ceyla..